29 Aralık 2019 Pazar

Devlet "İstanbul Havalimanı"ndan 7 kat fazla kazanacak

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Cahit Turhan İstanbul Havalimanı'dan Atatürk Havalimanına oranla 7 kat daha kar edileceğini belrtti
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Cahit Turhan, "TAV İstanbul Terminal İşletmeciliği AŞ, Atatürk Havalimanı için yapılan kira sözleşmesi kapsamında yıllık KDV dahil 165 milyon 55 bin 383 dolar veriyordu. İstanbul Havalimanı için ise İGA yıllık 1 milyar 45 milyon avro ödeyecek. Böylelikle devletimizin elde ettiği kar yaklaşık 7 katına çıkacak." dedi.

Turhan,  açıklamada, Atatürk Havalimanı'nda uçak ve yolcu trafiğinin artmasıyla yaşanan kapasite sorunlarını aşmak, İstanbul'un hava trafiğini yönetmek için yeni havalimanı yapılmasının zaruri bir hal aldığı belirlenerek 2013'te bu yönde karar alındığını söyledi.

İstanbul Havalimanı'nın modern tesisleriyle havacılık sektörünün tüm konforuna sahip, Avrupa'nın en büyüğü olduğunun altını çizen Turhan, ayrıca önemli bir "hub" konumunda bulunduğunu kaydetti.

Turhan, İstanbul Havalimanı'nın 7 Nisan itibarıyla tam kapasite hizmete açıldığını hatırlatarak, bu kapsamda 10 milyar 247 milyon avro yatırım, işletme süresince ödenecek 22 milyar 152 milyon avro artı KDV tutarında kira bedeliyle toplamda 32 milyar 399 milyon avronun havacılık sektörüne kazandırılacağına dikkati çekti.

Bakan Turhan, İstanbul Havalimanı'nın sadece havacılık sektörünün gelişmesine değil, aynı zamanda hem aktive ettiği yatırımlarla yaratılacak ek istihdam yoluyla hem de sektörden sağlanacak etkilerle Türkiye ekonomisinin gelişmesine de önemli katkı sağladığını vurguladı.

İstanbul Havalimanı'nda ticari yolcu taşımacılığına bütünüyle başlanılan tarihte, Atatürk Havalimanı'nda bu kapsamdaki seferlerin durdurulduğunu anlatan Turhan, konuya ilişin hususun sözleşmeyle hüküm altına alındığını ifade etti.

Turhan, Atatürk Havalimanı terminallerinin işletimine yönelik TAV İstanbul Terminal İşletmeciliği AŞ ile imzalanan kira sözleşmesinin 3 Ocak 2021'de sona ereceğine dikkati çekti. Bu sözleşme süresinden önce söz konusu faaliyetin sonlandırıldığını dile getiren Turhan, "Atatürk Havalimanı'nın ticari uçuşlara kapatılması nedeniyle TAV İstanbul Terminal İşletmeciliği AŞ'ye sözleşmenin kalan süresi için 389 milyon avro kar kaybı ödenmesi kararlaştırıldı." bilgisini paylaştı.

TAV İstanbul Terminal İşletmeciliği AŞ'nin, Atatürk Havalimanı için yapılan kira sözleşmesi kapsamında yıllık KDV dahil 165 milyon 55 bin 383 dolar ödediğini belirten Turhan, "İstanbul Havalimanı için ise İGA yıllık 1 milyar 45 milyon avro ödeyecek. Böylelikle devletimizin elde ettiği kar yaklaşık 7 katına çıkacak." bilgisini verdi.

Arjantin’de milletvekilleri 180 gün maaş almayacak

Arjantin Kongresi ekonomik acil durum nedeniyle milletvekillerinin maaşlarını 180 gün süresince dondurdu
Arjantin Kongresi'nin iki odası, milletvekillerin maaşlarını 180 gün dondurma kararı aldı. Parlamento bir haftadan daha kısa bir süre önce oy birliği ile ekonomik acil durum ilan etmiş ve maaşlarının dondurulmasına lehine oy kullanılmıştı.

Temsilciler Meclisi tarafından düzenlenen kararın açıklamasında,“Milletvekilleri ve senatörlerin görev aldığı şerefli Millet Senatosu’nun üst düzey yetkililerinin aylık ücretleri 180 gün askıya alındı” denildi.

Kararda ayrıca, "Halkın temsilcilerinin bir bütün olarak toplumun ekonomisinin düzelmesi için gösterdikleri çabaları paylaşmaları gerekir. Dayanışma etiğinin rehberliğinde ve gerçekle tutarlı kamu politikalarını teşvik etmek için bu karar alınmıştır"ifadeleri yer aldı.

Geçen Pazartesi günü Arjantin Hükümeti 31 Aralık 2020 tarihine kadar ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durgunluktan kurtulması için çeşitli önlemleri yürürlüğe soktu. Aynı zamanda yürütme yetkisinin genişletilmesi kararını aldı.


DASK'ta en düşük teminat miktarı 240 bin liraya çıkarıldı

Zorunlu deprem tarife ve talimatı tebliğinde değişiklikler yapıldı. Asgari prim tutarları artırıldı. Deprem risk bölgesi sayısı asgari prim tutarı açısından beş bölgeden yedi bölgeye çıkarıldı.

Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yayımlanan yeni tarife ve talimat tebliğine göre, sigorta bedeline, deprem bölgesine ve yapı tarzına göre belirlenecek asgari prim tutarları; her halükarda risk grubuna göre birinci gruptan yedinci gruba sırasıyla 110 TL'den 120 TL'ye, 80 TL'den 100 TL'ye, 60 TL'den 75 TL'ye, 50 TL'den 60 TL'ye ve 40 TL'den 50 TL'ye yükseltildi.

Tebliğe eklenen iki yeni deprem risk bölgesi için öngörülen asgari prim tutarı ise 40 TL ve 35 TL olarak belirlendi.

Zorunlu Deprem Sigortası kapsamında, bir mesken için verilebilecek azami teminat tutarı, yapı tarzı ayırımı yapılmaksızın 215,000 liradan 240,000 liraya çıkarıldı.

Önceki tarife ve talimat tebliğinde "çelik, betonarme, karkas yapılar", "yığma, kagir yapılar" ve "diğer yapılar" şeklinde üç ayrı kategoride yer alan yapı tarzı, yeni tarife ve talimat tebliğinde "betonarme" ve "diğer" olarak iki kategoriye düşürüldü. Sigorta bedeline esas metrekare bedeli de "betonarme"
yapılar için 1,020 TL'den 1,134 TL'ye, "diğer" yapılar için 355 TL'den, 782 TL'ye çıkarıldı.

Eklenen geçici maddeye göre, tebliğin yayımı tarihi öncesinde akdedilen ve teminat başlangıç tarihi 1 Ocak 2020 ve sonrası olan sigorta sözleşmeleri, herhangi bir ek prim alınmaksızın yeni tebliğ kapsamındaki teminatlara tabi olacak.

2020 yılı için işsizlik maaşı belli oldu

2020 yılındaki işsizlik maaşı da asgari ücret zammı ardından açıklandı
Asgari ücret zammının açıklanmasının ardından 2020 yılındaki işsizlik maaşı da belli oldu. Buna göre brüt asgari ücret üzerinden hesaplanan işsizlik maaşı 2020’de en düşük bin 177 lira, en yüksek 2 bin 354 lira olarak uygulanacak.

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Selçuk, asgari ücretin 1 Ocak 2020 tarihinden itibaren brüt 2 bin 943 lira, net 2 bin 324 lira 70 kuruş olacağını açıkladı. Bu açıklamayla işsizlik maaşları da belli oldu. Bu maaşın sınırları geçerli asgari ücrete göre belirleniyor ve en düşüğü brüt asgari ücretin yüzde 40'ı, en yükseği ise yüzde 80’i oranında oluyor. Bu ücretten sadece damga vergisi kesiliyor. Bu detaylar ışığında damga vergisi kesilmeden önce işsizlik maaşı 2020 yılında en düşük bin 177 lira, en yüksek 2 bin 354 lira olarak uygulanacak.

Albayrak: Sıfır konutta faiz 0.79'a iniyor

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak konut faizleriyle ilgili açıklamayı Şırnak'ta yaptı
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, yeni yıla girerken Şırnak’tan güzel bir mesaj vermek istediğini belirterek, konut faizini 0.20 puanlık düşüşle 0.79'a çektiklerini açıkladı.

Bakan Berat Albayrak, bir dizi temaslarda bulunmak üzere Şırnak'a geldi. Ticaret ve Sanayi Odası'nca Şırnak Üniversitesi’nde düzenlenen İş Dünyası Buluşması'na katılan Bakan Albayrak, 'Değişim başlıyor' adı altında bir sürece başladıklarını ve bu kapsamda 11’inci il olarak Şırnak’ı ziyaret ettiğini belitti. Şırnak için elinden geleni yapacağını aktaran Bakan Albayrak, şunları kaydetti: "Anadolu'daki kobilerimizi, sanayicilerimizi, iş adamlarımızı şehir şehir gezerek, bir araya gelerek, sorunlarını tekliflerini dinledik. Şırnak kadim Anadolu medeniyetimizin ilim irfan yuvalarından bir tanesi. Ve maalesef terör örgütünün bölge halkı üzerinde kurduğu baskı ve yıldırma politikaları sebebiyle hizmetten hak ettiği güzelliklerden önemli bir süre mahrum kaldı. Ama Allah’ın izni ile o günler geride kaldı. 17 yıldır sayın Cumhurbaşkanımızın önderliğinde ülkemizin her köşesini ihya etme gayreti içerisinde olduk. Ve bizim bu gayretimizi takdir eden Şırnaklı kardeşlerimiz 31 Mart seçimlerinde yumruklarını masaya vurarak dedi ki artık topluma, milletin iradesine karşı kem vurmaya çalışanlara karşı Şırnak’ın hizmetsizliğe, gözyaşına, korkuya mahkum etmek isteyenlere karşı 'Yeter' dedi. İnşallah Şırnak 31 Mart itibari ile bölgede değişim ve dönüşümün öncü illerinden bir tanesi olacak. Bizler de inşallah Şırnak’ın tüm bu anlamda eksikleri giderme noktasında hızlıca ilerleme adına ben Cumhurbaşkanımızın liderliğinde Hazine ve Maliye Bakanı olarak elimizden gelen her türlü desteği vereceğiz. Şırnak’ın, Şırnaklı kardeşlerimizin refahı, huzuru için elimizi taşın altına koyacağız. Güvenlik politikalarımız, operasyonlarımız hamdolsun devam ediyor sınırda, sınır ötesinde. Allah’ın izni ile bu istikamette güçlü irade olduğu sürece Şırnak’ı güzel yarınların beklediğini ifade etmek istiyorum."

'ZOR GÜNLER GERİDE KALDI'

Çok zor ama bir o kadar da hayırlı bir yılın geride kaldığını ifade eden Bakan Albayrak, "Yıllardır birliğimizi beraberliğimizi bozmak isteyen, bizi dağıtarak güçsüz hale getirmeye çalışanlara karşı içerde ve dışarda bunlara karşı çok güçlü bir mücadele veriyoruz. Ve sizler bunun en yakın şahitlerisiniz. Bölgesinde sadece hakkın, huzurun ve güvenin savunucusu olan ülkemiz sayısız sınama ve saldırı ile karşı karşıya kaldı. Ve hamdolsun o birileri hiçbirinde emellerine ulaşamadı. Denemedikleri yol kalmayınca ülkemize ekonomi ile operasyon çektiler. Duruşumuzdan hedefimizden, istikametimizden vazgeçirmeye çalıştılar. Ve ekonomik olarak ülkeyi toplumu büyük bir krize sürükleyecektiler. Bunun ötesinde ülkemize istediklerini yaptıracaklarını zannediyorlardı. Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı Harekâtı üzerinden nasıl bu operasyonlara karşı koyduysak ekonomide de Türkiye'yi birilerinin boyunduruğu altında kul köle etmeye çalışanlara karşı, mahkum etmeye çalışanlara karşı yapılan tüm bu operasyonların iznini vermedik. Zor günler geride kaldı" diye konuştu.

'GEZİ OLAYLARINDAN BERİ FİİLİ RESMİ BİR SAVAŞTAYIZ ASLINDA'

2019 yılında dünyada ticaret savaşlarının yaşandığının altını çizen Bakan Albayrak, şöyle devam etti: "Dünyada ticaret savaşları yaşanmasına rağmen en önemli partnerimiz Avrupa daraltmasına rağmen, sıkıntılı bir yılı geride bırakmasına rağmen, iki tane seçim yaşanmasına rağmen, sınır ötesi operasyonlara, tehditlere, şantajlara, twitlere, kur saldırılarına her alanda yıkılmadan, kırılmadan dökülmeden geride bırakıyoruz. 2020 yılında enflasyonda çok daha güçlü iyileşmelerin daha düşük oranların, daha düşük faizleri göreceğimiz bir yıl olacak. 2020 için ortaya koyduğumuz hedef yüzde 8,5. İnşallah bunun da altında bir yüzde ile 2020’de başarılı bir yıl yaşayacağız. Faizlerde de bunun mücadelesini yaşayacağız. Yüzde 24’lerde olan Merkez Bankası faizi sadece son 4-5 ayda yarı yarıya düştü. Yüzde 24'ten yüzde 12’lere düşerek tarihi bir indirime şahit olduk. Özellikle kamu bankalarımın önceliğinde piyasaları rahatlatmaya yönelik iyileştirmeler yaşayacağız. Şükürler olsun ki geçtiğimiz hafta açıkladığımız oranlarla birlikte 9 ila 11 bandında gelen ticari kredi faizleri 2013 yılı faiz rakamlarına döndük. 6 yıl önceki faiz rakamlarına döndük. Tam 6 yıldır, askeri, siyasi, güvenlik, diplomatik her türlü saldırının başladığı yıl. 2013 yılında Gezi olaylarından beri fiili resmi bir savaştayız aslında. Biri bitti biri başladı. Birileri çok üzülüyor tabi. Diyorlar ki 'Vuruyorlar vuruyorlar bir daha kalkıyor.' Her birinden de güçlenerek kalkıyorlar. Ve ülkemize karşı dört bir yandan başlatılan saldırılara karşı, ekonomimiz üzerindeki en azından faizlerdeki etkisi, maliyetteki etkisini elhamdülillah bu bir yıllık süreçte kapattık."

