30 Aralık 2018 Pazar

Canko: Avrupa'nın 1 numaralı kart pazarıyız

BKM Genel Müdürü Canko: Kredi kartıyla yapılan ödemelerin 2018 sonunda % 19 büyümeyle yıllık 720 milyar TL'ye, banka kartıyla yapılan ödemelerin ise % 39 büyümeyle 100 milyar TL'ye ulaşacağı öngörülmekte.

Bankalararası Kart Merkezi (BKM) Genel Müdürü Soner Canko, AA muhabirine 2018 yılında kartlı ödemelerin gelişimi ve 2019 yılı beklentilerine ilişkin yaptığı değerlendirmede, ekonomilerin inişli çıkışlı seyrettiği dönemlerde büyümenin sürdürülebilirliği açısından kartlı ödemeler can suyu olduğunu belirtti.

2018'in kartlı ödemelerin pozitif büyüme sergilediği bir yıl olduğunu ifade eden Canko, "2018 nakitsiz ödemeler toplumuna ulaşma yolunda yürüyüşümüzü sürdürdüğümüz bir yıl oldu." ifadesini kullandı.

Canko, kredi kartıyla yapılan ödemelerin yıl sonunda yüzde 19 büyümeyle yıllık 720 milyar TL'ye, banka kartıyla yapılan ödemelerin de yüzde 39 artışla 100 milyar TL'ye ulaşmasının öngörüldüğünü söyledi.

2017'de bir önceki yıla göre yüzde 15 artan toplam kartlı ödemeler, bu yıl yüzde 21 artarak yıllık 820 milyar TL seviyesine çıkacağını belirten Canlo, kamuda kart kabulünün yaygınlaşmasının, Türkiye ekonomisine önemli katkı sağlayacağını vurguladı.

Canko, şöyle devam etti:

"Özellikle toplu taşıma ödemelerinin dijitalleşmesi ile kullanıcı deneyimi kazanılması sayesinde kartlı ödemeler diğer nakit yoğun alanlara da nüfuz edebilir. Bununla beraber noterler, tapu müdürlükleri, vergi daireleri, emniyet ve trafik şube müdürlükleri, araç muayene istasyonları, kamu hastaneleri ve SGK merkezleri gibi kamu kurumlarında kart kabulünün daha da yaygınlaştırılması, kullanıcılara büyük kolaylık sağlayacaktır. Bu sayede kayıt dışı ekonominin kayıt altına alınması, vergi gelirlerinin artması, ekonomide canlılık yaratarak büyümeye katkı sağlaması, banka müşterisi olmayan kesimin finansal sisteme dahil edilmesi gibi birçok ekonomik ve toplumsal fayda sağlayabiliriz. Kamu ödemelerinde kartlarla ödemelerin yaygınlaşması tahsilat oranını artırıyor."

"Avrupa'nın 1 numaralı kart pazarıyız"
Soner Canko, Türkiye'nin kart adedinde Avrupa'nın 1 numaralı kart pazarı olmaya devam ettiğini söyledi.

Kasım 2018 itibarıyla kredi kartı adedinin 66 milyon, banka kartı adedinin ise 144 milyon seviyesine ulaştığını belirten Canko, böylece toplam kart adedinin 210 milyon adede çıktığını kaydetti.

Canko, şu ifadeleri kullandı:

"Kredi kartı adedinde Avrupa'da en fazla karta sahip İngiltere'nin önünde yer alırken, banka kartı adedinde ise Almanya'nın arkasında 2. sırada yer alıyoruz. Toplam kart adedinde ise Avrupa'da en fazla karta sahip ülke konumumuzu bu yıl da sürdürüyoruz. Kart kabul noktasında ise 2,37 milyon adet terminalle Avrupa'da 3. sırada yer alıyoruz. ATM tarafında da yaklaşık 52 bin ATM ile Avrupa'da bulunan ATM'lerin yüzde 10'u Türkiye'de bulunuyor. Türkiye hem kart tarafında hem de kart kabul noktasında dünyanın birçok ülkesinden önde. Ancak nüfusumuz, ekonomik potansiyelimiz ve bu yaygın altyapı göz önünde bulundurulduğunda, hane halkı harcamalarında kartlı ödemelerin daha yüksek bir pay alması mümkündür."

"Her 3 kartlı ödemeden 1'i banka kartlarıyla gerçekleşiyor"
BKM Genel Müdürü Canko, 2018 kartlı ödeme verilerine banka kartı özelinde bakıldığında, banka kartıyla yapılan ödemelerin toplam kartlı ödemeler içindeki tutar bazlı payının yüzde 12'ye yükseldiğini söyledi.

Daha çok düşük tutarlı ödemelerde tercih edilen banka kartlarının ödeme adedi içindeki payının ise kullanımdaki artışla beraber yüzde 32 seviyesine ulaştığını belirten Canko, "10 yıl önce her 25 kartlı ödemeden 1'i banka kartlarıyla gerçekleşirken, bugün her 3 kartlı ödemeden 1'i artık banka kartlarıyla gerçekleşiyor." dedi.

Canko, daha önceleri maaş kartı olarak bilinen ve sadece para çekmede kullanılan banka kartları artık ödemelerde de hayatın vazgeçilmez bir parçası olduğunu ifade etti.

Toplam banka kartı işlemleri içindeki alışveriş adedi payının nakit çekimi geçerek yüzde 57'ye ulaştığına dikkati çeken Canko, "Artık her 5 banka kartı işleminden 3'ü alışveriş olarak gerçekleşiyor." diye konuştu.

"Temassız ödemelere ilgi katlanarak artacak"
Soner Canko, 2018'de temassız işlemlerin, kazandırdığı zaman ve kolaylık gibi avantajlarla hayatın bir parçası olmaya devam ettiğini belirtti.

