31 Ekim 2020 Cumartesi

İçi boşaltılarak yatırımcıları dolandıran borsa şirketleri

 30 yıllık borsa tarihinde birçok hisse borsa çöplüğündeki yerini aldı! Bazı şirketler mecburiyetten, bazıları kötü niyetten battı!

Borsada hisse senedi alım satımı yaparken güçlü mali yapısı beklentisi olan hisselerin tercih edilmesi gerektiği uyarısının ne kadar doğru olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Borsa İstanbul, Egeli &Co Enerji Yatırımları (#EGCEY) , Egeli & Co Yatırım Holding  (#EGCYH) ve Egeli & Co Tarım Girişim Sermayesi Yatırım Ortaklığı'nın (#EGCYO) borsa kotundan çıkarılmasına karar verdi. Borsa İstanbul şirketi 6 Nisan 2020 tarihinde son kez uyarmıştı. Bu uyarıları dikkate olmayan yatırıcılar göz göre göre adeta kumar oynayarak hisseleri almaya devam etti.


ZARAR AÇIKLAYAN ŞİRKETLERİN HİSSELERİ TAVAN OLUYOR


Zaten son dönemde borsa yatırım stratejileriyle uyuşmayan olağandışı fiyat ve miktar hareketleri yaşanıyor. Bir şirket zarar açıklıyor tavan tavan yükseliyor. Eksi özsermayeli şirketler kapış kapış hisse satıyor. Borsaya yeni giren ve telegram ve twitter üzerinde kurulan tuzaklara yakalanan yatırımcılar, kim ne önerirse alıyorlar. Bu şirket kar açıklamış mı? Mali yapısı güçlü mü? Patronu kim? Gibi… Hiçbir detayla ilgilenmeyen yeni yatırımcı kitlesi sadece fiyat alıp satıyor.

Devamı:

https://www.borsagundem.com/haber/ici-bosaltilarak-yatirimcilari-dolandiran-borsa-sirketleri/1528445




30 Ekim 2020 Cuma

Merkez bankaları altın satıyor

 Korona virüs sürecinde altının değerinin hızla artmasıyla birlikte küresel merkez bankaları bu süreci değerlendirmeye başladı. Altındaki yükselişten en fazla faydalanan ülkeler arasında Türkiye de var

Merkez bankaları 2010’dan bu yana ilk kez altın satıcısı haline geldi. Altın sahibi ülkelerin merkez bankaları korona virüs pandemisinin etkilerini yavaşlatmak için rekor seviyelere ulaşan altın fiyatlarından yararlandılar.


Dünya Altın Konseyi'nin (WGC) raporuna göre, üçüncü çeyrekte 12,1 ton külçe altın net satışı gerçekleşti. Raporda bir önceki yılın aynı döneminde 141,9 ton altın satın alındığı belirtiliyor. Bloomberg’in haberine göre satışları en fazla gerçekleştiren ülkeler Özbekistan ve Türkiye olurken Rusya merkez bankası da 13 yıldır ilk defa altın satışı gerçekleştirdi.


Borsa yatırım fonlarına girişler altının yükselişiyle birlikte artış gösterirken merkez bankalarının altın satın alması geçtiğimiz yıllarda altının değerlenmesindeki temeli oluşturdu. Citigroup geçtiğimiz ay merkez bankalarının 2018 ve 2019 yılındaki rekor talebinin bu yıl yavaşlayacağını ancak 2021 yılında talebin geri döneceğini öngörmüştü.


WGC Baş Analisti Louise Street, “Bu şartlar altında bankaların altın rezervlerine bakması şaşırtıcı değil. Hemen hemen tüm satışlar yerel kaynaktan satın alan ve altındaki yüksek fiyattan faydalanan mali açıdan gergin bankalar tarafından gerçekleşiyor” dedi.

WGC verilerine göre, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası üçüncü çeyrekte 22,3 ton altın satışı yaparken Özbekistan Merkez Bankası da 34,9 tonluk altın satışı gerçekleştirdi. Orta Asya ülkesi Özbekistan onlarca yıldır süren tecridin ortadan kalkmasıyla birlikte uluslararası rezervlerini çeşitlendiriyor.


Altında düşen talebi yatırımcı dengeledi


WGC, toplam külçe altın talebinin yıllık bazda %19'luk düşüşle 2009'dan bu yana en düşük seviyeye gerilemesine rağmen, altının çeyrek boyunca rekor kırdığını belirtti. Altın talebindeki yıllık düşüş, Hint mücevher talebinin yarı yarıya düşmesiyle, Çin mücevher tüketiminin de zayıflaması nedeniyle gerçekleşti.