'KONUT FAİZİ 0.99'DAN 0.79'A DÜŞTÜ'

Yeni yıla girerken Şırnak’tan güzel bir mesaj vermek istediğini kaydeden Bakan Albayrak, konut faizini 0.20 puanlık düşüşle 0.79'a çektiklerini açıkladı. Bakan Albayrak, şöyle konuştu:
"Bunu da Şırnak’tan verelim ekonomi ile ilgili. Kamu bankalarımız ile istişare ettik. Dedik ki gayrimenkul, konut sektörü önemli bir sektör. Özellikle bu noktada iyileşmeleri hemen vatandaşlarımıza hemen yapmamız lazım. Türkiye üzerinden de Şırnak’tan güzel bir mesaj verelim. 01 Ocak itibari ile özellikle sıfır konut faizi yüzde 0.99 olan oranı tarihi düşük seviyeler olan 0.79'a indirelim diye bir teklifle geldiler. Hayırlı uğurlu olsun. Bu ne kadar düştükçe, iyileştikçe bunu toplumumuza bu maliyetleri yansıtmaya devam edeceğiz. Gerek inşaat sektörü gerek yan sektörlerde maliyetler faizler daha da düşecek. Kamu bankalarımız öncülüğünü yapıyor bunun. Piyasadaki diğer bankalar da yavaş yavaş geliyorlar. Biraz fazla yavaş geliyorlar ama onlar da hızlanacaklar 2020 yılında diye inşallah diyoruz. 2020 çok daha iyi bir yıl olacak inşallah. Malumunuz '2019 yılında Türkiye küçülecek, Türkiye en az 4-5 senede toparlayamaz. Eksilerden gelemez. Büyümeye kolay kolay geçemez' dediler. Dünyada birçok uluslararası kuruluş son bir veya iki ayda neredeyse tamamı Türkiye ile ilgili raporlarını hepsini revize etmek zorunda kaldılar. 'Küçülecek' diyenlerin tamamı revize etti ve pozitif büyüme, 2020 de yüzde 3-4 büyümeye süreçleri başladı. Uygulamaya aldığımız projelerimizi, hazırladığımız etkin önlemler, kurumlarımızın yüksek koordinasyonuyla bu çetin süreçten güçlenerek çıktık. Ekonomimiz son çeyrekte büyümeye devam ediyor. Bunların en kritik noktalarından bir tanesi 2019 yılının üçüncü çeyreğinde yıllık bazda 0.9 idi. Bu yılın son çeyreğinde yüzde 5’lik büyümeyi yakalayacağız. Bütün göstergeler yüzde 5 büyümeyi yakalayacağımızı gösteriyor. Yüzde 5 büyüme ekonomik, istihdam yatırım olarak 2020 çok daha iyi ve güçlü yıllı bekliyor demek. Çok zor bir yılı geride bırakarak, 2020’yi çok iyi karşılayacağız. Türkiye çok güçlü ve dirençli bir değişim başlatıyor. Ekonominin her alanında değişim olacak. Şırnak’ta da bu değişim olacak. Onun içinde buradayım. Yatırım, istihdam, ekonomik iyileşme anlamında ayaklarımız daha sağlam yere basacak. Türkiye’de değişim başlıyor vurgumuzun altında en büyük resim burada. Türkiye için daha çok üretim, daha yüksek katma değer, daha fazla teknolojiye dayalı üretim, en önemli gaye ve amacımızdır. Doğru planlamalarla bu adımları atmaya başladık."

'BİN 200 PUAN FAİZ İNDİ 5 AYDA NE KUR, NE EKONOMİ PATLADI'

Bakan Albayrak, ülke ekonomisinin yeni dönemde daha güçlü bir yapıya kavuşması, sorunların çözümü için ne gerekiyorsa gayret göstereceklerini kaydederek, "Şırnak’ın ve bölgenin daha çok büyümesi ve daha çok üretmesini için daha çok çalışacağız. Bugün Türkiye’nin ekonomide yaşadığı zorlukları ile ilgili her gün birileri bir şey anlatıyor. Birileri on yıl önce kamu bankaları özelleşsin diye kapı kapı dolaşıyordu. Eğer on yıl önce Cumhurbaşkanımız o dik duruşunu sergilemeyip kamu bankalarını birileri özelleştirseydi. Bakın son bir iki senden neler yaşardık. Birilerine şirin gözükmek için ithalat odaklı, cari açık odaklı, birilerini zengin etme odaklı siyaset ve ekonomik politikası güderseniz tarih ve iş dünyası sizin nasıl olduğunuzu bildiği için ona göre sizin adınızı tarihe yazar. Birileri 'Faizi indirirseniz kur patlar, ekonomi çöker' diyordu. Bir yılda biz bu ezberi bozduk. Bin 200 puan Faiz indi 5 ayda. Ne kur, ne ekonomi patladı. Demek ki mesele bu değilmiş. Kimin kime hizmet ettiği ve iş tuttuğu ortadadır. Değişen Türkiye'de kimin sorumluluk aldığını, kimin kaçtığını toplumuz çok iyi biliyor. Korkarsak bu değişimi dönüşümü gerçekleştiremeyiz. Taviz verirsek bunu başaramayız. Çukurca’nın sıfır noktasında petrol sondajı yapamayız. Doğu Akdeniz'de kirli oyunlara rağmen iki gemimizle milletimizin hakkını savunamayız. Suriye’de terörle mücadelede, adalet konusunda gerçeği haykıramayız. Birleşmiş Milletler'de tüm dünyanın gözüne bakarak dünya beşten büyüktür diyemeyiz. Biz bu istikamette kimseden kokmadan emin adımlarda yolumuza devam ediyoruz. 6 yıldır yaşadıklarımız başka bir ülkenin başına gelse ayakta kalamazdı. Ama Türkiye lideri ile birlikte her birinden daha güçlü bir şekilde yoluna devam ediyor" şeklinde konuştu.

2020 Gelir Vergisi tarifesi Resmi Gazete'de yayımlandı

Gelir Vergisi dilimlerine yönelik yapılan yeni düzenleme doğrultusunda, 2020 yılı için gelir vergisi tarifesi oluşturuldu
Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın Gelir Vergisi Genel Tebliği, 1 Ocak 2020'den itibaren yürürlüğe girmek üzere Resmi Gazete'de yayımlandı.

Tebliğ, bazı had ve tutarlarda yeniden değerleme oranı kapsamında düzenleme içeriyor.

Buna göre, Gelir Vergisi Kanunu'nun ilgili hükümleri çerçevesinde mesken kira gelirleri için uygulanan istisna tutarı 6 bin 600 lira, işverenlerce iş yeri veya iş yerinin müştemilatı dışında kalan yerlerde hizmet erbabına yemek verilmek suretiyle sağlanan menfaatlere ilişkin istisna tutarı 23 lira oldu.

Engellilik indirimi tutarları, birinci derece engelliler için bin 400 lira, ikinci derece engelliler için 790 lira, üçüncü derece engelliler için 350 lira olarak tespit edildi.

Basit usule tabi olmanın genel şartlarından olan iş yeri kira bedeline ilişkin tutar, büyükşehir belediye sınırları içinde 11 bin lira, diğer yerlerde 7 bin lira olarak belirlendi.

Gelir vergisine tabi gelirlerin vergilendirilmesinde esas alınan tarife, 22 bin liraya kadar yüzde 15, 49 bin liranın 22 bin lirası için 3 bin 300 lira, fazlası için yüzde 20, 120 bin liranın 49 bin lirası için 8 bin 700 lira, fazlası için yüzde 27, 600 bin liranın 120 bin lirası için 27 bin 870 lira, fazlası yüzde 35, 600 bin liradan fazlasının 600 bin lirası için 195 bin 870 lira, fazlası yüzde 40 olarak tespit edildi.

Kredi kartı faiz oranlarına yeni düzenleme

Merkez Bankası tarafından Türk lirası ve yabancı para cinsinden kredi kartı işlemlerinde uygulanacak aylık azami akdi ve gecikme faiz oranları düşürüldü
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) Kredi Kartı İşlemlerinde Uygulanacak Azami Faiz Oranları Hakkında Tebliğ'de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ, Resmi Gazete'de yayımlandı.

Buna göre 1 Ocak 2020'den geçerli olmak üzere, Türk lirası cinsinden kredi kartı işlemlerinde uygulanacak aylık azami akdi faiz oranı yüzde 1,60'tan 1,40'a düşürüldü. Yabancı para cinsinden kredi kartı işlemlerinde uygulanacak aylık azami akdi faiz oranı yüzde 1,28'den 1,12'ye indirildi. Türk lirası cinsinden kredi kartı işlemlerinde uygulanacak aylık azami gecikme Faiz oranı yüzde 2'den 1,70'e düşürüldü.

Yabancı para cinsinden kredi kartı işlemlerinde uygulanacak aylık azami gecikme faiz oranı yüzde 1,42 olarak belirlendi.

IMF'ten Türkiye raporu: Büyüme yeniden başladı

8 Ekim’de tamamlanan istişarelerin ardından rapor hazırlayan IMF, Türkiye ekonomisinin büyümeye yeniden başladığını ancak risklerin devam ettiğini bildirdi
Uluslararası Para Fonu (IMF), Türkiye’yle istişarelerin tamamlanmasının ardından hazırladığı raporda, resesyonun ardından büyüme yeniden başlasa da şu anki havanın kırılgan olduğu ve ekonomide hala zayıf noktaların bulunduğunu vurguladı.

IMF’nin kurucu anlaşmasının Dördüncü Maddesi uyarınca, fon her yıl üye ülkelerle ikili görüşmeler yapıyor. Bu kapsamda Türkiye’yle de 8 Ekim’de tamamlanan istişarelerin ardından, IMF İcra Kurulu’nun Türkiye ekonomisindeki gelişmeler ve uygulanan politikalara ilişkin görüşlerini aktaran değerlendirme raporu yayınlandı.

IMF İcra Kurulu Direktörleri, resesyonun ardından uygulanan genişlemeci mali politika ve devlet bankalarının hızlı kredi tedariki sayesinde ekonomik büyümenin yeniden tesis edildiğini ancak şu anki görece sakin havanın kırılgan olduğu ve ekonomideki zaafların devam ettiği uyarısında bulundu.

Raporda ilk olarak, küresel mali krizin ardından Türkiye ekonomisindeki büyümenin, dış destekli kredi ve teşviklere dayandığı, bunun sonucunda görülen yüksek cari açık ve enflasyonun yol açtığı dengesizliklerin de ekonomiyi piyasa duyarlılığındaki değişime karşı daha hassas hale getirdiği belirtildi. Bu durumun, Türk Lirası’nda yaşanan değer kaybını ve 2018 yılında da resesyonu tetiklediği vurgulandı.

“Mali disiplin kademeli bir şekilde zayıfladı”

Resesyondan bu yana, devlet bankalarının hızlı kredi tedariki, genişlemeci mali politika ve daha olumlu dış koşulların etkisiyle, Türkiye ekonomisinin yeniden büyümeye başladığı, piyasadaki baskının azalmasıyla Türk Lirası’nın da toparlanmaya başladığı belirtildi. İthalatın daralmasının ve güçlü bir turizm sezonu geçirilmesinin cari açığın uyum sağlamasında etkili olduğuna, enflasyonda sert bir düşüşün görüldüğüne, Merkez Bankası’nın politika faizini 2019 Temmuz ayından bu yana 1,000 baz puan indirdiğine dikkat çekildi. Ancak ekonomi politikasında uzun süredir çıpa görevi gören mali disiplinin kademeli bir şekilde zayıfladığı vurgulandı.

Devlet bankaları kredi tedarikini desteklerken, özel bankaların sağlanan kredilerde kesintiye gittiği, rezervlerin azaldığı, dış finans ihtiyacının arttığı belirtildi. Kamu borcu düşük olsa da, mali açığın büyüdüğü, olası risklerin boyutuna ilişkin belirsizlik ve olası borç çevirme baskısının da mali açıdan manevra alanını daralttığının altı çizildi.

“Sağduyulu politikalara ve kapsamlı reform paketine ihtiyaç var”

IMF İcra Kurulu Direktörleri raporda, Türkiye ekonomisinde şu anda gözlemlenen sakin havanın kırılgan olduğu ve ekonomide hala zayıf noktaların olduğu tespitine yer verdi. Bu zaafların giderilmesi için de, sağduyulu politikaların uygulanmasının önemi ve orta vadede daha güçlü ve dayanıklı bir büyümenin sağlanması amacıyla kapsamlı bir reform paketine ihtiyaç olduğu vurgulandı.

IMF Direktörleri, mali politikanın önemli bir çıpa olmaya devam etmesi gerektiğinin altını çizdi. 2020 yılı için de bir yandan yeni yeni başlayan toparlanmanın desteklenmesi diğer yandan da kredi ihtiyacının kontrol altında tutulması arasında bir denge kurulması amacıyla, sıkı para politikası ve yarı-bütçesel politikaları kapsayan nötr bir duruş benimsenmesi tavsiyesinde bulundu.

“Para politikasının gevşetilmesinde fazla ileri gidildi”

Raporda Türk yetkililerin, kamu ve özel sektör ortaklıklarının yönetimi ve denetiminin güçlendirilmesi çabaları memnuniyetle karşılandı. Hala yüksek olan enflasyon beklentileri göz önünde bulundurulduğunda, para politikasının enflasyonun kalıcı şekilde düşürülmesine odaklanması gerektiği ve bu sayede faiz oranlarının kalıcı olarak düşürülmesine yardımcı olacağı vurgulandı.

Raporda bu bağlamda son dönemde para politikasının gevşetilmesinde fazla ileri gittiği not edildi. Şeffaflığın ve Merkez Bankası’nın güvenilirliğinin güçlendirilmesi için daha açık bir para ve müdahale politikasının benimsenmedi çağrısı yapıldı. Koşullar izin verdiği takdirde uluslararası rezervlerin yeniden inşa edilmesi tavsiyesi yer aldı.

Devlet bankalarının hızlı kredi artışı karşısında tetikte olunması gerektiğinin altı çizildi. Kredi büyümesinin kontrol altına alınması ve mali istikrarın desteklenmesinin yanı sıra daha güçlü ve dayanıklı büyümenin sağlanması amacıyla banka ve kurumsal bilançoların temizlenmesine yönelik adımların atılması çağrısı yapıldı.

“Bankalar için üçüncü taraf varlık kalitesi incelemesi ve yeni stress testleri gerekli”

IMF Direktörleri, Türkiye’ye, bankaların sağlıklı olup olmadıklarının daha iyi anlaşılması için üçüncü taraf varlık kalitesi incelemesine ve yeni stres testlerine ihtiyaç duyulduğu konusunda mutabık kaldı.

Orta vadede büyümenin güçlendirilmesi ve şoklara karşı dayanıklılığının arttırılması için sırası titizlikle belirlenen yapısal reformların yapılması çağrısında bulunuldu.

“Seçimlerin 2023’te yapılması planlandığından reform için fırsat var”

Raporun “Daha Güçlü ve Dayanıklı Büyümenin Sağlanması” başlıklı bölümünde, Türkiye’nin risklere açık yönlerinin arttığı ancak bir dizi reformla bunların üstesinden gelinebileceği belirtildi. “Kısa vadeli büyümeyi güçlendirmek için politika teşviklerine odaklanılmasının sürdürülemez göründüğü” tespiti yapıldı.

“Bir sonraki seçimlerin 2023’te yapılması planlandığı için siyaset ekonomisi açısından bu reformların yapılması konusunda bir fırsat penceresi olduğu görülüyor” denildi.

“En büyük riskler sürpriz gelişmeler, Ortadoğu’daki güvenlik riskleri”

Raporun dikkat çekici bölümlerinden biri de “Risk Değerlendirme Matrisi” idi. Bu matriste, Türkiye ekonomisinin karşı karşıya olduğu küresel ve yurtiçi risklerin kaynakları, risklerin gerçekleşmesi olasılıkları, takvimleri, etkileri ve riskler karşısında alınacak önlemler tablo şeklinde değerlendirildi.