Nakitsiz ödemeler toplumu olma yolunda bir diğer önemli ödeme yönteminin temassız teknolojisi olduğuna dikkati çeken Canko, sadece temassız kartlarla değil, uyumlu akıllı telefonlarla da temassız ödeme yapılmasını sağlayan teknoloji sayesinde, 90 TL altındaki işlemlerde şifre girmeden hızlı ve basit biçimde ödeme yapılabildiğini anlattı.

Canko, toplu taşımada, marketlerde, kafelerde ve fast food restoranlarında hızla yaygınlaşan temassız teknolojisiyle uyumlu toplam kart sayısının 57 milyona ulaştığını söyledi.

Temassız ödeme yapılabilen terminal sayısının ise 2018 yılında hızla artarak 1,2 milyona ulaştığını ve bugün her 2 terminalden birinde temassız alışveriş yapılabildiğini belirten Canko, "Kart ve kart kabul noktası tarafında yaşanan bu hızlı dönüşüm temassız kullanımına da yansıdı ve 2018 yılında yapılan temassız işlem adedi geçen yılın 2,5 katına çıktı. 2017 yılında 88 milyon adet temassız ödeme yapılırken, 2018 yılı kasım sonu itibarıyla 200 milyon temassız ödeme gerçekleşti. Yıl sonunda 210 milyon seviyesini geçeceğini öngördüğümüz temasız ödemelerin toplam kartlı ödeme adedi içindeki payı ise yüzde 4 seviyesine ulaşacaktır. 2019 yılında temassız ödemelere olan bu ilginin yine katlanarak artmasını bekliyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

"2019’da hedef 17 milyon TROY logolu kart"
BKM Genel Müdürü Canko, Nisan 2016'da tüm üye bankaların desteğiyle hayata geçirdikleri ve bugün 25'i banka, 3’ü elektronik para kuruluşu olmak üzere toplamda 28 üyesi bulunan Türkiye'nin Ödeme Yöntemi (TROY) logolu kart sayısının bugün 7 milyona ulaştığını söyledi.

Bu yıl her ay çift haneli büyüme oranlarına ulaştıklarını belirten Canko, "Kart sayımızı neredeyse 4 katına çıkardık ve bu sayede 7 milyona ulaştık. Özellikle yeni verilen kartlarda ciddi bir büyüme sağladık, 2018 yılında yeni verilen her 100 kartın 28 tanesi TROY logoluydu." dedi.

Canko, TROY olarak amaçlarının Türkiye'de henüz kartlı ödemeleri kullanmayan 20 milyonu aşkın kişiye temas etmek olduğunu dile getirdi.

Bu kitlenin kart kullanımıyla beraber kayıt içi ekonomiye dahil olmasının pek çok sektörün gelişimine ve ülke kalkınmasına hizmet edeceğinin vurgulayan Canko, şu ifadeleri kullandı:

"2019'da TROY logolu kart sayısını 17 milyon karta çıkarmayı ve bu kişilerin edindikleri ilk kartın TROY logolu olmasını hedefliyoruz. Öte yandan BKM olarak dijital ödemelere yenilikçi ürünlerimizle öncülük etmeye devam edeceğiz. TROY'un sunduğu dijital ödeme yelpazesini 2019'da daha da genişleteceğiz. TROY İnovasyon Merkezi'nin ilk çalışmaları olan Android ve IOS telefonlarda geçerli mobil temassız ödeme, QR ödeme ve giyilebilir nesneler ile ödeme şu an kullanımda. 2019 yılında hem bunların yaygınlaşması için hem de başka yenilikçi ödeme yöntemlerinin sunulması için çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Tüm bunları yapmaktaki esas amacımız ise bu teknolojileri yenilikçi teknolojilere henüz erişememiş kişilere ulaştırmak, işletmelerimizin de daha fazla kişiye ulaşarak daha fazla ürün ve hizmet satabilmeleri sağlamak. Bunun için de bulunduğumuz ekosistemdeki perakende şirketleri, düzenleyici kuruluşlar, cihaz ve kart üreticileri, yazılım şirketleri gibi pek çok farklı kurum ve kuruluş ile ortaklaşa çalışmalar yürütüyoruz."

"Hayalimiz ödemeleri görünmez kılmak"
Soner Canko, Türkiye'nin Dijital Cüzdanı BKM Express ile mağaza içi alış veriş ve dijital bağış dönemi başladığını belirtti.

BKM Express'i 2011 yılında hayata geçirdiklerini ve 32 bin iş yerinde 1,7 milyon kullanıcıya hizmet verdiğini ifade eden Canko, BKM Express'in 2019 yılında hem kullanıcı sayısını artırmayı hem de online ödemelerde ulaştığı başarıyı kasa ödemelerinde de yaygınlaştırmayı hedeflediklerini söyledi.

"Hayalimiz ödemeleri görünmez kılmak" diyen Canko, BKM Express olarak sivil toplum ile STK'lar arasında köprüler kurmayı ve bağış kültürünü dijitalleştirmeyi misyon edinerek hayata geçirdiğimiz e-bağış özelliğiyle 2015 yılından bugüne kadar 250 vakıf ve derneğe Kasım 2018 sonu itibarıyla 262 bin işlem adediyle 6,1 milyon TL bağış yapılmasına aracılık ettiklerini dile getirdi.

Canko, BKM olarak nakitsiz toplumun en önemli savunucularından birisi olarak, 2019'un finansal okuryazarlık, banka kartlarının yaygınlaşması ve kullanımının artması, temassız ödemelerin yaygınlaşması gibi alanlarda desteklerinin daha da artacağı bir yıl olacağını sözlerini ekledi.