Uluslararası Para Fonu ve Metals Focus verilerine dayan WGC raporuna göre mücevher talebindeki düşüş yatırımcı taleplerindeki %21’lik artışla kısmen dengelendi. Önceki çeyreklere göre borsa yatırım fonlarının performansının yavaşlamasının ardından altın külçeler ve sikkeler en fazla yükselişi gösterdi.


Güney Afrika gibi üreticilerde Kovid-19 kısıtlamalarının kaldırılmasından sonra bile maden üretimi yıl içerisinde zayıf kalmaya devam etti ve toplam altın arzı yıllık bazda %3 azaldı. Altın geri dönüşümündeki artış üç aylık düşüşü yumuşatırken tüketiciler değerli metalin fiyatını yüksek seviyelere çekmeyi sürdürüyor.


Dünyanın en büyük "alıcısı" Türkiye'nin altın rezervi geriledi

 Dünya Altın Konseyi'nin verilerine göre küresel altın alımlarının yüzde 85’ini oluşturan Türkiye, 2018’den bu yana ilk kez bir çeyrekte net altın satıcısı tarafında yer aldı. TCMB’nin altın rezervleri toplam rezervlerin yüzde 47'sini oluşturuyor

1987'den bu yana küresel altın piyasasının nabzını tutan Dünya Altın Konseyi'nin bugün yayımladığı "2020 Üçüncü Çeyrek Küresel Altın Talebi" raporuna göre altın talebi Independent Türkçe'den Gökçen Tuncer haberine göre, 2009'dan bu yana ilk kez en düşük çeyreklik seviyesini gördü. 


Korona virüs tedbirleri doğrultusunda yapılan kısıtlamalar, ekonomik yavaşlama ve altın fiyatlarının da güçlü yükselişi nedeniyle 2020'nin üçüncü çeyreğinde altın talebi 892,4 tona geriledi. Bu miktar 2019 yılının aynı dönemine göre yüzde 19 gerileme anlamına geliyor. 


Mücevher yapımında kullanılan altına talep ise 2020'nin ikinci çeyreğinde tarihin en düşük seviyesine gerilemişti. Bu talep bir miktar toparlanmış olsa da mücevherata olan rağbet 333 ton ile 2019'un üçüncü çeyreğine göre hâlâ yüzde 29 geride yer alıyor.  


Bunun yanı sıra bar ve madeni para şeklinde satılan altına talep 2020'nin üçüncü çeyreğinde güçlendi. 2019'un aynı dönemine göre yüzde 49 artarak 222,1 tona ulaştı. 


Dünya Altın Konseyi'nin açıklamasına göre küresel piyasalarda ve Türkiye'de "güvenli liman"a olan güçlü talep, bu büyümeyi sağlayan öncelikli neden oldu. 


Merkez bankalarının elindeki altın rezervine de değinen Konsey, "2011'den bu yana her çeyrek net altın alıcısı olan merkez bankaları, uzun süre ilk defa satıcı konumuna geçtiler" ifadesini kullandı. 


Raporda yer alan verilere göre (net olarak) 2018 üçüncü çeyreğinde 253 ton, 2019 üçüncü çeyreğinde 141,9 ton altın alan merkez bankaları, 2020'nin üçüncü çeyreğinde 12,1 altın sattı. 


Sene başından bugüne duruma bakıldığında ise merkez bankaları "net alıcı" konumunda olmaya devam etti. Zira, ilk dokuz ayda merkez bankalarının talebi 220,6 tona ulaştı. 


Dünya Altın Konseyi, altın alımlarının devam edeceğini ancak son iki yıla kadar hızının düşük olacağını belirtti. 

Türkiye'de altın rezervi iki yıldır ilk defa bir çeyrekte azaldı 


Altın Konseyi'nin raporuna göre merkez bankalarının brüt altın satışları üçüncü çeyrekte 78,9 tona çıktı. Bunda en fazla katkıyı ise Türkiye ve Özbekistan merkez bankaları yaptı. 


Türkiye'de ağustos ve eylülde iç piyasada oluşan yüksek altın talebi, ticari bankalar ve merkez bankaları arasındaki altın ticaretini de artırdı. 


Altın rezervleri üçüncü çeyrekte 22,3 azalan Türkiye için bu, 2018'in dördüncü çeyreğinden bu yana ilk azalış oldu. 


Ancak sene başından bu yana Türkiye'nin kasasına 148,7 ton altın girdi ve "en büyük altın alıcı" olmayı sürdürdü. TCMB'nin 561 tonluk altın rezervi, toplam rezervlerin yüzde 47'sini oluşturuyor. 


2019 sonu itibariyle 411,8 seviyesinde olan altın rezervinin 372 tonu Borsa İstanbul'da, 5,9 tonu ise İngiltere Merkez Bankası'nda tutuluyordu. 