Hem gerçekleşme olasılığı hem de ekonomi üzerindeki etkisi “Yüksek” olan küresel riskler arasında, beklenmedik gelişmeler, gelişmekte olan piyasalarda yeniden baş gösteren stres ve düzensiz bir Brexit sürecinin etkisiyle piyasa duyarlılığında meydana gelebilecek ani olumsuz değişikliklerin yol açabileceği “risk priminin yükselmesi” riski yer aldı.

Bu risk karşısında, para politikasının sıkılaştırılması, otomatik mali istikrar araçlarının kullanılması, kurun şok emici olarak kullanılması gibi adımların atılması gerektiği belirtildi.

Bu tabloya göre, Türkiye ekonomisinin karşı karşıya olduğu bir diğer küresel risk, özellikle Orta Doğu’da coğrafi gerilimlerin ve güvenlik risklerinin yoğunlaşması. Bu durumun sosyo-ekonomik ve siyasi huzursuzluk, düzensiz göç ve dalgalı emtia fiyatlarını beraberinde getirebileceği uyarısı yapıldı.

Türkiye’nin kendi içinden kaynaklı risk değerlendirme analizinde de makroekonomik pozisyonun ve para politikasında gerekenden önce gevşemeye gidilmesi ve bunun da Türk Lirası’nı daha hızlı zayıflatacağı uyarısı yapıldı. Büyük ölçekte bir mali genişlemenin finansal kısıtlamalarla karşı karşıya kalabileceği belirtildi.

Bu risk karşısında da yukarıda ilk kısımda sıralanan önlemlerin dışında “Üçüncü taraf varlık kalitesi incelemesi, kapsamlı stres testlerinin uygulanması”, “Özel sektöre yönelik etkisiyle mücadele için de mali açıdan manevra alanı yaratan orta vadeli bir mali planın devreye sokulmasına yönelik adımların atılması gerektiği belirtildi. (amerikaninsesi.com)

17 Aralık 2019 Salı

Kamu sigorta şirketlerini satın alıyoruz

Türkiye Varlık Fonu (TVF) Yönetimi AŞ Genel Müdürü Zafer Sönmez sigortacılık sektörünün kamu bankalarının kontrolünde bulunan sigorta şirketlerinin birleşmesi projesiyle sigorta sektörüne olumlu yansımalarının görüleceğini belirtti

Türkiye Varlık Fonu (TVF) Yönetimi AŞ Genel Müdürü Zafer Sönmez, kamu bankalarının kontrolünde bulunan sigorta şirketlerinin birleştirilmesi projesine ilişkin, "Proje tamamlandığında, sigortacılık sektörü daha derin ve geniş bir yapıya dönüşürken sektörün pazar payı büyüyecek, ürün gamı artacak ve sektöre dinamizm gelecek." dedi.

TVF, sigortacılık ve bireysel emeklilik sektöründeki reformların uygulanması amacıyla kamu bankalarının kontrolünde bulunan sigorta şirketlerinin birleştirilmesi projesinin detaylarını, İstanbul'da düzenlenen toplantıda açıkladı.

TVF Yönetimi AŞ Genel Müdürü Zafer Sönmez, toplantıda yaptığı konuşmada, Hazine ve Maliye Bakanlığı'nca Yeni Ekonomi Programı (YEP) çerçevesinde, Türkiye ekonomisinin tasarruf bazının ve bankacılık dışı finansal sektörün geliştirilmesi amacıyla sigortacılık sektöründe reformların planlandığını söyledi.

Birleştirilme projesinin bu reformlar kapsamında ele alındığını aktaran Sönmez, sigortacılık sektörüne ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:

"GSYH büyüklüğünde dünyada 19. sırada yer alan Türkiye, prim üretiminde ise 39. ülke konumunda. Yani 2 kat daha iyi olmamız gerekirken bu noktada daha gerideyiz. Ayrıca, dünyada 2018 yılında kişi başına düşen yıllık ortalama sigorta prim üretimi gelişmiş pazarlarda 3 bin 737 dolarken, bizde ise 127 dolar düzeyinde. Kişi başına düşen yıllık doğrudan prim üretimi oranında ise Türkiye, 2018 yılı itibarıyla 88 ülke içinde 65'inci sıradadır. Toplam prim üretiminde Türkiye'de hayat grubunun payı yıllar itibarıyla ortalama yüzde 13 seviyesindedir. Bu oran, dünya genelinde ise yüzde 54'tür. Bu bilgiler ışığında Türkiye'nin, sigorta sektörünün yapılanması konusunda adımlar atması gerekliliği nettir."

"Birleştirme projesi tamamlandığında sektörün pazar payı büyüyecek"

Zafer Sönmez, Türkiye finansal sektöründe banka merkezli dominant bir yapı olduğuna işaret ederek, "Banka dışı finansal sektör ise çok aşağıda bir noktada. Bankaların dominant ve büyük olması kötü bir şey değil ama banka dışı finansal sektörlerin bu kadar küçük olması problem teşkil ediyor." dedi.

Sigortacılık, leasing, faktoring gibi bankacılık dışı finansal sektörlerin Türkiye'de çok küçük hacimde kaldığını belirten Sönmez, şunları kaydetti:

"Bu sektörlerin küçük kalmasının ilk sebebi, bu işlemleri daha çok banka üzerinden yürüttüğümüz için bankaların iştirakleri olmaları... Dünyaya baktığımızda ise bunların hepsi bağımsız bir kuruluş yapısında, hatta bazı şirketlerin bilançoları bankalardan dahi büyük. Bizde, banka dışı finansal kurumların küçük olmasından dolayı yatırım stratejileri daha çok para piyasaları üzerinden gerçekleşiyor. Bunun tersine çevrilmesi gerekiyor. Türkiye'de tasarruf bazı düşük kaldığı sürece ekonomi şoklara açık bir durumda oluyor. Tasarruf bazı, aslında belirli bir şekilde güvence sağlıyor. Finansal kurumlarda ise bu güvence ölçek ekonomisini yaratmakla mümkün oluyor. Ölçek ekonomisi, herhangi bir şekilde diğer oyunculara bir tehdit değil, tam tersi bütün pastayı büyütme üzerine bir çabadır."

TVF'nin temel kuruluş sebeplerinden birinin kamudaki şirketlerin daha da verimli hale getirilmesi olduğunu vurgulayan Sönmez, sigorta reformunun da Türkiye'nin stratejik ajandasına dönük adımlardan biri olduğunu söyledi.

Sönmez, Türkiye'de nakit bazlı tasarrufun azlığına dikkati çekerek, altın, gayrimenkul gibi tasarruflar yerine nakit bazlı tasarrufu artırarak piyasalara derinlik kazandırılması gerektiğine işaret etti.

Sönmez, "Yürüttüğümüz birleştirme projesi tamamlandığında, sigortacılık sektörü daha derin ve geniş bir yapıya dönüşürken, fiyat hareketliliği de daha stabil olacak. Sektörün pazar payı büyüyecek, ürün gamı artacak ve tüm sektöre dinamizm gelecek. TVF olarak stratejimiz, sigortacılık sektörünü büyütme ve derinleştirme üzerine kurulu." diye konuştu.

"2020 yılının ilk çeyreğinde birleşmeyi tamamlamayı planlıyoruz"

TVF Yönetimi AŞ Genel Müdürü Sönmez, proje sonunda Ziraat Bankası, Halkbank ve VakıfBank'ın kontrolünde bulunan sigorta şirketlerinin birleşmesiyle kurulacak yeni şirketin, bu bankaların 3700 şubesi aracılığıyla müşterilere ulaşacağını, bu yapıyla birlikte dağıtım kanalları ve rekabetin artacağını vurguladı.

TVF olarak kamu bilinciyle, adil, şeffaf ve hesap verebilirlik anlayışıyla hareket ettiklerini belirten Sönmez, şöyle konuştu:

"Birleşme sürecinde şirketleri devralmıyoruz, adil piyasa değeri üzerinden satın alma süreçlerini gerçekleştiriyoruz. Bu noktada azınlık paylarını da dikkate alıyoruz. Proje kapsamında Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası AŞ, KPMG Bağımsız Denetim ve Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik AŞ ve Esin Avukatlık Ortaklığı, kamuya danışmanlık hizmeti vermektedir. Bu süreçte şirketlerin değerlerinin doğru tespit edilmesinin yanında SPK ve uluslararası denetleme ve değerleme standartlarına uygun olmasını önemsiyoruz. 2020 yılının ilk çeyreğinde birleşmeyi tamamlamayı planlıyoruz. Birleşmenin ardından Varlık Fonu'nun altında bir sigorta holdingi ve holdingin altında da hayat emeklilik ve elementer şirket olacak. Ayrıca, yapıda ortak hizmetlerin paylaşıldığı bir alan da olacak."

"Çalışanlarımız için endişe edecek bir durum yok"

Birleşmedeki proje lideri ve Türkiye Sigorta Birliği (TSB) Başkanı Atilla Benli de kamu bankalarının kontrolünde bulunan sigorta ve hayat/ emeklilik şirketlerinin faaliyetlerini tek bir çatı altında toplayarak, ölçek ekonomisinden faydalanıp verimlilik ve etkinliği de arttırmayı hedeflediklerini söyledi.

Benli, konuşmasının devamında şunları kaydetti:

"Birleşen 3 şirkete baktığımızda, birbirini tamamladıklarını görüyoruz. Ziraat Sigorta, Halk Sigorta ve Güneş Sigorta ayrı ayrı KOBİ, tarım ve ticari segmentlerinde öncü durumda. Bu birleşimden oluşacak yapı, mevcut durumun çok daha ötesinde bir potansiyel oluşturuyor. Birleşmenin ardından reel sektörün ihtiyaçlarından kefalet sigortası, alacak sigortası, bina tamamlama sigortası gibi yeni ürünler, daha hızlı ve kolay sunulabilecek. Oluşacak güçlü bir kamu şirketi, bu yeni ürünlerde öncü olabilecek."

Birleşmeyle elementer tarafta oluşacak yapının, sigortacılık pazarında yüzde 12'nin üzerinde bir oran ile lider konuma yükseleceğini vurgulayan Benli, "3 şirketteki mevcut çalışanları düşündüğümüzde, kamu konsolidesinin 1023 çalışanı olacak. Sektörün üst sıralarında yer alan diğer şirketlerin çalışan sayılarına baktığınızda birleşmeden dolayı çalışanlar açısından endişe edilecek bir durum olmadığı anlaşılacaktır. Şu anda lider olan şirketin çalışan sayısı 1600, ikincisinin ise 1260 civarındadır. Dolayısıyla birleşmeye konu tüm şirketlerdeki çalışanlarımız için endişe edecek bir durum yok. Bu rakamlara göre, bizim yeni ekiplere ihtiyacımız olacak." şeklinde konuştu.

15 Aralık 2019 Pazar

Yeni nesil 'bavul' ticareti

Yurtdışına seyahat edenler ‘Pabbler’ adlı internet uygulamasıyla bavullarında kalan boş alanları kiraya veriyor. Böylelikle gezginler seyahat, paket gönderenler kargo masrafını ucuza getiriyor
Seyahat severler bavullarındaki boşlukları kiralayarak seyahat masraflarını azaltıyor. Son dönemde ilgi gören ‘şeffaf’ bavullar ile e-ticaret sitelerinden alınan ürünler yurtdışına ulaştırılabiliyor. 2019 Haziran’da paylaşım ekonomisine dayalı olarak kurulan Pabbler’de kullanıcı sayısı 1.500’e ulaştı. Türk Telekom PİLOT girişimleri arasında yer alan Pabbler gezginlerle, ürünleri sahiplerine gönderiyor. Pabbler, iade edilecek olan ürünlerin teslimatını da gerçekleştiriyor. E-ticaret sitelerinin kısa teslimat sürelerinde ürünlerini teslim edebildiği Pabbler ile gezginler 50 - 550 dolar arasında kazanıyor. Bireysel siparişin mümkün olmadığı platformda e-ticaret siteleri ürün gönderebiliyor.

E-ticaret siteleri yurtdışına göndermek istedikleri ürünleri Pabbler’e aktarıyor. Gezginler pabbler.com’dan seyahat detaylarını kayıt olarak bırakıyor. Pabbler’in algoritması gezginlerle, ürünleri gümrük mevzuatına uygun bir şekilde eşleştiriyor. Gezginler beraberinde götüreceği ürünleri onaylıyor, e-ticaret siteleri de ürünleri belirtilen adrese gönderiyor.

Ürünlere bakılıyor

Gezginler ürünleri alıp Pabbler üzerinden kendilerine ulaştığını onaylıyor. Gezginler gittiği ülkede önceden belirlenen iç kargo şirketine ürünü teslim ediyor. Ürünler son tüketiciye teslim edildikten sonra gezgine 2 gün içinde ödeme yapılıyor.

Sistem ile çanta, ayakkabı, makyaj malzemesi, elbise, laptop, cep telefonu, bebek ürünleri taşınabiliyor. Pabbler’ın Kurucusu Ceren Süngü Kalpaklıoğlu, ürünün orijinalliği ve yasal güvenliğinin e-ticaret sitelerinin kontrolünde olduğunu belirterek, “Gezginler götürecekleri ürünleri açıp, bakabiliyor” diye konuştu.

Gümrüğe uygunluk belirleniyor

Pabbler algoritmasının bir kişinin beraberinde götüreceği ürünleri gümrük mevzuatına uygun olarak belirlediğini kaydeden Kalpaklıoğlu şöyle devam etti: “Her ülkenin ilgili ürün kategorisi hakkında belirtmiş olduğu mevzuata uygun ve yasal ürün ile gezgin eşleşmesi algoritma tarafından gerçekleştiriliyor. Ürünlerin gümrük mevzuatına uygunluğu tanımlaması, bir yolcunun beraberinde götürebileceği kategori bazlı ürün, adet ve tutar sınırını ifade ediyor. Şu anda Türkiye ile ABD ve Türkiye ile Avrupa Birliği ülkeleri Pabbler üzerinden gönderim yapılıyor.”

Yatırımcıların radarına girdi

Ekim-kasım aylarında siteyi ziyaret edenlerin yüzde 56’sı Türkiye’den, yüzde 30’u ise ABD’den oldu. Şirketin iş hacmi temmuz-kasım arasında yüzde 180 büyüme göstererek, yabancı yatırımcıların ilgi odağı haline geldi. Yerli yatırımcıların yanı sıra Kanada’dan Estonya’ya kadar farklı ülkelerden yatırımcılar da şirkete ilgi gösteriyor.

Global gezgin olma fırsatı

Ceren Süngü Kalpaklıoğlu’nun ilk start-up denemesi Vedat Milor ile birlikte geliştirdiği yeme-içme aplikasyonu İTÜ Çekirdek’ten ödül sahibi oldu. Kalpaklıoğlu, ‘İnsanlara global gezgin olma fırsatını nasıl sunarım?’ sorusundan yola çıkarak paylaşım ekonomisine dayalı pabbler.com’u kurdu.