29 Aralık 2018 Cumartesi

Şirketler parayı bulamadı, şeker fabrikaları ortada kaldı iddiası

Ilgın, Burdur ve Yozgat şeker fabrikalarının satışının iptali için ortaya atılan iddia: En yüksek teklifi veren şirketler parayı bulamadı
Ilgın, Burdur ve Yozgat şeker fabrikalarına en yüksek teklif veren şirketlerin gerekli parayı bulamadığı ileri sürüldü. Buna göre, ikinci ve üçüncü en iyi teklifi sunan firmaların da asıl firmaların yedeği olduğu anlaşılınca fabrikalar ortada kaldı.

Sözcü'den Erdoğan Süzer'in iddiasına göre, özelleştirme süreci ışık hızıyla tamamlanan şeker fabrikalarının firmalara devrinde fiyasko yaşanıyor. Ilgın, Burdur ve Yozgat fabrikalarına en yüksek teklifi veren firmalar fabrikaları devralacak parayı bulamadı.

Özelleştirme Yüksek Kurulu (ÖYK) kararı gereği fabrikaların ikinci ve üçüncü en yüksek teklifi sunan yedekteki firmalara verilmesi gerekiyor. Ancak bu firmaların da fabrikaları almalarına imkan kalmadı.Çünkü ikinci ve üçüncü en iyi teklifleri sunan yedek firmalarla, 3 fabrikayı almak için para bulamayan asıl firmalar aynı firmalardan oluşuyor.

HEP AYNI ŞİRKETLER

Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (ÖİB), ÖYK'nın bu kararını uygulamak yerine ödemeyi yapamayan firmaların teminatını yakmadan 3 ila 5 kez ek süre verdi. ÖİB'nin niçin bu yola başvurduğu ise sonradan anlaşıldı.

Nisanda yapılan ihalede Ilgın fabrikası için en yüksek teklifi 637 milyon lirayla Alteks Tekstil firması vermişti. Bu fabrika için ikinci en yüksek teklif 636 milyon lirayla Doğuş Yiyecek'ten, üçüncü en yüksek teklif de 635 milyon lirayla Erser-Sterk ortak şirketinden gelmişti. Alteks fabrikayı alacak parayı bulamadığı için normalde ihalenin Doğuş Yiyecek'e verilmesi gerekiyor.

Ancak Doğuş, tıpkı Ilgın gibi devralınamayan Yozgat Şeker Fabrikası'na 275 milyon lirayla en yüksek teklifi veren firma konumunda. Dolayısıyla Doğuş'un da Ilgın'ı alma imkanı yok. Bu durumda üçüncü en iyi teklifi veren Erser-Sterk'e verilmesi gerekiyor. Ancak bu şirketin de parası olmadığı için devralamadı. Aynı şekilde Doğuş Yiyecek'in devralamadığı Yozgat Şeker Fabrikası'nda da ikinci en iyi teklifi 274 milyon lirayla Erser Sterk ortaklığı vermişti. Bu şirket parası olmadığı için zaten en yüksek teklifi verdiği Burdur'u devralamadı.

Türkiye’nin 500 büyük hizmet ihracatçısı açıklandı!

http://www.finansgundem.com/foto-galeri/ihracatcisi-aciklandi-galeri/1374321

8 Aralık 2018 Cumartesi

Diğer ülkeler G20'yi niçin eleştiriyor

G20 ülkelerinin bir karar almak için küçük, bir fark yaratmada ise büyük olduğu söyleniyor. Eleştirilerin başında ise çok konuşulup iş yapılmaması geliyor
Teoride; Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, Arjantin, Avustralya, Brezilya, Çin, Endonezya, Fransa, Güney Afrika, Güney Kore, Hindistan, İngiltere, İtalya, Japonya, Kanada, Meksika, Suudi Arabistan, Rusya ve Türkiye'den oluşan G20 Grubu'nun bir karar almak için küçük, bir fark yaratmak için ise çok büyük olduğu söylenir.

Bunun için de grubu oluşturan ülkeler ile Birleşmiş Milletler'in (BM) yaklaşık 200 üyesi arasında kıyaslamalar yapılır. Bir başka karşılaştırma da dünyanın en büyük sanayileşmiş ekonomisinin oluşturduğu G7 seçkinler kulübü ve ya Rusya'nın da dahil olduğu G8'le yapılandır.

Yine de G20 ülkeleri, dünya ekonomisinin yüzde 85'ini, yatırım akışının yüzde 80'ini ve nüfusunun da üçte ikisini oluşturuyor.

İlk olarak 2008 yılında Washington'da yapılan ve 10 yıldır devam eden G20 zirveleri, küresel düzeyde ekonomi politikalarının görüşüldüğü doğal bir platform oldu.

Ancak bu grubu eleştirenler, elde ettiği kazanımların artık geçmişte kaldığını ve G20'nin bugün artık varoluş amacı arayan çok taraflı bir kuruma dönüştüğünü söylüyor.

Geleceği belirsiz

G20 Zirvesi öncesi dünya liderlerini taşıyan uçaklar birer birer Arjantin'in başkenti Buenos Aires'e inerken, tüm gözler de küresel ekonomiye dönük tehditlere çevrilmiş durumda.

ABD Başkanı Donald Trump ile Çin Devlet Başkanı Şi Cinping arasındaki ikili görüşmeler dikkatli izlenecek.

Trump, Çin'den ithal edilen 200 milyar dolarlık malların üzerindeki gümrük vergisini artırmak istediğini açıkladı. Bunun hayata geçirilmesi halinde vergi oranı da yüzde 10'dan yüzde 25'e yükselecek.

Ekonomistler, dünyanın en büyük iki ekonomisi arasında yaşanan ticaret geriliminin küresel büyümeyi olumsuz etkileyebileceği uyarısı yapıyor.

Jeopolitik tarafta ise, gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın 2 Ekim'de İstanbul'daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğu'nda öldürülmesinden Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın sorumlu tutulmasına yönelik baskılar artıyor.

