29 Mart 2019 Cuma

TBB'den yeni internet sitesi - finansalokuryazar.tbb.org.tr

TBB, finansal okuryazarlık düzeylerini artırmak amacıyla yeni bir internet sitesini kullanıma açtı.
Türkiye Bankalar Birliği (TBB), finansal okuryazarlık düzeyinin artırılması amacıyla yeni internet sitesini kullanıma açtı.

TBB'den yapılan açıklamaya göre TBB, bankaların önem ve etkinliğinin arttığı bu dönemde, farklı meslek grupları ve bireylerin finansal okuryazarlık düzeylerini artırmak amacıyla hazırladığı yeni internet sitesini kullanıma açtı.

İlk etapta özellikle bankacılık ve finans alanında uzmanlaşmayı veya bilgi birikimini artırmayı amaçlayan muhabirlere yönelik hazırlanan eğitim videolarında, bankalar ve bankacılık faaliyetlerini tanıtmak ve genel olarak bankaların işleyiş mekanizması konusunda bilgi vermek hedeflendi.

Sitedeki "Online Eğitim" sekmesi altından ulaşılan eğitim modülünde; bankaların ekonomideki rolü, bankalar nasıl kaynak sağlar ve bunları nasıl kullanır, risklerini nasıl yönetir, sermaye yeterlilik oranı (rasyosu) nasıl hesaplanır ve neyi ifade eder, bankalarda kârlılık analizi nasıl yapılır, bir banka hastalığı ‘likidite riski’ ve yönetimi gibi başlıklarda bilgilendirici videolar yer alıyor.

Sitede ayrıca, finansal okuryazarlık kavramına dair temel bilgilere, Türkiye ve dünyadan karşılaştırmalı verilere yer veriliyor. Kullanıcılar ‘finansal okuryazarlık seviye ölçme anketi’ ile mevcut bilgilerini sınama imkânı bulabiliyor.

Daha sonraki etaplarda bankacılar ve öğrencilere yönelik eğitim modüllerinin de ekleneceği Finansal Okur Yazar adlı sitenin finansal sistem ve bankacılık sektörü hakkında faydalı bir kaynak olması hedefleniyor.

Siteye "finansalokuryazar.tbb.org.tr" veya "foy.tbb.org.tr" adreslerinden erişim sağlanabiliyor.


28 Mart 2019 Perşembe

Bali’den Türkiye ve kurla ilgili çarpıcı açıklamalar

İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, Türkiye'nin şapkasından tavşan çıkarmayı hep başaran bir ülke olduğunu belirterek, "Ekonomik devinimin yılın ikinci yarısında kademeli toparlanmayla normal rayına girmesini bekliyorum" dedi. Sabah Gazetesi'nden Dilek Güngör'e konuşan Adnan Bali gündeme ilişkin önemli açıklamlarda bulundu. İşte Bali'nin açıklamaları...

"Ağustosta bir türbülans yaşadık. Şimdi normalleşmeye başladık" diyoruz. Gerçekten durum böyle mi?
Ağustos 2018'de, saf ekonomik nedenlerle değil, onun dışındaki faktörlerin anormal şekilde devreye girdiği bir süreç yaşadık. Türk-Amerikan ilişkilerinde olağanüstü gerginliklerin, en üst seviyede Türkiye'ye yaptırım bile uygulanabileceğinin konuşulduğu, Türkiye'nin arzu etmese bile serbest piyasa uygulamalarından sapmak durumunda kalabileceği gibi hiç bizim konuşmadığımız gündemler ortaya çıktı. Sonra biraz ilişkilerdeki iyileşmeler, alınan tedbirlerle şu andaki seviyelere geldi. Öte yandan, daralan bir ekonomi, hızla yükselen kurlar, yüksek faiz herkesin projeksiyonunu ciddi oranda bozdu.

Peki seçimden sonrası bahar mı kış mı?

Şöyle anlatayım: Bir ekonominin seyrini etkileyebilecek 3 aktör vardır. Birincisi kamu sektörü, ikincisi reel sektör artı hane halkı, üçüncüsü de finans sektörü. Kamu ile bankacılık sektörü, dışında oluşabilecek sorunları absorbe edebilme, rehabilite edebilmeye dönük kapasiteleri var ise problemler çözülür. Yok eğer kendisi sorun içerindeyse, yeterli kapasitelere sahip değil ise problemleri çözme yeteneği zor olur. Bu yönüyle bakıldığında, şu anda Türkiye ekonomisinin hem kamunun hem de bankacılık sisteminin imkânları, kapasitesi, opsiyonları var.

TOPARLANMA İKİNCİ YARIDA BAŞLAR

Ama bankacılık sektöründe sorunlu kredilerde artış var. Bu risk değil mi?

Şu andaki sorunlu kredi oranları Türk bankacılık sisteminin görmediği oranlar değil. Nitekim, 2009 global krizi sırasında yüzde 6'lı seviyeleri görmüştük.
O seviyeleri sağlıklı bir şekilde yöneterek, firmalarımızı da sermayeleri de koruyabildik.
Sorunlu kredi oranının yılsonunda yüzde 6.5-7'leri bulmasını mümkün görürüm. Bunlar bizim yönetemeyeceğimiz oranlar hiç değil.
Bankacılıkta, 2019'un en önemli inisiyatifi kredi yönetimi ve aktif kalitelerinin iyileştirmeleri yönündeki performanslar olacak.

Kurdaki artış bankaları olumsuz etkilemiyor mu? Özkaynak erimiyor mu?

Bugün bankacılık sisteminin özkaynağı, bu kadar kur artışına rağmen 70, 80 milyar dolar civarında… 2001'de 10 milyar dolar özkaynak vardı. Bugün bankacılık sisteminin açık pozisyonu yok. 2001'de özkaynağın 3.5 katı kadar bilanço dışı bilanço içi açık pozisyon vardı. Bu kadarlık bir devalüasyon, bütün sistemin özkaynağını tüketebiliyordu. Nitekim öyle olmuştu. Bugün sermaye yeterlilik rasyosu yüzde 16'nın üzerinde. Dönüp 2001'e bakın, sermaye yeterlilik rasyosu kavram olarak bile yok. Bugün bankacılık sistemi hakiki işini yapıyor.
Toplam krediler bilançonun aktifinin yüzde 60'ından fazlasını oluşturuyor. Dolayısıyla, ben bugünkü tecrübemiz ve imkânlarımızla bunları çözebileceğimizi düşünüyorum.

Ekonomide çarklar ne zaman döner?

Hanehalkı böyle dönemlerde taleplerini ancak ertelenemez olanlara indirgiyor. Kısa vadeli tüketime, gıdaya dönük harcamalar yapıyor ama onun ötesindekileri bir miktar öteleliyor. Bu daima ve aşağıya doğru gidecek bir süreç değil. Eninde sonunda ekonominin her sektörde farklı stok tükenme periyotları var. Bir noktada o ihtiyaçların bile karşılanması için çarkların altta dönmesi lazım.
Böyle bir toparlanma için mayısın 2. yarısından itibaren gelecek göstergelere bakmamız gerek.

FORMAL RAPORA DEĞİL SAHAYA BAK

Yabancı kuruluşların olumsuz tespitleri oluyor. Sahada durum nedir?

Sadece formal raporlar, beklenti anketleri, ekonomiye ilişkin değişik kuruluşların gözlemleri gibi daha akademik bir zeminde değil, sahadan doğrudan beslenerek bunu yapabiliyor olmalıyız. Yani irili ufaklı müşterilerimizin siparişlerini, taleplerini, iş hacimlerini takip etmemiz lazım... Ben bu yaklaşımın çok faydasını gördüm. Çoğu kez üst yapıda hâlâ geriden gelen verilerle, senaryolar olumsuz yazılırken alt tarafın nasıl hareketlendiğini gözlemledim.

Ne gibi mesela...

2009'un ilk çeyrekte yüzde 14'ün üzerinde daraldık. Kamu, ekonomiyi destekleyici politikalar uygulamıştı. Ekonomi ile ilgili beklentiler bozulmuştu. Ben o zaman nisan sonu gibi sahada çok temas yapmaya başladım. Burada da kendime çıpa olarak seçtiğim şey, ticari araçların seyridir. Onlar boş gitmez. Gidiyorsa mutlaka bir şey taşıyordur, bir şey taşıyorsa onu bir yerden alınmıştır, alındığı yer bir şey üretmektedir. O tarihlerde ben siparişler fena olmamaya başladı derken, altta "biz siparişleri doldurduk" diyen yapıyı gördük. Ben de "arkadaşlar altta devinim başladı" dedim. Saha ile teması kestiğiniz andan itibaren formal raporlarla alttaki hakikat arasındaki zaman farkının etkisine düşüyorsunuz.

TUZU KURULARIN KREDİ TALEPLERİNİ AYRIŞTIRIYORUZ

Son dönemde gelen kredi talepleri ne tür…

Bu konjonktürde işletme sermayesi kredi talepleri daraldı. Başka türlü talepler başladı: İhtiyaç saikiyle kredi talebi, ihtiyat saikiyle kredi talebi... Birincisi; personel ücretleri, bir finans kuruluşuna olan taksiti ödeme veya tedarik, hammadde temini gibi artık ertelenemez, ötelenemez, akut hale gelmiş bir ihtiyacı karşılamak için gelen talep... Kredi fiyatına, vadesine, onun özelliklerine duyarlılığını kaybetmiş bir kredi ihtiyacı... Bu çoğu kez kredi kalitesi, talep edenin ödeyebilirliği açısından bankacılık sistemi tarafından maalesef endişelerle karşılanabilen bir taleptir. İkincisi; ben öyle tabir ediyorum, tuzu kuruların talebi... İhtiyat saikiyle, yani tedbiren kredi kullanımı. Aslında somut bir ihtiyaç yok. Ama "Ortalık biraz karışık. Daha kötüye giderse, bankacılık sisteminden kredi temin edemem, alıp kenarda tutayım" düşüncesiyle gelen talep. Maliyeti yüksek ama bir nevi sigorta, kasko yaptırmak gibi bir şey... Ben bu kredi talepleri karşısında bankacılık sisteminin yine de iyi ayrıştırmalar yapmaya çalışarak gayret gösterdiğini düşünüyorum.

SARMALDAN ÇIKIŞ KATMA DEĞERLİ ÜRETİMLE OLUR

Dış kaynak sarmalından nasıl çıkılacak?

Bu sarmaldan firmalara kullandırılan kredi mantığıyla çıkılacak. Eğer bir firma işinden, kullandığı kredinin maliyetinden daha yüksek bir getiri elde ediyorsa, bu hesap pozitiftir. Onun için o krediyi kullanmak, sermaye birikimi ve değer yaratma açısından önemlidir. Gelişmekte olan bir ülkenin bu sarmalı kırabilmesi için de en önemli şey, katma değerli üretim. Bu da inovasyondan, girişimden, bir fikirden başlayacak. İnovasyon ile fikrin ham bir seviyede olmasını kast etmiyorum. Çünkü bizim memlekette ham fikir epey çok. Onun için de epey kaynağı israf ederiz. Bir fark yaratacak olan, fikrin ticarileşip tatbik kabiliyeti olan bir safhaya getirilmesidir. O fikrin belirli bir evrimleşmeyle ticarileşip, değer yaratacak hale gelmesini sağlayabilmektir. Bunun da ben bir iklim meselesi olduğunu düşünüyorum. Ortamın buna müsait olması lazım. İkinci olarak da 'iş yapma endeksi'nde sürekli üste çıkmayı hedefleyeceksiniz. Ödevlerinizi yapacaksınız. Türkiye, bu konuda fena değil. 2009'da 73. sıradaydık, Ekim 2018'de 43. sıraya yükseldik. Ayrıca güçlü bir lojistik ağımız var. Çok hızlı büyüme dönemlerinde Çin gibi ölçek ekonomileri kazanır. Ortalama büyüme dönemleri Türkiye için coğrafi konumu nedeniyle önemli fırsat.

Şimdi de bu gözleminiz var mı peki?

Türkiye enteresan bir ülke. Türkiye, şapkasından tavşan çıkartmayı bir şekilde hep başarabilen bir ülke... Temennimiz de öyle tabii. Ekonomik devinimin yılın ikinci yarısında kademeli toparlanmayla normal rayına girmesini bekliyorum.

10 YILDA 7 MİLYONDAN FAZLA KİŞİYE İŞ YARATILDI

Seçimlerden sonra ekonomide size göre neler yapılması gerekir?

Türkiye, genç nüfusa sahip dinamik bir ülke... Hızlı büyümek zorunda… Bu ülkede her yıl 800 bin genç işgücüne katılıyor. İşsizliği aynı seviyede tutmak için bile her yıl en az 800 bin yeni istihdam yaratmanız gerekiyor. Aslında, son 10 yılda 7 milyonun üzerinde iş yaratıldı. Ama işgücüne katılım daha fazla olduğu için işsizlik aşağıya çekilemedi. Bu açıdan baktığımızda, Türkiye'nin her yıl en az yüzde 4-5 oranında, potansiyeline yakın bir büyüme kaydetmesi şart. Yüzde 4-5 ve üzeri büyümeler ise Türkiye'nin kendi tasarrufları ile finanse edebildiği bir büyüme oranı değil. Bunu yapma mecburiyetiniz var ama bunu yapabilmek için yeterli kaynağınız yok. O zaman ne yapıyorsunuz? Dış kaynak kullanıyorsunuz. Dış kaynak, dış konjonktür açısından olumlu ve sürdürülebilir olduğu sürece bu imkânlardan yararlanılıyor. Ama her hızlı büyüme dönemimiz, özellikle dış kaynağın bir miktar daralma eğilimine girdiği, para politikalarının yeniden normalleştiği dönemlerde bir dış açık sorunuyla kesintiye uğruyor.

27 Mart 2019 Çarşamba

Arçelik: 7 ülkede 18 tesisi olan, 140'dan fazla ülkede hizmet

Arçelik A.Ş., beyaz eşya, tüketici elektroniği, küçük ev aletleri ve mutfak aksesuarları alanlarında üretim, pazarlama, satış ve satış sonrası müşteri hizmetleri faaliyetlerini yürütmektedir. Türkiye beyaz eşya pazarında yaklaşık %50 Pazar payıyla lider konumunda bulunurken, şirket markalarından Beko, Avrupa’da ikinci beyaz eşya markası konumundadır.

Global Pazar

Arçelik, dünya çapında 30.000 çalışanı, Türkiye, Rusya, Çin, Güney Afrika, Tayland, Romanya ve Pakistan’da olmak üzere 7 ülkede 18 üretim tesisi, 31 ülkede satış ve pazarlama ofisi ve 11 markasıyla 140’dan fazla ülkede ürün ve hizmet sunmaktadır. Avrupa’da üçüncü büyük beyaz eşya şirketi iken şirketin global markalarından olan Beko, Avrupa’da ikinci büyük beyaz eşya şirketi konumundadır. Avrupa – Ortadoğu – Afrika bölgesinde, üçüncü büyük beyaz eşya oyuncusu olup, şirketin Defy markası Güney Afrika’da liderliğini sürdürmektedir.