Değerli konut vergileri postada

Değeri 5 milyon TL ve üzerinde olan konutlar için ‘değerli konutlar vergisi’ yürürlüğe girdi. İstanbul’un lüks semtlerinde yaşayan mülk sahiplerine tebligatlar yollanmaya başlandı
Değeri 5 milyon TL ve üstü olan konutlar için getirilen ‘değerli konut vergisi’, Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdi. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü vergi için lüks konut sahiplerine tebligat göndermeye başladı. Mülk sahiplerine iletilen tebligatlarda yapılan değerleme rakamı paylaşılıyor ve ‘değerli konut vergisine tabisin’ deniyor. Bununla birlikte vatandaşa 15 gün içinde itiraz edebilecekleri de belirtiliyor. Söz konusu vergilerin ilk taksiti şubat, ikinci taksiti ağustos ayında ödenecek.

Peki vatandaş konutu için belirlenen değere ve buna bağlı olarak ödeyeceği vergiye nasıl itiraz edecek? Bu soruya Gayrimenkul Hukuku konusunda uzman Avukatı Hikmet Güngör şöyle cevap verdi: “Vatandaşlar 15 günlük süreyi kaçırmamak adına posta yoluyla Ankara’ya itiraz etmesin. Bulundukları ilçede Tapu Müdürlüklerine itiraz dilekçesi versinler. Vatandaş, evinin belirtilen değerle olmadığını düşünüyorsa bu hakkını kullanmalı. Komisyon bu itirazı değerlendirdikten sonra olumsuz yanıt verirse bu defa Vergi Mahkemesi’nde dava açılabilir. Ancak bu uzun bir süre ve bu zaman zarfında kamu ödenmeyen vergi için icra işlemi yapabilir.” Güngör, yapılan değerlemeyi yüksek bulan müvekkilleri olduğunu, itiraz edeceklerini de ekledi.

10 tane 4 milyona vergi yok

Denetim, vergi ve danışmanlık hizmeti veren Pwc Türkiye’nin şirket ortağı ve Gayrimenkul ve Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Derneği (GYODER) Başkan Yardımcısı Ersun Bayraktaroğlu, lüks konutlara uygulanan yeni vergi için şunları söyledi: “4’er milyonluk 10 evi olan bu vergiyi ödemiyor. Ama, 5 milyonluk bir eve sahipseniz vergiyi ödemeniz gerekir. Ya da 5 milyonluk bir evin yüzde 50 ortağı olsanız da sahip olduğunuz payın 2.5 milyon lira olması dikkate alınmadan toplam rakama bakılıyor. Oysa bir kişinin tüm servetine bakılarak vergi uygulanması daha adil bir sistem olurdu” diye konuştu. Bayraktaroğlu kimi ilçelere tebligatların gittiğini, kimilerinde ise değerlemenin yapılmadığını söyledi. Bunun da eşitsizliğe yol açtığını dile getiren Bayraktaroğlu, “Mesela Şişli’de lüks evi olan ödemeye başlayacak ama hiç bakılmayan bir ilçede vergi daha geç alınacak. Oysa bu işlemler her bölge için tamamlansa ve eş zamanlı vergi alınsa çok daha iyi olurdu” şeklinde konuştu.

Ne zaman, ne kadar vergi ödenecek?

Evi 5 milyon TL ile 7 milyon 500 bin TL arasında olanlar binde 3, 7 milyon 500 bin TL ile 10 milyon TL arasında olanlar binde 6, 10 milyon TL ve üzerinde olanlar binde 10 oranında vergi ödeyecek.

Vergi biri şubat diğeri ağustos ayı sonuna kadar iki eşit taksitle ödenecek.

Hiçbir geliri olmadığını kanıtlayanlar (ev hanımları ve işsizler) ile SGK’dan aldığı maaşı dışında geliri olmayan emekliler bu vergiden muaf olacak.

Evin değeri nasıl belirleniyor?

KONUTUN değeri Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü tarafından belirleniyor. Kurum, bankalar ve Türkiye Değerleme Uzmanları Birliği’nden aldığı raporları inceledi ve evlerin değerlerinin 5 milyon lira üzerinde olduğu bölgeleri belirledi. Şimdi bu bölgelerdeki konutlar lisanslı değerleme firmaları tarafından inceleniyor. Değeri 5 milyonu aşan mülkler için de bilgilendirme tebligatları yollanıyor. Sonuçlar Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nün internet sitesinde de ilan ediliyor. www.tasinmazdegerleme.tkgm.gov.tr adresinden kimlik numarası ve taşınmaz bilgileri girilerek değerleme sonuçları öğreniliyor.

Tapu'da e-devlet dönemi başlıyor

Tapu senedi, ipotek belgesi, taşınmazın tapu kaydı ve hisseli taşınmaz tapu kayıtları, yeni yılın ilk yarısından itibaren tapu müdürlüklerine gitmeden ‘e-devlet’ üzerinden alınabilecek.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 2020 Cumhurbaşkanlığı Programı kapsamında ‘tapu senedi, ipotek belgesi, taşınmazın tapu kaydı ve hisseli taşınmaz tapu kaydı’ belgelerinin ‘e-devlet’ üzerinden alabilmesi için çalışma başlattı. Söz konusu belgeler gelecek yılın ilk yarısında artık tapu müdürlüklerine gidilmeden ‘e-devlet’ üzerinden alınacak. Mevcut 4 belge resmi geçerlilikleri olabilmesi için tapu müdürlüklerinden alınıyordu. ‘e-devlet’e dahil edilecek işlemlerle vatandaşlar tapu müdürlüklerine işlem başvurusunda bulunmadan elektronik ortamda resmi belgelerini temin edebilecek. Öte yandan e-Devlet kullanıcı sayısı 44 milyon 585 bin 564 kişiye ulaştı. 2008 yılında 5 bin 747 olan giriş sayısı da bu yıl 1 milyar 9 milyon 512 bine yükseldi. e-Devlet Kapısı’ndan 5 bin 75 farklı hizmet sunulmakta. Bunların 2 bin 535’i devlet kurumu hizmetleri, 2 bin 88’i belediye hizmetleri, 396’sı özel kurum hizmetleri, 54’ü su ve kanalizasyon hizmetlerinden oluşuyor. Bu yıl 944 yeni hizmet e-Devlet Kapısı’na entegre edildi.

14 Aralık 2019 Cumartesi

Ziraat GSYO, Simit Sarayı için Rekabet Kurulu'na başvurdu

Ziraat Girişim Sermayesi'nin Simit Sarayı'nın %51'ini elde etmesine ilişkin Rekabet Kuruluna başvuruldu

Mevcut hissedarlar arasında yapılacak hisse devirleri ile Hedef Şirket olan Simit Sarayı Yatırım A.Ş.’nin sermayesini yemsil eden payların yaklaşık 20.706.000 adedi Kavukçu Yapı San. İnşaat Turizm ve Tic. A.Ş. tarafından Alıcı konumunda bulunan Ziraat Girişim Sermayesi Yatırım Ortaklığı A.Ş.’ye devrine ve eşzamanlı olarak sermaye artırımına ilişkin yapılacak olan genel kurul neticesinde Alıcı’nın ihraç edilecek emisyon primli payları iktisap etmesi suretiyle Hedef Şirket’in sermayesini temsil eden payların toplam %51’ini elde etmesine ilişkin Rekabet Kuruluna başvuruldu.


Kamu bankalarına ait sigorta şirketleri TVF'ye devrediliyor

Ziraat Bankası, Vakıfbank ve Halkbank'ın sahip olduğu sigorta ve bireysel emeklilik şirketleri Türkiye Varlık Fonu'na devrediliyor. Sürecin, 2020'nin ilk çeyreğinde tamamlanması planlanıyor

Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından duyurulan Yeni Ekonomi Programı (YEP) kapsamında, kamu bankalarına ait sigorta ve bireysel emeklilik şirketlerinin Türkiye Varlık Fonu'nda (TVF) tek çatı altında toplanması için harekete geçildi.

YEP çerçevesinde, sigortacılık ve bireysel emeklilik sektöründe planlanan reformlara yönelik geçtiğimiz aylarda Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu ile Türk Reasürans AŞ'nin kurulmasının ardından, Halkbank, Ziraat Bankası ve Vakıfbank'ın sahip olduğu sigorta ve bireysel emeklilik şirketleri, TVF tarafından kurulacak bir şirkete devredilecek.

Hisse devrinin ardından Ziraat Sigorta, Güneş Sigorta ve Halk Sigorta birleşme işlemlerine başlayacak. Bireysel emeklilik grubunda ise; Ziraat Emeklilik, Halk Emeklilik ve Vakıf Emeklilik birleşmeye yönelik adımlar atacak.

2020'NİN İLK ÇEYREĞİNDE TAMAMLANACAK

Sigorta ve emeklilik sektörünü yakından ilgilendiren sürecin, 2020 yılının ilk çeyreğinde tamamlanması bekleniyor.

Varlık Fonu tarafından yapılan açıklamada, kamu bankalarının kontrolünde bulunan sigorta ve bireysel emeklilik şirketlerinin faaliyetlerini tek bir çatı altında sürdürmesinin, ölçek ekonomisinin oluşturulmasına ve bankacılık dışı finansal sektör büyüklüğünün dünya ortalamasına ulaşmasına katkı sağlamasının hedeflendiği kaydedildi.

"BU PROJEYİ ÇOK ÖNEMSİYORUZ"

TVF'nin açıklamasında ayrıca "Türkiye sigorta sektörünün bağımsız ve dinamik bir yapıya kavuşturulacağına, doğru yapısal adımlar atıldığında küresel rekabet gücünün artacağına inanıyoruz. Bu projeyi, yol haritamızda belirtilen Türkiye’nin stratejik yatırımlarına sermaye sağlama ve finansal piyasalarda iyileşme ve derinleşmeyi destekleme misyonlarımız doğrultusunda değerlendiriyor ve çok önemsiyoruz"  ifadelerine yer verildi.

TÜRKİYE, 2018 İTİBARİYLE YILLIK KİŞİ BAŞI PRİM ÜRETİMİNDE 65. SIRADA

Varlık Fonu'nun paylaştığı verilere göre, gayrisafi yurtiçi hasıla büyüklüğünde dünyada 19. sırada yer alan Türkiye, prim üretiminde ise 39. ülke konumunda bulunuyor. Dünyada 2018 yılında kişi başına düşen yıllık ortalama sigorta prim üretimi 682 dolar seviyesindeyken, gelişmiş pazarlarda bu değer 3.737 dolar, Türkiye’de ise 127 dolar düzeyinde. Kişi başına düşen yıllık doğrudan prim üretimi oranında ise Türkiye, 2018 yılı itibarıyla ilk 88 ülke içinde 65’inci sırada yer alıyor. Toplam prim üretiminde Türkiye’de hayat grubunun payı yıllar itibarıyla ortalama yüzde 13 seviyesindeyken; bu oran dünya genelinde ise yüzde 54.


Saudi Aramco'nun piyasa değeri 2 trilyon doları aştı

Aramco'nun hisse başına değeri 38,7 riyale (10,32 dolara) tırmanırken, firmanın piyasa değeri 2,05 trilyon dolar oldu
Suudi Arabistan milli petrol şirketi Saudi Aramco'nun piyasa değeri ülke borsası Tadawul'da işlem gördüğü ikinci gününde 2 trilyon doları aştı.

Geçen perşembe ilk halka arzı (IPO) gerçekleşen ve dün Suudi borsası Tadawul'da işlem görmeye başlayan Aramco'nun hisse başına değeri bugün TSİ 10.24'de dünkü kapanışa göre yüzde 9,9 artarak 38,7 riyale (10,32 dolara) tırmandı. Böylece, şirketin piyasa değeri de 2,05 trilyon dolara yükseldi.

Tadawul verilerine göre, 32 riyalden (8,53 dolar) işlem görmeye başlayan Saudi Aramco hisseleri, dün yüzde 10 artışla 35,2 riyale (9,39 dolar) yükselirken, şirketin piyasa değeri ise 1,87 trilyon dolar olmuştu.

Yaklaşık 3 yıldır ertelenen Saudi Aramco'nun halka arzı geçen hafta tamamlanırken, şirket IPO'dan 25,59 milyar dolar gelir elde ederek rekor kırmış ve piyasa değeri 1,7 trilyon doların üzerinde belirlenerek dünyanın en değerli şirketi konumuna yükselmişti.

Tek başına Suudi borsası Tadawul'u dünyanın en büyük 9'uncu borsası haline getiren Aramco, IPO kapsamında yüzde 1,5'lik kısmı için kurumsal yatırımcılardan 106 milyar dolar ve bireysel yatırımcılardan 119 milyar dolar değerinde teklif almıştı.

Suudi Arabistan Enerji Bakanı Prens Abdülaziz bin Selman, geçen hafta Viyana'da düzenlenen Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) toplantısında, Saudi Aramco hisselerinin Tadawul'da işlem görmeye başlamasının ardından şirketin piyasa değerinin 2 trilyon doları aşmasını beklediğini söylemişti.

9 Aralık 2019 Pazartesi

Dijital vergi düzenlemesi Resmi Gazete'de yayımlandı

Dijital ortamdaki her türlü reklam ve hizmetten alınacak vergileri düzenleyen Dijital Hizmet Vergisi Kanunu Resmi Gazete'de yayımlandı
Dijital Hizmet Vergisi ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Resmi Gazete'de yayımlandı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderilen düzenlemenin "termik santrallere filtre takılmasını erteleyen" maddesi metinden çıkarılmış ve kanun Mecliste kabul edilmişti.

Kanuna göre, dijital hizmet sağlayıcıları tarafından sunulan her türlü reklam hizmetleri dijital hizmet vergisine tabi olacak.

Sesli, görsel veya dijital herhangi bir içeriğin dijital ortamda satışı ile bu içeriklerin dijital ortamda dinlenmesine, izlenmesine, oynanmasına, elektronik cihazlara kaydedilmesine veya bu cihazlarda kullanılmasına yönelik dijital ortamda sunulan hizmetler ile kullanıcıların birbirleriyle etkileşime geçebilecekleri dijital ortamların sağlanması ve işletilmesi hizmetlerinden elde edilen hasılat da bu vergi kapsamında yer alacak.

İlgili hesap döneminden önceki hesap döneminde, dijital hizmet vergisine tabi hizmetlere ilişkin Türkiye'den elde edilen hasılatı 20 milyon Türk lirasından veya dünya genelinde elde edilen hasılatı 750 milyon avrodan veya muadili yabancı para karşılığı Türk lirasından az olanlar bu vergiden muaf olacak.

DİJİTAL HİZMET VERGİSİ ORANI YÜZDE 7,5 OLACAK

Verginin matrahından gider, maliyet ve vergi adı altında indirim yapılmayacak. Dijital hizmet vergisi, fatura ve fatura yerine geçen belgelerde ayrıca gösterilmeyecek. Verginin oranı yüzde 7,5 olacak. Dijital hizmet vergisi, matraha oranın uygulanmasıyla hesaplanacak ve bu şekilde hesaplanan vergiden herhangi bir indirim yapılmayacak.

Cumhurbaşkanı bu oranı, hizmet türleri itibarıyla ayrı ayrı veya birlikte yüzde 1'e kadar indirmeye, iki katına kadar artırmaya yetkili olacak.