Ancak ABD merkezli düşünce kuruluşu Council on Foreign Relations'ın Küresel Yönetişim Direktörü Stewart M. Patrick'e göre, G20'nin önündeki en büyük sıkıntınıun nedeni ikircikli konular değil, "popülist milliyetçilik".

Patrick, bu sözleriyle elde ettiği başarıyı seçmen tabanı tarafından çok taraflı kurumlarla temsil edilen "küresel ekonomik elitin" muhalifi olarak görülmesine borçlu olan Trump gibi liderleri kastettiğini belirtti.

Kriz nasıl aşıldı?

G20'nin en fazla akılda kalan kazanımı, 2007-08 yıllarında yaşanan mali krize verdiği yanıt olarak gösteriliyor.

O dönemde gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler ilk kez eşit statüde biraraya gelmiş ve küresel büyümenin desteklenmesi gerektiğini kabul etmişti.

Bunun sonucunda da mali teşvikler, tüketimi artırmaya yönelik önlemler ve iflasa yaklaşan kurumlara verilen finansal yardımlar gibi politikalar koordineli bir şekilde uygulamaya geçirilmişti.

Ancak alınan önlemler küresel ekonominin çalışma biçimini kökten değiştirmeyi başaramadı. Bu da benzer bir krizin tekrar patlayabileceği anlamına geliyor.

Ve bu da gruba yöneltilen tek eleştiri değil.

'Küresel ekonomi, zorlu sularda seyrediyor'

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) geçen hafta içerisinde açıkladığı Ekonomik Görünüm raporunda, "Küresel ekonomi, zorlu sularda seyrediyor" dedi ve şu değerlendirmeyi yaptı:

"Küresel ticaret ve yatırım, gümrük vergilerinin karşılıklı olarak yükseltilmesi nedeniyle yavaşlama gösterirken, birçok gelişmekte olan ülke ekonomisinde de sermaye çıkışları ve para birimlerinin zayıfladığı görülüyor."

Uluslararası Para Fonu'na (IMF) göre küresel büyüme bu yıl yüzde 3,9 ile zirveye ulaştıktan sonra önümüzdeki birkaç yıl içerisinde zayıflayacak.

IMF, genişlemenin hem gelişmekte olan hem de gelişmiş ekonomiler arasında "eşitsiz" bir hal aldığına dikkat çekiyor.

Hindistan ve Çin, küresel büyümenin lokomotifleri olmasına karşın Latin Amerika'da yavaşlama görülüyor ve birçok gelişmekte olan ülke de petrol fiyatlarındaki yükselişin olumsuz etkilerini hissediyor.

Mali teşvikler ve düşük işsizlik, ABD ekonomisinin büyümesini sağladı. Ancak büyüme oranı Avrupa ve Japonya'nın gerisinde kaldı.

'Çok konuşup, az iş yapıyorlar'

Mali krizden 10 yıl sonra buna cevaben atılan koordineli adımlar, dünyada sürdürülebilir ve kapsayıcı bir ekonomik büyüme dönemine geri dönülmesini sağlayamadı.

Yaşadıkları dünyadan uzaklaşan seçmenler, ekonomik milliyetçiliğe destek verdi. İngiltere 2016'daki referandumda AB üyeliğinden ayrılma (Brexit) kararı aldı, Donald Trump aynı yıl ABD Başkanı seçildi, Avrupa'da milliyetçiliğin yüksedi ve son olarak Brezilya'da aşırı sağcı Jair Bolsonaro Devlet Başkanı seçildi.

G20'nin elde ettiği kazanımlar artık geçmişte kalmış gibi duruyor ve gruba "çok konuşup, az iş yapma" eleştirisi yöneltiliyor.

Ancak zirveye katılan liderlerin büyük bölümü, grubun hala geçerli olduğunu göstermek için daha az değil, daha fazla işbirliğine gidilmesi gerektiğini savunuyor.

Alkin: Enflasyonda düşüş başladı demek için erken

Kasım ayı enflasyon rakamlarını değerlendiren Prof. Dr. Emre Alkin, “Son gelişmelere enflasyonda düşüş eğilimi demeyi doğru bulmuyorum'' dedi
Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) açıkladığı rakamlara göre enflasyon, kasım ayında yüzde 1,44 gerileyerek, yıllık bazda yüzde 21,62 oldu. Tüketici fiyatları, Haziran 2017'den beri ilk kez aylık bazda düşüş yaşamış oldu. Açıklanan rakamları değerlendiren Altınbaş Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Emre Alkin, Kasım ayı enflasyon rakamlarındaki düşüşün arkasındaki nedenleri üç kategoriye ayırarak incelemek gerektiğini belirterek, “Enflasyonun gerilemesinin arkasındaki nedenlerden ilki vergi indirimleri. Rakamların düşük çıkmasının arkasında vergi indirimlerinin büyük bir desteği var. İkincisi; petrol fiyatlarının düşük seyretmesinin akaryakıt fiyatlarına yansıması da önemli bir faktör. Ve üçüncüsü de döviz kurlarının son bir buçuk, iki aydır yerinde sayması, hatta gerilemesi” diye konuştu.

