25 Şubat 2019 Pazartesi

Kitap, dergi, gazete ve süreli yayınlarda artık KDV ödenmeyecek!

22 Şubat 2019 tarihli Resmi Gazetede 7166 sayılı Sosyal Hizmetler Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 7’nci maddesi ile kitap ve dergilerin teslimi KDV’den istisna edilmiştir. Yazımızda bu istisnanın hangi kitap ve dergileri kapsadığı hangilerini kapsamadığı ele alınacaktır.

7166 sayılı Kanunun 7’nci maddesine göre, 25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 13'üncü maddesinin birinci fıkrasının (n) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“n) 21/6/1927 tarihli ve 1117 sayılı Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kanunu hükümlerine göre poşetlenerek satılanlar hariç olmak üzere basılı kitap ve süreli yayınların teslimi (Bu bent hükmünün uygulanmasında, bu maddenin ikinci fıkrasında belirlenen had uygulanmaz.),”

1117 sayılı Kanun hangi yayınları kapsamaktadır?

1117 sayılı Kanunun birinci maddesine göre, 18 yaşından küçüklerin maneviyatı üzerinde muzır/zararlı tesir yapacağı anlaşılan mevkute/süreli yayın ve mevkute/süreli yayın tanımına girmeyen diğer basılmış eserler bu kanun kapsamında sınırlamalara tabi tutulur.

1117 sayılı Kanunun ikinci maddesine göre de, mevkute/süreli yayın veya mevkute/süreli yayın tanımına girmeyen diğer basılmış eserlerin 1'inci maddede belirtilen sınırlamaya tabi tutulabilmesi için Çalışma, Sosyal Hizmetler ve Aile Bakanlığı bünyesinde oluşturulan yetkili kurulun, söz konusu eserlerin 18 yaşından küçükler için muzır olduğu hakkında bir karar vermesi gereklidir.

1117 sayılı Kanunun dördüncü maddesi uyarınca da, bir aydan az süreli yayınlar ile sinema ve her türlü film afişleri, ilanlar, fotoğraflar, kabartma ve her türlü posterler, kartpostallar, takvimler hariç olmak üzere kurulca tetkik edilerek küçükler için zararlı olduğuna karar verilmiş basılmış eserlerin sahiplerine, sorumlu müdürlerine ve telif hakkı sahiplerine, basılmış eserlerin küçüklerin maneviyatına zararlı olduğu kurulca tebliğ edilir.

Tebligat üzerine eser sahipleri, telif hakkı sahipleri ve sorumlu müdürler, ellerinde mevcut eserlerin ön kapaklarına "Küçüklere zararlıdır" damga veya işaretini basmak zorundadırlar.

"Küçüklere zararlıdır" ibaresinin herkesin kolayca görüp okuyabileceği şekil ve büyüklükte yazılması zorunludur.

Bu tür eserler, ancak 18 yaşından büyük olanlara içi görülmeyen zarf veya poşet içinde satılabilir. Bu zarf ve poşetlerin üzerinde eserin ismi ile "Küçüklere zararlıdır" ibaresinden başka hiç bir yazı ve resim bulunamaz.

Kurul kararının tebliğinden önce dağıtımı yapılmış olan bu kabil basılmış eserleri satış için ellerinde bulunduranlar da, Kurul kararlarının ilgililere duyurulma tarihinden itibaren, bu maddedeki sınırlamalara uymak zorundadırlar.

Kurulca haklarında küçükler için zararlı olduğuna üç defa karar verilen basılmış periyodik eserlerin sonraki sayıları ile diğer basılmış eserlerin sonraki basıları da, yeniden bir karar verilmesine gerek kalmaksızın bu maddede belirtilen sınırlamalara tabidir. Ancak bu gibi eserlerin sahipleri, eserlerinin müteakip sayı ve basılarının küçükler için zararlı nitelikte olmadığı iddiasıyla kurula başvurarak incelenmesini isteyebilirler. Kurul, başvuruyu haklı bulursa, bu maddedeki sınırlamalar sonraki sayı ve basılar için uygulanmaz.

Haklarında Kurulun her hangi bir kararı bulunmadığı halde, basılmış eserlerinin konusu veya ihtiva ettiği yazı ve resimler sebebiyle küçüklerin maneviyatı üzerinde zararlı tesir yapacağı kanaatinde olan eser sahipleri kendiliklerinden, eserin üzerine "Küçüklere zararlıdır" damga veya işaretini basarak içi görünmeyen zarf veya poşet içinde satışa arz edilebilirler. Bu takdirde, bu basılmış eserler hakkında da bu maddenin ilgili fıkraları hükümleri uygulanır.

Kanunun altıncı maddesine göre de, fikri, içtimai, ilmi ve bedii kıymeti haiz olan eserler bu kanunun şumulünden hariçtir.

Değişiklik sonrası;

-1117 sayılı Kanun kapsamında poşetlenerek satılmak zorunda olan süreli ve süresiz yayınlar dışındaki basılı kitap ve süreli yayınların teslimi (gazete ve dergi teslimleri de) KDV’den istisna edilmiştir. 1117 sayılı Kanuna göre poşetlenerek satılan yayınların tesliminde KDV oranı %18 olarak uygulanacaktır.

-19 Aralık 2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 475 numaralı Cumhurbaşkanı Kararı ile kitap, dergi, gazete sınıfında KDV oranları değiştirilmiş, %1 ve %8 olan oranlar bir kısım kitap, dergi ve gazete teslimlerinde %18’e yükseltilmişti. Ancak 7166 sayılı Kanun ile 22.02.2019 tarihinden itibaren 1117 sayılı Kanun dışında KDV istisnası getirilmiş oldu.

- 7166 sayılı Kanun kapsamında KDV’den istisna edilen basılı kitap ve süreli yayınların teslimidir. Yoksa örneğin, kurşun kalem, boya kalemleri, sulu boya ve pastel boyalar, okul defterleri, silgi, kalemtıraş, cetvel, pergel, gönye, iletki de istisna getirilmemiş olup bunların tesliminde KDV oranı %8 olarak uygulanacaktır.

- 7166 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, yayıncılık sertifikasına sahip olma şartı da aranmamaktadır. Dolayısı ile, sertifika şartı aranılmaksızın yayıncı, ithalatçı, dağıtıcı ve perakende kitapçıların basılı kitap, dergi, gazete, süreli yayın satışları KDV’den istisna edilmiştir.

- 22.02.2019 tarihinden itibaren, nihai tüketiciler basılı kitap, dergi, gazete ve süreli yayın alışlarında KDV ödemeyeceklerdir.