Asya Faaliyetleri…

Güneydoğu Asya ASEAN yatırımlarıyla üretimini global olarak da genişleten şirket, büyüme stratejisi kapsamında 2018 yılında Hindistan’ın önde gelen şirket grubu Tata ile kurduğu ortaklık neticesinde Beko markalı ürünlerini Hindistan pazarında satışa sunmuştur. Hindistan’da 2019 yılında temelleri atılan buzdolabı fabrikasının 2019 yılının ikinci yarısında buzdolabı üretimine başlaması planlanıyor. Hindistan pazarı için ana kategorideki diğer ürünleri Türkiye başta olmak üzere Arçelik’in üretim ağından tedarik edilecek. Hindistan’da 10 yıl içinde 1 milyar doları aşan ciro yüzde 10’nun üzerinde pazar payı hedefleniyor.

Uluslararası yatırımlarına devam eden Arçelik, son olarak Bangladeş pazarına girmeye hazırlanıyor. Ülkenin en büyük perakende ağına sahip beyaz eşya üreticisi Singer Bangladesh’in yaklaşık %57’lik hissesine sahip olan Hollanda merkezli Reail Holdings’i 75 milyon dolara satın almak üzere anlaşma imzaladı. Böylelikle şirket Hindistan’dan sonra Bangladeş yatırımıyla da İpek Yolu üzerindeki küresel büyüme stratejilerine yönelik önemli bir adım daha attı.

Grafik 6: Arçelik’in Faaliyet Gösterdiği Ülkeler




Satış Dağılımı

Şirketin 2017 yılına kıyasla 2018 yurtiçi ve yurtdışı satışlarında konsolide net satış cirosu 26.904 milyon TL’ye ulaşarak %29 oranında artış göstermiştir. Konsolide satışların yaklaşık %69’luk kısmı uluslararası satışlardan oluşmuştur. 2018 yılında Türkiye’de satışlar %4 artarken, uluslararası dağılımda Türkiye’nin satışlarında yaklaşık %8 daralma görülmüştür.





Etiyopya'da düşen uçağın pilotları MACS sisteminden habersizdi

Etiyopya'da düşen Boeing 737 Max 8 tipi yolcu uçağıyla ilgili incelemelerde, pilotların kazayı tetikleyen MACS sistemini bilmedikleri ve otomatik sistemden çıkmak için sadece 40 saniyesinin bulunduğu tespit edildi
Etiyopya Havayollarına ait Boeing 737 Max 8 tipi yolcu uçağının yaklaşık 3 hafta önce düşmesinden sonra başlatılan incelemeler sonucunda kazayı MACS adlı yazılımın tetiklediği belirlendi. Yapılan simülasyonlarda, pilotların kazadan önce arızalı otomatik sistemden çıkmak için sadece 40 saniyesinin bulunduğu tespit edildi.

New York Times Gazetesinde yer alan haberde, geçen ekim ayında Endonezya'da aynı sebepten düştüğüne inanılan, aynı tip Boeing 737 Max 8 uçağının uçuşu canlandırılarak, uçağın otomatik sisteminin pilotlar tarafından yeniden test edildiği belirtildi.

Uçuş simülasyonu ile yapılan testlerde, sistemdeki bir sensörün arızalanarak, uçağın durmasının önlenmesi için tasarlanmış MACS olarak bilinen yazılımı tetiklediği belirlendi.

Simülasyonu gerçekleştiren ve adı açıklanmayan yetkililere göre, söz konusu tetiklenmeden sonra otomatik sistemin pilotlar tarafından devre dışı bırakılıp, Boeing 737 Max'in burun dalışını önleyebilmek için en fazla 40 saniye zamanı olduğunun anlaşıldığı ifade edildi.

"MÜRETTEBAT SİSTEMDEN HABERSİZDİ"

Havacılık güvenliği danışmanı ve eski Boeing 737 pilotu John Cox, Endonezya'da düşen Lion Air'a ait uçak kazasında pilotların kontrolü otomatik sistemden devralmak için defalarca uğraşmış olabileceklerini, ancak sensörden gelen yanlış okumalar nedeniyle güçlü otomatik sistemin tekrar devreye girerek uçağın burnunu sürekli dalış pozisyonunda tuttuğu sonucuna vardıklarını ifade etti.

Cox, "Bu sorunu çözmek için çok sınırlı bir zaman vardı ve muhtemelen uçaktaki mürettebat bu sistemin varlığından bile habersizdi." ifadesini kullandı.

Simülasyonların değerlendirildiği toplantılara katılan bir kaynak, Boeing şirketinin, sistemdeki sorunları açık şekilde kabul ettiğini ve şirketin daha az hata ile pilotlar üzerinde daha fazla kontrolün sağlanabileceği yazılım güncellemesi önermesini beklediklerini kaydetti.

Söz konusu yazılım güncellemesinin, ABD Federal Havacılık İdaresi tarafından onaylanması gerektiğine işaret edilen haberde, Pilotlar Sendikasının da önerilen değişikliğe sıcak baktığı, ancak son kararın güncellenmiş yazılım üzerindeki eğitim ve denemelerden sonra verileceği belirtildi.

Endonezya'nın Lion Hava Yollarına ait "B737 Max 8" tipi uçağı da geçen yıl 29 Ekim'de Cakarta'dan Sumatra Adası'ndaki Pangkal Pinang şehrine gitmek üzere havalandıktan kısa bir süre sonra denize çakılmış ve 189 kişi yaşamını yitirmişti. Bu kaza, "B737 Max 8" tipi uçakların ilk kazası olarak tarihe geçmişti.

En son Etiyopya Hava Yollarına ait Boeing 737 Max 8 tipi yolcu uçağı da 10 Mart'ta Addis Ababa'dan Kenya'nın başkenti Nairobi'ye gitmek için havalandıktan kısa süre sonra düşmüş, uçaktaki 157 kişi hayatını kaybetmişti.

Etiyopya Ulaştırma Bakanı Dağmawit Moges, düşen uçağın Fransa'da analiz edilen kara kutusunun ön incelemeleri sonucunda, Etiyopya'daki uçak kazasıyla Endonezya'da meydana gelen uçak kazasının nedenlerinin benzer olduğunun tespit edildiğini söylemişti.

ABD'den Kapalıçarşı'daki 2 döviz bürosuna yaptırım kararı

ABD Maliye Bakanlığı'nın İran'a para aktardıkları gerekçesiyle yaptırım kararı aldığı şirketler listesinde Kapalıçarşı’da bulunan Atlas Döviz ve Ansar Döviz şirketleri de yer alıyor
ABD Maliye Bakanlığı’ndan aralarında Türkiye’deki bazı şirket ve kişilerin de olduğu bir dizi kurum ve kişilere İran Devrim Muhafızları’na para aktardıkları gerekçesiyle yeni yaptırım geldi. Türkiye, İran ve Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki bazı kişi ve şirketler dolaylı yaptırım listesine alındı.

ABD Maliye Bakanlığı’nın internet sitesinde paylaşılan açıklamada İran, Türkiye ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde bulunan bu şirket ve kişilerin İran Devrim Muhafızları’na milyarlarca euro para aktardığı belirtildi. Bu 3 ülkede bulunan ve İran Devrim Muhafızları ve İran Savunma Bakanlığı ve Silahlı Kuvvetler ve Lojistik ile bağlantılı olan paravan şirketler dahil olmak üzere 25 kişi ve kurumun kara listeye alındığı belirtildi.

ABD Maliye Bakanlığı’nın hedef aldığı kurumlar arasında bankalar ve başka mali kurumlar da yer alıyor. ABD Maliye Bakanlığı’nın internet sitesinde yer alan açıklamada yaptırım listesinde Türkiye’den Eminönü Kapalı Çarşı’da bulunan Atlas Döviz ve Ansar Döviz şirketiyle bağlantılı İran vatandaşı Ali Shams Mulavi ve yine Ansar Döviz şirketiyle bağlantılı Türk vatandaşı Süleyman Sakan bulunuyor.

ABD Maliye Bakanı Steve Mnuchin “İran, Türkiye ve BAE’de bulunan geniş bir paravan şirket ağı ve kişileri, İran rejiminin gizli şekilde bir milyar doları aşkın paratı transfer etmek için kullandığı tezgahı bozmak için hedef alıyoruz” ifadelerini kullandı.

ABD Maliye Bakanı, İran Devrim Muhafızları’nın İran hükümetine terörün finanse edilmesi ve Ortadoğu’nun istikrarsızlaştırılması konusunda yardım etmek için yaptırımları delmeye devam ettiğini belirtti.

Trump yönetimi İran ile 2015’te varılan nükleer anlaşmadan çekilmiş ve ardından da Tahran’a yönelik yaptırımları yeniden devreye sokmuş, İran Devrim Muhafızları’nın İran dışındaki operasyonlarından sorumlu Kudüs Gücü’ne yönelik olarak da yeni yaptırımlar getirmişti.

İran’ın güvenlik anlamında en güçlü kurumu olan İran Devrim Muhafızları, İran ekonomisinde büyük paya sahip. İran Devrim Muhafızları, İran siyasi sisteminde de büyük nüfuza sahip.

ABD'den Rus gazını Avrupa'dan silme kararı

ABD Kongresi, Rus gazının Avrupa'ya sevkini önlemek maksadıyla hazırlanan tasarıyı onayladı
Kongre onayladı: "ABD, Avrupa doğalgaz pazarında Rusya'nın ayağını kaydıracak"
ABD Kongresi, Rus doğalgazının Avrupa’ya sevkiyatının önüne geçilmesine yönelik adımlar atılmasını öngören yasa tasarısını onayladı. Yasa tasarısı, Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin, doğalgaz ve petrol satın alırken “Moskova’nın çıkarlarına hizmet etmemeleri” yönünde ikna edilmelerini öngörüyor.
Moskovski Komsomolets gazetesinin haberine göre Washington, bunun “Avrupa devletlerinin enerji güvenliklerinin sağlamlaştırılması” için gerekli bir adım olduğunu öne sürüyor.

ABD’nin aynı zamanda, Avrupa doğalgaz pazarının bir bölümünü Rusya’nın elinden almayı hedeflediği belirtiliyor.

Yasa tasarısı, Avrupa’nın Rusya’ya olan doğalgaz bağımlılığının azaltılmasının, bu pazarda rekabetin artırılmasının, ABD’li şirketlerin Avrupa’nın enerji atlyapısına yatırımlarının ve ABD’den Avrupa’ya yakıt ihracatının artırılmasının sağlanması gibi maddeler içeriyor.

Avrupa’nın yakıt ithalatında Rusya’nın payı 2018 yılında yüzde 36,7 olarak kaydedildi.

Rusya, Avrupa’ya sıvılaştırılmış doğalgaz satışında ABD’yi ve Katar’ı geride bırakarak ilk sıraya yerleşti. Rusya’nın “Yamal SPG” projesinden Avrupa’ya şubat ayı boyunca 1,41 milyon ton sıvılaştırılmış doğalgaz sevkiyatı yapıldı.

Kur oynaklığı neden arttı ve durulacak mı?

Dolar kuru Ağustos kur şokundan bu yana en büyük dalgalanmalarından birini yaşıyor. TCMB ilk atağı durdurarak dolar kurunda 5,84’den 5,34’lere düşüşü sağladı. Peki, bundan sonra ne olacak?

Dolar kurunda 22 Mart Cuma gününden bu yana olağan dışı fiyat hareketleri gözleniyor. Seçim öncesinde yaşanan aşırı fiyat hareketliliğini durdurmak için aksiyon alan Merkez Bankası spekülatörlerin önünü kapatınca TL bulmak maliyetli hale geldi. Londra swap piyasasında gecelik faizler yüzde 475’lere kadar çıktı. Dolar/TL kuru Cuma günü gördüğü 5,84’lü seviyelerden 5,4250’lere kadar geriledi.

Fiktif fiyat hareketleri
Fiktif fiyat hareketleri ile dolar kurunda büyük dalgalanmalara neden olan yurtdışı oyuncular TCMB’nin etkin atağı ile durulmuş görünüyor. Dolar/TL kuru 5,50 seviyesinin de altına geriledi. Dolar kurunda yaşanan sert düşüş kapatılan pozisyonlardan kaynaklanıyor.

Faiz zorlanıyor
Kurdaki bu hareketler bir yandan da TCMB’nin faizi artırmasını zorluyor. Aşırı oynaklık ve artan fiyatlar karşısında TCMB’nin harekete geçerek yüksek bir faiz artırımı gerçekleştirmesi için piyasa oyuncuları sıkıştırıyor.

Gecelik borç verme oranı yüzde 25,50 seviyesinde bulunuyor.

Geç likidite penceresi faiz oranı ise yüzde 27 seviyesinde.

TCMB’nin politika faizi yüzde 24 seviyesinde bulunuyordu. Son Cuma günü gerçekleşen atak ile TCMB piyasayı yüzde 25 ile 27 aralığından fonlamaya başladı.

Yerliler de aldı
Piyasadaki hareketlere baktığımızda Cuma günü dolar kuru değer kazanmaya başladığında birçok yerli yatırımcı da dolar aldı. Ana beklenti kurun Ağustos 2018’de olduğu gibi hızla yukarı tırmanacağı idi.

Spekülatif döviz talebi durdu
Gelişmelere baktığımızda ilk aşamada spekülatif döviz talebinin durduğunu görüyoz. Swap faizi Londra’da  %475’lere kadar çıkınca TL ihtiyacının ne boyutta olduğunu da gösterdi. Bu nedenle kurdaki geri çekilme sert oldu.

Şimdi doların seyri ne olacak?
Spekülatif döviz talebinin sönmesi mutlaka ki Türk Lirası’nda değerlenmeye neden olacaktır. Ancak burada asıl dengelenme, son dönemde yoğun şekilde döviz alan yerli yatırımcıların satışa geçmeleri ile görülecektir.

İhracatta yeni dönem başlıyor

Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, "İhracatta çok büyük bir dönüşümü gerçekleştiriyoruz, tüm işlemlerin elektronik yapıldığı kağıtsız ihracat uygulamasına geçiyoruz. Kağıtsız gümrük uygulamasına geçiş kapsamında 154 belgeyi elektronik ortama taşıdık. Sistem 30 Nisan itibarıyla tüm gümrüklerde uygulanacak"" ifadelerini kullandı.

MKK yönetim kurullarını dijitalleştiriyor

Merkezi Kayıt Kuruluşu (MKK) tarafından geliştirilen Elektronik Yönetim Kurulu Sistemi (e-YKS) ile genel kurul toplantılarından sonra yönetim kurulu toplantıları da, hukuken geçerli olarak elektronik ortamda yapılmaya başlandı.
MKK tarafından tüm sermaye şirketlerinin hizmetine sunulan e-YKS ile artık yönetim kurulu toplantılarına katılım için üyelerin toplu olarak fiziksel bir ortamda bulunma zorunluluğu ortadan kalkmış durumda.

MKK'nın 15.03.2019 tarihli yönetim kurulu toplantısı ülkemizde ilk defa e-YKS ile elektronik ortamda gerçekleştirilip, toplantıda alınan kararlar elektronik ortamda imzalanarak ticaret siciline tescil edildi.

e-YKS hakkında açıklamalarda bulunan MKK Genel Müdür ve Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Murat Turgut: "Ulusal yazılım uluslararası vizyon ilkemiz çerçevesinde tümüyle MKK AR-GE Merkezinde geliştirilen ulusal bir yazılım olan e-YKS ile, genel kurul toplantılarından sonra yönetim kurulu toplantılarını da elektronik ortama taşımaktan gurur duyuyoruz.