“ADIMLARIN DEVAMI GELMELİ”

Açıklanan enflasyon rakamlarında dikkat çeken bazı önemli noktalar olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Alkin, “Kasım ayı verilerine göre üretici fiyatları hala çok yüksek seyrediyor. Demek ki Türkiye’de maliyet enflasyonu var, talep enflasyonu yok. Dolayısıyla talep cephesine sürekli baskı kurarak, talebi kısarak enflasyonu kalıcı olarak düşürmek mümkün olmayacak. Dolayısıyla, enflasyonla mücadele kapsamındaki kasada yüzde 10 indirim hareketini bir ivme başlatıcı sayabiliriz ama bunun ardından çok istikrarlı şekilde maliyet enflasyonunu düşürecek adımlarla devam etmek gerekir. Bir kere vergi mevzuatını gözden geçirmek lazım. Çünkü kamu harcamaları devam ettikçe, bir süre sonra vergilerin yeniden arttırılması gerekecek. Bir yandan kamu harcamalarını kısmak bir yandan da vergileri rasyonel seviyeye indirmek gerekiyor. İkincisi, herkesin burun kıvırdığı, uzun vadeli bir çözüm olarak gördüğü için bir kenara koyduğu yapısal reformları acilen gerçekleştirmek gerekiyor. Türkiye’nin sorunu üretmek değil, Türkiye’nin sorunu katma değer yaratamamak. Yaratıcı çözümler sunamamak. Dolayısıyla bu olumsuz şartların neticesinde faiz enflasyon ve kurlar yükseliyor. İstikrarlı bir ülke olmamız ekonomik büyümeyle değil, yapısal reformları hayata geçirmekle olacak” ifadelerini kullandı.

“G20 LİGİNDEN DÜŞME RİSKİ VAR”

Türkiye’nin gerçekleştireceği reformların başında ekonomideki yapısal düzenlemeler kadar yargı ve eğitim sisteminde de reformlara ihtiyaç olduğunu belirten Prof. Dr. Alkin, “10 yıllık bir zaman zarfında taşlar yerine oturacaktır. Ancak bu sürenin çok uzun olduğun söyleyip yapmaktan vazgeçtikçe de bu 10 yıllık süre 15-20 yıla çıkacak. Ve Türkiye maalesef 2030 yılından sonra G20’den düşme tehlikesiyle karşı karşıya kalacak. Ayrıca büyüme ve nüfus ile ilgili nicelik üzerinde ısrar edilen tezlerin doğru olmadığını, önemli olanın kalkınma ve nitelikli nüfus olduğunu da söylemem gerekiyor” değerlendirmesinde bulundu.

Asgari ücretle alınabilen soğan miktarı 1092 kilodan 446.3'e geriledi

2019 asgari ücret tespit çalışmaları başlarken asgari ücretin enflasyon karşısındaki erimesine soğan örneği geldi.

Gıda enflasyonu yüzde 25’i aştı. Asgari ücretlilerin 1.603 liraya satın alabildiği soğan 645.7 kg, patates 363.6 kg, domates 109.3 kg azaldı.

Sözcü'den Mehtap Özcan Ertürk'ün haberine göre, gelirinin önemli bir bölümünü mutfak harcamalarına ayıran asgari ücretlinin enflasyon karşısındaki kaybı büyük oldu. Gıda enflasyonunun yüzde 25.6'ya ulaşmasıyla asgari ücretlinin alım gücü 4'te bir oranında azalmış oldu.

TÜİK'in ortalama madde fiyatlarındaki aylık değişimi dikkate alarak yapılan hesaplamaya göre, net 1603 lira olan asgari ücretle alınabilen ürün miktarında 30 temel gıda maddesinin sadece birinde alım gücü artarken, kalan ürünlerin tümünde alım gücünün düştüğü ortaya çıkıyor.

Ocak-kasım döneminde asgari ücretle alınabilen kuru soğan miktarı 1.092 kilogramdan (kg) 446.3 kg'a geriledi. Patatesin alım gücü 934.7 kg'dan 571.1 kg'a, salçanın 279 kg'dan 141.2 kg'a, makarnanın 518 kg'dan 408.7 kg'a, domatesin 456.9 kg'dan 352.4 kg'a, sütün 446.4 kg'dan 357.8 kg'a, tavuk etinin ise 193.9 kg'dan 145.3 kg'a düştü.

Ocak ayında asgari ücretle alınabilen ekmek miktarı 369.3 kg olurken, kasımda 323.3 kg'a düştü. Asgari ücretlinin alım gücü sadece nohut karşısında arttı. 1.603 lira ile ocakta 124.5 kg nohut alınabilirken, rekolte artışı fiyatları düşürünce kasımda bu miktar 151.6 kg'a çıktı.

ABD-Çin ticaret savaşı Huawei'ye sıçradı

Huawei CFO'su Meng'ın gözaltına alınması, son dönemde ticaret savaşı yapan ABD ve Çin arasında yeni bir gerilimin fitilini ateşleyebilir.
Çinli teknoloji şirketi Huawei'nin sahibinin kızı ve Mali İşler Direktörü (CFO) Meng Wanzhou'nun, İran yaptırımlarını deldiği gerekçesiyle Kanada'da gözaltına alınmasının, son dönemde ticaret savaşı yapan ABD ve Çin arasında yeni bir gerilimin fitilini ateşleyebileceği belirtiliyor.

Huawei şirketini ABD menşeli ürünleri İran'a gönderdiği iddiasıyla soruşturan ABD'nin Meng'in New York'ta "tanımlanmamış suçlamalardan" yargılanmak üzere iadesi arayışında olduğu ifade edildi.

Meng'in, ABD Başkanı Donald Trump ile Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'in Arjantin'de G-20 Zirvesi sırasında "iki ülke arasında 90 gün boyunca yeni gümrük vergisi getirilmemesi" konusunda uzlaşmasından çok kısa bir süre sonra gözaltına alınması ise dikkat çekici bir gelişme olarak nitelendiriliyor.

"ABD, Huawei'yi hedef alarak mesaj veriyor"

Çin Komünist Partisinin yayın organı Global Times gazetesi, ABD'nin Huawei'yi hedef alarak uluslararası topluma mesaj verdiğini yazdı. Haberde, ABD'nin şirketin uluslararası saygınlığına zarar vermeye çalıştığı ve hukuk adına teknoloji devinin küresel piyasasını nişan aldığı yorumu yapıldı.

Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Gıng Şuang, ABD ve Kanada'dan, gözaltı nedenini açıklığa kavuşturmalarını ve Meng'in derhal serbest bırakılmasını isterken, Huawei'den yapılan açıklamada, Meng Vancou'nun Kanada'da uçak değiştirdiği sırada New York'ta "tanımlanmamış suçlamalarla" yüzleşmesi için ABD adına gözaltına alındığı kaydedildi.