"TCMB bugüne kadar ürettiğimiz tüm altını aldı" 


Altın Madencileri Derneği (AMD) Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Yücel, ağustos ayında Bloomberg'e yaptığı açıklamada 2020'de rekor altın üretimi gerçekleşeceğini söylemişti. 


Altın üretiminin 2019 yılında 38 ton olarak gerçekleştiğini söyleyen Yücel, bu yıl 44 ton külçe altın üretimi beklediklerini söyledi. 


2017'de yapılan değişiklikle Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası'nın (TCMB) yerel üreticilerin ürettikleri altını piyasa fiyatından alan ilk alıcı olarak alma hakkına sahip olduğunu hatırlatan Yücel, "Düzenleme değişikliğiyle birlikte TCMB bizim tek alıcımız haline geldi. Bugüne kadar ürettiğimiz tüm altını aldı" ifadelerini kullanmıştı. 


Özbekistan'ın altını, toplam rezervlerinin yüzde 56'sı 


Altın rezervleri üçüncü çeyrekte 34,9 ton azalan Özbekistan'da ise 307 tonluk altın rezervi hâlâ toplam rezervlerin yüzde 56'sını oluşturuyor. 


Pandeminin ekonomik etkileriyle mücadele etmek isteyen Özbekistan'da altın ihracatı da yükselmiş durumda 


Özbekistan ve Türkiye'nin yanı sıra Tacikistan (9,2 ton), Filipinler (7,8 ton), Moğolistan (2,4 ton) ve Rusya (1,2 ton) yüksek oranda altın satışı yapan diğer ülkelerdi.

6 merkez bankası altında alıcı oldu 


Rapora göre küresel merkez bankaları, son üç çeyrekte satışa yönelmiş olsa da altı merkez bankası, üçüncü çeyrekte altın rezervlerini artırdı. Bunlar:


Birleşik Arap Emirlikleri: 7,4 ton


Hindistan: 6,8 ton


Katar: 6,2 ton. 


Kırgızistan Cumhuriyeti: 5 ton


Kazakistan: 4,9 ton


Kamboçya: 1 ton. 


Altın Konseyi'nin raporunda ayrıca şu ifadeler yer aldı: 


Kovid-19 salgınının körüklediği belirsizlik, yatırımcıları ve merkez bankalarını yatırımlarını çeşitlendirmeye ve kriz zamanlarında portföylerinin değerini korumaya yöneltti.  Birçok merkez bankasının rezervlerinde en büyük payı alan devlet tahvillerindeki düşük ve negatif faiz oranları nedeniyle merkez bankaları çok zarar gördü. 

Merkez Bankası'nın altın rezervleri neydi ne oldu? 


Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) verilerine göre Eylül 2019- Eylül 2020 arası altın rezervi şu şekilde değişti: 


Yıllar Miktar

Eyl.19 25,8 milyar dolar

Eki.19 26,5 milyar dolar

Kas.19 26,4 milyar dolar

Ara.19 27 milyar dolar

Oca.20 27,5 milyar dolar

Şub.20 30,4 milyar dolar

Mar.20 31,4 milyar dolar

Nis.20 34,7 milyar dolar

May.20 36,6 milyar dolar

Haz.20 39 milyar dolar 

Tem.20 43,5 milyar dolar

Ağu.20 43,3 milyar dolar

Eyl.20 41,8 milyar dolar


Dünya Altın Konseyi verilerine göre TCMB, altın rezervlerini 2019'da 159 ton artırarak 413 tona çıkarmış ve dünyanın en büyük altın alıcısı olmuştu. O dönem bu miktar toplam rezervlerin yüzde 20'sine denk geliyordu. 2019 sonu itibariyle küresel altın alımlarının yüzde 50'sini Türkiye oluşturuyordu. 


Sözcü Gazetesi yazarı Erdoğan Süzer'in 11 Ekim 2019 tarihli haberine göre TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi milletvekillerine banka faaliyetleri hakkında bir sunum yapan Merkez Bankası Başkanı Murat Uysal, altın rezervlerinin 350 tonu aştığını, daha önce yurt dışında tutulan bu altınların yüzde 95'inin (yaklaşık 332,5 ton) Türkiye'ye getirildiğini, yüzde 5'inin (yaklaşık 17.5 ton) ise yurt dışında kaldığını söylemişti.


Dünya Altın Konseyi, altın rezervlerini 2018’de de yüzde 51,5 artıran Türkiye için “25 yıl piyasada varolmadıktan sonra 2017’de 85,9 ton altın almıştı” ifadesini kullanıyor. 


2020'nin birinci çeyreği sonunda TCMB, rezervlerine 72,7 ton daha ekleyerek totali 485,2 tona çıkarmıştı. Altın rezervlerinin, toplam rezervlere oranı da yüzde 29'a yükselmişti. 