- 7166 sayılı Kanunla KDV Kanununun 13’üncü maddesine eklenen n bendinin parantez içi hükmünde, “Bu bent hükmünün uygulanmasında, bu maddenin ikinci fıkrasında belirlenen had uygulanmaz,” denilmektedir. Burada kastedilen, basılı kitap, dergi, gazete ve süreli yayın satışlarının KDV’den istisna olabilmesi için aranılan 100 TL’lik alt sınır aranmayacağıdır. 1 TL’lik işlemde dahi istisna uygulanabilecektir.

KDV istisnası nedeni ile yüklenilen KDV’nin iadesi istenilebilecek midir?

3065 sayılı Kanunun 32’nci maddesinde, 13’üncü madde kapsamındaki istisnalar nedeniyle yüklenilen KDV iade edilebilecektir.

Buna göre, iade talebinde bulunacak mükelleflerin istisnaya tabi işlemin gerçekleştiği dönemi izleyen ikinci takvim yılının sonuna kadar ilgili dönem beyannamelerinde istisnaya ilişkin yüklenilen KDV sütununu doldurmaları ve en geç bu süre içinde standart iade talep dilekçesiyle birlikte iade talepleri için Tebliğin ilgili bölümlerinde sayılan belgelerle (teminatla talep edilen iadelerde teminat dahil) vergi dairelerine başvurmaları zorunludur. Bu sürelere uygun olarak YMM KDV İadesi Tasdik Raporuyla talep edilen iadelerde, söz konusu YMM Raporunun, istisnaya tabi işlemin gerçekleştiği dönemi izleyen ikinci takvim yılının sonundan itibaren altı ay içinde ibrazı zorunludur. Bu süre içinde YMM Raporunun ibraz edilmemesi halinde iade talebi ivedilikle incelemeye sevk edilecektir.

Alıntı:
https://www.borsagundem.com/yazarlar/kitap-dergi-gazete-ve-sureli-yayinlarda-artik-kdv-odenmeyecek-yazisi/1390247

Türkiye'nin altın potansiyeli 100 milyar doların üzerinde

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Cansız, Türkiye'nin altın madeninde bin 200 ton kanıtlanmış rezervi bulunduğunu, potansiyeli ise 6 bin 500 ton olduğunu belirtti.
Cansız, 2. Türkiye Enerji ve Doğal Kaynaklar Zirvesi kapsamında madencilik sektöründe atılan adımlara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Madencilik sektöründe iş akışının hızlandırılması ve güvenli madencilik uygulamaları kapsamında önemli çalışmalar gerçekleştirdiklerini kaydeden Cansız, madenlerde denetimleri de artırdıklarını söyledi.

Cansız, geçen yıl bin 248 maden sahası ihale edilerek 253 milyon lira gelir elde edildiğini ve 2019'da 2 bin sahanın ihale edilmesinin hedeflendiğini bildirdi.

Türkiye'nin maden potansiyelinin de çok yüksek olduğunu ve bunu değerlendirerek sektördeki ithalatın önemli ölçüde önlenebileceğini aktaran Cansız, "Türkiye'nin altında kanıtlanmış rezervi bin 200 ton, potansiyeli ise 6 bin 500 ton. Bir tonu 45 milyon dolar üzerinden işlem görüyor. Potansiyelimizin yarısını bile kullansak 100 milyar doların üzerinde bir ekonomik büyüklüğe ulaşabiliriz." diye konuştu.

22 Şubat 2019 Cuma

HSBC dövizden bir günde 120 milyon dolar vurdu

Dünyaca ünlü bankacılık devi HSBC'nin Türkiye'deki döviz fiyatlarında yaşanan dalgalanmanın kazananı olduğu ortaya çıktı. HSBC, finansal krizde sadece bir günde yaklaşık 120 milyon dolar kazandı. Uluslararası haber ajansı Bloomberg'e göre yaz aylarında yaşanan TL'deki düşüşten Alman Deutsche Bank'ın da 2 haftada 35 milyon dolar gelir elde ettiği ifade ediliyor. HSBC sözcüsü ise bu konuda yorum yapmadı.

Toplam varlıkları 2.5 trilyon dolara ulaşan HSBC'nin dünya genelinde 228 bin çalışanı var. Banka, dünyanın en büyükleri arasında 7'nci sırada bulunuyor

Borsada robotik keriz silkeleme

Sabah gazetesi yazarı Dilek Güngör, borsada 'keriz silkeleme' diye tabir edilen terimi köşesinde yazdı. İşte Güngör'ün o yazısı...
Borsanın argosunda bir tabir vardır. İlla ki, bir yerlerde duymuşsunuzdur. Evet...Bahsettiğim tabir, 'Keriz silkeleme'...

Özetle 'yukarı gidecek piyasayı önce bir miktar aşağıya indirip o seviyede paniğe kapılarak hisse satacak yatırımcıların ellerindeki malları almak' anlamına geliyor.

Bu manipülasyona girdiği için Sermaye Piyasası Kurulu'nda cezası var. Fakat ya silkelemeyi robotlar yapıyorsa!

Biliyorsunuz, son dönemde borsada algoritmik işlemler tartışılıyor. Birçok aracı kurum müşterilerinin işlemlerini algoritmalar üzerinden yapıyor. Yabancılar da dahil edildiğinde borsada artık işlemlerin yüzde 20'sine yakınını robotlar gerçekleştiriyor. Robotlar üzerinden gerçekleştirilen işlemler özellikle BIST-30 hisselerinde yoğunlaşmış durumda... Yabancılar gerginlikleri ve kriz dönemlerini değerlendirip bu algoritmalar üzerinden piyasada sert dalgalanmalar yaratıyor. Algoritmik işlemler, günlük işlem yapan bireysel yatırımcılar için zor bir ortam yaratıyor.Teknolojinin para ve sermaye piyasalarında kullanılmasına diyecek lafım yok. Hele hele saniyelerin dahi önemli olduğunu düşünürsek... Yatırımcı bilgisayar başında tuşa basarken dahi gecikebiliyor. Bu algoritmalar sayesinde alım-satım stratejilerini önceden robotlar üzerinden belirledikleri için anlık işlem yapabiliyor.

Ancak...

Son dönemde tıpkı foreks piyasasında olduğu gibi burada da tuhaf gelişmeler oluyor. Bazı uyanıklar türemiş! Küçük yatırımcıları arayarak, "hesap numaranızı verin, robota bağlayalım, siz hiç yorulmadan para kazanın" gibi izahı olmayan bir yaklaşımla yatırımcıların kapısını çalıyorlar. Bunlara kanarak hesap numaralarını verenleri ise daha sonra kötü bir sürpriz bekliyor. Ellerindeki mallar, yani hisseler düşük fiyattan satılıp, yüksek fiyattan geri alınıyor.

Böylece yatırımcı zarara uğratılıyor.Eminim, bana gelen bilgiler Sermaye Piyasası Kurulu'na da gidiyordur.Piyasayı bu şekilde dolandırmak isteyenleri izlediklerini düşünüyorum.Kim bilir! Belki, manipülasyonlar konusunda son zamanlarda çok hassas davranan SPK bu algoritmik işlemlere de el atar.