"Huawei, yasa ve düzenlemelere uyuyor"

Huawei'nin faaliyet gösterdiği yerlerde yasalara ve düzenlemelere uyduğu, buna BM, ABD ve AB'nin yaptırım ve ihracat kontrollerinin de dahil olduğu belirtilen açıklamada, "Şirkete suçlamalar hakkında çok az bilgi verildi. Meng'ın herhangi bir yanlışından haberdar değiliz." ifadesi kullanıldı.

Şirket, ABD ve Kanada'da yasal sistemlerin eninde sonunda adil bir sonuca varacağına inandıklarını vurguladı.

ABD Adalet Bakanlığı Sözcüsü ise konuyla ilgili açıklama yapmadı.

Kanada Adalet Bakanlığı, Huawei şirketinin sahibi Rın Cıngfey'in kızı ve şirketin CFO'su Mıng'ın, ABD'nin İran'a yönelik yaptırımlarını delmek suçlamasıyla 1 Aralık'ta Vancouver kentinde gözaltına alındığını duyurmuştu.

ABD yönetiminin talebi üzerine gözaltına alınan Mıng'ın 7 Aralık Cuma günü ilk duruşmasına çıkmasının planlandığı bildirildi.

ABD Adalet Bakanlığı, Çinli akıllı telefon üreticisi ve telekomünikasyon devi Huawei'ye, İran'a yönelik yaptırımları ihlal ettiği gerekçesiyle nisan ayında soruşturma açmıştı.

Tutuklama haberinin duyulmasının ardından Asya borsaları güne sert kayıplarla başlarken, ABD vadelileri de endekslerde sert düşüş yaşanacağına işaret ediyordu.

1 Aralık 2018 Cumartesi

Dolar ve faiz düşerken Türkiye'nin risk primi neden artıyor

BBC Türkçe yazarı Mahfi Eğilmez, döviz kuru ve faiz düşerken Türkiye'nin risk primi neden artıyor? sorusunun yanıtı verdi. İşte Eğilmez'in o yazısı:
Türkiye ekonomisinin göstergelerini izlerken ilginç bazı çelişkiler dikkat çekiyor. Genellikle birlikte hareket etmesi gereken göstergelerin bazıları uyumlu olarak hareket ederken bazıları da tam tersi yönde hareket ediyor.

Finansal göstergelerle ekonomik göstergelerin aynı yönde hareket etmemesi bir ölçüde gecikme ve vade farklılığı gibi kavramlarla açıklanabilirse de finansal göstergeler arasındaki uyumsuzluğu açıklamak ekonomik gerekçelerle pek mümkün görünmüyor.

Aşağıdaki tablo Türkiye'nin yılbaşından bu yana değişen finansal göstergelerini sergiliyor.




Tabloya göre TL, iki önemli rezerv para ABD Doları ve Euro karşısında önce hızla değer kaybetmiş sonra bu kayıpları önemli oranda toparlamış bulunuyor.

Benzer bir durum 2 ve 10 yıllık tahvil faizlerinde de söz konusu. Faizler son derecede hızlı bir artış gösterdikten sonra düşüşe geçmiş görünüyor.

Aralarında en geç kalmış görüneni BIST 100 endeksi olsa da o da son ay içinde yükselmeye başlamış.

Buraya kadarki görünüm finans piyasalarının Türkiye ekonomisine güvenmeye başladığını anlatıyor.

Görünümü bozan tek gösterge CDS primi.

CDS (Credit Default Swap) nedir?

Kredi risk primi. CDS, bir kişi ya da bir kuruluşun, bir kredi sahibine ait alacağın ödenmemesi riskini üstlenmeyi kabul etmesinin bedelidir.

Bir ülkenin ya da şirketin CDS primi ne kadar yüksekse, borçlanma maliyeti de o kadar yüksektir. Çünkü bu prim ister istemez faize yansımaktadır.

CDS primi, finansal göstergelerdeki iyileşmeyi adeta yalanlarcasına bir görünüm sergiliyor.

Önce hızla yükselmiş, sonra düşmüş son ayda yeniden yükselişe geçmiş. Mesela Dolar/TL kuru ile CDS gelişimine birlikte bakarsak şöyle bir görünüm çıkıyor:



Bunun nedenlerini aramaya CDS priminin diğer göstergelerden ne farkı olduğuna bakarak başlamamız gerekiyor.

CDS priminin diğer finansal göstergelerden başlıca iki farkı var:

CDS primi finans piyasalarının yanı sıra ekonomide olup bitenlere ve geleceği etkileyecek gelişmelere öteki göstergelere göre daha duyarlıdır.

Bazı iç düzenlemelerden kolay kolay etkilenmez, çünkü bu primin belirleyicileri yabancıdır.
Ekonomideki duruma da bakalım:



Tabloya göre ekonominin gidişi finansal piyasaların verdiği olumlu tepkiyi yansıtmıyor. Tek olumlu görünen gösterge cari açık.

Onun da büyümedeki düşüş nedeniyle gerilediğini düşünürsek ne kadar olumlu olduğu konusu karışıyor.

Kaldı ki mesela büyüme beklentisi burada oldukça yüksek. Merkez Bankası Beklenti Anketi'ne Kasım ayı itibariyle yüzde 3,1 olarak yansımış olan büyümenin bu yükseklikte olması bugün artık pek mümkün görünmüyor. Büyümenin sıfıra yakın gerçekleşeceğini tahmin ediyorum.

Finans piyasaları ekonomi açısından olumlu algılanmayan bazı düzenlemeleri kazandırıcı etki olarak algılayıp kabul ettiği için o düzenlemelerden olumlu etkilenir.