Türkiye'nin içinde bulunduğu bilgi toplumuna dönüşüm sürecinin bir parçası olarak, şirketlerimizin yönetim kurulu toplantılarının elektronik ortamda güvenli bir şekilde yapılabilmesi ve bu toplantılara elektronik ortamda katılmayı, görüş ve öneride bulunmayı, oy kullanabilmeyi ve kararları elektronik ortamda imzalamayı en az maliyetle sağlamayı amaçlıyoruz.

e-YKS ile yönetim kurulu üyeleri, dünyanın neresinde olursa olsun internet erişimi olan herhangi bir yerden yönetim kurulu toplantılarına hukuken geçerli olarak katılıp, yönetim kurulu kararlarını anlık olarak imzalayabileceklerinden dolayı günümüz rekabet koşullarında şirketlerimize e-YKS ile fırsatların kaçırılmaması için önemli bir avantaj sunmuş olacağız."

e-YKS: Elektronik Yönetim Kurulu Sistemi Hakkında

e-YKS, Türk Ticaret Kanununun 1527 nci maddesi uyarınca gerek anonim ortaklık yönetim kurulu toplantılarının gerekse de diğer sermaye şirketlerinin müdürler kurulu toplantılarının elektronik ortamda hukuken geçerli olarak yapılabileceği bilişim sistemidir. e-YKS ile, ülkemizde faaliyet gösteren şirketlerin yönetim kurulu toplantıları, üyelerin aynı yerleşkede bir araya gelmesine gerek olmadan hukuken geçerli olarak yapılabilmekte olup şirketlere zaman ve maliyet tasarrufu sağlamaktadır. Bunun dışında, şirketlerin ivedi olarak karar alma gereklilikleri ortaya çıktığı durumlarda e-YKS'de kararlar anlık olarak alınabilmektedir.

e-YKS'nin bazı teknik özellikleri ise şöyledir çoklu ses ve görüntü aktarımı, çoklu dil desteği, eşzamanlı sesli ve yazılı görüş ve oy gönderimi, toplantı sırasında doküman paylaşımı, fiziksel katılımcı entegrasyonu, elektronik imza ile doküman imzalama, izlenebilir aktivite geçmişi, güncellenebilir doküman ve sayfalar, anlık bildirim sistemi, gelişmiş arama ve raporlama, rol bazlı sınırlandırılmış yetkiler, isteğe bağlı medya kaydı.

Londra swap piyasalarında TL faizi gecelik vadede %500'e yükseldi

Swap piyasasında gecelik vadede TL faizi geçen hafta yüzde 24 seviyesindeyken Türk bankaların bu piyasaya TL sağlama eğilimlerini bu hafta sona erdirmesiyle sert yükselişe geçmişti.
Londra swap piyasalarında gecelik vadede TL faizi yüzde 500'e yükseldi. Swap piyasasında gecelik vadede TL faizi geçen hafta yüzde 24 seviyesindeyken Türk bankaların bu piyasaya TL sağlama
eğilimlerini bu hafta sona erdirmesiyle sert yükselişe geçmişti.

Swap piyasasında gecelik vadede TL faizi dün yüzde 330 seviyesine yükseldi. Bugün de yükseliş devam ederken gecelik vadede yüzde 500, haftalık vadede ise yüzde 150 seviyesi görüldü.

TL'deki sert değer kaybı ardından yabancı bankaların TL elde etmek için kullandığı Londra swap piyasasında Türk bankaların yasal sınırların da oldukça altında TL sağlamasıyla faizler sert
yükselişe geçti.

Bilgi sahibi dört kaynak Londra swap piyasasında TL için ana fonlayıcı konumundaki
Türk bankalarının işlemlerini "önümüzdeki günlerde yasal limit olan yüzde 25'in oldukça altında kalacak" şekilde şekillendirdiklerini söyledi.

Prof. Dr. Demirtaş: Swap faizlerinin artması borsada sattırır

Prof. Dr. Özgür Demirtaş, %90’dan 200’lere fırlayan swap faizlerinin piyasalar üzerindeki sert etkisini twitter üzerinden yazdı.

Ünlü akademisyen Prof. Dr. Özgür Demirtaş’ın twitter notları şöyle:

Londra piyasasında Dolar /TL swap faizleri %90 sonra da%200 leri geçti. Bu bir çok kişinin dikkatini çekti. Malum Finansal okur yazarlık seviyesi düşük olunca da bir çok bilgi kirliliği peş peşe geldi. Kısaca bu konuda yazacağım. Dün de yazdım oradan alıntı ile başlayayım.

“Elinizde TL varsa onu satıp istediğiniz para birimini alırsınız. Bunun için bir faiz ödemeniz gerekmez. Ama Elinizde TL yoksa onu ödünç almanın bir maliyeti vardır. Bu swap faizi TL’si olmayanın TL alıp onu açığa satıp, Dolar almasının maliyetidir” demiştim. Daha da anlatayım.

Swap nedir?

Swap demek takas demektir. Paranın olmadığı zamanları düşünün, o zaman da takas yapıyorduk. Tavuğumuzu verip Elma, Elmamızı verip tahta alıyorduk vs. Bunu da ona benzetin. Swap piyasasında iki taraf iki para birimini takaslıyor. Bir de Long ve Short etmek deyimlerini öğrenelim:

Long etmek bir şeyi satın almak demektir. Shortlamak ise elinizde olmayan bir şeyi satmak demektir. Elimizde olmayan bir şeyi nasıl satarım diyeceksiniz. Elinizde olmayan şeyi satmanız için Ödünç almanız gerekir.

Tabi Ödünç almanın bir maliyeti vardır. Kimse size malını bedavaya ödünç vermez.

Biri bir şeyi Shortlayacaksa, yani açığa satacaksa onun değerinin düşeceğini düşünüyor demektir. Ne yapar? Önce o şeyi ödünç alır ve onu açığa satar (diyelim ki 100 Liradan sattı), sonra değer kaybedince geri alır (diyelim ki 70 liradan geri aldı).Bu işlemden 30 Lira kar etti

Ama bu NET karı değildir. Çünkü açığa sattığı günden geri aldığı güne kadar geçen süre için kendisine yazan Ödünç masrafını vermesi gerekir. 30 Lira karından bu faizi düşünce, bir de alım satım masraflarını düşünce geriye net karı kalır.

Londra piyasasındaki TL swap faizleri

Şimdi Swap, Long ve Short etmenin ne olduğunun üzerinden kısaca geçtik. Gelelim Londra piyasasındaki TL swap faizlerine. Bu rakam TL shortlamak yani TL satmak (TLyi de Dolar almak için satıyorlar) için TL bulmanın maliyetidir. Yani Bizim Merkezin verdiği FAİZ falan değildir.

Peki ne oldu da Londra TL swap faizi fırladı? Yabancı yatırımcı Dolar/TL nin yükseleceğini düşündüğü için TL satıp Dolar almak istedi (Yani TL SHORT, Dolar LONG olmak istedi). TL’si olmadığı için ne yapması gerekti? Londra piyasasından TL bulması gerekti.

TL bulmak da oldukça zorlaşmıştı. Niye? Çünkü Londra piyasasına TL sağlayan bankalar TL miktarını kıstılar. Niye? Çünkü Ağustos 2018 deki kanun maddesiyle Türkiye’de yerleşik Bankaların yurtdışı piyasalara sağlayacakları toplam TL miktarı Özsermayelerinin %25i ile kısıtlı idi

Şimdi yabancı bir yandan TL bulup onu Shortlayıp, Dolar almak istiyor ama bir yandan da TL bulma ve o TL pozisyonunu taşıma maliyeti Yıllık %90 ve %200 lere çıkıyor. O zaman ne yapacak? Olan uzun Dolar pozisyonunu kapayacak ve bu işe de girmeyecek.

Yani TL’nin Dolar karşısında düşüşüne SPEKULATİF oynayan yabancı yatırımcının canı feci yanmış oldu. Ne güzel işte yansın diyebilirsiniz. Ama öyle basit değil.Basit olsa: sonuna kadar kısarsınız TL arzını, Dolar/TL de yere çakılır.Ama bunu bir müddet yaparsınız.Sonra ne olur?

Sonra: Yabancı yatırımcı, Uluslararası swap piyasalarından TL bulma maliyeti fırlayınca elinde Türk varlıkları varsa onları satıp TL bulur. Yani nolur? Borsa’da Türk şirketlerine yatırımı varsa onları satar TL bulur ve Borsa çakılır. Nitekim bu oldu mu? Aynen dediğim gibi oldu.

Borsa satışından sonra elinde Türk tahvili varsa onu da satar TL bulmak için. Tahvil satınca ne olur, tahvil fiyatı düşer, ucuzlayan tahvillerin faizi artar. Peki Tahvil faizi de bugün fırladı mı? Evet fırladı %18 küsürlerden % 19.53’e çıktı. Aynen dediğim gibi oldu.

Yabancının TL bulma ihtiyacı ve iştahı daha da artarsa elindeki Likid olmayan varlıkları da satmaya kadar gider.

Swap faizlerinin artması borsada sattırır

Kısaca: Swap faizlerinin artması TL’yi Satıp Dolar almak isteyen Spekulatif yatırımların önünü kısa vadede kesip işimize yarar ama uzun vadede, TL bulamayan yabancı yatırımcıyı düşman eder, TL’nin itibarını düşürür, Borsa ve Tahvilimizi sattırır. Yeni yatırımcıyı kaçırır.


"Swap önlemi" geçici

Türk bankaların yabancılara TL sağlamaktan kaçınmasıyla swap faizleri çok sert yükselirken kaynaklar bu işleme uzun süre devam edilmeyeceğini söyledi.
Türk bankaların yabancılara TL sağlamaktan kaçınmasıyla swap faizleri çok sert yükselirken kaynaklar bu işleme uzun süre devam edilmeyeceğini söyledi. Swap tarafındaki artış doları baskı altında tutarken; borsayı düşürdü, 2 yıllık tahvili yükseltti.

TL'deki sert değer kaybının ardından Türk bankaların, yabancı bankaların TL likidite yaratmak adına kullandığı Londra swap piyasasına TL sağlamama eğilimi en azından seçim sonrasına kadar devam edecek.

Konu hakkında bilgi sahibi üç kaynak Reuters'a yaptığı açıklamada Türkiye ekonomisine yönelik "spekülatif saldırı"ya yanıt için devreye alınan bu önlemin "geçici" olduğunu, "en az seçim sonrasına kadar sürdürüleceğini" ancak "uzun süre sürdürülmeyeceğini" söyledi.

TBB’den dolar ve swap açıklaması

TBB'den yapılan açıklamada, "Türk bankalarının yabancı bankalara likidite vermedikleri bilgisi doğru değil" denildi
Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Başkanı Hüseyin Aydın, Türk bankalarının yabancı bankalara TL cinsinden likidite sağlamadığı haberlerinin gerçekği yansıtmadığını söyledi.

Aydın, “Türkiye’deki bankalar TL likidite aramaktadır, likiditenin kaynağı değildir. Türk bankalarının yurt dışındaki yabancı bankalara TL likidite vermemesi nedeniyle takas faizinin yükseldiği yorumları doğru değildir. Swap işlemlerinde faiz oranının yükselme nedeni yurt dışı yatırımcıların dolar almak için TL bulamamasıdır” dedi.

Aydın'ın Reuters'a yaptığı açıklama şu şekilde;

"Türkiye’deki bankalar kendileri TL likiditesi aramaktadır, likiditenin kaynağı değildirler.

Türkiye’de yerleşik bankaların yurtdışında yerleşik bankalara likidite vermedikleri veya bu bankalar ile TL-yabancı para takas işlemi yapmadıkları, bu nedenlerle yurtdışı piyasalarda TL’nin faizinin çok yükseldiği yönünde basında yorum ve değerlendirmeler yer almaktadır.

Bu değerlendirmeler doğru değildir ve gerçeği yansıtmamaktadır. Türkiye’deki bankalar kendi aralarında ve uluslararası ilişkilerinde bankacılık düzenlemelerine, teammüllere ve ticari esaslara ve sözleşmelere uygun davranmaktadırlar.

Bankaların bilanço, likidite ve risk yönetiminde ve bilanço yönetiminde kullandıkları araçlardan bir tanesi para değişimi/takasıdır. “Swap” olarak da adlandırılan bu işlemde taraflar sözleşmede belirlenmiş zaman içinde farklı para birimlerini veya faiz ödemelerini karşılıklı olarak değiştirirler.

Düzenlemelere göre, Türkiye’deki bankalar, yurtdışında yerleşik bankalar ile TL karşılığı yabancı para takas işlemlerini özkaynaklarının en fazla yüzde 25’i oranında yapabilmektedir. Bu limit içinde olmak kaydıyla, bir bankanın ne miktarda hangi işlemi yapacağı ticari bir karardır. İşlemlerin niteliği, miktarı ve fiyatı ilgili bankaların portföy yapısına, risk anlayışına ve yönetim politikasına göre farklılık gösterebilmektedir.

Türkiye’deki bankalar para piyasalarında TL’de net borç alan durumundadır. Merkez Bankası tarafından sektöre sağlanan günlük likidite ortalama 70 milyar TL düzeyindedir.

Merkez Bankası’nın enflasyonu düşürmek, fiyat istikrarını daha düşük bir enflasyon düzeyinde sağlamak ve finansal istikrarı desteklemek amacıyla uyguladığı sıkı para politikası TL’nin bulunabilirliğinde ve fiyatında en önemli belirleyicidir.

Milli paranın değersizleştirilmesine hiç kimse izin vermez.

Uluslararası piyasalarda swap işlemlerinde TL faiz oranlarının yükselmesinin ana nedeni yurtdışı yatırımcıların döviz alımlarını yapmak için yeterli TL bulamamasından kaynaklanmaktadır. TL’nin ucuz olduğunu ve hep öyle kalacağını düşünerek elinde olmayan TL ile hızlı bir şekilde ve yüksek miktarlarda döviz almaya kalkan yatırımcılar satın aldıkları döviz için TL bulamamışlardır.

TL’nin değer kaybetmesine neden olabilecek bu tür spekülatif bir yaklaşıma, diğer ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de gerekli duruş gösterilmiştir. Alınan önlemler TL’nin değersizleştirilmesi çabalarını bertaraf etmiş, TL’nin güçlü ve istikrarlı bir para olduğunun anlaşılmasına katkı sağlamıştır. Para piyasalarında istikrarın kalıcı şekilde sağlanması için alınan önlemler etkisini güçlü bir şekilde göstermiştir. Yatırımcılardan TL’ye duydukları güveni sürdürmelerini, iç ve dış piyasalarda işlemlerin sağlıklı olarak devamını bekliyoruz. Yanlış hesap yapanların yanlışlarından dönmelerini tavsiye ediyoruz. Yatırımcılar bilsinler ki ekonomi yönetimi gelişmeleri çok yakından izlemekte, değerlendirmekte ve ekonomimiz için en hayırlı olacak kararlar alınmaktadır."

Ne olmuştu?