Huawei'nin patronu ABD'den korkmuyor: Dünya bizsiz yapamaz

ABD'nin, firmasını kara listeye alma çabalarını eleştiren Çinli teknoloji devi Huawei'nin kurucusu ve patronu Ren Zhengfei, "ABD'nin bizi ezmesinin imkânı yok. Dünya Huawei ve gelişmiş tekonolojisi olmadan yapamaz" dedi.


BBC'ye özel bir röportaj veren Zhengfei, şu ifadeleri kullandı: "ABD'nin bizi ezmesine imkân yok. Dünya da biz olmadan yapamaz çünkü biz daha ilerideyiz. Geçici bir süre için bizi kullanmamaları için daha fazla ülkeyi ikna etseler bile, her zaman küçülmeye gidebiliriz."

"ABD, DÜNYAYI TEMSİL ETMİYOR"

Zhengfei, "Batı'da ışıklar gitse de, Doğu parlamaya devam eder. Kuzey karanlığa gömülürse de Güney hâlâ var. Amerika dünyanın tümünü temsil etmiyor. Sadece bir kısmını temsil ediyor" dedi.

Ren Zhengfei, şirketin Mali İşler Direktörü (CFO) olan kızı Meng Wanzhou'nun ABD'nin talebi üzerine Kanada'da gözaltına alınmasını da ‘politik bir karar' olarak yorumladı.

Meng, ABD'nin İran'a yönelik yaptırımlarını ihlal etmekle suçlanıyor


Türklerin yurt dışı yatırımları arttı

Türkiye'de yerleşik kişiler yurt dışına en fazla finans ve sigorta alanlarında doğrudan yatırım yaptı. Holdingler bu alandaki yatırımlar açısından bankaları 7'ye katladı.
Merkez Bankası (TCMB) verilerine göre, Türkiye'de yerleşikler kişiler geçen yıl yurt dışına 3 milyar 997 milyon dolarlık doğrudan yatırım yaptı. Bu tutarın 2 milyar 227 milyon dolarını hizmetler, 1 milyar 753 milyon dolarını sanayi ve 17 milyon dolarını da tarım sektörlerine yapılan yatırımlar oluşturdu.

Türkiye'de yerleşikler kişilerce yurt dışına yapılan toplam doğrudan yatırımların bir önceki yıla kıyasla yüzde 26 arttığı görüldü. Söz konusu rakam 2017'de 3 milyar 177 milyon dolar düzeyinde bulunuyordu. Doğrudan yatırım tutarları, 2018'de bir önceki yıla göre tarımda yüzde 19 azalırken, sanayide yüzde 24 ve hizmetlerde yüzde 28 artış kaydetti.

Holdingler bankaları 7'ye katladı

Alt kalemler itibarıyla bakıldığında, geçen yıl yurt içi yerleşiklerin en fazla doğrudan yatırımı 1 milyar 186 milyon dolarla finans ve sigorta alanına yaptığı görüldü. Bu yatırım tutarının yüzde 53'lük bölümü ise holdingler tarafından gerçekleştirildi.

Yurt içinde yerleşik holdinglerin yurt dışındaki finans ve sigorta alanında yaptığı yatırımlar, geçen yıl 930 milyon dolara yükselirken, bu rakam 2017'ye göre 672 milyon dolar artışa işaret etti. Bu da holdinglerin yurt dışı yatırımlarını neredeyse 4 katına çıkardığını gösterdi.

Bu dönemde bankaların yurt dışında Finans ve sigorta alanında yaptığı doğrudan yatırımlar ise yüzde 30 azalarak 126 milyon dolara geriledi. Söz konusu değerler, holdinglerin finans ve sigorta alanında yurt dışı yatırımlarda bankaları 7'ye katladığını gösterdi.

Madene 830 milyon dolar

Türkiye'de yerleşik kişilerin yurt dışı doğrudan yatırımlarında finans ve sigortanın ardından en büyük payı madencilik ve taşocakçılığı aldı. Söz konusu sektöre yurt içi yerleşiklerce geçen yıl 830 milyon dolarlık doğrudan yatırım gerçekleştirildi.

Aynı dönemde yurt dışında imalat alanında 536 milyon dolarlık doğrudan yatırıma imza atılırken, bunu 433 milyon dolarla gayrimenkul, 387 milyon dolarla da elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı takip etti.

Öte yandan, geçen yıl yurt içi yerleşiklerin yurt dışı faaliyetleri kapsamında konaklama ve yiyecek hizmetine 161 milyon dolarlık, mesleki, bilimsel ve teknik faaliyetlere 112 milyon dolarlık, inşaata 66 milyon dolarlık doğrudan yatırım yapıldı.

Tesla'da son 3 yılda ayrılan yönetici sayısı 40'ı geçti

Elektrikli araç sektöründe pazar lideri olan ABD'li şirket Tesla'nın başı işten ayrılan yönetici ve teknik kadroyla dertte.

20 Şubat tarihinde genel danışman Dane Butswinkas'ın yerine Jonathan Chang'in işe alınmasının ardından gözler son birkaç senede dev teknoloji şirketinden ayrılan üst düzey şirket çalışanlarına çevrildi.

 2003 yılında Martin Eberhard tarafından kurulan Tesla'ya Elon Musk 2004 yılında yaptığı yatırımla yönetim kurulu başkanı olarak girdi. 2012 yılında Model S'in piyasaya sunulmasıyla birlikte büyük bir ivme yakalayan şirketten son 3 senede 43 üst düzey yönetici, danışman, mühendis ayrıldı ya da görevlerine son verildi.

Dev teknoloji şirketinde yaprak dökümü 2016 yılında başladı. Tesla Model 3'ün piyasa çıkmasında büyük pay sahibi olan Üretimden Sorumlu Başkan Yardımcısı Greg Reichow ve şirketin 7 yıldır Enerjiden Sorumlu Başkan Yardımcılığını yapan Mateo Jaramillo ve diğer 6 altı üst düzey isim Tesla'dan ayrıldı.

2017 ve 2018'de 33 yönetici Tesla ile bağlarını kopardı

2017 yılına gelindiğinde şirketten ayrılan yönetici sayısı iki katına çıkarak 16'ya ulaştı. Bu süreçte Tesla CEO'su Elon Musk ile fikir ayrılığına düşen Klaus Grohmann'ın işine son verildi. Grohmann Tesla'da 7 yıldır Donanım Mühendisliği Başkanlığı'nı yürütüyordu. Bunun yanında şirketin en uzun süre çalışan yöneticilerinden Bateri teknolojisi Müdürü Kurt Kelty ve şirketin Güneş Panelleri Bataryaları Sorumlusu Marco Krapels görevlerinden ayrıldı. Krapels, Tesla bünyesinde sadece altı ay önce işe başlamıştı.

Tesla Model 3'ün, üç sene önce 35 bin Dolar fiyatla ABD'de satışa sunulacağı açıklanmıştı. Ancak aracı almak isteyenler bu süre zarfında 40 bin dolar'ın üzerinde para ödemek zorunda kaldı.Reuters
2018 yılına gelindiğindeyse şirketin 12 yıllık çalışanı Mühendislik Direktörü Jason Mendez ocak ayı ortalarında Tesla'dan ayrıldığını açıkladı. Bu süreçte şirkette işi bırakan birçok yönetici ya başka start-up firmalarda işe girdi ya da kendi şirketlerini kurdu. Tesla'da 2018 Ağustos ayında işe alınan Muhasebe Müdürü Dave Morton ise sadece bir ay çalıştıktan sonra firmadan ayrıldığını açıkladı. Böylelikle 2018 yılında toplamda yönetici kadrodan 17 kişinin görevine son verilmiş oldu.

En çok Tesla çalışanları işten atılma korkusu yaşıyor

Amerika Birleşik Devletleri'nde yapılan bir ankete göre start-up şirketler arasında işten atılmaktan en çok Tesla çalışanları korkuyor. Şubat 2019'da sekiz bini aşkın teknoloji işçisiyle yapılan araştırmaya göre Tesla'da çalışanların yüzde 77.2'si işten atılma korkusu yaşıyor. Bu oran eBay'de 71.9 iken Snapchat'te 71.3 olarak göze çarpıyor. İşten atılma konusunda en az korku yaşayan çalışanlar ise Google'da bulunuyor. Şirkette bu korkuyu yaşayanların oranı sadece yüzde 10.8.

Şirketin CEO'su Elon Musk Çin'in en büyük şehri Şangay'da 7 Ocak 2019 tarihinde dev Tesla fabrikasının açılışına katılmıştı. Şirket burada Model 3 aracını üretmeyi planlıyor.Reuters
Ancak Tesla çalışanları bu korkuyu yaşamakta haksız değil. Tesla, 2019 Ocak ayında yüzde 7 küçülmeye gideceğini açıklayarak 3 bin çalışanın görevine son vermişti. Şirketin CEO'su Elon Musk'ın geçtiğimiz Aralık ayından bu yana şirketten gelişigüzel şekilde çalışanları kovduğu ve bu konuda ün saldığı konuşuluyor.

17 Şubat 2019 Pazar

En büyük uçak A380 neden bitiyor?

Dünyanın en büyük yolcu uçağı Airbus A380, artık üretilmeyecek. Haberaero yazarlarından Güntay Şimşek konuyla ilgili değerlendirmede bulundu. İşte o yazı...
Dünyanın en büyük yolcu uçağı olarak son 10 yıla damgasını vuran Airbus A380, havayollarından beklenen ilgiyi görmemesi sebebiyle artık üretilmeyecek. Sanırım bu kararı almakta Airbus yetkilileri zorlanmıştır, ama yaklaşık 25 milyar dolarlık bir projeyle ortaya çıkan modele endüstriyle gelişimini sürdürecek bir ilgi yoksa başka ne yapabilirsiniz ki?

A380’in benim içinde çok özel yanları söz konusu. Fabrika çıkışından (roll out) mavi semalarla tanışmasına, ilk uçuşuna, çeşitli havayollarının filolarına farklı gövde renklerinde, ilginç kabin içi tasarımlarıyla; yatak odalı, süitli, özel oda konseptli first sınıflı, duşlu, mağazalı, lobili gibi donanımlarla giriş anlarına tanıklık ettim. Uzun uçuşlar yaptım. Şimdi de yavaş yavaş piyasadan çekilişine şahitlik ediyorum.



Öte yandan A380’in rakip olarak karşısına çıktığı, dünyanın ilk 2 katlı jumbo jeti ünvanını uzun yıllar koruyan efsane Boeing 747’i ise bu sene 50. yılı kutluyor. Tam 50 yıldır Göklerin Kraliçesi (Queen of the Skies) olarak anılan 747’ye bu zaman zarfında rakip çıkmamıştı. Ayrıca bu süre içinde de uçakların ne hızları artmış ne de kapasiteleri büyümüştü. Avrupa iki katlı dev Airbus A380’i gökyüzünle tanıştırıncaya kadar kapasite büküklüğü anlamında Boeing 747’nin rakibi de yoktu. Ancak A380 tasarım olarak 747’e kadar dikkat çekici ve havalı olamadı. Efsane bir konuma da erişemedi. Onun kadar da hatırlanacak mazisi de olmadı.

Şimdi gelelim dünyanın en büyük yolcu uçağı A380’nin üretiminin neden durdurulacağına. Neden durduruluyor? Çünkü satmıyor, talep yok.

Airbus, uzun süredir dünyanın en büyük A380 kullanıcısı Emirates Havayolları’nın ‘üretimi durdurma’ baskılarına muhatap oluyordu. Fakat öte yandan sipariş de alamıyordu. Son 2 yılın uçak siparişlerine bakıldığında, iki yolcu uçağı üreticisinin gelecek projeksiyonları incelendiğinde zaten durum net bir şeklide görünmektedir. Dolayısıyla Airbus’a düşen görev en önemli müşterisini ikna edip, A380 siparişlerini de başka modeller dönüştürmekti. Öyle de oldu. Bu ikna süreci de yaklaşık 2 yıllık bir dönemde gerçekleşti.

Zira Emirates, dünyada A380’ler için “Concourse” ismini verdiği özel terminal yapan bir havayolu. İlk açıldığında davet edilmiştim, gidip gezdim. Dünyada ikinci örneği olmayan bir terminale A380’ler için önemli yatırım yapmış bir havayolu, şimdi bu uçakların üretilmeyeceği durumuyla karşı karşıya. İnancı, planları suya düşmüş.



Dolayısıyla Airbus’ın 2021’de A380 üretimine son vermesinin müsebbibi Emirates değil. Yani ‘Siparişleri iptal etti, üretim bitti’ değil. Aksine Emirates, bu kararın açıklanmasını geciktiren taraf.

İlk A380, Aralık 2007’de Singapur Havayolları’na teslim edildiğinde Fransa’daki törene katılmıştım. Daha sonra defalarca bu uçakla yolculuk da yaptım. Ama bir Boeing 777 keyfini verdiğini söyleyemem. En önemli handikapı, 2 katlı, 4 motorlu ve yüksek kapasiteli oluşuydu. Her havayolunun verimli bir şekilde uçurması adeta imkansızdı. Türk Hava Yolları’nın (THY)önüne de A380 alması için cazip imkanlar kondu. Fırsatlar sağlandı. Ama THY yönetimi bu uçakları filoya almaya yanaşmadı. Böylece haklılıkları bir kez daha ortaya çıkmış oldu.