KONAKLAMA VERGİSİ

Otel, motel, tatil köyü, pansiyon, apart otel, misafirhane, kamping, dağ evi, yayla evi gibi konaklama tesislerinde verilen geceleme hizmeti ile bu hizmetle birlikte satılmak suretiyle konaklama tesisi bünyesinde sunulan yeme, içme, aktivite, eğlence hizmetleri ile havuz, spor, termal ve benzeri alanların kullanımı gibi hizmetler "konaklama vergisi"ne tabi olacak.

Geceleme hizmetinin, sağlıklı yaşam tesisleri, eğlence merkezleri gibi tesislerin bünyesinde sunulması, vergilendirmeye etki etmeyecek.

Konaklama vergisi geceleme hizmeti bedeli üzerinden yüzde 2 oranında alınacak. 31 Aralık 2020'ye kadar bu oran yüzde 1 olarak uygulanacak.

Cumhurbaşkanı, bu oranı bir katına kadar artırmaya, yarısına kadar indirmeye, bu sınırlar içinde farklı oranları tespit etmeye yetkili olacak.

Ayrıca öğrenci yurtları, pansiyonları ve kamplarında öğrencilere verilen hizmetler, karşılıklı olmak kaydıyla yabancı devletlerin Türkiye'deki diplomatik temsilcilikleri, konsoloslukları ve bunların diplomatik haklara sahip mensupları ile uluslararası anlaşmalar gereğince vergi muafiyeti tanınan uluslararası kuruluşlar ve mensuplarına verilen hizmetler konaklama vergisinden müstesna olacak.

HAKEMLERE VERGİ

Eser sahiplerine tanınan serbest meslek kazançlarında istisna tutarı 500 bin lirayla sınırlı tutulacak.

Spor hakemlerine ödenen ücretlerin gelir vergisinden istisna tutulmasına ilişkin düzenleme, basketbol ve voleybol dallarının en üst liglerinde görev alanlar hariç, amatör spor yarışmalarını yöneten hakemlerle sınırlandırılıyor.

Kanuna göre, faaliyetleri kısmen veya tamamen binek otomobillerinin kiralanması veya çeşitli şekillerde işletilmesi olanların bu amaçla kullandıkları hariç olmak üzere, kiralama yoluyla edinilen binek otomobillerinin her birine ilişkin aylık kira bedelinin 5 bin 500 liraya kadarlık kısmı ile binek otomobillerinin iktisabına ilişkin özel tüketim vergisi (ÖTV) ve katma değer vergisi (KDV) toplamının en fazla 115 bin liraya kadarlık kısmı gider olarak dikkate alınabilecek.

Gelir vergisi tarifesine yeni dilim eklenerek üst dilim yüzde 35'ten yüzde 40'a çıkarılacak. Böylece 500 bin lira ve üzerinde kazanç elde edenler, yüzde 40 gelir vergisi verecek.

Ayrıca, ÖTV ve KDV hariç ilk iktisap bedeli 135 bin lirayı aşan otomobiller için ayrılan amortismanın en fazla bu tutara isabet eden kısmı gider yazılabilecek.

Vergilerin maliyet bedeline eklendiği veya binek otomobilin ikinci el olarak iktisap edildiği hallerde de amortismana tabi tutarı 250 bin lirayı aşan binek otomobilin en fazla bu tutara isabet eden kısmı gider olarak baz alınabilecek.

Binek otomobillere ilişkin giderlerin en fazla yüzde 70'i ve kiralama yoluyla edinilen binek otomobillerin her birine ilişkin aylık kira bedelinin 5 bin 500 liraya kadarlık kısmıyla binek otomobillerin iktisabında ödenen ÖTV ve KDV toplamının en fazla 115 bin liraya kadarlık kısmı gider olarak dikkate alınabilecek.

GELİR VERGİSİ TARİFESİNE YENİ DİLİM

Kanunla gelir vergisi tarifesine yeni dilim eklenerek üst dilim yüzde 35'ten yüzde 40'a çıkarılacak. Böylece 500 bin lira ve üzerinde kazanç elde edenler yüzde 40 oranında gelir vergisi verecek.

Mevcut tarifenin ilk 4 dilimi korunarak 500 bin liraya kadar gelir elde eden grupların vergi yüklerinde herhangi bir değişiklik yapılmayacak.

Lig usulüne tabi spor dallarında en üst liglerde faaliyette bulunan sporculara uygulanan gelir vergisi kesinti oranı, yüzde 15'ten yüzde 20'ye çıkarılacak.

Mevcutta sözleşmesi bulunan sporcular için bu sözleşmenin bitimine kadar gelir vergisi kesintisi yüzde 15 olarak uygulanacak. 31 Ekim 2019 itibarıyla yapılan sözleşmelerde kesinti yüzde 20 olarak uygulanacak.

Sporculara yönelik ücret ve ücret sayılan ödemelerden yapılacak gelir vergisi kesinti oranlarının uygulanma süresi 31 Aralık 2019'dan 31 Aralık 2023'e uzatılacak.

Sporcuların ücret gelirleri toplamı 500 bin lirayı aşması halinde bu gelirler yıllık beyannameyle bildirilecek. Bu durumda kesilen vergilerin, hesaplanan gelir vergisinden mahsup edilebilmesi için işverence vergi dairesine ödenmiş olması şartı getirilecek.

Kanunla 2019 yılı ücret gelirlerine, bu yıla ilişkin 2020'de verilecek gelir vergisi beyannameleri dahil, yapılan değişiklik öncesi mevcut tarife uygulanacak. 1 Ocak 2020'den itibaren elde edilen ücret gelirleri ise yeni tarifenin Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre, 2019 yılı için belirlenen yeniden değerleme oranında artırılmış haliyle uygulanacak.

SAHTE BELGEYLE MÜCADELE

Mükellefiyet süresi, aktif ve öz sermaye büyüklüğü, ödenen vergi tutarı, çalışan sayısı, vergisel yükümlülüklerin yerine getirilip getirilmediği gibi hususlar dikkate alınarak, mükelleflerin vergisel uyum seviyelerine yönelik Hazine ve Maliye Bakanlığınca yapılan analiz ve değerlendirme çalışmaları sonucunda sahte belge düzenleme riskinin yüksek olduğu tespit edilen mükellefler, vergi incelemesine sevk edilecek ve bunlar nezdinde yoklama yapılacak.
Ayrıca kullanılan sahte veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge tutarı, bir takvim yılında 100 bin lirayı geçmeyen veya bu tutarı geçse bile ilgili yıldaki toplam mal ve hizmet alışlarının yüzde 5'ini aşmayan mükelleflere ziyaı uğratılan vergi üzerinden yüzde 20 oranında vergi ziyaı cezası kesilecek.

VERGİ CEZALARINDA İNDİRİM

Vergi ziyaı cezalarında ilk kez işlenip işlenmediğine bakılmaksızın indirim oranı yüzde 50 olarak belirlenecek. Uzlaşma halinde ödenecek vergi ziyaı cezası için yüzde 25 indirimden yararlanılmasına imkan sağlanacak.

İdareyle mükelleflerin vergiler ve cezalarla ilgili her aşamada anlaşabilmesi, vergi ihtilaflarının süratle çözümlenebilmesi ve yargı mercilerinin iş yüklerinin azaltılması amacıyla Vergi Usul Kanunu'nda "Kanun yolundan vazgeçme" başlığıyla yeniden düzenleme yapılacak.

Bu kapsamda, yargılama aşamasında mükelleflerin istinaf veya temyiz yolundan vazgeçmeleri halinde verilen karara göre, dava konusu edilen verginin veya cezanın bir kısmı ya da tamamından vazgeçilmesi ve idarece de ihtilafların sürdürülmemesi yönünde düzenleme yapılıyor. Bu şekilde tahakkuk eden vergi ve cezaların, vadesi geçirilmeksizin gecikme faiziyle ödenmesi halinde ayrıca indirim yapılacak.

Söz konusu kanunla değeri 5 milyon lira ve üzerinde olan mesken nitelikli taşınmazlar "değerli konut vergisi"ne tabi olacak.

Değerli konut vergisine tabi mesken nitelikli taşınmazlardan değeri 5 milyon ile 7,5 milyon lira arasında olanlar binde 3 oranında, 7,5 milyon lira ile 10 milyon lira arasında olanlar binde 6 oranında, 10 milyon lirayı aşanlar da binde 10 oranında vergilendirilecek.

MUAFİYET

Değerli konut vergisinden muaf olan taşınmazlar ise şöyle:

- Genel ve özel bütçeli idarelerin, belediyelerin ve üniversitelerin maliki veya intifa hakkına sahip olduğu mesken nitelikli taşınmazlar,

- Tek konutu olanlardan, hiçbir geliri olmadığını belgeleyenlerin, gelirleri sosyal güvenlik kurumlarından aldıkları aylıktan ibaret bulunanların sahip olduğu mesken nitelikli taşınmazlar,

- Elçilik ve konsolosluk olarak kullanılan mesken nitelikli taşınmazlar ile elçilerin ikametindeki taşınmazlar ve bunların müştemilatı (karşılıklı olmak şartıyla) ve merkezi Türkiye'de bulunan milletler arası kuruluşlara, milletler arası kuruluşların Türkiye'deki temsilciliklerine ait mesken nitelikli taşınmazlar,

- Esas faaliyet konusu bina inşası olanların işletmelerine kayıtlı bulunan ve henüz ilk satışa, devir ve temlike konu edilmemiş yeni inşa edilen mesken nitelikli taşınmazlar.

- İthalat yoluyla yapılacak tarımsal ürün alımları

Tarımsal ürünlerle ilgili olmak üzere, üretimin yetersiz olması nedeniyle ürün fiyatlarında meydana gelebilecek olağanüstü dalgalanmaların önlenmesi, ürünlerde fiyat istikrarının sağlanması amacıyla ilgili bakanın onayı ve Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) Yönetim Kurulunun görevlendirmesi ile TMO Genel Müdürlüğünün ithalat yoluyla yapacağı tarımsal ürün alımları, buna ilişkin hizmet alımları, Kamu İhale Kanunu kapsamı dışında tutulacak.

Çin'in döviz rezervi Kasım'da 3 trilyon doları aştı

Çin Devlet Döviz İdaresi'nden yapılan açıklamada, Çin'in döviz rezervinin Kasım sonu itibarıyla 3 trilyon 95 milyar 600 milyon ABD dolarına ulaşarak, yılbaşına kıyasla yüzde 0,7 arttığı bildirildi.
Çin Devlet Döviz İdaresi'nden yapılan açıklamada, Çin'in döviz rezervinin Kasım sonu itibarıyla 3 trilyon 95 milyar 600 milyon ABD dolarına ulaşarak, yılbaşına kıyasla yüzde 0,7 arttığı bildirildi.

Çin Devlet Döviz İdaresi'nden Sözcüsü Wang Chunying konuya ilişkin açıklamasında, "Kasım ayında Çin'in döviz piyasasındaki arz-talep temel olarak dengeliydi ve piyasadan beklenti istikrarlı bir durumdaydı" dedi.

Küresel ekonomik büyüme, para politikasına yönelik beklenti ve ticaretteki son durum gibi faktörlerin etkisiyle, ABD dolarının değerinde hafif artış ve belli başlı ülkelerin tahvil fiyatlarında düşüş görüldüğüne işaret eden Sözcü, "Döviz kurları ve varlık fiyatlarının değişmesi, döviz rezervini etkileyen önemli unsurlar" ifadesini kullandı.

Wang, bu yıl Çin ekonomisinin genel olarak istikrarlı ilerleme eğilimini sürdürdüğünü, önemli endekslerin makul seviyede bulunduğunu ve bundan dolayı ödemeler dengesi ile döviz rezervinde istikrarın korunduğunu söyledi.
Sözcü, küresel ekonomik büyümenin yavaşladığı ve dış ortamda birçok istikrarsız ve belirsiz unsurun bulunduğu bir zeminde, Çin ekonomisinin kalkınmasında büyük esneklik ve potansiyel bulunduğuna işaret etti.
Çin ekonomisinin uzun vadeli olumlu eğiliminin değişmeyeceğini, Çin'in yeni gelişme düşüncesinde ısrar ederek, ekonominin nitelikli gelişimini hızlandıracağını ve daha yüksek seviyeli açılmayı sürdüreceğini vurgulayan Sözcü, "Bütün bunlar, Çin'in döviz piyasasının istikrarına destek sağlayacak." diye konuştu.

7 Aralık 2019 Cumartesi

Aramco, 1.1 trilyon dolarlık Apple'ı geride bırakarak dünyanın en değerli şirketi oldu

Suudi Arabistan'ın milli petrol şirketi ilk halka arzından 25 milyar dolar gelir elde ederek piyasa değerini 1.7 trilyon dolara yükseltti. Aramco, 1.1 trilyon dolarlık Apple'ı geride bırakarak dünyanın en değerli şirketi oldu
Suudi Arabistan milli petrol şirketi Saudi Aramco ilk halka arzı (IPO) ile ilgili yazılı açıklama yaptı. Açıklamada, şirketin toplam 3 milyar hissesinden oluşan yüzde 1,5'lik kısmının arz edildiği bildirildi.

Yatırımcılardan hisse başına en yüksek miktar olarak belirlenen 32 Suudi riyali (8,53 ABD doları) teklif alındığının kaydedildiği açıklamada, bu sonuçla şirketin 25,59 milyar dolar gelir elde ettiği belirtildi.

Açıklamada, ayrıca, IPO kapsamında kurumsal yatırımcılardan 106 milyar dolar ve bireysel yatırımcılardan 119 milyar dolar değerinde teklif geldiği bilgisine yer verildi.


Saudi Aramco'nun IPO'dan elde ettiği 25,59 milyar dolarlık gelir, Çinli e-ticaret devi Alibaba'nın 2014'te New York borsasında düzenlenen IPO'sunda elde edilen 21,8 milyar dolarlık geliri geride bırakarak bir IPO'dan elde edilen en yüksek gelir olarak kayıtlara geçti.

Şirketin yüzde 1,5'luk kısmının 25,59 milyar dolar değere sahip olmasıyla Saudi Aramco'nun piyasa değeri de 1,7 trilyon doların biraz üzerinde gerçekleşmiş oldu.

Bu sonuçla ABD'li teknoloji devi Apple'ın 1,1 trilyon dolarlık piyasa değerini geride bırakan Saudi Aramco, dünyanın en değerli şirketi konumuna yükseldi.

6 Aralık 2019 Cuma

Negatif faiz oranına sahip ülkeler - Negatif faizli tahvil balonu

Gelişmiş ülkelerdeki negatif getirili tahvillerin değeri son üç ayda 4,5 trilyon dolar eridi. Negatif faiz olmasına rağmen yatırımcıların tercih ettiği tahvillerden kaçış sürecek mi?
Uluslararası piyasada dolaşan sıcak paranın güven sorunu küresel piyasalarda negatif getirili tahvillerin geçtiğimiz yaz ortasında 17 trilyon dolara kadar çıkmasına neden oldu. Ancak gelişmekte olan ülkelere yönelik oluşan ılımlı havayla birlikte negatif faize yönelim de azalıyor. Son üç ayda negatif getirili tahvillerin değeri 4,5 trilyon dolar azalarak 12,5 trilyon dolara indi. Bu tahviller Türkiye gibi ülkelerin kredi risk primleri azaldıkça eurobondlarına ilgisinin artmasına neden olacak.