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), ağustos ayında Türk bankalarının yurt dışında TL swap piyasasına sağlayabildiği likiditeyi öz kaynağın yüzde 50’yle sınırlandırmış, eylülde de bu oran yüzde 25’e indirilmişti.

ABD’de Fed’den gelen faiz artırımı beklentisinin sıfıra çekilmesi ve ardından Washington-Ankara hattında Golan Tepeleri gerginliği yaşanması olasılığının artması sonrasında geçen haftanın son iş gününde Türk Lirası’nın dolar karşısında yüzde 5’ten fazla değer kaybetmesi, Merkez Bankası, BDDK ve SPK’nın bazı adımlar atmasına sebep olmuştu.

Merkez Bankası, pazartesi ve salı günü bir hafta vadede repo fonlaması gerçekleştirmeyerek örtülü faiz artırımına gitmiş ve aynı iki günde TL karşılığı döviz depo piyasasında da ihale açmamıştı.

BDDK, cumartesi günü yaptığı açıklamayla JP Morgan'ın 22 Mart tarihinde döviz piyasalarına ilişkin yayımladığı raporun kapsadığı "yanıltıcı içerik" ile banka müşterilerini yanıltıcı ve manipülatif şekilde döviz alımına yönlendirdiklerine dair şikayet aldıklarını ve JP Morgan ile ismi verilmeyen ‘bazı bankalar’ hakkında soruşturma başlatıldığını duyurmuştu.

Ayrıca Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) da JP Morgan'ın yayımladığı raporun başta bankacılık hisseleri olmak üzere Borsa İstanbul AŞ'de işlem gören hisse senetleri üzerinde spekülatif etki yarattığına yönelik şikayetler üzerine inceleme başlattığını açıklamıştı.

Rahip Brunson krizi nedeniyle yaz aylarında ABD’yle yaşanan sorunlar sırasında 13 Ağustos 2018’de 6,88’e ulaşan Dolar/TL kuru, bu meselenin çözülmesinin ardından 31 Ocak’ta 5,16’ya kadar gerilemişti. Yaşanan son gelişmelerin ardından ise cuma günü 5.84'e tırmanan dolar/TL, atılan adımlar ve swap piyasasında faizlerin keskin artışıyla birlikte gün içinde 5.30’un altına kadar indi.

Swap faizleri yüzde 1200'ü gördü

Londra swap piyasalarında geçen hafta yüzde 24, dün yüzde 330 seviyesinde olan gecelik vadede TL faizi bugün yüzde 1,200'e kadar yükseldi
TCMB'nin adımları ve swap piyasasında TL likiditesinin kuruması sonucu faizlerde görülen sert yükselişin etkisiyle 5.30'lu seviyelere kadar gerileyen dolar/TL öğleden sonra tekrar yükselişe geçerken, lokallerin yoğun döviz talebinin görüldüğü belirtiliyor.

Öte yandan TL likiditeye ihtiyaç duyan yabancıların diğer varlıklarda satışa geçmesi TL cinsi varlıklarda ayrışmaya neden oldu. Son atılan adımlar TL'yi bir miktar sakinleştirse de yoğun hisse ve tahvil satışlarının etkisiyle kayıpların yüzde 6'yı aştığı BIST-100 Ocak'tan bu yana en düşük seviyeye gelirken, yükselişin hızlandığı tahvil faizleri de bu yılın en yüksek seviyelerine geldi.

Yerli yatırımcıların son iki günde 2.5 milyar dolar civarında döviz aldığı tahmin edilirken, analistler genelde swap piyasası üzerinden sağlanan TL ile Türkiye hisse senedi ve tahvil piyasasına giren yabancı yatırımcıların, şu anki TL sıkışıklığı nedeniyle ellerindeki hisse senedi ve tahvilleri sattığını ifade ettiler.

Gece saatlerinde 5.3009 seviyesine kadar gerileyen dolar/TL gün içinde 5.4650'ye kadar yükseldikten sonra saat 1806'da 5.4351/5.4450 seviyesinde bulunuyor. Böylece TL Cuma kapanışına göre yüzde 5.8 değer kazanırken, dünkü kapanışa göre yüzde 2.2 değer kaybetti.

Sepet bazında TL aynı saatte 5.7722/5.7841, euro/TL ise 6.2032/6.2156 seviyesinde bulunuyor.

"Lokaller dün 1 milyar dolar döviz aldı, bugün ise tutar 1.5 milyar dolar yaklaşmış olabilir" diyen bir bankacı, "Bireylerin çok ciddi döviz talebi oldu, yabancıdan da bir miktar satış geldi. Borsadaki satış TL sıkışıklığının göstergesi, bu çerçevede 10 yıllık tahvil faizi de sert yükseldi. Yetkililerin adeta çay kaşığı ile sağladığı faiz düşüşünü kepçeyle geri verdik" dedi.

Dövizde Ağustos sonrasında olduğu gibi Cuma günkü yüzde 6'lık yükseliş ve son gelişmelerin etkisiyle algının bozulduğunu ve halkın paniklediğini söyleyen aynı bankacı, "Swap tarafında ise gelinen seviyeler inanılmaz. Bu seviyeler de kimse TL'de kısa pozisyonda kalamaz dolayısıyla pozisyonlar önemli ölçüde azaltılacaktır. Kısa vadede hatta Cuma'dan itibaren normalleşme görebiliriz. Tabii normalleşmeden kastım 3 haneli seviyeler" dedi.

Londra swap piyasalarında geçen hafta yüzde 24, dün yüzde 330 seviyesinde olan gecelik vadede TL faizi bugün yüzde 1,200'e kadar yükseldi.

Öte yandan geçen hafta yüzde 22, dün yüzde 125 seviyesinde olan haftalık vadede TL faizi yüzde 295 seviyesinde.

BIST-100 endeksi bugün 90,523 puana kadar geriledikten sonra saat 1809'da yüzde 5.7 kayıpla 91,855 puanda bulunuyor. Endeksin dolar/TL'nin keskin yükseldiği Cuma gününden bu yana kaydettiği kayıp bugün bir ara yüzde 7.5'i aştı.

Tahvil bono piyasasında ise iki ve 10 yıllık gösterge tahvil faizleri bugün itibarıyla bu yılın en yüksek seviyelerine gelmiş durumda.

31 Ocak'ta yüzde 14.27 seviyesine kadar gerileyen 10 yıllık gösterge tahvilin bileşik faizi dün valörde son işlemde yüzde 17.35 seviyesindeydi. Bugün ise spot piyasada yüzde 18.23 seviyesinden kapandıktan sonra valörde bu yıl gördüğü en yüksek seviye olan yüzde 18.96'ya kadar yükseldikten sonra yüzde 18.21 seviyesinde. Böylece 10 yıllık tahvil faizi bu yıl gördüğü en düşük seviyeye göre 469 baz puan yükseliş kaydetti.

İki yıllık gösterge tahvilin bileşik faizi ise 16 Ocak'ta yüzde 17.98'e kadar gerilemişti. Dün valörde son işlemde yüzde 19.98 seviyesinde olan gösterge 2 yıllık tahvilin bileşik faizi bugün yüzde 20.53 ile bu yılın en yüksek seviyesine geldi. Buna göre 2 yıllık tahvil faizindeki yükseliş bu yıl gördüğü en düşük seviyeye göre 255 baz puan oldu.

İlgili tahvilin faizi spot kapanışta yüzde 20.45 seviyesindeydi.

TL'nin Cuma günü sert değer kaybetmesinin ardından Türk bankaları Londra'daki swap piyasasına TL vermeyi azalttı. Bunun sonucunda swap piyasasında Cuma'dan bu yana yükselen gecelik faizler yüzde 700'ü aşarak bu piyasadan TL sağlayan yatırımcıların maliyeti artan TL pozisyonlarını kapatmak için TL bulmaya çalışmasına yol açtı.

İstanbul merkezli stratejist Murat Gülkan, Londra'dan swap ile TL yaratan yatırımcıların spekülasyon amacıyla olduğu gibi TL varlıklarda pozisyon taşımak için de bu işlemleri yaptığını söyleyerek, "Ve bu ikincisi, birincisinden kat be kat fazla. Londra'da Türk bankalarının sağladığı likiditeyi sınırlayarak Türkiye'ye yatırım yapan bu yatırımcıları da cezalandırmış oluyorsunuz. Pahalı ve volatil fonlama büyük ihtimalle Türk varlıklarının fiyatlarına yansıyacaktır. Bono ve hisse piyasasında görülen sert satışlar da büyük ihtimalle bundan kaynaklanıyor" dedi.

LOKAL-OFFSHORE KOTASYONLARDA MAKAS OLUŞTU

Teorik bir fiyat olan swap faizlerindeki yükseliş bankalararası piyasada yabancı bankaların dolar/TL kotasyonları ile yurtiçi lokal bankaların spot yani vadeli olmayan kotasyonları arasındaki farkın açılarak yüzde 2'ye yaklaşmasına neden oldu.

Gülkan, swap piyasasındaki faizlerin yükselmesinin normalde dolar/TL forward kurlarını etkilediğini ancak Londra'daki TL likiditesinin kuruması sonucu son birkaç günde oluşan karmaşanın spot kurları da etkilediğini söyleyerek, "Normal koşullarda son derece likit ve etkin bu piyasada şimdi yurtiçi ve yurtdışı spot dolar/TL kotasyonlar arasında yüzde 2'ye yakın bir fark oluştu. Böyle bir durumu TL'nin konvertibiliteye geçmesinden bu yana ilk defa gözlemliyoruz" dedi.

Bankalararası piyasada yabancı bankaların dolar/TL kotasyonları saat 1810 itibariyle 5.43'lü seviyelerden geçerken, on shore olarak adlandırılan yurtiçindeki bankaların kotasyonları 5.32 civarında bulunuyor. İşlemler ise off shore kotasyonların bulunduğu seviyelerden
geçiyor.

23 Mart 2019 Cumartesi

Dövizde güçlü seyrin 8 nedeni

Döviz tevdiat hesapları mart ayında 175 milyar dolar ile zirve yaptı. Yurtiçi yerleşiklerin döviz mevduatının tüm zamanların en yüksek seviyesine yükseldi.
Yurtiçi yerleşiklerinin döviz mevduatlarının yüzde 22’si vadesiz mevduatta, yüzde 72’si ise altı aya kadar vadeli mevduatta tutuluyor.
Şirketler vadesi gelen döviz borçlarını çevirmek için döviz alırken yerli bireysel yatırımcılar enflasyon karşısında paralarının erimemesi için döviz alıyor.
Kimse kur riski almak istemiyor.

Döviz tevdiat hesapları mart ayında zirve yaptı. Kesinti oranlarının artırılması döviz mevduatına yönelimi azaltır mı? Zeynep Aktaş Milliyetteki köşesinde dövizdeki kritik gelişmeleri yazdı.
Yurtiçi yerleşiklerin döviz mevduatının tüm zamanların en yüksek seviyesine yükselmesiyle döviz tevdiat hesaplarından kesinti oranının artırılmasına neden oldu. Resmi Gazete’de yayınlanan Cumhurbaşkanı Kararnamesiyle altı aya kadar olan veri oranlarında değişim olmazken bir yıl ve üzerindeki döviz mevduatlarında oran artırıldı.

Buna göre bir yıldan uzun vadeli döviz mevduat hesaplarında kesinti yüzde 13’ten yüzde 18’e çıktı. Vadesiz ve ihbarlı hesaplar ile altı aya kadar vadeli hesaplarda ise bu oran yüzde 20 oldu.

BDDK Ocak verilerine baktığımızda yurtiçi yerleşiklerin DTH toplamının sadece yüzde beşi 6 ay ve üzeri vadede tutuluyor. 6 aya kadar olan DTH’ta kesinti Ağustos 2018’deki kararla yüzde 18’den yüzde 20’ye çıkarılmıştı. Yurtiçi yerleşiklerinin döviz mevduatlarının yüzde 22’si vadesiz mevduatta, yüzde 72’si ise altı aya kadar vadeli mevduatta tutuluyor.

7 ayda zirveye çıktı

Veriler hane halkının 7 aydır sürekli döviz aldığını gösteriyor. Döviz tevdiat hesapları mart ayında 175 milyar dolar ile zirve yaptı. Alınan bu kararın döviz mevduatına yönelimi azaltması bekleniyor. Ancak küresel piyasalarda doların değer kazanması ve seçim süreci yurtiçi yerleşiklerin dövizden vazgeçmemelerine neden oluyor. Peki, bu karar sonrası döviz sistemden çıkarak yastık altına gider mi? Dövizin sistemden çıkarak yastık altına gitmesi zor. Döviz üzerinde baskı oluşturacak, aşırı kur hareketliliğine neden olacak bir gelişme yaşanmadıkça sistemden döviz çıkışı beklenmemeli. Ağustos ayında yaşanan kur şokunda panikleyenler bir miktar dövizi hem yurt dışına hem de yastık altına kaydırmıştı. Ancak yaşanan krize rağmen döviz hesaplarına herhangi bir müdahalenin olmayacağının net olarak görülmesi döviz sahiplerinde güçlü bir alternatif arayışı gündeme gelmedi.



Güçlü seyrin nedenleri

1 - Özel sektör şirketlerinin borcu 197 milyar dolar. Kur riski almak istemiyorlar. Halk ise enflasyon karşısında reel olarak parasını korumak istiyor.

2 - Rusya’dan alınacak S400 füzelerine yönelik ABD’nin yaptırım endişeleri dövize yönelime neden oluyor.

3 - Olumlu gelişmelere rağmen dolar kurunun 5.40 seviyesinin üzerindeki seyrini koruması.

4 - Küresel piyasalarda büyüme endişelerine rağmen ABD’nin güçlü konumu ve dolara ilginin devam etmesi.

5 - Seçim süreci nedeni ile yatırımcıların risk almak istememesi.

6 - Kredi risk priminin 320 seviyesinde olması ve 300’ün üzerindeki seyrini sürdürmesi. TL varlıklara ilginin artması; kurda kalıcı düşüş ve risk priminin 150’li seviyelere gelmesi ile mümkün.

7 - Yabancı yatırımcıların yılbaşından bu yana tahvilde satış yapmaları. Hisse senetlerinde 15 Mart haftasında 106 milyon dolarlık, tahvilde ise 121.6 milyon dolarlık satış gerçekleştirdiler.

8 - Dolar Endeksi DXY’nin 96 seviyesinin üzerindeki seyrini koruması.



Beklenti kırılmalı

Dövize yönelimin azalması beklentilerin kırılmasına bağlı. Enflasyon ve dolar kuruna yönelik beklentileri kırabilecek adımlar kurlarda gerilemeyi getirdiği takdirde TL varlıklar yatırımcılar açısından daha cazip olur.

Şirketler vadesi gelen döviz borçlarını çevirmek için döviz alırken yerli bireysel yatırımcılar enflasyon karşısında paralarının erimemesi için döviz alıyor. Son iki gün bir düşüş yaşansa da yeniden 5.45’in üzerinde bir hareket görülüyor.

Öte yandan FED faiz kararı toplantısı gerçekleşti. FED, mart ayı toplantısında 2019 yılı faiz artırımı tahminini sıfıra indirdi. FED’in bu yıl faiz artırımı öngörmemesi Amerikan Doları’na sert satış getirdi. Ancak dolar endeksi DXY’nin toparlandığını görüyoruz. Buna bağlı olarak kur da hareketli.