Aslında A380’e ilham veren veya bu yarışa girmesine sebep olan Boeing’in yaklaşık 800 yolcu kapasiteli “Delta Kanat” uçak projesi olmuştu. Sonra piyasanın gelecekte büyük gövdeli uçaklara değil, menzil sorunu olmayan 200-400 aralığındaki uçaklara daha fazla talep göstereceğinin anlaşılması üzerine Boeing bu projesinden vaz geçti. Kompozit gövdeli 787’leri geliştirmeye odaklandı. Projeyi geliştirdi, modeli tasarladı, üretti ve ilk uçuran oldu.

Boeing’in geliştirmeyi bıraktığı büyük gövde projesine ise farklı bir şekilde Airbus dahil oldu ve iki katlı A380 modelini açıkladı. İki üreticinin de gelecek projeksiyonları farklıydı, ama ikisi de bulundukları konumlarından ve aldıkları kararlardan pek de emin değillerdi.

Bu sebeple havacılık endüstrisinde; “Kim haklı çıkacak?” sorusu hep gündemde oldu. Son durumda “Airbus kaybetti” denebilir. Ama durum öyle de değil. Çünkü bu yarışın kazananın yok.

Boeing de “Ya Airbus haklı çıkarsa..” düşüncesiyle mevcut uçak ailesindeki efsane modeli jumbo jet 747’nin gövdesini 5.6 metre daha uzattı. Başta motorları olmak üzere birçok yerini yeni teknolojiyle donatıp Airbus 380’e güçlü bir rakip haline getirdi. Böylece Boeing 747-8 Intercontinental modeli doğmuş oldu.



Boeing 747-8 yaklaşık 40 yıl uçuş tecrübesi olan bir modelin devamıydı. Slovenya kökenli Amerikalı “The father of the 747” (747’nin Babası) lakabıyla bilinen mühendis Joe Sutter’ın eseriydi. “Boeing 747’nin Babası” 2016’da yaşamını kaybetti. Mühendis Sutter ile 747-8’in fabrika çıkış töreninde tanışmıştım. Bu törende özel olarak ağırlanan Sutter, eserinin yeniden doğusu sebebiyle mutlu olduğunu söylemişti.

https://www.borsagundem.com/haber/en-buyuk-ucak-a380-neden-bitiyor/1388221

Citigroup CEO'sunun yıllık kazancı 24 milyon dolara yükseldi

Citigroup'tan yapılan açıklamada İcra Kurulu Başkanı Corbat'ın yıllık kazançlarına yüzde 4.35 oranında zam yapıldı
Citigroup'tan cuma günü yapılan açıklamada, İcra Kurulu Başkanı Michael Corbat’ın yüzde 4,35 oranında zam alacağı ve 2019 toplam kazancının 24 milyon dolara çıkacağı ifade edildi.

Corbat'ın toplam kazancı, 1,5 milyon dolarlık baz maaş artı yaklaşık 6,75 milyon dolarlık nakit ikramiye, yaklaşık 7,88 milyon dolarlık özkaynak ödülleri ve 7,88 milyon dolarlık uzun vadeli performansa dayalı bir ödeme içeriyor.

Yönetim kurulu üyeleri, bankanın kazanç işletim performansını ve ücnek kararını verirken piyasadaki seviyeleri dikkate aldıklarını söyledi.

Bu ayın başlarında, Bank of America Corp CEO'su Brian Moynihan'ın yıllık gelirini yüzde 15 artırarak 27 milyon dolara çıkardığını açıkladı.

Ocak ayında Morgan Stanley, CEO’nun James Gorman’ın toplam ücretinin yüzde 7 artışla 29 milyon dolara, JPMorgan Chase&Co’nun tazminatının ise yüzde 5’artışla 31 milyon dolara çıkardığını söyledi. (Reuters)

Koç Holding 2018 yılı bilançosunu açıkladı

Koç Holding, 2018 yılında konsolide bazda toplam 143,2 milyar TL gelir elde ederken; 5,5 milyar TL ana ortaklık payı net dönem kârı gerçekleştirdi


Atatürk Barajı'nda teknolojik yenilik

Cumhuriyet tarihinin en büyük yatırımlarından GAP'a hayat veren ve gövde dolgu hacmi bakımından Türkiye'de 1. dünyada 6. sırada yer alan Atatürk Barajı, yapılan modernizasyon çalışmasıyla teknolojik olarak yenilendi.

http://www.teknolojigundem.com/foto-galeri/ataturk-barajinda-teknolojik-yenilik-galeri/1388001/1

Ticaret açığı kapanıyor

Türkiye'nin Avrupa Birliği ile ticaret açığı 2018 yılında 1,1 milyar avroya indi
Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) ile ticaret açığı 2017 yılındaki 15 milyar avro seviyesinden 2018 yılında 1,2 milyar avroya geriledi.

Avrupa İstatistik Ofisi (Eurostat), AB ve Avro Bölgesinin 2018 yılı uluslararası ticaret verilerini yayımladı.

Buna göre, Türkiye'nin AB'den ithalatı 2017 yılında 84,8 milyar avrodan 2018 yılında 77,2 milyar avroya düştü.

Türkiye'nin AB'ye ihracatı ise 2017 yılındaki 69,8 milyar avro seviyesinden 2018'de 76,1 milyar avroya yükseldi. Böylece, Türkiye'nin AB ile ticaret açığı 2017 yılındaki 15 milyar avro seviyesinden 2018 yılında 1,2 milyar avroya kadar indi.

Avro Bölgesi ticaret fazlası verdi

Avro Bölgesi'nin 2018 yılında toplam ihracatı 2017'nin aynı dönemine göre yüzde 3,7 artarak 2 trilyon 276,3 milyar avro, ithalatı ise yüzde 6,2 yükselerek 2 trilyon 82,1 milyar avro seviyesinde gerçekleşti. Böylece Avro Bölgesi, söz konusu dönemde 194,2 milyar avroluk ticaret fazlası verdi.

Aynı dönemde AB'nin toplam ihracatı önceki yılın ocak-aralık dönemine göre yüzde 4 yükselerek 1 trilyon 954,9 milyar avroya, ithalatı da yüzde 6,5 artarak 1 trilyon 977,5 milyar avroya ulaştı. AB, ocak-aralık döneminde 22,6 milyar avro ticaret açığı verdi.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Dönmez: Ekonomik darbe girişimini de atlatacağız


"Milli kalkınma yerelden başlar"

Daha sonra Bakan Dönmez, partisinin Sümer Mahallesi'ndeki ofisinin açılışını gerçekleştirdi.

Dönmez, buradaki konuşmasında, ulusal kalkınmanın, milli kalkınmanın yerelden başladığını, bugüne kadar Bolu'nun kendilerini mahcup etmediğini, AK Parti'nin Bolu'da girdiği seçimlerden başarıyla çıktığını kaydetti.