Avrupa Merkez Bankasının bölgedeki borç krizi ve 2008 mali krizini takiben 2014 yılında ilk kez oranları sıfırın altına düşürdü. AB, İsveç, Danimarka, İsviçre ve Japonya dahil olmak üzere birçok ülke ECB’nin ayak izlerini takip ederken kısa süre sonra oranları sıfırın altına çekti.

Ancak gelinen aşamada uç veren yönelim yatırımcıların artık negatif faiz almak istemedikleri yönünde.

Dünya genelinde negatif faizi destekleyen önemli nedenlerden biri olarak emeklilik fonlan gibi kurumsal yatırımcıların likidite gereklilikleri nedeniyle tahvil almaya devam etmeleri gösteriliyor. Düşük risk önceliği, daha başından para kaybetmeyi göze alarak tahvile yönelimi destekliyor. Ancak yatırımcıların kendilerini eskiye göre daha güvenli görmeleri negatif getirili tahvillerde oluşan köpüğün sıyrılmasına yol açıyor. 86,4 milyar dolarlık servetiyle dünya ölçeğinde ülkelere giriş çıkışlar yapan Warren Buffett, “insanlar sürü halinde korkarlar. Güven ise teker teker gelir.” diyor. Yatırımcıların korkuyla sarıldıkları tahvillerden kopuş birden gerçekleşmese de kopan parçanın az olmadığını da kabul etmek gerekiyor. Reel getiri arayışı yeni yönelimleri beraberinde getiriyor. Son üç ay içerisindeki eğilim daha riskli varlıklara yönelimlerin yaşandığını gösteriyor. Buffett, eğer haklı ise ilerleyen süreçte gelişmiş ülkelerdeki negatif faizli tahvillerden kopuşun daha da arttığını göreceğiz.

Gelişmiş ülkelerdeki gerek tahvil gerekse mevduat hesaplarındaki negatif faizin ardındaki temel düşünce tüketimi teşvik edebilmek. Ekonomik zayıflık belirtileri ile karşı karşıya kalan merkez bankaları ekonomilerini canlandırabilmek için faizleri negatife döndürmeyi göze alıyor. Eğer tasarruf sahipleri paralarını saklamak için ödeme yapmak zorunda kalırlarsa, ideal olarak bunun yerine tüketime yönlendirmeleri daha olası kabul ediliyor. Ancak tüketimin mevcut birikimi daha hızlı erittiğini gören yatırımcılar daha önce eksi getiriye razıyken zorunlu olarak cesaretlenme sürecine girdikleri gözleniyor. Bu da pozitif getiri arayışlarını daha üst perdeden sürdürmelerine olanak tanıyor. Bundan gelişmekte olan ülkelere ne boyutta bir fon aktarımı olacağını ise ilerleyen süreçte göreceğiz.

NEGATİF FAİZ ORANINA SAHİP ÜLKELER

Beş merkez bankasının faiz oranları sıfırın altında bulunuyor:

•    Danimarka: % -0.75

•    İsviçre: % -0.75

•    İsveç: % -0.25

•    Japonya: % -0.10

•    Avrupa Merkez Bankası: % 0.00

Gelişmelere bakıldığında yatırımcılar daha fazla güven istiyor. Bu durumda psikolojiyi yöneten ve güven veren ülkeler kazanacak gibi görünüyor.

(Zeynep Aktaş / Fortune Turkey)


Alkin: 4. çeyrekte daha iyi bir büyüme bekliyorum

Ekonomist Prof. Dr. Emre Alkin, IMF, OECD ve Dünya Bankası’nın ekim ayına kadar daralma beklediği Türkiye ekonomisinin yılı yüzde 0 ile yüzde 0.5 arasında bir büyümeyle tamamlayabileceğini söyledi.
Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Emre Alkin, yılın üçüncü çeyreğine ilişkin büyüme verilerini değerlendirdi. Temmuz-Eylül dönemini kapsayan üçüncü çeyrekte ekonominin yüzde 0.9 büyüdüğünü hatırlatan Prof. Dr. Alkin “Yüzde 0.9 çok şaşırtıcı bir rakam sayılmaz. Benim için sürpriz olmadı. Ama yüzde 1 ve üzerinde büyüme bekleyenler de vardı ki bence yüzde 1 yüksek bir beklentiydi. Neye dayanarak bunu bekliyorlardı bir türlü anlayamadım. Sağlıklı bir öngörü ve isabetli tahmin için biraz çarşı pazar dolaşmak lazım” dedi.

“EKONOMİ YILLIK YÜZDE 0-0.5 ARASI BÜYÜR”

Üçüncü çeyrekte daha kötü sonuçlarla karşılaşılmamasını baz etkisine bağlayan Prof. Dr. Alkin,“Bir önceki yıl çıkan kötü rakamlar nedeniyle 2019 yılının bu döneminde baz etkisiyle daha iyi verilerle karşılaşacağımızı söylüyorduk ki nitekim öyle oldu.  Bu olumlu eğilim devam ederse Türkiye’de yıllık yüzde 0 civarında büyüme gerçekleşmiş olacak. Dördüncü çeyrekte daha iyi bir büyüme rakamı bekliyoruz. Bence böylece Türkiye 2019 yılını yüzde 0 ile yüzde 0.5 arasında bir büyümeyle kapatacak. Yüzde 0.5’in üzerinde bir yıllık büyüme benim için sürpriz olur ama böylesi bir durum olursa sevinirim tabii ki” diye konuştu.

“ULUSLARARASI KURULUŞLAR YANILDI”

Prof. Dr. Emre Alkin, yılın ilk 10 ayı süresince OECD, Dünya Bankası ve IMF’nin Türkiye ekonomisinde 2019’da yüzde 2.5 gibi ciddi bir daralma öngördüklerini hatırlatarak “Ama ben öngörülerin yanlış olduğunu söylüyordum. Çünkü karış karış ülkeyi dolaşıyorum ve yaptığımız tüm ortak akıl toplantılarından aldığımız bilgilerin, edindiğimiz izlenimlerin de katkısıyla gördük ki Türkiye ekonomisi yılı yüzde 2.5’lik bir daralmayla değil, yüzde 0 veya çok küçük de olsa pozitif bir büyümeyle tamamlayacaktı” ifadelerini kullandı.

“IMF, OECD RAPORLARI ALGIMIZI BOZDU”

Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Bankası ve OECD'nin Türkiye ekonomisine ilişkin tahminlerini ekim ayında düzelttiklerini anlatan Prof. Dr. Alkin, “Ama çok geç oldu. Hatta bu gecikme nedeniyle Türkiye’nin algısı da bozuldu. Aslında Türkiye biraz da bu kurumların rapor yayınlama takviminin azizliğine uğramış oldu. Yani ülke algısı o gecikmeye takıldı kaldı. Oysa biz bu durumu yılbaşından bu yana anlatıyorduk” dedi.

Türkiye büyümede Avrupa'nın devlerini solladı

Türkiye ekonomisi yılın üçüncü çeyreğinde elde ettiği yüzde 0,9'luk büyüme hızıyla Avrupa ülkeleri arasında Almanya, İtalya ve Norveç'i geçti.
AA muhabirinin yaptığı derlemeye göre, Türkiye bu yıl ilk çeyrekte yüzde 2,3, ikinci çeyrekte yüzde 1,6 küçülürken, üçüncü çeyrekte yakaladığı pozitif ivmeyle yüzde 0,9 büyüme kaydetti.

Ekonomi üçüncü çeyrekte yüzde 0,9 büyüdü
Söz konusu dönemde dünyada büyüme hızlarında yavaşlama görülürken, büyüme ortalaması Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ülkeleri arasında yüzde 1,6, Avro Bölgesi'nde yüzde 1,2, Avrupa Birliği'nde (AB) yüzde 1,3 olarak gerçekleşti.

Avrupa'da temmuz-ağustos-eylül döneminde en fazla büyüme kaydeden ülke yüzde 4,8 ile Macaristan oldu. Bu ülkeyi yüzde 4 ile Polonya, yüzde 3,7 ile Bulgaristan, yüzde 3,6 ile Litvanya, yüzde 3,2 ile Romanya takip etti.

Üçüncü çeyrek GSYH verileri açıklanan Avrupa ülkeleri arasında daralan bir ekonomi olmazken, İtalya yüzde 0,3, Almanya yüzde 0,5, Norveç de yüzde 0,6 büyüme ile Türkiye'den daha düşük performans gösterdi.

OECD ülkelerine bakıldığında ise en yüksek büyümeyi yüzde 6 ile Çin kaydederken, Meksika yüzde 0,2 ile küçülen tek ülke oldu.

Türkiye çeyreklik değişimde ortalamaları aştı
Yılın üçüncü çeyreğinde bir önceki çeyreğe göre de yüzde 0,4 büyüyen Türkiye, OECD, AB, G7 ülkeleri ortalaması olan yüzde 0,3'ü geçti.

Öte yandan Avrupa ülkeleri arasında Türkiye, büyüme hızı yüzde 0,3 olan Çekya, Danimarka, Fransa, Portekiz, Birleşik Krallık ile yüzde 0,1 olan Almanya, İtalya, Litvanya, Avusturya'yı ve büyümesi kayda değer bir değişim göstermeyen Norveç'i de geçerek üçüncü çeyrekte başarılı bir performans ortaya koydu.

OECD ülkeleri arasında da Türkiye'nin yüzde 0,1 büyüyen Japonya ve büyüme göstermeyen Meksika'yı da geçmesi dikkati çekti.

Tüm nüfus kayıtları dijital ortama aktarılıyor

Soylu: Tüm nüfus defterleri ve belgelerinin dijital ortama aktarılması projesini başlattık
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, verilen yeni nesil kimlik kartı sayısında 49 milyon 270 bine ulaşıldığını, yıl bittiğinde bu sayının 50 milyon eşiğinde olacağını bildirdi.

Soylu, Antalya'nın Manavgat ilçesindeki bir otelde gerçekleştirilen İl Nüfus ve Vatandaşlık Müdürleri Hizmet İçi Eğitim Semineri'nin açılışında yaptığı konuşmada, ehliyet, pasaport ve kimlik kartlarının değişimleri ve tek çatı altında verilmesi konusunda önemli bir çalışma yürüttüklerini söyledi.

"Üçü bir arada" projesini hızlı bir şekilde gerçekleştirdiklerini belirten Soylu, "Hem ehliyeti, hem kimliği hem de pasaportu aynı çatı altında verilmesini sağlayacak önemli projeye imza attık. Eğer sizin tecrübeniz olmasaydı, lastiği patlatırdık. Hepinize özverili çalışmalarınızdan dolayı teşekkür ediyorum." diye konuştu.

Nüfus vatandaşlık işlerinin İçişleri Bakanlığının ve devlet geleneğinin en asli görevlerinden birisi olduğuna işaret eden Soylu, insan ve araziye ilişkin kayıt tutma geleneğinin 6-7 yüz yıl kadar geriye gittiğini vurguladı.

Biyometrik verilerle pasaport, ehliyet ve kimlik kartını bir arada verme gibi büyük değişimlere kısa zamanda uyum sağlandığını ve bunun altındaki gücün yüzyıllara dayanan köklü tecrübeye dayandığını aktaran Soylu, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünden ülke genelinde 1 milyon 328 noktadan günde 250 bin vatandaşın hizmet aldığını söyledi.

Ehliyet ve pasaport işlemlerinin de devriyle büyük bir iş yükü oluştuğunu ve bunun gerektirdiği yatırımlar gerçekleştirildiğini anlatan Soylu, yeni nüfus müdürlüğü anlayışı geliştirildiğini bildirdi.

Özellikle personel takviyesi ve yeni randevu verme sistemi ile randevu verme süresinin bir güne, işlem sürelerinin ise 8 dakikaya düştüğüne dikkati çeken Soylu, şöyle devam etti:

"2017'den sonra yıllık işlem hacmi yaklaşık 50 milyona yükseldi. 'Üçü bir yerde' projesiyle pasaport, sürücü belgesi ve kimlik kartı için tek başvuru ve bir kez verilen parmak izi, fotoğraf ve imza ile işlem gerçekleştirilir hale geldi. Türkiye genelinde 801 pasaport, 808 sürücü belgesi başvuru noktası hizmet veriyor ve müracaattan 1+3 günde belgelerin sahiplerine teslimi sağlanıyor. Ehliyet ve pasaportların devri tarihinden bugüne kadar toplam 3 milyon 400 bin yeni nesil pasaport, 7 milyon 300 bin sürücü belgesi verildi, verilen yeni nesil kimlik kartı sayısı da 49 milyon 270 bine ulaştı. Yani yıl bittiğinde inşallah 50 milyonu devirmiş olacağız ya da 50 milyon eşiğinde olacağız."

"44 il ve 11 milyon yapının MAKS sistemine entegre edilmesi hedefleniyor"

Son günlerde nüfus müdürlüklerine gittiğini ve büyük keyif aldığını dile getiren Soylu, vatandaşlardan az şikayet, çok fazla da memnuniyet sözleriyle karşılaştığını bildirdi.

Bu standardın düşürülmemesi ve daha da yükseltilmesi gerektiğinin altını çizen Soylu, bu tabloyu oluşturan çalışma arkadaşlarına ise teşekkür etti.

Türkiye'nin dönüşümüne sadece nicelik olarak bakılmaması gerektiğini vurgulayan Soylu, bu alanda çok önemli projeler ürettiklerini ve bunları hayata geçirdiklerini dile getirdi.

Kısa adı MAKS olan Mekansal Adres Kayıt Sistemi'nin önemli projelerden biri olduğunu anlatan İçişleri Bakanı Soylu, şunları söyledi:

"Bu proje, Türkiye'nin dijital alandaki mega projelerinden biri. Bir yapı ve o yapıdaki nüfusa ait bilgilerin tek bir veri tabanında birleştirmesi suretiyle pek çok alanda bürokrasinin azaltılmasına doğru bilgiye hızlı şekilde ulaşılabilmesine imkan veren bir sistem. Bu sistemle hem yapı ruhsatı başvuruları elektronik ortama aktarılabilecek, hem yerel yönetimlerin dijital dönüşümüne katkı verilecek, hem de suç ve suçluların takibinde önemli bir avantaj elde edilecek. Ayrıca ulaşım, sağlık, eğitim gibi ulusal hizmetlerin sunumuyla ilgili mekansal analizlerin sağlıklı şekilde yapılması sağlanabilecek. Aslında bu da önemli bir devrimdir. 2019 sonu itibarıyla 44 il ve 11 milyon yapının MAKS sistemine entegre edilmesi hedefleniyor. Bu hedefin önemli bir bölümü de aşıldı."

"Tüm nüfus defterleri ve belgelerinin dijital ortama aktarılması projesini başlattık"

Bir diğer önemli projenin de dijital arşiv projesi olduğunu aktaran Soylu, sadece bilginin yeterli olmadığını, bu bilgiye ulaşımın da pratik, hızlı ve doğru sonuç veren bir yapıyla ulaşılması gerektiğini belirtti.

