21 Ocak 2018 Pazar

Ticari varlık ve mülkiyet hakları ile ilgili kaygılar

Kredi dereceleme kuruluşlarının temel işi; parası ve kaynağı olup bunu riskli varlıklara yatırmak isteyen yatırımcıların görüş alanına giren şirket, finansal araç ya da devlet hazinelerinin “borç geri ödeme kapasitelerinin” ne olduğuna dair derece ya da not vermektir.

2008-2009 krizi patlak verdiğinde dereceleme kuruluşlarının verdikleri iyi kredi notlarına karşın kimi şirket, banka ya da finansal aracın battığına tanık olunmuştu. Hem krizin getirdiği vakumla iyi olan finansal mimariler bile çökerken, bu kuruluşların hatalarının da olduğu tartışılmıştı.

ABD’de, kriz sonrasında çıkardığı “Dodd-Frank Yasası” ile kredi dereceleme kuruluşlarına da sorumluluk yükleyen düzenlemeler hayata geçirilmişti. Türkiye’de de bu tarz düzenlemeler yapıldı.

Ama şuna tanıklık ettik; Türkiye hızla kurumlarını ve kurallarını kaybetti.

2012 yılından başlayarak Fitch’in iyiden iyiye “tası-tarağı” toplayarak gitme nedenleri arasında, düzenleyici otoritelerin bağımsızlıklarının kalmaması ve mahkemelerin siyasi gölgenin altında olması gibi nedenlerin etkili olduğu İstanbul’daki finans çevrelerinde konuşuluyor.

Fitch tek başına değil, ama finansal alanda bilinen ve ağırlığı olan bir marka olduğu için dikkat çekiyor.

Oysa şirket ve yatırım sahiplerinin son dönemde Londra merkezli işler yapmaları, şirket merkezlerini ya da ana hissedar şirketlerini Londra’da kurmaları, halka açılma niyeti olan bilinen büyük markaların da Londra merkezli plan yapmaları aynı kapıda buluşturuyor iş kesimini; ticari varlık ve mülkiyet hakları ile kaygılar.

OHAL koşulları ve son itiraz merci olan Anayasa Mahkemesi kararları ile ilgili tıkanıklıklar bu kaygıları daha da derinleştiriyor.

Alıntı:
http://www.finansgundem.com/haber/fitch-turkiyeden-nicin-gitti/1270000

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder