29 Aralık 2013 Pazar

Türkiye karıştırılıyor mu?

Türkiye, FED’in son tapering kararından zarar görmedi. Buna karşılık, son olaylar Türk ekonomisine önemli maliyet getiriyor.

Türk ekonomisinin son on yıldaki kazanımları ve kazandığı direnç, zararın büyümesini engelliyor. Ancak yine de dikkatli olunması gerekiyor.

2001’de Türkiye

Türk ekonomisi 2001 yılında resmen olmasa da fiilen iflas durumundaydı. TC Hazine’si, her 100 TL’lik vergi gelirine karşılık 94 TL borç faizi ödemek zorundaydı. Zira, her 100 TL’lik vergi gelirine karşılık 430 TL’lik brüt borcu vardı ülkemizin.

    Bu durumda olan bir şirketi düşünün; her 100 TL’lik satış gelirinin 94 lirasını eski dönemden kalan borçlarının faizlerine harcıyor. O satışı yapabilmek için gerekli girdilerin satın alınması, makine, bina yatırımları, çalışanlarının ücretleri için sadece 10 TL’si kalıyor elinde. Dolayısıyla, varını yoğunu ipotek edip borçlanarak hayatiyetini devam ettirmeye çalışan, tefeci eline düşmüş bir şirket.

    Türkiye Cumhuriyeti, 2001 yılında, vergi gelirlerinin yaklaşık üçte biri seviyesindeki vergi dışı gelirleriyle de memur maaşlarını ödeyebiliyordu. Dolayısıyla, ülkemiz, devlet bütçelerinin kalan tüm harcamalarını (okul, havaalanı, yol inşaatı ya da tamiri, Türk ordusunun ihtiyaçları, üniversite ve kamu Ar-Ge ihtiyaçları, afetlerle ilgili harcamaları, vb.) yeni borç alarak karşılamak durumundaydı. Dahası, gelirinin dört katı seviyesindeki borcunun ana parasının vadesi gelen kısımlarını da yine ancak borç alarak çevirebiliyordu.

    Türk ekonomisi 2001 yılında, demiryolu, karayolu, havaalanı yapmayı düşünecek durumda değildi. En büyük mesele, bu ay içindeki harcamalarının gerektirdiği nakiti bir şekilde temin edebilmekti. Bunun için, yıl boyunca ortalama yüzde 75 seviyesindeki faizlerden borçlanmıştı. Hazine’nin bu borçlanmasının vadesi 49 gün; yani, bir buçuk aydı. Özel sektörün durumu, tabii çok daha kötüydü; teoride “risksiz” faiz saydığımız kamu borçlanması faizlerinin çok daha üzerinde ve daha da kısa vadelerde borçlanabiliyordu. Buna iflas demezseniz, bitkisel hayat (vegetation) da diyebilirsiniz.

    Rahmetli Özal, Türkiye’yi ihracatla tanıştırmıştı; ancak 2000’li yılların başında 30 milyar dolarlık ihracata sahip Türkiye neredeyse sadece yanıbaşındaki Avrupa’ya ihracat yapmaya çalışıyordu.

Bugün

Türkiye, 2012 yılında, topladığı vergi gelirlerinin yüzde 15’i civarında faiz ödüyor. Topladığı vergi gelirleriyle, 2001 yılında beş senede borcunun ana parasını ödeyebilirken bugün iki yılda ödüyor. Bu rakam, Avrupa’nın  en iyileri arasında. Ortalama Hazine borcu maliyetleri 2001’de yüzde 75’lerden 2012’de yüzde 8,8’e indi. Vadeler ise 49 günden bin 400 günün üzerine çıktı. Yani, bir buçuk aydan dört seneye çıktı. İhracat 2001’deki 30 milyar dolar seviyesinden 2012’de 150 milyar dolar seviyelerine yükseldi.

    Türkiye bu dönemde dünyanın en önemli turizm merkezlerinden, en önemli hava ulaşım merkezlerinden birisi oldu. Demiryolu, havayolu, karayolu altyapısı katlandı. Sağlık altyapısı da öyle. Milli Eğitim Bakanlığı’nın bütçesi hem  mutlak değer olarak hem de bütçeden aldığı pay olarak devrimsel bir ilerleme yaşadı.

    Yani Türkiye, bu son on senede bir taraftan bütçesini iflas durumundan kurtardı. Diğer taraftan ise altyapısını katladı. Diğer taraftan, bütçeden milyarlarca TL’lik yoksulluk ve kırsal kesim destekleri yapıldığını biliyoruz.

    Türk ekonomisinin daha alacağı mesafesi olduğunu bu köşede söyleye geldik. Sanayi katma değerinin, teknoloji ve katma değer seviyesinin yükseltilmesi ve bu sayede dış ticaret açığının makul seviyelere düşülmesi ve hatta artıya geçmesi en önemli dönüşüm hedefi Türkiye’nin.

Siyasete müdahaleler

Türkiye’de 2013 yılında çeşitli vesilelerle siyasete yapılan müdahaleler, ulaşılan resmi bozuyor; kazanımları kaybettiriyor. Türkiye’nin daha yüksek faizlerle borçlanması, borsasının düşmesi (ben kurun yükselmesini olumlu gördüğüm için kura pek değinmiyorum) Türkiye’de kamu menfaatine yararlı olmaz; aksine büyük zarar verir.

    Yolsuzluk iddiaları üzerine bakanların görevden alınması ve eşzamanlı Bakanlar Kurulu değişikliği, hukuka devredilmiş süreçlerin devam etmesini sağlayacak zaten. Birçok işadamının adeta teşhir edilmesi de Türkiye’nin faydasına değildir. Yolsuzluk iddialarının üzerine gidilmesi gerekir; ancak bu yapılırken geniş kamu menfaatine zarar verilmemesi, Türkiye’nin güvenilmez bir ekonomik ortama getirilmemesi gerekir.

Murat Yülek

Alıntı:
http://www.zaman.com.tr/ekonomi/turkiye-karistiriliyor-mu_2190132.html