Bütün sistemler dijitalleşirken yıllardır biriken kayıtların defterlerde kalmış olmasının bürokratik yük oluşturduğuna işaret eden Soylu, "Tüm nüfus defterleri ve belgelerinin dijital ortama aktarılması projesini başlattık. Halihazırda 251 milyon belge sisteme aktarıldı, küçümsenecek bir rakam değil. Sadece 2019'da yaklaşık 60 milyon belge aktarıldı ve inşallah proje 2020 yılında da tamamlanmış olacak." dedi.

Depolama, arşive erişim hizmetleri ve yıllık ortalama 75 bin belgenin basım masrafına kadar önemli bir tasarruf söz konusu olacağını dile getiren Soylu, istenilen belgeye sağlıklı ve hızlı bir şekilde ulaşılacağına işaret etti.

Projenin Türkiye'de kendi alanında ilk ve tek olma özelliğine sahip olduğunu bildiren Soylu, hizmetlerin kesintisiz yürütülmesi, nüfus verilerinin doğal afet ve olağanüstü durumlara karşı korunmasını sağlamak amacıyla Ankara ve Konya'da iki veri merkezinin eş zamanlı hizmet vermesinin sağlandığını anlattı.

Ayrıca Nüfus Vatandaşlık Hizmetleri Genel Müdürlüğünce e-Devlet üzerinden sunulan 20 hizmet sayesinde vatandaşların nüfus müdürlüklerine gitmeden ölüm ve doğum işlemleri gibi pek çok işlemi halledebildiğini kaydeden Süleyman Soylu, bunun daha da yaygınlaştırılması, başlık sayısının artırılması yönünde de çalışmalar yapıldığını aktardı.

Tarım Kredi'den üreticiyle tüketici arasında 'köprü' olacak model

Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Genel Müdürü Poyraz, üretici ile tüketici arasında köprü vazifesi görecek bir model kurmaya çalıştıklarını belirtti.
Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği (Tarım Kredi) Genel Müdürü Fahrettin Poyraz, üretici ile tüketici arasında köprü vazifesi görecek bir model kurmaya çalıştıklarını belirterek, "Aradaki aracıların sayısını mümkün olduğu kadar azaltarak üreticiden aldığımız ürünü işleyerek veya işleterek marketler vasıtasıyla doğrudan tüketicimize ulaştıracağız." dedi.

Poyraz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye'nin en büyük çiftçi ailesi olan Tarım Kredi'nin, çiftçilere tarımsal girdileri uygun fiyatlı sağlarken ürünleri tüketiciye ulaştırma noktasında da sorumluluk üstlendiğini söyledi.

Hazine ve Maliye, Tarım ve Orman bakanlıklarıyla koordineli hareket ederek çiftçilerin maliyetlerinin düşürülmesi için uygun kredi kaynakları sağlamak adına çalışmalar yaptıklarını belirten Poyraz, üretici ortaklardan ürünlerinin alınıp işlenmiş halde pazara taşınması için de çalışmalarını hızlandırdıklarını aktardı.

Poyraz, üretici ile tüketici arasında köprü vazifesi görecek bir model kurmaya çalıştıklarına işaret ederek, şunları kaydetti:

"Doğrudan üreticiden aldığımız ürünleri kendi tesislerimizde işliyoruz. Bir ürünle ilgili herhangi bir altyapımız yoksa da illaki o altyapıyı yaptıralım diye bir iddiamız yok. O zaman düşük kapasitede çalışan, atıl kapasitesi olan sanayicilerimize gidip, 'Biz ortaklarımızdan şu ürünleri alıyoruz. Bunu bize şu standartlarda mamul madde haline getirir misin?' diyoruz. Mesela bu sene 30 bin ton salçalık domatesi aldık, bir sanayiciyle anlaştık. Bu şekilde 50'nin üzerinde tedarikçimizle çalışmaya başladık. Yani aradaki aracıların sayısını mümkün olduğu kadar azaltarak üreticiden aldığımız ürünü işleyerek veya işleterek marketler vasıtasıyla doğrudan tüketicimize ulaştıracağız."

"Piyasayı fiyat ve kalite noktasında standarda getirelim"
Piyasanın tamamına hakim olma hedeflerinin olmadığının altını çizen Poyraz, "Buradaki temel misyonumuz, biz piyasanın hem üretici hem tüketici tarafında belli bir büyüklüğe gelelim. Piyasayı hem fiyat noktasında hem de kalite noktasında belli standarda getirelim, regüle edelim, insanlar bizim ürünlerimizle hem kalite hem fiyat anlamında kıyaslama imkanı bulsun. Buna bağlı olarak da bizimle aynı sektörde faaliyette bulunan diğer firmalarda fiyat ve kalite anlamında biraz da kendilerine çeki düzen versinler." değerlendirmesinde bulundu.

Öte yandan Tarım Kredi'nin ürünleri yaklaşık 26 bin markette satılıyor. Tarım Kredi market sayını 500'e çıkarmayı hedefliyor.

Büyümenin yavaşladığı ortamda işsizliğin artması doğal

9. Uluslararası Resort Turizm Kongresi öncesi düzenlenen toplantıda konuşan Ateş, insanların, kâr eden diğer sektörlere üzülmediği gibi bankacılık sektörü kâr ettiğinde de üzülmemesi gerektiğine işaret ederek, herkesin, bütün kesimlere bu refahı yaymakla görevli olan bankacılık sektörünün kâr etmesinden dolayı sevinmesi gerektiğini söyledi.

Bankacılık sektörünün en azından enflasyon kadar bir öz varlık getirisi sağlaması gerektiğini, yoksa öz varlığın kendiliğinden küçüleceğini vurgulayan Ateş, "Bu yıl geçtiğimiz yıla göre daha az bir kârla devam edeceğiz. Genelde Türk bankacılığında benzer bir eğilim olabilir. Bu yıl kazançların önemli bir kısmı sorunlu kredilere karşılık ayrılmasında değerlendirilecek. Bu da banka bilançolarının gelecek yıllara daha temiz ve güçlü girmesini sağlayacak." dedi.

Ateş, dünya genelinde tedavüldeki tahvil tutarının 55 trilyon dolar ve bunun 12,5 trilyon dolarının negatif faizde olduğunu belirterek, "Bunlar uzun dönemli tahviller. Ama bu getirisizlik insanların canına tak etti. Onun için gelişmekte olan pazarlara ciddi bir para akışı var. Türkiye, daha önce bundan 70 milyar doların üzerinde yararlanırken şimdi bu miktar 25-30 milyar dolarlara düştü. Bu para girişlerine ihtiyaç var. Çünkü bizim tasarruf miktarımız henüz büyüme emellerimizi tam olarak karşılamıyor. O nedenle burada da yapılması gereken çok şey var." değerlendirmesinde bulundu.

"Türkiye'nin en önemli meselesi büyüme ve istihdamdır"

Hakan Ateş, Türkiye'nin risk primi düştükçe ve kredi notu arttıkça sendikasyon ve yurt dışı borçlanma faizlerinin otomatik olarak düştüğünü aktararak, "Önümüzdeki hafta sendikasyonumuzu kapatıyoruz. Güzel bir kapanış olacak. Biz 6 yıl sonra tekrar toptan borçlanma pazarlarından çok güzel bir neticeyle karşınızda olacağız. Bütün işlemlerimiz tamamlandı. Dünyanın dört bir yanından talep oldu. İhtiyacımız kadarını alacağız." dedi.

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları tarafından Türkiye'nin kredi notunun yatırım yapılabilir derecenin 4 puan altında bulunduğunu vurgulayan Ateş, "Ufacık bir Sırbistan ekonomisini ele alın; sanayi çeşidi vesaire olarak hiçbir şey yok ama yatırım derecesinin 1 puan altında. Türkiye'nin; borcunun yüzde 80'ini ödemeyen, kalanını 35 sene vadelerle uzatan Yunanistan ile aynı derecede olması da adil değil gibi geliyor. Borcunu ödeyen ve ödemeyeni aynı kefeye koymamak lazım. Bana göre adil değil. Türkiye'nin hak etmediği bir dereceyle uğraşıyoruz." şeklinde konuştu.

Ülkeye katma değer sağlayan firmaların yaşatılması gerektiğine işaret eden Ateş, "Borçların ödeme imkanları doğrultusunda uzun vadeye yayılması hem onların ekonomiye katma değerini artıracaktır hem de istihdamı koruyacaktır ki Türkiye'nin en önemli meselesi büyüme ve istihdamdır. Şu anda yapılandırmanın olabildiğince sağlıklı yapılabilmesi için bütün bankalar çalışıyor. Faizlerin düşmüş olması da hem firmaların hem bankaların işini kolaylaştırıyor. Ayrıca, yeniden yapılandırma kanununun getirdiği önemli avantajlar da var." ifadelerini kullandı.

"Büyümenin yavaşladığı ortamda işsizliğin artması doğal"

DenizBank Genel Müdürü Ateş, Avrupa'daki bankaların öz varlık getirilerinin kriz döneminde yüzde 1'lere düştüğünü ve Türkiye'de banka kârlarında da bu yıl bir miktar azalma görülebileceğini belirterek, şunları kaydetti:

"Büyümenin yavaşladığı ortamda işsizliğin artması doğal. İşsizliği azaltacak şey de yatırımdır. Kimin yatırım yapacağı noktasında karşımıza özel sektör ve kamu çıkıyor. Kamunun borçlanmasının GSYH'ye oranı yüzde 33'ler seviyesinde. Büyüme de olunca oradaki cep, kamu yatırımı tarafında biraz daha imkan tanıyor. Reformlara müteakip, doğru, döviz kazandıracak ve istihdam yaratacak sektörlere gitmesi ve onların önünü açması işimize yarar. Özel sektör tarafında her duraksama döneminde ekonomide soğuma oluyor ve yatırım iştahı daralıyor. Buna paralel güven endeksinde bozulmalar görüyoruz. Hemen devamında insanların ertelenmiş ihtiyaçları, ekonomik hayata yeni katılan genç nüfus, yani o kadar çok ki; ülkede kendi içinde bir dinamik yaratıyor. Bu günlerde yaşanan bu."

Dünyada büyümenin yavaşladığını ve Türkiye'nin gelecek yıl büyümesinin hızlanmasının beklendiğini ifade eden Ateş, kamu bankalarından sonra en çok kredisini artıran bankanın DenizBank olduğunu söyledi.

"Atlasjet'in uçuşlarına ara vermesinin geçici olduğunu umut ediyorum"

Hakan Ateş, havacılığı, turizmin "olmazsa olmazı" olarak nitelendirirken, "Turisti oraya ulaştırmanız çok önemli. Özel sektör havacılığı ülkemizde keşke gelişse... Esasen çok iyi bir girişimdir Atlasjet... Atlasjet'in uçuşlarına ara vermesinin geçici olduğunu umut ediyorum. Umarım kısa zamanda bu sıkıntıyı atlatacaktır. Turizm alanında çalıştığımız kıymetli bir firmadır. Havacılık bir o kadar zor ve regüle edilmiş bir sektör." dedi.

KGF meselesini "memleket görevi" olarak gördüklerini ifade eden Ateş, "Orada 3-5 kuruş zararı da göze alsanız günün sonunda KOBİ'yi ayakta tutarsanız, ticari hayatı ayakta tutarsınız. Biz Nefes 1 ve Nefes 2 kredi programlarında tek özel sektör bankası olmanın gururunu yaşadık. Ticari hayatı ayakta tutarsanız bankaları ayakta tutarsınız. KOBİ'ler candır. Onlara çok iyi bakmamız lazım." şeklinde konuştu.

Şeffaflıktan korkuyoruz

Ekonomi için hukuk güvenliğinin büyük önem taşıdığını vurgulayan Prof. Dr. Ünal Tekinalp, Türkiye’de hâlâ modern ticaret için gereken standartların tam uygulanmadığını söyledi.
Ticaretin dürüst olabilmesi için piyasaların güveneceği bir dili kurmanın önemine işaret eden Prof. Dr. Ünal Tekinalp, şeffaflığın önemli bir sorun olmaya devam ettiğini vurguladı.

2012’de yürürlüğe giren yeni Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) mimarı olan Prof. Dr. Ünal Tekinalp, uluslararası doğrudan yatırımların Türkiye’ye çekilmesiyle ilgili tartışmalarda sıkça gündeme gelen hukuk güvenliği taleplerinden gelir vergisi rekortmenlerinin isimlerini saklamasına kadar birçok güncel konuyu Cumhuriyet’e yorumladı.

DENETİM ÇOK ÖNEMLİ
Türkiye açısından hukuk güvenliğinin, hizmetler sektöründen bankacılığa geniş anlamda ticaretin dürüst olmasıyla sağlanabileceğini ifade eden Tekinalp, “Bunun için uluslararası piyasaların güveneceği bir dili kurmak gerekiyor. Bu kapsamda finansal tabloların dürüstlüğü ve denetim büyük önem taşır. Ancak 2011’de kabul edilen yeni Türk Ticaret Kanunu’nun tartışmalarında gördük ki, TOBB gibi yapılar bu dili yaratmayı hedefleyen maddelere savaş açtılar ve yürürlüğünden kısa süre önce önemli değişiklikler yapılmasını sağladılar. Ekonomi yönetimi de buna destek verdi. Hesap verebilirlik ortadan kaldırıldı” dedi. Bu konuda örnekler de veren Tekinalp, bugün sayıları 1 milyonu aşan limited şirketlerin hâlâ Kamu Gözetimi Kurumu standartlarına göre denetim dışı olduğunu anlattı.

SLOGANLARLA OLMAZ
Modern ticaret için gereken standartların Türkiye’de tam uygulanmadığını, kaosun devam ettiğini kaydeden ve “Bütün bunları ticaretin şeffaflaşması için söylüyorum” diyen Tekinalp, şöyle devam etti:

“O günden bu güne hep aynı gerekçeyi duyuyoruz: ‘Bunun zamanı gelmedi.’ Ama bu nedenle, örneğin KOBİ’ler genel olarak dış kaynak bulamıyor. Bu durum Türkiye’nin dış kaynak kullanımına da yansıyor. Alınan kredilerde kimsenin ödemediği kadar yüksek komisyonlar, teminatlar isteniyor. Oysa teminat yerine bilançoyla kredi alınabilmesinin önünü açmak istedik. Bu düzenlemeler olsaydı özellikle KOBİ’ler 2 yılda finansal tablolarıyla kredi alır hale gelecekti. Bütün bunlar şeffaflıktan korktuğumuz anlamına gelir. Çünkü düzenli iş yapmıyoruz. Bilançolar, hazırlanış usulleri doğru değil. Bunun sonucunda Türkiye denetlenmeyen bir yer olarak algılanıyor. Bu algıyı güçlü devlet adamları, yöneticileri yıkabilmeli. Ama sloganlarla olmaz bu. Ancak iktidarın ve muhalefetin buna hazır olmadığını düşünüyorum.”

YAZILI KURAL ORTADAN KALKIYOR
Çok fazla değişikliğe uğrayan Kamu İhale Kanunu üzerinden yazılı kanunun, kuralın önemini hatırlatan ve bunun önemli bir hukuki problem olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Tekinalp, “Çünkü böyle yapıldığında kuralın ne olduğunu bilemez hale geliyorsunuz. Bu yazılı hukuku ortadan kaldırıyor, bir kaos ortamı oluşuyor. Kurallar kanun koyucular tarafından çok sık değiştirilmemeli. Yazılı kural etiğine uygun hareket edilmeli” dedi. Kural değiştirme yetkisinin çok çok fazla kurumda olmasının yanlışlığına da dikkat çeken Tekinalp, ‘torba kanun’ların da hukuku çökerttiğini belirtti.