İşlemcilere göre, başta S400-Patriot tercihi olmak üzere ABD-Türkiye ilişkileri, küresel ticaret savaşları, Brexit süreci, yerel seçimler öncesi yavaşlayan ekonomiyi desteklemek adına atılan ve atılabilecek genişlemeci adımlar ve TCMB'den bu yıl beklenen faiz indirimlerine ilişkin tahminler, lokallerin beş aydır aralıksız devam eden döviz alımları, yavaşlayan büyüme, yüksek seyreden işsizlik ve enflasyon zaman zaman piyasalar üzerinde baskı unsuru yaratıyor.

Öte yandan lokallerin devam eden döviz talebi de kurdaki olası düşüşleri engelleyen önemli bir neden olmaya devam ediyor. Yaklaşık altı aydır döviz birikimlerini kesintisiz artırmaya devam eden bireylerin yabancı para cinsinden mevduat ve fonları 15 Mart haftasında 1.64 milyar dolar artışla 105.7 milyar dolar ile tarihi zirveye yükseldi.

TCMB verilerine göre bireysellerin yanında kurumsalları da içeren yurtiçi yerleşiklerin toplam kıymetli maden dahil yabancı para mevduat ve fonları da 15 Mart ile biten haftada 4 milyar dolar artışla 175.8 milyar dolara yükselerek tarihi zirvede.


18 Mart 2019 Pazartesi

ABD'den Rus petrolüne hücum

ABD’nin Venezüela’ya uyguladığı yaptırım yüzünden doğan ithal petrol açığını Rusya ile kapatıyor.
ABD'nin bu yıl içinde dünyanın en büyük petrol ve petrol ürünleri ihracatçısı olma özelliğini, bu unvanı 70 yıldır elinde bulunduran Suudi Arabistan'ın elinden alacağı, haliyle Rusya’yı da geride bırakacağı haberleri dünya basınına yansıdıktan hemen sonra bir başka "ilginç" haber: ABD, Rusya’dan petrol ihracatını arttırdıu

Bir yandan üretimde dünyanın “1 numarası” olmaya yürüyen ABD, yaptırımlarla bunalttığı, enerji savaşlarında en büyük rakibi saydığı Rusya’dan petrol alımını neden son 4 yılın en yüksek seviyesine çıkardı?

ABD’nin günde 150 bin ton Rus ham petrolü almasının sebebi ne?

Washington bir yandan Rusya'ya yaptırımlar uygılayıp, özellikle AB'de "enerji tekeli" konumunu yıkmaya çalışırken, kendi şirketlerinin Rusya'dan artan petrol alımlarına neden kayıtsız kalıyor?

Uzmanlara göre bunun güncel nedeni, şu anda ABD’nin Venezüela’ya uyguladığı yaptırım yüzünden doğan ithal petrol açığını kapatma gereği.

Uluslararası Enerji Kurumu’na göre temel nedenlerden biri de, Rusya’nın ürettiği Ural petrolünün fiyatının, ABD’de üretilen kaya petrolüne kıyasla daha ucuz olması.

Sadece 22 Şubat-1 Mart dönemimde Rus şirketlerinin ABD’ye tankerlerle 3 milyon varilden fazla petrol sattıkları bildiriliyor.

Rusya Petrol ve Gaz Sanayicileri Birliği uzmanı Rustam Tankayev, Business FM’e konuyu analiz ederken, “ABD’nin son yıllarda üretimin arttırdığı kaya petrolü çok kaliteli ama fiyatı çok yüksek. Hatta dünyanın en pahalı petrolü. İç piyasada pompa fiyatlarının artmamamsı için bu pahalı petrolü Venezüela ve Kanada’dan alınan daha ucuz petrolle karıştırıyorlar. Kanada’da üretim az, Venezüela ise artık yaptırım altında. Dünya piyasasında ucuz ürün olarak Rus Ural petrolü var. Aslında ABD Rusya’dan enerji kaynağı almaya kategorik olarak karşı ama ekonominin kanunları işliyor ve daha ucu olduğu için Rus petrolü alıyorlar” dedi.

TeleTrade'in baş analisti Peter Puşkarev ise, ABD'nin Rus petrolğ alma politikasını "zorunlu bir önlem" olarak nitelendirdi. Puşkarev, "Çünkü kendisi dünyanın en büyük üç petrol üreticisinden biri olan ABD, rafinerlerininin tam kapasite çalışmasını sürdürebilmek için her gün en az 7 milyon varil ihhracat yapmak zorunda. Bu bağlamda, Amerikalılar sadece Rusya'dan değil, Venezüela'nın açığını kapatmak için Meksika ve Suudi Arabistan'dan da alımları artırdı. Ekonomiyi siyasetle karıştırmıyorlar" diye konuştu.

Bu arada ABD amragosu karşısında Venezüela, daha aktif olarak Hindistan, Çin ve İngiltere'ye petrol ihraç etmeye başladı.

ABD'nin önlenemeyen yükselişi

ABD’nin yakın zamanda petrol üretiminde “dünyanın 1 numarası” olacağı haberleri geöen hafta gündeme gelmişti:

Uluslararası Enerji Ajansı’na (UEA) göre Amerika 2024 yılı itibariyle Rusya’dan daha fazla petrol ihracatı yapar hale gelecek ve Suudi Arabistan’ın da dünyanın en büyük petrol ihracatçısı tahtını sallıyor olacak.

UEA yıllık yayınladığı 5 yıllık petrol görünüm raporunda, zaten günlük 12 milyon varillik ham petrol üretiminin tüketici ve üretici beklentilerine göre 2024 yılına kadar 4 milyon varil daha artmasının beklendiği belirtildi.

Paranaaliz'in aktardığına göre, UEA İcra Direktörü Fatih Birol “Amerikan kaya gazı devriminde ikinci dalga geliyor” dedi.

Birol, Amerika’nın petrol ve LNG alanlarındaki payını artıracağına ve bu durumun uluslararası petrol ve gaz ticaret akımlarını sarsacağını belirtiyor.

UEA raporunda önümüzdeki beş yıl içerisinde OPEC içerisindeki üretim artışının büyük ölçüde Irak’tan gelmesinin beklendiği tahmin edildi.

Irak’ın Venezuela ve İran’dan kaynaklanan üretim kesintilerini yerine koymaya yardım ederek dünyanın en büyük üçüncü yeni arz kaynağı olacağı düşünülüyor.

Amerika ve Irak’a ek olarak, Brezilya, Norveç ve Güney Afrika’daki Guyana’nın artan petrol talebini karşılamaya yardımcı olacakları dile getirildi.

Aynı rapor içerisinde Brexit’in anlaşmasız gerçekleşmesinin de global petrol talebindeki büyümeyi etkileyeceğine değinildi.

(Turkrus)

17 Mart 2019 Pazar

'Yolcu 3 kg altın getirsin sektörü üçe katlayalım'

Türkiye altın ve mücevherde dünyanın ilk 3 üreticisinden biri. Ancak pazardan sadece yüzde 4.5 pay alıyor. Mustafa Kamar, bu rakamın kolaylıkla 2’ye, 3’e katlanabileceğini söylüyor.
Türkiye altın ve mücevherde dünyanın en iddialı ülkelerinden. Hindistan ve Çin’den sonra ilk üç üreticiden biriyiz. Üretimden ihracat yapanlar sıralamasında İtalya’dan sonra ikinciyiz. Ancak dünya pazarından aldığımız pay sadece yüzde 4.5. Mücevher İhracatçıları Birliği (JTR) Başkanı Mustafa Kamar’a göre, bu oranı kısa süre içinde ikiye, üçe katlamak mümkün. Kamar’ın bunu yapabilmek için bir de önerisi var: "Kanunlarda ufak bir düzenleme yapılsın. Yurtdışından gelen yolcu Türkiye’ye gelirken yanında 3 kilo altın getirebilsin. Bu sayede Türkiye’ye senede 100 ton altın girer."

Dünyada mücevher pazarının büyüklüğü ne kadar? Türkiye’nin hedefleri nasıl?

Türkiye dünyanın en büyük 5 pazarından biri. Dünyada bu sektörde çok iyi konumdayız. İhracatta dünyada 100 milyar dolarlık bir pazar var. Ve biz bunun yüzde 4.5’unu yapıyoruz. Bu seneki hedefimiz 6 milyar dolar. 2023 yılı hedefimiz ise 12 milyar dolar.

Peki, yüzde 4.5 pay az değil mi?

Elmayı ihracat olarak düşünürsek, Cumhurbaşkanımız diyor ki ‘Bana elma lazım’. Biz de diyoruz ki sektörün elma bahçesi sınırsız. Dünyadaki bütün kuyumcular, potansiyel müşterimiz. Biz bu elma bahçesinde sadece elimizle ulaşabildiğimiz elmalarla 4.5 milyar dolar ihracat yapıyoruz. Ve diyoruz ki; ‘Bize merdiven verin’.

Sizin için merdiven nedir?

Devletten ne indirim istiyoruz, ne de teşvik. Biz diyoruz ki yapılacak düzenlemelerle, 2023’e gelmeden 12 milyar dolarlık hedefimizi yakalarız. Tek istediğimiz; yurtdışından gelen yolcu gelirken yanında 3 kilo altın getirebilsin.

Bunu biraz açıklar mısınız?

Üretmeden ihracat yapan bazı ülkeler var. Mesela Dubai 15 milyar dolar ihracat yapıyor. Benden, ondan alıyor, katmadeğerle satıyor. Bu sayede çok ciddi bir pazar haline geldiler. Nasıl ki yolcu Türkiye’ye girişte; ‘Yanımda 1 milyon dolar var’ diye beyan edebiliyorsa, 3 kilo altın için de bunu yapabilsin. Burada bozdursun, tekstil alsın, kürk alsın, mücevher alsın...

Bunun sektöre katkısı ne olur?

Bırakın bizi; turizme, yeme içmeye de doping olur. Yılda 4 milyar dolar, yani 100 ton altın gelebilir.

Irina Shayk takacak, Mert Alaş çekecek

Dünyada Türk mücevherine karşı nasıl bir algı var?

Fason üretiminde güçlü olduğumuzu bütün dünya biliyor. Bugün bir marka çıkarmak kolay değil. Bence zaman alacak ama mutlaka Türkiye’de mücevher sektöründe en az 1-2 tane dünya markası çıkacak. Şu anda da Sevan Bıçakçı, Gilan gibi dünyada iyi bilinen çok iyi markalarımız var.

Türk markaları dünyada tanıtmak için yeni girişimleriniz olacak mı?

Ticaret Bakanlığı tarafından, Türk markaların yurtdışında tanıtılması için kurulmuş olan Türkiye Tanıtım Grubu var. Orada da yönetim kurulu üyesiyim. Ben burada dericiler, tekstilciler, halıcılar ve mücevhercilerin ortak bütçeyle tanıtım yapmasını önerdim. Dünyaca ünlü bir isimle çalışalım; o kişi ‘hem deriyi, tekstili giysin, hem mücevheri taksın, hem de halının üstünde otursun’ dedik. Bunun için Irina Shayk ve Nicole Kidman’dan teklif aldık. Büyük ihtimalle Irina Shayk’la çalışacağız. Çekimleri da Mert Alaş yapacak. Bütçemiz 1 milyon dolar civarında olacak.

Mücevher ihracatı yüzde 95 arttı

Mücevher ihracatta en parlak sektörlerden. Ocakta yüzde 95’lik artış var. Nasıl sağlandı bu artış?

Geçen yıl, yüzde 95’le en büyük artışı yapan biziz. Şubatta da en fazla ihracat yapan üçüncü sektörüz. Birincisi iç piyasadaki sıkıntıdan kurtulmak için ihracat en önemli kalemlerden biri oldu. İkinci faktör ise yönetim etkisi. Yurtdışında faaliyetleri artırdık. . Şu anda Hong Kong’da dev ‘Jewelery=Turkey’ billboardlarımız var yazıyor.

İstanbul’da bir fuarınız olacak...

21 Mart’ta. Fuara 1500 -1600 kişilik bir VIP alım heyeti getiriyoruz. Büyük potansiyeli olan heyetlerin uçak biletlerini dahi karşılıyoruz.

Yastık altından 1 ayda 2 milyar $’lık altın çıktı

Dünya mücevher pazarında hangi segmentler daha baskın?

Son yıllarda üreticiler ya C ve D segmentine 100-200 -300 dolarlık mal üretiyor ya da 10 bin doların üstüne mal üretiyor. Dünya bu iki pazara odaklandı.

Türkiye’de durum nasıl?

Mücevher ve altın Türk kadını için yatırımdır. Ağustos 2018’de Cumhurbaşkanımız ‘altınlarınızı bozdurun’ çağrısı yaptığında Türkiye’de yastık altından 1 ay içinde 2 milyar dolarlık altın çıktı. Bu çok ciddi bir rakam. Bizi hep lüks tüketim aracı olarak görüyorlar ama biz üstüne basa basa söylüyoruz ki ‘hayır biz lüks tüketim aracı değil, lüks tasarruf aracıyız.’

Taksit kalkınca hediyedeki ilk sırayı kaptırdık

Sektörde kredi kartına taksidin kalkması sizi nasıl etkiledi?

İnanılmaz etkiledi. En son Sevgililer Günü'nde elektroniğe 1.9 milyar TL, kozmetiğe 1.3 milyar TL, mücevhere ise 500 milyon TL harcandı. Geçmişte biz onları geçiyorduk. Bu tamamen kredi kartı etkisi. Çünkü bizim rakibimiz artık sadece kuyumcular değil. Telefoncu, tekstilci, çantacı hepsi rakibimiz. Ama onlarda taksit var, bizde yok. Bizim talebimiz sarrafiyede taksidin kalkması ama pırlantada devam etmesi yönünde.

Şenay Büyükköşdere / Akşam

Vatandaşın e-ihaleye ilgisi 246 milyon lira hasılat sağladı

Ticaret Bakanı Pekcan, vatandaşların yoğun ilgi gösterdiği e-ihale yöntemiyle tasfiyelik araç ve eşya satışından geçen yıl 246 milyon lira hasılat sağlandığını bildirdi.


Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, sistemin daha şeffaf, katılımcı ve rekabete açık olmasını sağlamak amacıyla uygulamaya başladıkları elektronik ihalelere büyük ilgi gösterildiğine dikkati çekti.

Tasfiyelik eşya ve araçların satışlarını kapalı teklif yerine açık artırma e-ihale yöntemiyle gerçekleştirdiklerini belirten Pekcan, sistemdeki kullanıcı sayısının her geçen gün arttığına işaret etti.

Pekcan, geçen yıl e-ihale sistemiyle satılan 4 bin 938 araçtan toplam 145,5 milyon lira hasılat elde edildiğini aktararak, söz konusu dönemde elektronik, tekstil ve otomotiv yedek parça ürünlerinin başı çektiği 4 bin 619 eşya grubunun satışından ise 100,5 milyon lira hasılat sağlandığı bilgisini verdi. Pekcan, "Böylece vatandaşların yoğun ilgi gösterdiği e-ihale yöntemiyle tasfiyelik araç ve eşya satışından geçen yıl 246 milyon lira hasılat elde edildi." dedi.