AK Parti'nin bugüne kadar söz verdiği her şeyi er ya da geç yerine getirdiğini anlatan Dönmez, "Yapamayacağı hiçbir şeyin de sözünü vermedi. Şunu da unutmamak lazım, yerel politikalarla ulusal politikaların uyumlu hareket etmesi, ülke kalkınırken, yerellerin de, belediyelerin de aynı hızda, aynı heyecanla kalkınması da son derece önemli." dedi.

Bakan Dönmez, ülkenin 2002 yılında milli gelirinin 3 bin 200 dolar civarında olduğunu hatırlatarak, şunları kaydetti:

"Geçtiğimiz yıl bu rakam 10 bin doların üzerindeydi ama 2013'te biz 12 bin doların üzerine çıkmıştık. Normalde üst gelir grubu 12 bin dolar ve üstünde milli gelire sahip olan ülkelerden oluşuyor. O gün birileri düğmeye bastı ve ülkenin ekonomisini yavaşlatmak için bazı olaylara girişti. 12 bin 300 doları biz 2013 yılında yakalamıştık ama hatırlayın mayıs ayında Gezi olayları, akabinde 17-25 Aralık'ta yargı darbesi, takiben 15 Temmuz hain darbe girişimi ve geçtiğimiz yıl da doğrudan ekonomimizi hedef alan bir girişimle karşı karşıya kaldık. Hamdolsun bunların hepsini atlattık. Son ekonomik darbe girişimini de atlatacağız. Bundan kimsenin şüphesi olmasın."

"Kaptanımıza güveniyoruz"

Türkiye'yi bir gemiye benzeten Dönmez, şunları kaydetti:

"Eskiden kıyıdan kıyıdan gidiyordu. Kaptan sık sık limana uğruyordu. Zaman zaman kaptanı değiştiriyorduk, mürettebat yenileniyordu ama son 15 yıldır artık açık denizlere, denizlere ve okyanuslara açılan gemimiz var, kaptanımıza güveniyoruz. Zaman zaman dalgalı havalar olabilir açık denizlerde. Bazılarının kafası dönebilir, midesi bulanabilir ama bu mürettebat da, bu kaptan da geçmişte çok daha kötü fırtınalı havalarda nasıl sağ salim limanlara ulaştırdıysa bu sefer de ulaştıracak. Buna inanıyoruz. Dikkat etmemiz gereken bir şey var, geminin altında gemiyi oymaya çalışanlar olabilir. Bunlara da fırsat vermeyeceğiz."

Küresel enerji talebi 2040’a kadar üçte bir oranında artacak

British Petroleum Enerji Görünümü 2019 raporunda, Çin ve Hindistan'daki yaşam standartlarının yükselmesinin de etkisiyle küresel enerji talebinin 2040 yılına kadar üçte bir oranında artmasının beklendiği belirtildi
British Petroleum (BP) tarafından, küresel enerji talebinin 2040 yılına kadar üçte bir oranında artmasının beklendiği bildirildi.

BP Enerji Görünümü 2019 raporunda, 2040 yılı itibarıyla küresel enerji piyasalarını etkileyebilecek belirsizliklere ve enerji sektörüne ilişkin öngörülere yer verildi.

Raporda küresel ekonomik büyümenin ve refah seviyesindeki artışın desteklenebilmesi için gereken enerjinin sağlanması ve hızlı bir şekilde düşük karbon salınımına geçilmesi konusundaki zorluklar temel belirsizlikler arasında sıralandı.

Küresel ticaret gerilimlerinin artmasının, plastik kullanımında dikkate değer sıkılaştırmaların olası sonuçlarının da 2040 yılına kadar küresel enerji görünümünde etkili olabilecek belirsizlikler arasında bulunduğu raporda yer aldı.

Raporda “Dönüşen Geçiş” başlığı altında gelecekte hükümetlerin politikalarının, teknolojinin ve toplumsal tercihlerin yakın geçmiştekine benzer bir şekilde ve hızda gerçekleşmesinin esas alındığı bir senaryo öngörülüyor.

BP’nin raporunda özellikle Hindistan, Çin ve Asya’nın geri kalanında yaşam standartlarındaki iyileşmenin de etkisiyle küresel enerji talebinin 2040 yılına kadar yaklaşık üçte bir oranında artmasının beklendiği bildirildi.

Toplam tüketilen küresel enerjinin ise yüzde 75’lik kısmının sanayi ve binalarda kullanılacağı, öte yandan ulaşımda tüketilen enerjinin toplam içerisindeki payının kaynakların daha verimli kullanılmasıyla ciddi şekilde azalmasının beklendiği kaydedildi.
Raporda, elektrik üretiminin küresel enerji artışında yüzde 75’lik paya sahip olacağı, enerji arzındaki artışın 2040 yılı itibarıyla yüzde 85’inin yenilenebilir enerji ve doğalgaz kaynaklarından karşılanacağı bildirildi.

Ayrıca 2040 yılında küresel elektrik üretiminde yenilenebilir enerjinin en büyük paya sahip olmasının beklendiği kaydedildi.

10 Şubat 2019 Pazar

60 milyon tarihi belge dijital ortama aktarıldı

Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanı Prof. Dr. Uğur Ünal, Osmanlı ve Cumhuriyet arşivlerinde muhafaza edilen arşiv belgelerinin dijital ortama aktarılması çalışmalarına ilişkin bilgi verdi.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanı Prof. Dr. Uğur Ünal, "Ankara ve İstanbul'da Devlet Arşivleri bünyesinde faaliyet gösteren birimlerimizde şu ana kadar yaklaşık 60 milyon belgeyi dijital ortama aktardık. Bunlardan 40 milyona yakınını internet ortamında araştırmacıların hizmetine açmış bulunuyoruz." dedi. Ünal, Osmanlı ve Cumhuriyet arşivlerinde muhafaza edilen arşiv belgelerinin dijital ortama aktarılması çalışmalarına ilişkin bilgi verdi.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın maddi ve manevi destekleriyle dijitalleştirme konusunda her geçen gün yeni adımlar atıldığını anlatan Ünal, "Bugün gelinen noktada çok büyük rakamlara ulaştık. 2018 yılında Devlet Arşivleri Başkanlığımız 8 milyonu aşkın belgeyi dijital ortama aldı. Ankara ve İstanbul'da Devlet Arşivleri bünyesinde faaliyet gösteren birimlerimiz içerisinde şu ana kadar yaklaşık 60 milyon belgeyi dijital ortama aktardık ve bunlardan yaklaşık 40 milyonunu internet ortamında, araştırmacıların hizmetine açmış bulunuyoruz.” diye konuştu.
Dijitalleştirme kapsamında, dünyadaki çeşitli ülke arşiv yetkililerinin de Türkiye'ye gelerek inceleme yaptığına işaret eden Ünal, Türkiye'deki arşivlerin dijitalleşme konusunda gerek kalite, gerekse rakamsal olarak çok iyi bir durumda olduğunu söyledi.