ANLAŞMASIZ BREXİT DÜNYA İÇİN FAYDALI
Dünya ticaretindeki gelişmeleri yakından takip eden Ünal Tekinalp, İngiltere’nin AB’den ayrılmasıyla (Brexit) ilgili süreci farklı bir açıdan yorumladı. “Brexit anlaşmasız gerçekleşirse dünya ticaretine yararlı olur” diyen Tekinalp, bunu şöyle gerekçelendirdi:

“Böylece en eski ve tecrübeli tacir piyasaya dönecek. İngiltere AB üyesiyken ortak ticaret anlaşmaları nedeniyle yeterince ticaret yapamadı. Ama Brexit ile yeniden aktif ticarete dönecek ve ticaret pastasından pay almak isteyecek. Bu rekabet güçlendirecek.”

İngiltere’nin, anlaşmasız ayrılık sonrası Gümrük Birliği benzeri bir yapıyla AB’ye bağlanabileceğini belirten Tekinalp, bunun Türkiye açısından da faydalı olacağını, bu anlaşmanın tartışmaya açılacağını ifade etti.

İYİ BİR FİKİR KARTOPUDUR
Yeni Türk Ticaret Kanunu’yla yeni bir fatura düzeni de getirmek istediklerini, ancak bunun da zamanında engellediğini hatırlatan Ünal Tekinalp, “Oysa bugün elektronik fatura (e-fatura) yaygın olarak kullanılır hale geldi. Çünkü iyi bir fikir her zaman büyür. Bu kartopu gibidir. Onun karşısında kimse duramaz” dedi.

Sehat Aligil / Cumhuriyet

Üretim tüketimin 3 katı

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Türkiye genelinde son 5 yılda işletmeye alınan ve planlanan Hidroelektirik Santral, Rüzgâr Enerji Santralı (RES) ve Jeotermal Enerji Santralı (JES) sayılarını açıkladı.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Türkiye genelinde son 5 yılda işletmeye alınan ve planlanan Hidroelektirik Santral, Rüzgâr Enerji Santralı (RES) ve Jeotermal Enerji Santralı (JES) sayılarını açıkladı. Buna göre son 5 yılda 214 HES işletmeye alındı, 261 HES’in yapılması planlanıyor. CHP Doğa Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca, “Bakanlık verilerine göre mevcut üretim, tüketimin 3 katıdır. İhtiyaç fazlası üretim, yurttaşların ödemek zorunda kaldığı faturaları kabartmaktan başka bir işe yaramıyor” dedi.

CHP Doğa Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi’ne (CİMER) başvurarak Türkiye’deki yapılan ve yapılması planlanan HES, RES, JES sayıları ile hangi illere yapılacağı gibi konularda bilgi almak istedi. Karaca’nın sorularını Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığı yanıtladı. Bakanlığın verilerine göre Türkiye genelinde son 5 yılda HES, JES ve RES sayıları şöyle:

“214 HES işletmeye alındı, 261 HES yapılması planlanıyor,

90 RES işletmeye alındı, 180 RES yapılması planlanıyor,

51 JES işletmeye alındı, 21 JES yapılması planlanıyor.”

Gazetemize bakanlığın yanıtını değerlendiren Gülizar Biçer Karaca, özetle bakanlığın 2023 hedefinde enerjilerin yüzde 65’ini yenilenebilir kaynaklardan karşılama hedefi olduğuna dikkat çekerek “AKP hükümeti şeffaflaşma sürecini tamamlayamadığı için, ülkeyi plansız büyüme hamleleriyle çöküşe yaklaştırıyor. Bakanlık verilerine göre mevcut üretim 90 bin MW, yani tüketimin 3 katıdır. İhtiyaç fazlası üretim, yurttaşların ödemek zorunda kaldığı faturaları kabartmaktan başka bir işe yaramıyor. Konut tarifelerinde 2 yıllık artış üzde 72.6, sanayide ise 2 yıllık zam oranı yüzde 126`ya ulaşmıştır” dedi.

Hazal Kaya / Cumhuriyet

Avrupa’nın ilk porselen markasını bir Türk aldı

Karaca Grubu, Avrupa’nın ilk porselen markası, müzayedelerin en değerlisi, 239 yıllık Weimar’ı satın aldı. Fatih Karaca, “Tüm haklarını satın aldık. Karaca’ya üretim yapacaklar”dedi
Avrupa'nın ilk porselen markalarından olan 239 yıllık Weimar'ı Karaca Grubu satın aldı. Alman marka satışta olmamasına rağmen onları ikna ettiklerini söyleyen Karaca Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Karaca, "Tüm haklarını satın aldık. Fabrikanın yönetimde Rosental ailesi devam edecek. Bundan sonra Karaca'ya üretim yapacaklar" dedi.

ALMANYA'DA MİRASI SATIN ALDIK
Züccaciye odaklı başlayıp Mercan Yokuşu'ndaki cam atölyesinde camları alıp dekorlayıp satarak piyasaya giren Karaca markasının büyüme hikâyesi baş döndürüyor. Geçen hafta önce Amsterdam'a gidip, dünyada ilk kez porselen üretiminde inci kullanarak fark yaratan Karaca'ya ilham veren kuzeyin Mona Lisa'sı olarak bilinen Vermeer'in İnci Küpeli Kızı'nı Mauritshuis Müzesi'nde gördükten sonra Berlin'deki Karaca mağazasına uğradık. Orada sohbet ettiğimiz Karaca Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Karaca, 5 yılda Almanya'da 30 mağaza açma hedefi koyduklarını, lojistik merkezini de Köln'e kurduklarını anlattı. Karaca, "Tüm bu planları yaparken, Avrupa'da mirasın önemini bildiğimiz için kuvvetli bir marka ile yola devam etmek istedik. Arayışlarımız sırasında 1790'da kurulan Weimar karşımıza çıktı" dedi.

MÜZAYEDELERİN EN DEĞERLİSİ
Karaca'nın verdiği bilgiye göre, Alman marka 12 defa el değiştirmiş. Ama hep Almanlar satın almış. Müzayedelerin en değerli porseleni olarak bilinen Weimar, 2007'de Rosental Ailesi'nin olmuş. Adını Weimar şehrinden alan fabrikada 220 kişi çalışıyor.

2020'DE 22 ÜLKEYE ULAŞACAĞIZ
KARACA'NIN cirosunun 2006'da 30 milyon lira olduğunu, bu yılı 1.8 milyar lira ile kapatmaya hazırlandıklarını söyleyen Karaca, 2019'un tarihlerinde en çok büyüdükleri ikinci yıl olduğunu belirterek, şöyle konuştu: "Yurtdışında 12 ülkede 33 mağazaya ulaştık. 2020'de 22 ülkede faaliyet göstereceğiz. Türkiye'de belli bir yere ulaştık. Biz dünyada sofra ve mutfak kategorisinde ilk akla gelen marka olmak istiyoruz. Avrupa'da genel merkez kurarak, Almanya'da da güçlü olduğumuz için buradan işe koyulduk. Pazara hem kendi markamızla, hem de o pazara uygun ürün yaparak giriyoruz." Karaca, 2014'te Jumbo'yu, 2008'de EMSAN'ı bünyesine kattı. 2012'de de Karaca Home'u kurdu. Bugün üretimin yüzde 60'ını Türkiye'de, yüzde 40'ını da yurtdışında yapan Karaca, yeni teknolojileri kullanarak granit tavaları İtalya'da rakiplerinden önce üretmişti.

SIRADA HÜSEYİN ÇAĞLAYAN VAR!
Karaca Grubu, ürettiği porselenler için özel tasarımlar yaptırıyor. Şu anda da ünlü modacı ve sanatçı Hüseyin Çağlayan'la çalışıyor.

Şelale Kadak / Sabah

3 Aralık 2019 Salı

ABD'den Fransa'ya 2.4 milyarlık ek vergi, Türkiye'ye tehdit

Dijital hizmet vergisi uygulayarak ABD şirketlerinin kârını azalttığı gerekçesiyle Fransa'dan ithal edilecek 2.4 milyar dolarlık ürüne ek vergi açıklayan ABD Ticaret Temsilciliği Ofisi, aynı uygulamanın Türkiye için de yapılabileceğini duyurdu
ABD Ticaret Temsilcisi Robert Lighthizer, dijital hizmet vergisi uygulamaya başlayan Fransa'nın 2,4 milyar dolarlık şampanya, şarap, el çantası, peynir ve bazı diğer ihracatlarına, cezalandırma amacıyla yüzde 100'e varan gümrük vergileri uygulamayı düşündüklerini söyledi.

ABD, Fransa'nı bu vergisinin uluslararası vergilendirme politikalarıyla uyumsuz olduğu ve ABD şirketlerine haksız vergi getirdiği gerekçesiyle soruşturma açmıştı.

Vergiden etkilenen şirketler arasında Google, Facebook, Apple ve Amazon da yer alıyor.

Lighthizer, dijital hizmet vergisi uygulayan Türkiye, Avusturya ve İtalya'ya da benzer soruşturmalar açmayı değerlendirdiklerini söyledi.

Reuters'ın haberine göre ABD'deki siyasetçiler ve vergiden etkilenen şirketler, Fransa'ya uygulanması düşünülen cezalandırıcı gümrük vergilerini destekliyor.

TBMM, 21 Kasım'da onayladığı 7193 sayılı kanun ile dijital hizmet vergisini yürürlüğe koymuştu.

Bu verginin kapsadığı alanlar şöyle tanımlanmıştı:

Dijital ortamda sunulan her türlü reklam hizmetleri,
Dijital herhangi bir içeriğin dijital ortamda satışı,
Kullanıcıların birbirleriyle etkileşime geçebilecekleri dijital ortamların sağlanması,
Dijital ortamda dijital hizmet sağlayıcıları tarafından verilen aracılık hizmetlerinden elde edilen hasılat.
Türkiye 2020'de '225 milyon dolar' vergi alabilir
Yasa kapsamında Türkiye'de elde edilen hasılatı 20 milyon Türk lirasından veya dünya genelinde elde edilen hasılatı 750 milyon avrodan fazla olan şirketlerden yüzde 7,5 oranında vergi alacak.

Bu oranı yüzde 1 ile yüzde 15 arasında değiştirmek ise Cumhurbaşkanı'nın yetkisine bırakıldı.

Anadolu Ajansı'na konuşan Ernst & Young Türkiye Vergi Bölümü Ortağı Abdulkadir Kahraman, bu yasayla Türkiye'nin 2020'de 225 milyon dolar vergi toplamasının mümkün olduğunu söylemişti.

Türkiye Aralık 2018'de yayımlanan 476 sayılı Cumhurbaşkanı kararıyla yurt dışında yerleşik ve Türkiye'de kazanç elde eden, Google, Facebook şirketlere yüzde 15 stopaj uygulamaya başlamıştı.

Konuyla ilgili BloombergHT'ye bir makale yazan KOZ Partners Genel Müdürü Koray Öztürkler "Ancak, pratikte bu tam olarak sağlanamadı. Kararnamede reklam hizmetini satın alanlara, reklamı satan şirketlere ödeme yaparken %15 stopaj kesintisini yapmaları yükümlülüğü getirildi" demiş ve eklemişti:

"Bu kesintiler karara uygun olarak yapılmakta ancak reklam satan, yerleşik olmayan şirketler, paralarının tamamını alamadıklarını ifade edip, stopaj kesintisini yapan şirketleri borçlu ilan etmekteler. Yani pratikte, mali külfet 'yerli ve millinin' üzerine kaldı." (BBC Türkçe)

Putin imzaladı! Onlar da yabancı ajan olarak tanınacak

Rusya lideri Putin, Rus vatandaşlarına ait verilerin yurt dışında depolanmasına ağır cezalar getiren yeni bir kanunu onayladı. Yasayı ihlal edenlere 30 bin ila 6 milyon ruble arasında ceza verilebilecek


Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, ülkede internette veya başka bir ortamda bilgi yayan ve yurt dışından finanse edilen kişilerin de "yabancı ajan" olarak tanınmasını öngören yasal değişikliği onayladı.

Rusya Devlet Yasa Bilgi Sisteminde yayımlanan değişikliklerle, çeşitli ortamlarda bilgi yayan ve yurt dışından finanse edilen kişiler "yabancı ajan” sayılabilecek.

Putin, Rusya'da faaliyet gösteren ve yurt dışından finanse edilen basın kuruluşlarının "yabancı ajan" olarak tanınmasını öngören yasal değişiklikleri 2017’de onaylamıştı.

Rusya Adalet Bakanlığı, aralarında Amerika'nın Sesi (Voice of America) radyosunun da bulunduğu 9 Amerikan basın kuruluşunu "yabancı ajan" kanunu kapsamına almıştı.

Öte yandan Putin, Rus vatandaşlarına ait verilerin yurt dışında depolanmasına ağır cezalar getiren yeni bir kanunu daha onayladı.

Yeni yasaya göre, Rus vatandaşlarına ait verileri yurt dışında depolayan şahıslara ve şirketlere, 30 bin ila 6 milyon ruble arasında ceza verilebilecek.

Halisdemir’den çetin soru: Kapitalizm sosyalleşecek mi savaşacak mı?

Finans dünyasının vizyoner ve girişimci ismi Finans Kulüp Başkanı Dr. Önder Halisdemir Ankara Ticaret Odası’nın organize ettiği Uluslararası Ankara Marka Buluşmaları etkinliğinde  “Faiz’in sonu: Yeni Finansal Mimari” konulu bir sunum gerçekleştirdi.

Cep krediden, yerli para transferi şirketine, şehir kartlarından Passolig’e ilklerin sahibi olan usta bankacı, kalabalık bir topluluğa yaptığı sunumda, “Kapitalizm sosyalleşecek mi, savaşacak mı?” sorusuna çarpıcı başlıklarla yanıt verdi.



Halisdemir, “Dünya, tarihin bilinen en düşük faiz seviyelerine gelmiş hatta ilk defa nominal negatif seviyeye düşmüş durumda. Tarih boyunca hükümdarların seviyesine sınır getirmeye çalıştığı, semavi dinlerin ise yasakladığı, Kapitalizm’in dağıtım anahtarı olan faize bu defa kendi iradesi ile negatif akım vererek, Kapitalizm’in  büyüme motoru çalıştırılıp ıslah edilerek büyümeye organik olarak dönülebilecek mi? Yoksa büyümeden memnun olmayan hakim güçler yine topyekun bir savaşla mı tıkanıklığı aşmak isteyecekler? Bu esnada sistemden kaçınmak isteyenler ‘gölge bankacılık’tan nasıl gölge sisteme geçiş yaptı?” sorularını sordu, ses getirecek açıklamalarda bulundu.

Sunumda finans mimarilerini görselleştirerek konuklarla buluşturan Dr. Halisdemir’in Yeni Mimaride Bockchain’i “gölge sistem”, kripto para sunanları “Klanlar” olarak adlandırması da büyük ilgi çekti.

İşte Dr. Önder Halisdemir imzalı o sunum…