İhaleye girilmesindeki coğrafi ve mekansal kısıtların ortadan kaldırıldığını ve işlemlerin basitleştirildiğini belirten Pekcan, "www.eihale.gov.tr" adresinden ve e-Devlet üzerinden ihalelere erişebileceğini anımsattı. Pekcan, "Açık teklif yöntemiyle e-ihale usulünün getirilmesinin ardından kayıtlı üye sayısının daha da arttığını gördük. Haziran 2018'de 125 bin olan kayıtlı üye sayısı 360 bine ulaştı. Vatandaşlarımızın sisteme kolayca erişebilmesini sağlayan mobil uygulama, 300 bin vatandaşımız tarafından indirilmiş durumda." değerlendirmesinde bulundu.

"Ticaret Bakanlığı çalışanları ve yakınları katılamıyor"
Bakan Pekcan, tüm vatandaşların e-ihaleye ücretsiz üye olabileceğini belirterek, şöyle devam etti:

"İhalelere ilişkin sistemde tüm bilgiler yer alıyor. İhaleye çıkan araç veya eşyanın fotoğraflarını, videosunu, özel olarak aranan şartlar ve alınması gereken belgelerin bilgisini görmek mümkün. Katılımcılar dilerse teklif vermek istedikleri eşya veya aracı yerinde de görebiliyor. Teklif verilmek istenen ihale için ihaleye esas bedelin yüzde 10'u tutarında teminat bulunması gerekiyor. Üyelerin bir ihaleye teklif vermeleri halinde, ihaleye esas bedelin yüzde 10'u kadar tutar sistem tarafından kişinin teminatından bloke ediliyor. İhale süresi sona erdiğinde en yüksek teklif vermiş olan ihaleyi kazanıyor. Ayrıca, ihaleyi kazanan kişi ihale bedelini yatırıp eşyasını teslim alana kadar, ikinci en iyi teklif veren kullanıcının da teminatı sistemde bloke ediliyor, diğer tüm katılımcıların teminatları ise serbest bırakılıyor ve bu sayede teminatların diğer ihaleler için de kullanılmasına imkanı tanınıyor."

Pekcan, Ticaret Bakanlığı çalışanları ve birinci derece yakınlarının ise şeffaflığın esas olduğu e-ihalelere katılamayacağını da vurguladı.


Borsadaki şirketler 2018'de ne kadar kar etti

Borsa İstanbul'da BIST 100 endeksi altında işlem gören şirketlerin net karı, 2018'de 88 milyar 947 milyon lira oldu.
Borsa İstanbul'da BIST 100 endeksi altında işlem gören şirketlerin net karı, geçen yıl 2017 sonuna göre yüzde 15 artarak 90 milyar liraya dayanırken, en fazla net karı elde eden İş Bankası zirveye yerleşti.

AA muhabirinin derlediği bilgilere göre, borsada işlem gören şirketlerin 2018'de elde ettiği net kar, 2017'ye kıyasla yüzde 15 arttı.

Böylece 2017'de 77 milyar 344 milyon lira olan şirketlerin net karı, 2018'de 88 milyar 947 milyon liraya çıktı.

BIST 100 endeksi altında işlem gören ve bilanço açıklama dönemi kapsamında finansal sonuçlarını paylaşan 95 şirketten 76'sı geçen yıl net kar elde etti. Kalan 19 şirket ise net zarar yazdığını duyurdu.

Bu dönemde İş Bankası, Garanti Bankası, Akbank, Ereğli Demir ve Çelik, Koç Holding, Yapı ve Kredi Bankası, VakıfBank, İskenderun Demir ve Çelik, Türk Hava Yolları (THY), Sabancı Holding, Tüpraş, Doğan Holding, Halk Bankası, Şişecam, Aselsan, Turkcell, Ford Otosan, Enka İnşaat, Soda Sanayii, TAV Havalimanları, Tekfen Holding, Tofaş, Emlak Konut, BİM ve Koza Altın olmak üzere 25 şirket net karını 1 milyar liranın üzerine taşıdı.

İş Bankası iki basamak yükselerek zirveye yerleşti

Açıklanan bilançolara göre, BIST 100 endeksi altında işlem gören şirketler arasında geçen yıl en fazla net kar elde eden 6 milyar 769 milyon lirayla İş Bankası oldu. Böylece İş Bankası 2017'de zirvede bulunan Garanti Bankası'nı geride bırakırken, aynı zamanda iki basamak birden yükseliş kaydetti.

Garanti Bankası ise 6 milyar 638 milyon liralık net kar ile ikinci sıraya yerleşti

Net kar büyüklüğü açısından bu iki bankayı, 5 milyar 690 milyon lirayla Akbank, 5 milyar 598 milyon lirayla Ereğli Demir ve Çelik, 5 milyar 537 milyon Koç Holding, 4 milyar 667 milyon lirayla Yapı ve Kredi Bankası, 4 milyar 154 milyon lirayla Vakıflar Bankası, 4 milyar 109 milyon lirayla İskenderun Demir ve Çelik, 4 milyar 45 milyon lirayla da THY izledi.

Bu dönemde en fazla net zararı ise 1 milyar 391 milyon lirayla Türk Telekom açıkladı.

Kar artışında liderlik Doğan Holding'de

Net karını geçen yıl 2017'ye göre miktar bazında en çok artıran şirket Doğan Holding oldu. Söz konusu şirket 2017'de 323 milyon lira zarar ederken, 2018'de 3 milyar 633 milyon lira kar açıkladı. Söz konusu net kar artışında, holdingin 6 Nisan 2018'de medya sektöründe faaliyet gösteren şirketlerdeki paylarının, Demirören Medya Yatırımları Ticaret AŞ'ye 916 milyon dolara satmasının etkili olduğu görüldü.

Net karını en çok artıran şirketler arasında Doğan Holding'in ardından THY geldi. Geçen bir yıllık sürede THY'nin net karı 639 milyon liradan 4 milyar 45 milyon liraya çıktı.

Açıklanan rakamlara yüzdesel olarak bakıldığında ise net kar artışında ilk sırayı Vestel'in aldığı görüldü.

Söz konusu dönemde, Vestel'in net karı 55 milyon liradan 371 milyon liraya ulaşırken, bu da şirketin net karının yaklaşık 7 katına çıktığına işaret etti. Net karı yüzde 533 artarak 4 milyar 45 milyon liraya ulaşan THY ise yüzdesel artış açısından da ikinci sırada yer aldı.

Halk Bankası ve Tüpraş ilk 10'daki yerini kaptırdı

Net kar büyüklüğü açısından 2017'de ilk 10'da yer alan şirketler, büyük ölçüde 2018'de de listede yer almayı başardı.

Garanti Bankası, İş Bankası, Akbank, Koç Holding, Tüpraş, Ereğli Demir ve Çelik, Halk Bankası, VakıfBank, Yapı ve Kredi Bankası ve Sabancı Holding 2017'de en fazla net kar elde eden şirketler şeklinde sıralanmıştı.

Geçen yıl ise söz konusu listeden Tüpraş ve Halk Bankası çıkarken, bu şirketlerin yerine İskenderun Demir ve Çelik ile THY girdi.


Amerikan Şirketler Derneği’nin yeni yönetimi seçildi

Türkiye’de 15. Yılını Kutlayan Amerikan Şirketler Derneği’nin, 15 Mart 2019 tarihinde gerçekleştirilen 15. Olağan Seçimli Genel Kurulu’nda yeni Yönetim Kurulu üyeleri ve başkanı seçildi.
Amerikan Şirketler Derneği (AmCham Türkiye/ABFT) 15. Olağan Seçimli Genel Kurul Toplantısı 15 Mart 2018 Cuma günü İstanbul’da gerçekleştirildi. Toplantının açılış bölümünde Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı Arda Ermut ve ABD Ankara Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Jeffrey M. Hovenier Amerikan şirketleri ile bir araya geldi.
Olağan Seçimli Genel Kurul gündemi kapsamında Amerikan Şirketler Derneği’nin 2 yıl süreyle
görev yapacak yeni Yönetim Kurulu ve Denetleme Kurulu üyeleri belirlenirken, Dernek Yönetim
Kurulu Başkanlığı’na Citibank A.Ş. Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Üyesi Serra Akçaoğlu
seçildi.
Genel Kurul’da yaptığı konuşmada AmCham Türkiye/ABFT üyesi şirketlerin Türk ekonomisine
kattıkları değeri vurgulayan Yönetim Kurulu Başkanı Serra Akçaoğlu, “Üye şirketlerimizin ülke
ekonomisine 54 milyar doların üzerinde katkısı bulunuyor.” dedi. Türkiye’de yarattıkları doğrudan
istihdamın 90.000’e yakın olduğunu belirten Akçaoğlu, üye şirketlerin global deneyim ve
uzmanlığını da ülkemize taşıma şansına sahip olduklarını ifade etti.
Türkiye’de 15. yılını kutlayan Amerikan Şirketler Derneği’nin Yönetim Kurulu Başkanı seçilen
Serra Akçaoğlu, uluslararası yatırımcılar olarak Türkiye’nin potansiyeline büyük inançları
olduğunu vurguladı.
T. C. Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı Arda Ermut:“2002-2018 döneminde Amerika
Birleşik Devletleri’nden Türkiye’ye 12 milyar dolara yakın doğrudan yatırım girişi gerçekleşti.
Türkiye ve küresel doğrudan yatırımlar için büyük öneme haiz olan ABD’yi Türkiye’de en iyi
şekilde temsil eden, 110 üyesiyle 90 bin kişiyi istihdam eden ve ekonomimize 54 milyar dolar katkı
sağlayan Amerikan Şirketler Derneği’nin de bizim için önemi çok büyük. Türkiye ekonomisine
sağladıkları katkılardan ötürü tüm Amerikan şirketleriyle ilişkilerimizi en üst düzeyde tutmaya
gayret gösteriyoruz.” dedi.
Toplantının açılış konuşmasını yapan ABD Maslahatgüzarı Jeffrey M. Hovenier, geçtiğimiz yıl
ikili ticaret hacminin 20 Milyar Dolar olduğunu belirtti ve “İki ülke ticaret hacmi geçtiğimiz
senelere oranla artmış olsa da, her iki ülke Başkanının da belirttiği gibi bu rakamı çok daha yukarı
çekmek için potansiyel bulunuyor. Bu hedefe ulaşmanın yollarını bulmak için sizlerle birlikte
çalışmayı arzu ediyoruz.” dedi. Hovenier sözlerini şöyle sürdürdü: “ABD’nin Türkiye’deki
Diplomatik Misyonu, yatırımcının güvenini artırabilecek önerilerde bulunmak amacıyla AmCham
ile işbirliği halinde çalışmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri ve ABFT gibi ticari ortaklarının en
büyük amacı, dinamik bir ticaretin yarattığı imkanlardan yararlanan güçlü ve müreffeh bir
Türkiye görmektir.”

Toplantı sonucu belirlenen 2019-2021 Dönemi AmCham Türkiye/ABFT Yeni Yönetim
Kurulu ve Denetim Kurulu asil ve yedek üyeleri şu isimlerden oluşmaktadır:
Yönetim Kurulu Asil Üyeleri
Serra Akçaoğlu – Citibank Türkiye Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Üyesi – Başkan
Tankut Turnaoğlu – Procter & Gamble Yönetim Kurulu Başkanı Türkiye ve Kafkasya
Canan Özsoy – GE Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdür
Halûk Yalçın – PwC Türkiye Başkanı
İhsan Necipoğlu – Dow Türkiye ve Orta Asya Cumhuriyetleri Başkanı
Ayşem Sargın – Boeing Türkiye Genel Müdürü
İsmail G. Esin – Baker & McKenzie Yönetici Ortağı
Levent Yüksel – PepsiCo Türkiye Genel Müdürü
İhsan Karagöz – Mondelez International Türkiye Genel Müdürü
Ayşegül Aydın – Heidrick & Struggles Yönetici Ortağı
Mert Büyükyazgan – 3M Türkiye Genel Müdürü
Renan Özyerli – MSD Türkiye Genel Müdürü
Murat Kansu – Microsoft Türkiye Genel Müdürü
Evguenia Stoichkova – Coca-Cola Türkiye, Kafkasya ve Orta Asya Başkanı
Yönetim Kurulu Genişletilmiş Üye Listesi
Volkan Sözmen – IBM Türkiye Ülke Genel Müdürü
Ayhan Öztürk – Medtronic TWAL Bölge Başkanı
Didem Şekerel Erdoğan – Nielsen Türkiye Genel Müdürü
Burak Kılıç – UPS Türkiye Genel Müdürü
Öget Kantarcı – GittiGidiyor (e-bay) Genel Müdürü
Armin Zerunyan – Hilton Türkiye Bölge Müdürü
Frans van Deursen – Honeywell Türkiye ve Orta Asya Başkanı
Denetim Kurulu Asil Üyeleri
Nesrin Tuncer – KPMG Denetim Lideri, Denetim Kurulu Başkanı
Ural Aküzüm – Bilgi Üniversitesi Laureate Yönetim Kurulu Üyesi
Berna Betül Öztürk – Ulusal Faktoring Genel Müdür Yardımcısı
Denetim Kurulu Genişletilmiş Üye Listesi
Benan Arseven – Moroğlu Arseven Avukatlık Ortaklığı Kurucu Ortağı
Oğuzcan Bülbül – Anadolu Efes Kurumsal İlişkiler ve Rekabet Uyum Direktörü
Samet Serttaş – Herbalife Devlet ve Kurumsal ilişkiler EMEA Bölge Müdürü


Büyükler kâra koştu küçükler frene bastı

Borsa İstanbul’da şirketlerin yıl sonu bilançolarına göre borsanın büyük şirketleri kârını artırırken küçükler düşürdü. Sanayi şirketlerinin kâr ve satışı yüzde 30’un üzerinde gerçekleşirken yıllık enflasyon oranının üzerine çıktı.
Borsada işlem gören şirketlerin 2018 yılına ait sonuçları çarpıcı veriler ortaya koydu. Ekonominin yüzde 2,6 büyüdüğü, enflasyonun yüzde 20,30 oranında artış gösterdiği 2018 yılında borsa şirketleri sektörel bazda farklı sonuçlar ortaya koydu. Açıklanan bilançolara bakıldığında sanayi endeksinde bulunan 153 borsa şirketinin kârı yüzde 30,18 oranında artış gösterdi. 2018’de reel olarak kârını artıran şirketlerin satış gelirleri 299 milyar TL’den 409 milyar TL’ye yükseldi. Borsa şirketlerinin satışları 109 milyar TL artış gösterdi ve yüzde 36 oranında büyüdü. 2018’de yaşanan kur şokuna rağmen sanayi şirketlerinin esas faaliyet karlılıklarını artırdığı dikkat çekti. Şirketlerin büyüme hızı ekonomideki büyüme hızı ile karşılaştırılır. Ekonomide ivme kaybı gözlenirken sanayi şirketlerinin ataklarını sürdürmesi büyük şirketlerin kur şokuna karşı koruma yöntemleri geliştirmeleri de önemli.