Konvansiyonel anlayışın dışına çıkan bazı düzenlemeler finans piyasalarını olumlu etkileyebilir. Örneğin işsizlik fonundan işsizler yerine iş sahiplerine destek verilmesi hisse senetlerinin prim yapmasını sağlayabilir.

Ya da Hazine borçlanmalarının ertelenmesi döviz kurunun ve faizlerin düşmesine yol açabilir. Bunlar kısa vadede bazı toparlanmalar sağlayabilir.

Ne var ki ekonomi, finans gibi 1 gün, 1 hafta, 1 ay gibi kısa vadeyle pek ilgili değildir. Ekonomi açısından kısa vade 1 yıldır.

İktisatçılar, çok kısa vadede toparlanma sağlayacak bazı adımların biraz daha uzun vadede sistemi bozucu etkiler yaratıp yaratmayacağına bakarlar.

CDS primi, yalnızca finansal piyasalarda olan bitenle değil aynı zamanda ekonominin kısa ve orta vadede gidişiyle de ilgili olduğu için finansal piyasalardaki olumlu havaya hemen uymayabilir.

Eğer alınan önlemlerin ekonomiyi bozucu sonuçlar yaratmayacağı algısı oluşursa CDS primi de gerileyecektir.

Vergi, harç ve cezalardaki yeniden değerleme oranı belli oldu

Vergi, harç ve cezalardaki yeniden değerleme oranı yüzde 23,73 oldu. 2019 yılında pasaport, ehliyet harçları ve trafik cezaları, Motorlu Taşıtlar vergisi oranı yüzde 23.73 artacak
Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın (Gelir İdaresi Başkanlığı), Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği, Resmi Gazete'de yayımlandı.

Tebliğde, Vergi Usul Kanunu'nun ilgili maddesinde, yeniden değerleme oranının, yeniden değerleme yapılacak yılın ekim ayında (ekim ayı dahil) bir önceki yılın aynı dönemine göre Türkiye İstatistik Kurumunun Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi'nde meydana gelen ortalama fiyat artış oranı olduğu belirtilen tebliğde, bu oranın Bakanlıkça Resmi Gazete ile ilan edileceği hükmünün yer aldığı ifade edildi.

Bu kapsamda, yeniden değerleme oranının 2018 için yüzde 23,73 olarak tespit edildiği aktarılan tebliğde, söz konusu oranın 2018 yılına ait son geçici vergi dönemi için de uygulanacağı kaydedildi.

Öte yandan, bu konuda daha önce yayımlanan tebliğlerin yürürlükte kalacağı da aktarıldı.

Dış ticaret açığı yüzde 94 azaldı

TÜİK, Ekim ayına ilişkin dış ticaret verilerini açıkladı
Ekim ayında dış ticaret açığı %93,8 azalarak 456 milyon dolara geriledi. Türkiye İstatistik Kurumu ile Ticaret Bakanlığı işbirliğiyle oluşturulan geçici dış ticaret verilerine göre ihracat 2018 yılı Ekim
ayında, 2017 yılının aynı ayına göre %13 artarak 15 milyar 719 milyon dolar, ithalat %23,8 azalarak 16 milyar 176 milyon dolar olarak gerçekleşti.
İhracatın ithalatı karşılama oranı 2017 Ekim ayında %65,6 iken, 2018 Ekim ayında %97,2'ye yükseldi.

Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre ihracat %1,5 azaldı

Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre 2018 Ekim ayında bir önceki aya göre ihracat %1,5, ithalat %6,9 azaldı. Takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre ise 2018 yılı Ekim ayında
önceki yılın aynı ayına göre ihracat %9,7 arttı, ithalat %24,2 azaldı.

Avrupa Birliği'ne ihracat %13,8 arttı

Avrupa Birliği'ne (AB-28) yapılan ihracat, 2017 yılının aynı ayına göre %13,8 artarak 7 milyar 825 milyon dolar olarak gerçekleşti. AB'nin ihracattaki payı 2017 Ekim ayında %49,4 iken, 2018 Ekim ayında %49,8 oldu.

En fazla ihracat yapılan ülke Almanya oldu

Almanya'ya yapılan ihracat 2018 Ekim ayında 1 milyar 457 milyon dolar olurken, bu ülkeyi sırasıyla 1 milyar 68 milyon Dolar ile Birleşik Krallık, 877 milyon dolar ile İtalya ve 852 milyon dolar ile Irak takip etti.

İthalatta ilk sırayı Rusya aldı

Rusya'dan yapılan ithalat, 2018 yılı Ekim ayında 1 milyar 865 milyon dolar oldu. Bu ülkeyi sırasıyla 1 milyar 559 milyon dolar ile Almanya, 1 milyar 366 milyon dolar ile Çin ve 883 milyon dolar ile ABD izledi.

Yüksek teknolojili ürünlerin imalat sanayi ihracatı içindeki payı %3,5 oldu

Teknoloji yoğunluğuna göre dış ticaret verileri, ISIC Rev.3 sınıflaması içinde yer alan imalat sanayi ürünlerini kapsamaktadır. Ekim ayında ISIC Rev.3'e göre imalat sanayi ürünlerinin toplam ihracattaki payı %93,7'dir. Yüksek teknoloji ürünlerinin imalat sanayi ürünleri ihracatı içindeki payı %3,5, orta yüksek teknolojili ürünlerin payı ise %36'dır.

Yüksek teknolojili ürünlerin imalat sanayi ithalatı içindeki payı %13,3 oldu

İmalat sanayi ürünlerinin toplam ithalattaki payı %75,5'tir. Ekim ayında yüksek teknoloji ürünlerinin imalat sanayi ürünleri ithalatı içindeki payı %13,3, orta yüksek teknolojili ürünlerin payı ise %42,8'dir.