"Dijitalleştirme konusu, ülkemiz için her gün daha iyiye gitmektedir. Hatta Türkiye için dijitalleştirme konusu artık çözülmüş bir konudur" diyen Ünal, bu konuda araştırmacıların yoğun ilgisini örnek olarak gösterdi.

Arşivlerden 113 bin yerli araştırmacı faydalandı

Ünal, arşivlere gelen yerli ve yabancı araştırmacılarla ilgili verileri 2000'li yıllardan itibaren tuttuklarına işaret ederek şöyle konuştu: "2000’li yıllardan itibaren Devlet Arşivlerimizde gerek mekanlara gelerek araştırma yapan, gerekse internet ortamından belge görüntüsü indirmek suretiyle arşivimizden faydalanan yerli araştırmacı sayısı 113 bine ulaştı. Aynı şekilde yabancı araştırmacılarda da 12 bin rakamını yakaladık. Bunlar çok muazzam rakamlar. Bu 12 bin yabancıdan bir kişi belki yüzlerce kez arşive geldi, ömrünü arşivlerde geçirdi. Arşivimize gelerek, günlerini, yıllarını burada geçiren yabancı tarihçi ve bilim insanını ben bizzat tanıyorum. Amerika, Romanya, İspanya, İngiltere,Japonya, Çin ve Macaristan başta olmak üzere, dünyadan birçok ülkenin araştırmacıları ilgilendikleri konuları araştırabilmektedir.” - "Vatandaşlarımız da çok rahat bir şekilde gelip, araştırma yapabilirler" Ünal, Devlet Arşivleri Başkanlığına sadece akademisyenlerin değil vatandaşların da çok rahat bir şekilde gelerek geçmişleriyle ilgili kayıtları araştırabileceklerini vurguladı.

Araştırma imkanlarının son derece kolay olduğuna dikkati çeken Ünal, "Özellikle Devlet Arşivleri deyince birçok çekincenin bulunduğunu görüyorum. Ama asla çekinmesinler vatandaşlarımız, çok rahat bir şekilde buralarda araştırma yapabilirler. Merak ettikleri sorulara cevap bulabilirler. Bunun için vatandaşlarımızın sadece kimliğiyle gelmesi yeterli. Yabancı araştırmacılar ise pasaportlarıyla geldiğinde burada araştırma imkanına sahipler." ifadelerini kullandı.

Ünal, vatandaşların araştırma yaptıkları belgeyi arzu ettikleri takdirde, görüntüsünü 25 kuruş gibi cüzi bir rakam ödeyerek alabileceklerini söyledi.

Türkiye'nin arşivcilik konusunda dünyada en öncü ülkelerden birisi olduğunun altını çizen Ünal, "Türkiye, dünyada arşiv ve araştırma imkanı açısından araştırma hizmetlerinin kolaylaştırılması adına en büyük adımları atan ülkelerden biridir." dedi.

Türkiye'nin Dünya Arşiv Konseyinin A kategorisi üyesi olduğunu aktaran Ünal, "Yabancılar şunu diyor; 'Türkiye'deki arşivlerde yapılan araştırma kolaylığının bütün dünyada olması gerekir.' Bu bizim kendimize olan güvenimizdir, şeffaflığımızdır. Bu güvenin tesisinde Sayın Cumhurbaşkanımızın himayelerinin payı büyüktür. Artık bizim dünyaya karşı hiçbir konuda çekincemiz yoktur. Tarihi meselelerde de bu böyledir." diye konuştu.

Turhan: Ülkemiz dünyanın en büyük küresel transit merkezlerinden biri

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Turhan, stratejik bir alan olarak yaklaştıkları hava yolunda Türkiye'nin, dünyanın en büyük küresel transit merkezlerinden biri haline geldiğini bildirdi.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan, Antalya Havalimanı Alçak Seviye Rüzgar Kırılımı Uyarı Sistemi açılışında, hava ulaşımının öneminin her geçen gün arttığını, yolcu ve kargo taşımacılığı miktarının devamlı büyüdüğünü söyledi.

Büyümenin hava ulaşımının hızlı, konforlu ve güvenli olmasından kaynaklandığına işaret eden Turhan, "Geçen yıl dünya genelinde 4 milyar 300 milyon insan 38 milyona ulaşan uçak seferiyle yolculuk yaptı. Yine küresel ticaretin yüzde 35'i ve e-ticaretin de yüzde 90'ı hava yoluyla sağlandı." dedi.

Havacılık faaliyetlerinin dünyada bugün sadece ulusal ve bölgesel değil küresel gelişmenin, kalkınmanın da en büyük unsurlarından birisi olduğunu vurgulayan Turhan, Türkiye'nin havacılık faaliyetleri açısından oldukça avantajlı bir konumda bulunduğuna dikkati çekti.

Türkiye'nin üç kıtanın ortasında kilit ülke konumunda olduğunu ifade eden Turhan, şöyle devam etti:

"Gelişmiş pazarlarla ve gelişmekte olan pazarlar arasındaki uçuş rotaları üzerinde bulunuyoruz. Pek çok açıdan olduğu gibi hava yolu açısından da dikkat çekici bir coğrafi üstünlüğe sahibiz. İşte tüm bunları dikkate alarak hava yolu ulaşımına en başından beri stratejik alan olarak yaklaştık. Yaklaşmaya da devam ediyoruz. Bu yaklaşımın sonucu olarak ülkemiz, dünyanın en büyük küresel transit merkezlerinden biri haline geldi. Yolcu sayımızı 210 milyona çıkarırken, kapasitemizi de 450 milyona yükselttik. Sektörde istihdam edilen kişi sayısı 205 bini buldu. Sektörün cirosu da 11 kat artarak 110 milyar liraya çıktı. Ülkemizin hava yolu ulaşımındaki geldiği noktayı göstermesi açısından THY ile İstanbul Havalimanı'nı gözünüzün önüne getirmeniz yeterli olacaktır. THY bugün 52 bin çalışanı ile dünyanın en çok tercih edilen markası konumunda ve dünyada bilinirlikte ikinci sırada."

Milletin zafer abidesi İstanbul Havalimanı'nın ise bugün dünya sivil havacılık sisteminin kalbi olma konumuna geldiğini vurgulayan Turhan, bu tabloyla ne kadar övünülürse az olacağını vurguladı.