Sanayi göz doldurdu

153 borsa şirketi 409 milyarlık satış gerçekleştirirken bunun yüzde 21,5’i tek başına Tüpraş’a ait bulunuyor. Tüpraş’ın satışları 88 milyar TL oldu. Ford Otosan, Ereğli Demir Çelik, Arçelik, Anadolu Efes, Tofaş Oto. Fab., İskenderun Demir Çelik, Vestel, Coca Cola İçecek, Aygaz sanayi endeksinde en yüksek satışı gerçekleştiren şirketler oldu. Bu şirketler borsada işlem gören sanayi şirketlerinin cirosunun yüzde 65’ini oluşturdu.

Sanayi şirketlerinin yatırım faaliyetlerinden gelirleri yüzde 145 oranında artış göstererek 2,8 milyar TL’den 6,9 milyar TL’ye yükseldi.

Hizmette kâr eridi

Toplu bilançolara bakıldığında BIST 100 Kapsamında bulunan borsa 30 şirketlerinin kârlarını yüzde 20 oranında artırdıklarını ancak BIST 100-30 şirketlerinin ise kârlarının yüzde 12 azalttığı görünüyor.

Kârlılıktaki en büyük erime ise hizmet sektöründe gerçekleşti. Hizmet sektörü şirketlerinin kârı yüzde 20 oranında azalma gösterdi.

Mali sektör şirketlerinin kârı yüzde 9,71 artış göstererek yüzde 20,30 oranındaki yıllık enflasyonun altında kaldı.

Yabancı kârlı pozisyonları artırıyor

Yabancı yatırımcıların haftalık alım ve satımları incelendiğinde son üç haftadır hisse senetlerinde alıcı oldukları ancak tahvilde satış yaptıkları görülüyor. Yılbaşından bu yana 10 hafta içerisinde yedi hafta boyunca hisse senetlerinde alım yapan yabancıların Hisse pozisyonları için pozitif eğilimleri devam ediyor. Bunun en önemli nedeni hisse senetlerindeki yüksek iskonto. 14 Mart itibariyle borsadaki yabancı payı yüzde 65,11 seviyesinde bulunuyor. Yabancıların borsadaki paylarında yüzde 65’in üzerindeki seyri koruyor olması önemli. Borsanın dip yaptığı dönemlerde bu oranın yüzde 61’lere indiği, yükselişlerin yaşandığı dönemlerdeyse oranın yüzde 65-66’lara yükseldiği unutulmamalı. Yeterli yerli yatırımcı ilgisinin olmaması hisse senetlerinde yabancı oranının yüzde 65’lere çıktığı dönemlerdeki 120 binlik seviyelerin yüzde 17 altında işlem görülmesine neden oluyor. Öte yandan tahvilde ise ellerindeki kağıtları satarak kâr realizasyonu gerçekleştiriyorlar.

Döviz mevduatı zirveye çıktı

Merkez Bankası verilerine göre, yurtiçi gerçek kişilerinin ve şirketlerin döviz mevduatları 171 milyar dolar ile tüm zamanların zirvesine yükseldi. Gerçek kişilerin ve şirketlerin döviz alımlarının devam etmesi, kırılganlık yaratıyor. Halkın dolar alımı devam ediyor. Dokuz haftadır aralıksız olarak yurtiçi yerleşikler döviz alıyor. Doları güvenli liman olarak görenler 1 Mart - 8 Mart haftasında 834 milyon Dolar daha döviz aldı. 7 Eylül 2018’e göre döviz tevdiat hesapları (DTH) 20 milyar dolar artış gösterdi. 11 Ocaktan bu yana gerçekleşen artış ise 12 milyar dolar. Dövize yönelik yükseliş beklentisinin korunması beraberinde talebi artırıyor.

Zeynep Aktaş / Milliyet

İnternet satışları 30.700 TL’yi geçmeyenler vergi ödemeyecek

İNTERNET VE BENZERİ ELEKTRONİK ORTAMLAR ÜZERİNDEN YAPILAN SATIŞLARDA 30.700,80 TL SINIRI AŞILMAZ İSE ESNAF MUAFLIĞINDAN YARARLANILACAK, VERGİ ÖDENMEYECEKTİR!

7162 sayılı Kanunun 1'inci maddesi ile 193 sayılı Kanunun 9'uncu maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendine “işyeri açmaksızın” ibaresinden sonra gelmek üzere “veya yıl içinde gerçekleştirilen satış tutarı ilgili yıl için geçerli olan asgari ücretin yıllık brüt tutarından fazla olmamak üzere, internet ve benzeri elektronik ortamlar üzerinden” ibaresi eklenmiştir.

Buna göre,

Evlerde kendi el emekleri ile imal ettikleri ürünleri bir işyeri açmaksızın satanlar, esnaf muaflığından faydalanabilmektedirler. Bu muaflıktan faydalanılabilmesi için;

a) İmal edilen ürünlerin, 193 sayılı Kanunun 9'uncu maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendi kapsamında olması,

b) Evlerde kullanılan dikiş, nakış, mutfak robotu, ütü ve benzeri makine ve aletler hariç olmak üzere, sanayi tipi veya seri üretim yapabilen makine ve aletlerin kullanılmaması,

c) Dışarıdan işçi çalıştırılmaması,

ç) Ürünlerin işyeri açmaksızın satılması,

d) Ürünlerin, pazar takibi suretiyle satılmaması,

e) Ürünlerin, ticarî, ziraî veya meslekî faaliyetleri dolayısıyla gelir ve kurumlar vergisi mükellefi olanların düzenledikleri kermes, festival ve panayırlarda satılmaması,

f) Ticarî, ziraî veya meslekî kazancı dolayısı ile gerçek usulde gelir vergisine tâbi olunmaması,

g) Faaliyetin, gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerine bağlılık arz edecek şekilde yapılmaması gerekmektedir.

Ürünlerin; ticarî, ziraî veya meslekî faaliyetleri dolayısıyla gelir ve kurumlar vergisi mükellefi olanların düzenledikleri hariç olmak üzere, düzenlenen kermes, festival, panayır ile kamu kurum ve kuruluşlarınca geçici olarak belirlenen yerlerde satılması muaflıktan faydalanmaya engel olmayacaktır.

7162 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle 30/1/2019 tarihinden itibaren uygulanmak üzere, esnaf muaflığından faydalananların, evlerde imal ettikleri ürünleri, internet ve benzeri elektronik ortamlarda da satmaları halinde esnaf muaflığından faydalanmaları mümkün hale getirilmiştir.

Bu muaflıktan faydalanılabilmesi için, internet ve benzeri elektronik ortamlar üzerinden yıl içinde gerçekleştirilen satış tutarının ilgili yıl içinde geçerli olan asgari ücretin yıllık brüt tutarını aşmaması gerekmektedir. Bu şart, her bir ürün cinsi için ayrı ayrı değil tüm ürünlerin toplam satış tutarı için geçerlidir.

Satışların bir kısmının internet ve benzeri elektronik ortamlar üzerinden, bir kısmının muafiyet kapsamında diğer şekillerde yapılması halinde, satış tutarının ilgili yıl içinde geçerli olan asgari ücretin yıllık brüt tutarını aşmaması şartı, sadece internet ve benzeri elektronik ortamlar üzerinden yapılan satışlar için geçerli olup, diğer şekillerde yapılan satışlarda tutar sınırlaması bulunmamaktadır.

İnternet ve benzeri elektronik ortamlar üzerinden yıl içerisinde yapılan satışların ilgili yılda geçerli olan asgari ücretin yıllık brüt tutarını geçmesi halinde, esnaf muafiyeti kaybedilecek ve izleyen takvim yılı başı itibarıyla gelir vergisi mükellefiyeti tesis edilecektir.

Örnek: Esnaf muaflığından yararlanan Ayşe Teyze, evinde ürettiği tarhana, erişte ve mantıları, kamu kurumlarınca düzenlenen kermes, festival, panayırlarda ve internet üzerinden satışa aracılık eden bir platform aracılığıyla satmaktadır.

Ayşe Teyze’nin, 2019 takvim yılında internet üzerinden yapmış olduğu satış tutarı 25.000 TL, diğer satış tutarı ise 10.000 TL dir. Ayşe Teyze’nin, internet üzerinden yapmış olduğu satış tutarı olan 25.000 TL, 2019 yılı için belirlenen yıllık asgari ücretin brüt tutarı olan 30.700,80 TL’yi aşmadığından, muafiyetten faydalanmaya devam edecektir. İnternet üzerinden yapılan satış 2019 yılında 30.700,80 TL’yi aşacak olur ise, muafiyet kaybedilecek ve 1/1/2020 tarihinden itibaren gelir vergisi mükellefi olunacaktır.

Ayşe Teyze’nin ürünlerini alanlar tevkifat yapacak mıdır?

193 sayılı Kanunun 9'uncu maddesinin son fıkrasında, “Bu muaflığın, 94'üncü madde uyarınca tevkif suretiyle kesilen vergiye şümulü yoktur.” hükmü yer almaktadır. Aynı Kanunun 94'üncü maddesinin birinci fıkrasında vergi tevkifatı yapmak zorunda olanlar ile tevkifata tabi tutulacak ödemeler belirtilmiş ve aynı fıkranın (13) numaralı bendinde vergiden muaf esnafa yapılan ödemeler tevkifat kapsamına alınmış olup, 9 uncu maddenin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinde yer alan emtia bedelleri veya bu emtianın imalinde ödenen hizmet bedelleri üzerinden yapılacak tevkifat oranı 6/6/2012 tarihli ve 2012/3322 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile %2 olarak belirlenmiştir.

Dolayısı ile, tevkifat yapmakla sorumlu olanlar, vergiden muaf esnaftan internet ve benzeri elektronik ortamlar üzerinden veya muafiyet kapsamında diğer şekillerde satın alınan mallar için yapılan ödemeler üzerinden  %2 oranında tevkifat yapacaklardır.

Esnaf muaflığından yararlananlardan yapılan alışların tamamının gider pusulası ile belgelendirilmesi esas olmakla birlikte, münhasıran internet ve benzeri elektronik ortamlar üzerinden satın alınan mallar için yapılan ödemelere ilişkin olmak üzere, gider pusulasında bulunması gereken bilgileri (imza hariç) ihtiva eden banka dekontları ile de belgelendirilmesi mümkündür.

Alıntı:
https://www.borsagundem.com/yazarlar/internet-satislari-30700-tlyi-gecmeyenlere-pilot-ve-kabin-memurlarina-mujde-yazisi/1395302

İtalya'da köklü markaları koruma yasa tasarısı

Toksöz Grubu, 2013'te aldığı İtalyan çikolata markası Pernigotti'nin fabrikasını kapatma kararı, İtalya hükümetini harekete geçirdi. Hükümet, köklü markaların korunması için yasa tasarısı hazırlıyor. Fabrikayı kapatan markayı da kaybedecek
İtalya'nın tarihi çikolata markalarından Pernigotti'yi satın alan Toksöz Grubu'nun, markanın ülkedeki tarihi fabrikasını kapama kararı üzerine, İtalya'da köklü markaların korunması amacıyla bir yasa tasarısı hazırlandı.

İtalya'daki koalisyon hükümetinin ortaklarından Lig Partisi tarafından hazırlanan yasa tasarısı bugün Temsilciler Meclisi'nde yapılan basın toplantısıyla duyuruldu. Basın toplantısına, Başbakan Yardımcısı ve İçişleri Bakanı, Lig Partisi lideri Matteo Salvini de katıldı.

Lig Partisi Temsilciler Meclisi Grup Başkanı Riccardo Molinari basın toplantısında yaptığı açıklamada, yasa tasarısının Pernigotti vakasından hareketle hazırlandığını belirtti ve şunları söyledi:

"Pernigotti vakası örnek bir vaka, çünkü hükümetin tüm girişimlerine, Başbakan Giuseppe Conte'nin de şahsen devreye girmesine rağmen markayı elinde bulunduran çokuluslu Türk şirketin, başka firmaların fabrikayı satın alma teklifleri gibi herhangi bir anlaşma önerisini kabul etmesini sağlayacak bir siyasi araç bulunamadı."

Yasa tasarısıyla "böyle durumların bir daha yaşanmasını önlemeyi" amaçladıklarını söyleyen Molinari, "Bu yasayla bundan böyle, tarihi İtalyan markalarını satın alanların birkaç yıl sonra İtalya'daki üretim tesislerini kapatıp markayı ise ellerinde tutmaya devam etmesi söz konusu olamayacak" dedi.

Tasarıyla, "toplumsal, bölgesel ve ekonomik değere sahip" 50 yıldan eski İtalyan markalarının Ekonomik Kalkınma Bakanlığı bünyesinde hazırlanacak özel bir listeye alınması planlanıyor.

Bu markaları elinde bulunduranların, kuruluş yeri olan üretim tesislerindeki faaliyeti azaltması veya sona erdirmesi halinde markanın kullanım haklarını kaybetmesi öngörülüyor.

Salvini: Dişimizle, tırnağımızla koruyacağız

Başbakan Yardımcısı ve İçişleri Bakanı Matteo Salvini de basın toplantısında yaptığı açıklamada "İtalyan şirketlerini dişimizle, tırnağımızla ve yasalarla korumak istiyoruz" dedi.

Matteo Salvini, Pernigotti vakasına atıfla "Eğer kötü düşünmek istersek, bu çok uluslu Türk şirketinin Türkiye'de üretim yapıp, İtalyan markasını sahte "Made in Italy" damgasıyla İtalya'da satmak istediğini düşünebiliriz… Türkiye'de çikolata üretmek istiyorsan o zaman etiketine "Made in Türkiye" damgası basacaksın" dedi.

Salvini, bu tür etiketleme kurallarını belirleyen Avrupa Birliği yasalarını da eleştirerek gelecek Mayıs'taki Avrupa Parlamentosu seçimleri sonrasında bu konuya ağırlık vereceklerini söyledi.

Pernigotti'yi 2013'te satın alan Toksöz Grubu geçen yıl Kasım ayında, 1860'tan beri İtalya'nın kuzeyindeki Novi Ligure'de üretim yapan Pernigotti fabrikasını kapama kararı almıştı.

Bu haber İtalyan basınında, Pernigotti'nin İtalya'da üretime son vereceği ve üretimi tamamen Türkiye'ye kaydıracağı şeklinde yer almıştı. Toksöz Grup ise bu iddiayı yalanlamış ve fabrika kapansa da "üretim faaliyetlerinin yalnızca (İtalya) ulusal sınırları içinde kaydırılmasının" amaçlandığını belirtmişti.

Novi Ligure'deki tarihi fabrikanın kapanmasını ve işçilerin işsiz kalmasını önlemek için fabrikanın ve markanın başka İtalyan firmalarına satılması da gündeme gelmiş, ancak İtalyan hükümetinin de en üst düzeyde dahil olduğu bu girişimler sonuçsuz kalmıştı.