İDO seferleri durdurmaktan vazgeçti

1 Aralık'ta iç hat seferlerini durduracağı açıklanan İDO, bu kararından vazgeçti. İDO'nun bu kararı bu sabah yapılan seferlerde anons edildi
1 Aralık'ta iç hat seferlerini durduracağı açıklanan İDO, bu kararından vazgeçti. İDO'nun bu kararı bu sabah yapılan seferlerde anons edildi.

İDO 14 Kasım'da yaptığı açıklamada 1 Aralık itibari ile Sirkeci-Harem hattı hariç iç hat seferlerine son vereceğini duyurmuş, gerekçelerini 19 Kasım'da yaptığı yeni açıklamada 7 maddede sıralamıştı.

İDO'dan yapılan açıklamada şu ifadeler yer almıştı:

 "İDO bilindiği üzere TEPE+AKFEN+SOUTER+SERA ortaklığı tarafından 2011 yılında İBB’yeİBB’ye 861 milyon USD imtiyaz bedel, 73 Milyon USD kredi devri olmak üzere 934 Milyon USD ödeyerek özelleştirilmiştir. Özelleştirme sonrası

1. BURSA SEFERLERİNDE HAKSIZ REKABET

İBB sözleşmeye aykırı olarak Bursa Belediyesi’ne “Bedelsiz”iskele tahsis ederek, BUDO’nun İstanbul/Bursa arasında seferleriyle haksız rekabete sebep olmuştur.

 2. AMBARLI LİMANI PROJESİ

Özelleştirme sözleşmesinde yer alan Ambarlı Liman arsasının bugüne kadar İDO’yaİDO’ya teslimi yapılmayarak, İDO’nun Ambarlı’dan / YALOVA / MUDANYA / BANDIRMA RO-RO Projesini hayata geçirilmesi engellenmiştir.

3. NEGMAR HAKSIZ REKABETİ

EskihisarEskihisar / TopcularTopcular arasında hiçbir bedel alınmadan NEGMAR isimli şirketin yan kuruluşlarına İZMİT Büyükşehir Belediyesi aracılığı ile, iskele tahsis ederek çok büyük bir gelir kaybına uğratmıştır.

4. SİRKECİ HAREM HATTI KISITLAMALARI

 Sirkeci Harem hattı İDO’nun en karlı hatlarından biri olmasına karşılık, UKOME kararı ile 3,5 ton üzeri araçların geçişi engellenmiş, söz konusu araçlar Yavuz Sultan Selim Köprüsü’ne yönlendirilerek çok önemli bir gelir kaybına sebebiyet verilmiştir.

5. KABATAŞ MARTI PROJESİ ETKİSİ

İDO’nun en önemli iskelesi olan KABATAŞ iskelesi MARTI Projesi nedeni ile kapatılınca yolcu sayımızda %80’e yakın düşüş ortaya çıkmış ve bu zarar telafi edilememektedir.

6. UKOME’DEN İSTENEN ZAM TALEPLERİ

Çok ciddi kur ve maliyet artışları karşılığında son üç yılda %85 artışa rağmen UKOME kararları ile ancak %22 zam alınabilmiştir. Bu durum iç hatlar seferlerimizi sürdürülemez bir noktaya taşımıştır.

7. OSMANGAZİ KÖPRÜSÜ ETKİSİ

- İDO’nun zor duruma düşmesinin en büyük nedeni burada alınan kararlardır.
- Osmangazi Köprüsü ihalesi İDO ihalesinden önce yapılmıştır.
- TEPE+AKFEN+SOUTER+SERA 2011 yılında İDO ihalesine girmeden evvel Osmangazi Köprüsü’nün 2016 yılında açılacağını, geçiş fiyatının ise 2016 için 41 USD + %18 olduğunu, bu fiyatın Karayolları tarafından OSMANGAZİ KÖPRÜSÜ’nünKÖPRÜSÜ’nün yapımcı firmalarına garanti edildiğini Karayolları ve OTOYOL A.Ş. tarafından akdedilen sözleşmeyi okuyarak bilgi sahibi olmuştur.
Bu fiyatlara göre tüm araçların Osmangazi Köprüsü’nden geçmeyeceği tarafımızdan öngörülerek, bu hattımızda 2016’dan itibaren önemli bir gelir kalemini fizibilitelerimize koyarak teklifimizi vermiştik.

Ancak, köprünün açılması ile birlikte Bakanlar Kurulu Kararı ile yatırımcı firma OTOYOL A.Ş.’ye 2017 için 41 USD + %8 KDV x 40.000 araç parası ödenirken, araç geçiş ücretleri 70.75 TL + %8 KDV’ye düşürülmüştür.

Bu kararlar KARAYOLLARI’nın yani DEVLETİN İDO ile rekabeti anlamına gelir ki bu kesinlikle “Adil” değildir. Haksız rekabete girmektedir.

Tüm bu nedenlerden dolayı, İDO Yönetim Kurulu, 07/11/2018 tarihli toplantısında, kredi yapılandırma görüşmelerini yaptığı bankaların da tavsiye ve görüşleri doğrultusunda, yabancı stratejik ortağı SOUTER Inv’ınInv’ın da talebi ile Uluslararası Hukuk Platformu’na başvurmadan önce tüm ZARAR eden hatlarını kapatarak, bir parça olsun kanamayı durdurmayı hedeflemiştir.

Bu şartlar dahilinde 01 Aralık 2018 tarihi itibariyle Sirkeci – Harem hattı hariç iç hat seferlerimizi geçici olarak durdurduğumuzu anlayışınıza sığınarak bildirmek isteriz. Bu kapsamda 01 Aralık 2018 tarihinde Bostancı-Beşiktaş, Bostancı-Kadıköy-Yenikapı-Bakırköy, Adalar hatlarımız geçici olarak durdurulacak olup Bostancı, Yenikapı ve Kadıköy iskelelerimiz şehir dışı hatlar için faaliyet vermeye devam edecektir."