İklimin her geçen gün değiştiğini ve doğa olaylarının hiç olmadığı kadar can ve mal kayıplarına yol açtığına değinen Turhan, "Başta Antalya olmak üzere son bir kaç haftadır ülkemizin farklı bölgelerinde ne yazık ki bu türden üzücü olayları yaşadık. Bu sistem sayesinde Antalya Havalimanı'ndaki uçuş güvenliği, doğa temelli tehlikelere karşı artmış olacak. Sistem hem yağışlı hem de açık hava koşullarında çalışarak, uçuş güvenliğini tehlikeye sokucu meteorolojik olayları haber vermesi açısından çok önemli." ifadelerini kullandı.

Gülle: 2019 ihracatta sürdürülebilirlik ve yenilik yılı

TİM Başkanı İsmail Gülle: ürünleriyle pazarlarda farklılaşan, beşeri sermayesiyle sanayi 4.0'a entegre olmuş üretimiyle stratejik ürünler ihraç eden bir ülke olma yolunda ilerlemeliyiz.
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı İsmail Gülle, "Artık dünya ile büyüyen bir Türkiye değil, ürünleriyle pazarlarda farklılaşan, beşeri sermayesiyle sanayi 4.0'a entegre olmuş üretimiyle stratejik ürünler ihraç eden bir ülke olma yolunda ilerlemeliyiz." dedi.

Anadolu Aslanları İş Adamları Derneği (ASKON) tarafından Kayseri'de bir otelde "Kültepe Ekonomi Zirvesi" düzenlendi.

Zirvede konuşan TİM Başkanı Gülle, Kültepe'den 4 bin yıl sonrasına çok değerli mesajlar verildiğini, bunların en önemlisinin de "söz uçar yazı kalır" mesajı olduğunu söyledi.

Ticarette ün yapan Kayserili iş insanlarının başarılarının sırlarının tarihin derinliklerinden kaynaklandığını ifade eden Gülle, Türkiye'nin en başarılı tüccarlarının kentten çıkmasının tesadüf olmadığını dile getirdi.

Son yayınlanan güncel raporların dünya ekonomik büyümesinin yüzde 3,7'den yüzde 3,5 çekildiğini işaret ettiğini aktaran Gülle, gelişmekte olan ülkelerin büyümesinin ise yüzde 4,7'den yüzde 4,5 revize edildiğini hatırlattı.

Çin ekonomisinin 2019 yılı sonu için büyüme tahmininin yüzde 6,2 olduğunu anlatan Gülle, şöyle devam etti:

"Bu son 30 yılın en düşük rakamı. En büyük pazarımız olan Avrupa Birliği, Brexit belirsizliğiyle çalkalanıyor. Bu yüzden ihracatçılar olarak dedik ki, 2018 yılındaki başarımızı sürdürmek için yeni bir vizyona ve bunu destekleyen yeni stratejilere ihtiyacımız var. Artık dünya ile büyüyen bir Türkiye değil, ürünleriyle pazarlarda farklılaşan, beşeri sermayesiyle sanayi 4.0'a entegre olmuş üretimiyle stratejik ürünler ihraç eden bir ülke olma yolunda ilerlemeliyiz. Ocak ayında ihracat 2019 yılı raporunu açıkladık. Uluslararası kabul görmüş bir analiz yöntemiyle ihracatta güçlü olduğumuz ürünleri ve bu ürünlerin küresel konumlarını analiz ettik. Dünyada en çok ithalatı yapılan 200 ürünü tek tek inceledik. Bunların 47'sinde rekabet avantajına sahip olduğumuzu gördük. Bu çalışmanın özeti şudur, en güçlü olduğumuz ürünler de dahi henüz keşfetmediğimiz pazarlar var. "

"2019 ihracatta sürdürülebilirlik ve yenilik yılı"

Gülle, 2018 yılında Türkiye Cumhuriyet tarihinin en yüksek rakamına ulaşıldığını, ihracatta 168 milyar doların aşıldığını anımsattı. 2019 yılında da bu başarının sürdürülebilmesi için bu yılı "İhracatta sürdürülebilirlik ve yenilik yılı" ilan ettiklerini açıklayan Gülle, şunları kaydetti:

"Gün geldi serbest bölgelerimizden de ciddi ihracatlar yapmaya başladık. Bu yüzden dünyada pek çok ülkenin kullandığı genel ticaret sistemini kayıtlarımızda tutmaya başladık. Sayın Bakanımızın da dediği gibi bilmediğimizi, ölçemediğimizi yönetmemiz zor. Önümüzdeki dönemde hizmet ihracatı, transit ticaret, makro ve mikro ihracatın da kayıt altına alınmasıyla ilgili çalışmalar yapıyoruz. Bu sayede başarımızı çok daha ön plana çıkarmış olacağız."

Gaziantep'te 11 Şubat'ta ihracata ilk adım seferberliği kapsamında Güneydoğu Anadolu'daki meclisi kurup bölgenin ihracatına katkı sağlayacaklarını anlatan Gülle, Kayseri'de de benzer bir çalışma yapmayı arzu ettiklerini söyledi.

Gülle, Kayseri'nin 2018 yılında 2,1 milyar dolar ihracatla tüm zamanların en yüksek yıllık il ihracatı rakamına ulaştığını ancak bin 300 olan ihracatçı sayısının yetersiz olduğunu, bu rakamın 2 ila 3 binlerde olması gerektiğini kaydetti.

"Dış talepte gidilmesi gereken çok yol var"

Ticaret Bakan Yardımcısı Rıza Tuna Turagay da Türkiye ekonomisine bakıldığında faiz oranlarının yükseldiğini, iç talepte sıkıntı olduğunu ancak buna rağmen ortada kocaman bir dış talep bulunduğunu vurguladı.

Turagay, Türkiye'nin dünya ticaretinden aldığı payın sadece yüzde 0,8 ve gidilmesi gereken çok yol olduğunu dikkati çekti.

Kayseri'nin ihracatta daha iyi bir yerde olması gerektiğini vurgulayan Turagay, ihracat rakamlarının kentin potansiyelini yansıtmadığını, bunun için devlet olarak ne yapılması gerekiyorsa yapmaya hazır olduklarını söyledi.

"İhracat rakamları iyi gidiyor"

ASKON Genel Başkanı Orhan Aydın ise dünyanın en eski ticaret merkezi kabul edilen Kültepe'yi sınırlarında barındıran Kayseri'de böyle bir etkinlik yapmaktan mutluluk duyduklarını dile getirdi.

İş dünyası olarak her ayın bir önceki aydan daha verimli olacağına inandıklarını ifade eden Aydın, "Şükür ihracat rakamlarımız iyi gidiyor. İş dünyasının paydaşları olarak hepimize büyük görev düşüyor. Daha çok çalışarak katma değeri yüksek ürünlere sahip iş insanları olmalıyız." diye konuştu.

Bu arada, zirvenin açılışında Kültepe Kazı Heyeti Başkanı Fikri Kulakoğlu da antik kentle ilgili bir sunum yaptı.