(BBC Türkçe)

16 Mart 2019 Cumartesi

Pekcan: Yüksek gelirli ülkeler seviyesine çıkmamızın yolu daha fazla ihracat

Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan "İhracatımızı KOBİ'lere, esnaf ve sanatkarımıza, kadın ve genç girişimcilere yayma yönünde çalışmalarımız, projelerimiz var." dedi.
Eskişehir Şoförler Odasında düzenlenen "Esnaf Buluşması" etkinliğinde  konuşan Pekcan, esnaf ve sanatkarın, öncelikleri olduğunu söyledi. Pekcan, sermayesini alın teri ve bileğinin gücüyle birleştiren esnaf  ve sanatkarın, Türkiye ekonomisinin omurgası olduğunu vurguladı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla, Ahilik kültürüyle  bağdaşmayan, dürüst ticarete uymayan iş yerlerinde denetimleri sürdürdüklerini  aktaran Pekcan, şöyle devam etti:

"Bu konuda önlemler alıyoruz. Esnaf ve sanatkarımız bu denetimlerde  bizim yanımızda oldu. Perakende Yasası'nın güncellenmesiyle ilgili ciddi bir  çalışma yaptık. Üç noktaya değineceğim. Bunlardan birisi artık, marketlerde  yöresel ürünlere yer verilme zorunluluğu getirdik. Belli bir raf oranı yöresel  ürünlere ayrılacak. Bunun dışında marketlerin sadece kendi markalarıyla ürün  satışına izin vermeyeceğiz. Ona da oran getireceğiz. Üreticilerimiz kendi  markalarıyla üretim yapabilsinler. Önce Türkiye'de rekabetçi olabilsinler ki biz  onları dünyaya açalım, ihracat yapabilsinler, dünyada rekabetçi olabilsinler.  Bunun dışında perakende bilgi sistemiyle ilgili yazılım programı başlattık.  Umuyorum sonbahara kadar hazır olur. Bundan sonra işletmenin açılışı, kapanışı  tüm kurumlarla irtibatı bu program üzerinden yapılacak. Ruhsatlar da bu program  üzerinden verilecek."

Esnafa faizsiz kredi kullanma imkanı tanındığını hatırlatan Pekcan, 11  bin liraya kadar ticaretlerinin vergiden muaf olmasının sağlandığını dile  getirdi.

"Esnafı merkeze alan çalışmalarımız devam edecek"

Esnafa bir yıla kadar vadeli kredilerinde yüzde 4, bir yılı aşkın  kredilerinde ise yüzde 5 kredi faizi uygulandığını anlatan Pekcan,  "Taşınmazlarının dışından taşınır mallarının da teminat gösterilerek kredi  kullanma imkanı getirilmiştir. Taşınırların teminat gösterilmesiyle kullanılan  kredi oranlarında çok ciddi artışlar olmuştur. Bunun dışında Ahilik sandığı  kuruldu. Firmalarının vergilerini düzenli ödeyen esnaf ve sanatkarımıza 5 puan  indirimi getirilmiştir. Aynı şekilde sigorta primlerinde de 5 puan indirim  getirilmiştir. Yeni kurulan şirketleşme, yeni kurulan esnaf için sosyal güvenlik  priminde de indirim sağlanmıştır. Bundan söyle de esnafı merkeze alan  çalışmalarımız devam edecek." diye konuştu.

Bakan Pekcan, Ticaret Bakanlığının ihracata çok önem verdiğine dikkati  çekti. Sadece ihracatın artmasını değil, dış ticaret açığının azalmasını da  önemsediklerine değinen Pekcan, şunları kaydetti:

"Dış ticaret açığımızın azalmasıyla Türkiye'nin dış finansman açığının  azalmasına hizmet ediyoruz. 2018 yılında 168 milyar dolar ihracat rakamına  ulaştık. Bu, Cumhuriyet tarihinin rekoruydu. 2019 yılının ilk iki ayında da  Allah'a çok şükür iyi gidiyoruz. Üstelik dünya ekonomisi küçülürken, dünyadaki  küresel ticaret de küçülürken bunu yapmayı başardık. Sadece 2019 yılının ocak ve  şubat aylarında dış ticaret açığını 10,8 milyar dolar aşağı çekerek, Türkiye'nin  dış finansman açığını iki ayda 2018'e göre 10,8 milyar azaltmış bulunuyoruz. Bu  rakamla sadece dış finansman açığını azaltmıyoruz, aynı zamanda Türkiye'nin  büyümesine olumlu katkı veriyoruz. 2018 yılında dış ticaretin büyümeye katkısı  üçüncü çeyrekte 6,73, dördüncü çeyrekte 9,70. Allah izin verirse bundan böyle de  devam edecek. Dış ticaretin milli gelire oranı ilk defa yüzde 50'ye ulaştı.  Türkiye'nin yüksek gelirli ülkeler seviyesine çıkabilmesinin yolu daha fazla  ihracat, daha fazla katma değerli ihracattır. İhracatımızı KOBİ'lere, esnaf ve  sanatkarımıza, kadın ve genç girişimcilere yayma yönünde çalışmalarımız,  projelerimiz var."

236 ülkeye ihracat

Yapı endüstrisinde beş kıtada 35 farklı ülkede yapıştırıcı ve tamamlayıcı ürünler üretimi yapan Mapei tarafından Antalya'daki bir otelde toplantı düzenlendi.

Alkin, burada yaptığı konuşmada, ABD ve Çin arasındaki ticaret savaşlarının ve gerginliğin en çok makine ve ulaştırma endüstrisi taşıtları sektörünü etkilediğini dile getirdi.

Yeni Zelanda'daki terör saldırısına değinen Alkin, şunları kaydetti:

"O çok basit bir olay değil. Polisle çatışmayıp bilhassa yakalanmaları anlaşılıyor ki mahkeme kısmını da istiyorlar. Kendisi spor hocasıydı diyorlar ama özel kuvvetler askeri gibi bütün o silahları rahatlıkla kullanabiliyor. Maalesef Atlantik ittifakındaki ülkelerin aşırı yaşlanma ve dünya ekonomisinde ağırlık kaybından dolayı giderek artan keyifsizliğini aynı zamanda aşırı milliyetçilik ve böyle İslam karşıtlığıyla çok riskli alana gidiyor olması bizim açımızdan yönetilmesi gereken bir konu."

236 ülkeye ihracat

Geçen ay itibarıyla 236 ülkeye ihracat yaptıklarını anlatan Alkin, "İhracatımız ciddi bir pazar çeşitlendirmesi mücadelesi ortaya koyuyor. Bu her ülkenin yapabileceği bir şey değil." dedi.

Alkin, 236 ülkeye ihracat gerçekleştiren 83 bin ihracatçının tebrik edilmesi gerektiğini belirterek, şöyle konuştu:

"236 ülkeye dokunulmasına rağmen Türkiye'nin ihracatının hala yüzde 52'si AB ülkelerine. Nisan ve mayıs kuru yönetmek için çok kritik iki ay. Açık ve net söylüyorum bu iki ayı kurda yeni bir hareketlenmeye sebep olmayacak bir dirayetle yönetirsek, hazirandan itibaren bu ülke nefes almaya başlar. Seçimler bittikten sonra nisan ve mayıs Türkiye'deki döviz kurlarında yeni bir dalgalanmanın yaşanmamasına azami emek vermemiz gereken iki ay. Enflasyondaki yapışkanlıktan kurtulmaya başlayacağız. Çünkü kurun enflasyona geçişi çok ağır. Türkiye'deki her yüzde 10'luk kur artışı, yıllık enflasyonu 1,5-2 puan sıçratıyor. Zaten zar zor enflasyonu 20'nin altına getirmeye çalışıyorsunuz. 20'nin üzerine çıktığımız andan itibaren piyasadaki bütün fiyatlandırma alışkanlıkları yine bozulmaya başlayacak. O nedenle fiyatlandırma alışkanlıklarının tekrar normalleşmesi için bizim bütün reel sektöre ekonomi aktörlerine enflasyondaki kalıcı inişin başladığını, psikolojik olarak da hissettirmemiz lazım. Bu önemli bir kırılmadır."

Ticaret Bakanı Pekcan: Elektronik çek ve bono uygulamasını başlatacağız

Ticaret Bakanı Pekcan, elektronik çek ve bono uygulamasını başlatacaklarını belirterek, "Saklama sıkıntınız olmayacak. Güvenilirliği takip edilir olacak." dedi.
Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, Eskişehir'de bir otelde düzenlenen Bölgesel İstişare Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, ihracattaki destekleri artırdıklarını hatırlatarak, kendilerine destek veren Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'a teşekkür etti.

Eximbank kaynaklarını artırmaya yönelik girişimlerinin de olduğunu anlatan Pekcan, şöyle konuştu:

"Eximbank'ın verdiği ihracat destekleri 44,2 milyar dolardı. Biz onu 2019'da yüzde 10 artırarak 48,4 milyar dolara çıkarıyoruz. Ticareti kolaylaştırmak için hem iç ticarette hem dış ticarette hem de gümrüklerde dijitalleşmeye çok önem veriyoruz. Ticaretin kolaylaştırılması ana hedeflerimizden birisi. Gümrüklerde çok önemli çalışmalar yaptık. Kapıkule'de biraz kuyruk var. O kuyrukları azaltmak için Bulgaristan makamlarıyla 24 Nisan'da üçüncü toplantıyı yapacağız. Burada Bulgaristan'a ilave iki peron açtırdık. Biz de akaryakıt istasyonlarının sayısını artırıyoruz. Buralarda frigofirik araçlara bir peron ayırdık. Sanal kuyruk projemiz var. Artık gümrük kapılarından randevulu geçiş alabileceksiniz. 'Şu saatte, şuradan geçmek istiyorum.' deyip size randevu verecek ve sizin aracınız o perondan o saatte geçecek, programı tanımladığımız zaman. Tarım ürünlerinin sağlıklı ortamlarda depolanabilmesi ve elektronik borsada işlem görebilmesi için lisanslı depoculuk sistemlerini geliştirdik. Ürün ihtisas borsasını kurduk."

Bakan Pekcan, ticari hayatta son zamanlarda çek ve senedin güvenilirliğinin sorgulandığını dile getirdi.

Karekodlu çekin ardından karekodlu senet uygulamasını başlattıklarını anımsatan Pekcan, "Dünyada ilk defa biz yapıyoruz. Elektronik çek ve bono uygulamasını başlatacağız. Çeklerinizi elektronik ortamda alabileceksiniz, verebileceksiniz. Saklama sıkıntınız olmayacak. Güvenilirliği takip edilir olacak. Aldığınız anda bu çeki hangi bankalardan ve hangi şubelerden tahsil edeceğinizi de göreceksiniz. Bu en kısa sürede devreye girecek." ifadelerini kullandı.

Dünyada e-ticaretin hızla arttığını vurgulayan Pekcan, Türkiye'de yüzde 4 olan e-ticaret oranını yükseltmek istediklerini sözlerine ekledi.

12 Mart 2019 Salı

Rusya'nın altın rezervinde Stalin'in rekoru kırıldı

Rusya’nın altın rezervlerinin parasal karşılığı 1 Mart 2019 tarihi itibarıyla tarihteki en yüksek seviye olan 91,6 milyar dolara yükseldi
Dünyada Türkiye ile birlikte altın rezervleri en hızlı artan ülke olan Rusya, bu göstergede yeni bir rekora imza attı. Ülkenin altın rezervleri, Stalin döneminden bu yana en yüksek seviyeye çıktı.
Rusya Merkez Bankası, Batı’nın Moskova'ya yönelik yaptırımları daha da ağırlaştırması riskine karşılık altın rezervlerini hızla artırmaya devam ediyor.

Rusya’nın altın rezervlerinin parasal karşılığı 1 Mart 2019 tarihi itibarıyla tarihteki en yüksek seviye olan 91,6 milyar dolara yükseldi.

Şubat ayında ülkenin altın rezervleri yüzde 2,4 arttı. Böylee altın döviz rezervlerinde altının payı yüzde 19’a kadar çıktı.

Merkez Bankası verilerine göre, Rusya 2018 yılında 8,8 milyon ons (yaklaşık 274 ton) altın satın aldı. Böylece 2018 sonu itibarıyla ülkenin altın rezervleri rekor kırarak 67,9 milyon ons’a (2 bin 112 ton) yükseldi.

Nezavisimaya Gazeta’ya değerlendirmede bulunan Strateji Konseyi Başkanı Viktor Tarakanovski, “Bu rakam, Sovyetler Birliği’nde Stalin’in öldüğü dönemdeki altın rezervlerinden daha yüksek. O zaman rezervlerde 2 bin 40 ton altın vardı” dedi.

1917 Devrimi’nin ardından da Batılı ülkelerin şimdi olduğu gibi Moskova’ya yönelik yaptırımları yürürlüğe koyduğunu hatırlatan uzman, “İşte bu yüzden Stalin altın üretimine ağırlık verdi. 1937 yılında ülke, dünyada altın üretiminde ikinci sıraya yükseldi. 1930’da 74 ton olan altın üretimi, maalesef SSCB’nin dağılmasının ardından 19 tona geriledi” şeklinde bilgi verdi.

(turkrus.com)

ABD petrol ve gaz ihracatında bu yıl Suudi Arabistan'ı geçecek

ABD'nin, 70 yıldır dünyanın en büyük petrol ve petrol ürünleri ihracatçısı Suudi Arabistan'ı bu yıl geride bırakacağı iddia edildi
Times gazetesinde yer alan bir haberde ABD'nin bu yıl içinde dünyanın en büyük petrol ve petrol ürünleri ihracatçısı olma özelliğini, bu unvanı 70 yıldır elinde bulunduran Suudi Arabistan'ın elinden alacağı belirtiliyor.

Haberde yer verilen Rystad Enerji adlı araştırma şirketinin tahminlerine göre "çok kısa bir süre öncesine kadar akıllara bile gelmeyecek" bu değişim bu yıl içinde gerçekleşecek.

Suudi Arabistan'ın 1950'li yıllarda petrol ihraç etmeye başlamasından bu yana küresel petrol pazarında öncü olduğu, ancak teknolojinin gelişmesiyle Teksas'ta başlayan kaya petrolü üretiminin, "ABD'nin dünya çapındaki kendi enerji hâkimiyeti çağını başlattığı" vurgulanıyor.

Teksas'tan ham petrol ihracatının artmasıyla büyüyen küresel petrol arzının, Rus ve Suudi ekonomilerini zayıflattığı ve bu ülkelerin fiyatların düşmesini engellemek için üretimlerini kısmak zorunda kaldıkları belirtiliyor.

Rystan Enerji'nin ortaklarından Per Magnus Nysveen "Amerikan petrol ve gaz ihracının artmasıyla, ABD'nin ticaret açığı buharlaşacak ve dış borçları çabuk ödenecek" diyor.

'İklim felaketi'

Rystad'ın raporunda, ihracatta ABD'nin sıvı doğalgaz da dahil, Suudi petrol ve petrol ürünlerini yılın üçüncü çeyreğinde geçeceği tahmin ediliyor. Times, şu anda Suudi Arabistan'ın günde 7 milyon varil petrol ve 2 milyon varil sıvı doğalgaz ve diğer ürünleri ihraç ettiğini aktarıyor.

ABD'nin ise günde 3 milyon varil ham petrol ve 5 milyon varil sıvı doğalgaz ve diğer ürünleri ihraç ettiği belirtiliyor.

Geçen yıl ABD'nin ihracatının günde 2 milyon varil arttığı, bu yıl da günde 1 milyon varil büyüyerek Suudi Arabistan'ı geçeceği vurgulanıyor.

Ancak haberde, ABD'nin enerji alanındaki kazanımlarının çevre açısından bir bedeli olduğu ve Change International örgütünün durumu "İklim felaketi" diye nitelediği söyleniyor.

(BBC Türkçe)