2020'nin nisan-mayıs-haziran aylarına gelindiğinde ise Türkiye'nin altın rezervleri 97,8 ton daha arttı, 583 tona çıktı ve küresel altın alımlarında Türkiye,  yüzde 85'lik pay aldı. 583 tonluk altın, toplam rezervlerin yüzde 38'ini oluşturdu. 


Altın ithalatı ağustosta yüzde 394 artışla 4,08 milyar dolara çıkmış ve 1989'dan bu yana aylık bazda en yüksek altın ithalat rakamı kaydedilmişti. Eylülde altın ithalatı yaklaşık 3 milyar dolardı. 

Son bir yılda altın ile ilgili hangi kararlar alındı?


Türkiye'deki bankalar ile arasında döviz-TL swap (değiş-tokuş) işlemleri yürüten Merkez Bankası, 6 Mayıs'ta "Türk Lirası karşılığı altın swap piyasası"nı duyurmuş yani, swap işlemlerinde bankalardan altın alıp yerine TL sağlamaya başlamıştı. 


Bu karardan beş ay sonra, 2 Ekim 2019 tarihinden itibaren Merkez Bankası bünyesinde döviz karşılığı altın swap piyasası açılmasına karar verilmişti. 


4 Eylül 2020'de Resmi Gazete'de yayımlanan kararla altın ve gümüşteki devlet hakkı yüzde 25 artırılmıştı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın 5 Eylül'de yaptığı açıklamayla da 99 maden sahası ihale edilerek aramalara açılacağı duyurulmuştu. 


8 Ekim'de Reuters'a konuşan Türkiye Varlık Fonu CEO'su Zafer Sönmez, devletten yaklaşık 20 maden sahasının lisansını aldıklarını belirtmişti. 


27 Ekim 2020 Salı

TMSF rezervi 61.2 milyar lira, dünyada ‘en güçlü’ler arasındayız

 MİLLİ Eğitim Bakanı Prof. Ziya Selçuk’un Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF) 20 milyon liralık katkısıyla Giresun Ülper Şehit Ümit Kılıç Yatılı Bölge Okulu’nda öğrencilere tablet bilgisayar dağıtımı sonrasında Akın Çorap fabrikasındayız.


TMSF Başkanı Muhiddin Gülal, FETÖ’nün 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrası devraldıkları Akın Çorap’taki sohbete şu bilgiyi vererek girdi:


- Tablet bilgisayar dağıtımına katkı için 20 milyon lirayı Koza Holding’in kaynaklarından sağladık.


Ardından asli işleri olan “tasarruf mevduatı sigortası” konusuna geçti:


-Tasarruf sigortası limitini geçen yıl 150 bin liraya çıkarmıştık. Böylece yıllık prim tahsilatımız 5.6 milyar liraya ulaştı. 40 bankadan 3’er aylık dönemler halinde sigorta primi topluyoruz.


Sigortalı mevduat büyüklüğüne işaret etti:


- Sigorta limiti bireysel hesap başına 150 bin liraya çıkınca 570 milyar lira olan sigortalı mevduat toplamı da 848 milyar lirayı buldu.


TMSF’nin rezervinin 61.2 milyar lira düzeyinde olduğunu belirtti:


- Rezervimizin sigortalı mevduatı karşılama oranı yüzde 7.2. Toplam mevduatı karşılama oranı da yüzde 1.8. Sigortalı mevduatı karşılama oranı Avrupa ve ABD’de yüzde 1.5 düzeyinde. Yani, dünyanın en kuvvetli mevduat sigortacılığı burumlarından biriyiz.


2001 krizini anımsattı:


- 2001’de yaşadığımız kötü tecrübe nedeniyle rezervimizi büyütmeyi sürdüreceğiz.


Son 10 yılda sadece Bank Asya için 967 milyon liralık ödeme yaptıklarını kaydetti:


- Daha sonra onu Bank Asya’dan tahsil ettik.


61.2 milyar liralık rezervi öğrenince sordum:


- Bankalar bu kaynağı kendilerine kullandırmanızı talep etmiyor mu?


Şu yanıtı verdi:


- Paranın yüzde 90’ı devlet iç borçlanma kağıtlarında. Kalan kısmı da mevduat olarak kamu bankalarında. Rezervi zaman zaman bazı kamu bankalarına garanti kapsamında kaynak olarak kullandırdığımız oluyor.


2001 krizinde TMSF’ye 26 bankanın devrolduğunu anımsattı:


- Alacak tahsil sürecimiz var. Son aşamalara gelmek üzereyiz. 1994-2016 döneminde TMSF’ye devrolan 26 bankanın kamuya maliyeti faiz hariç ana para olarak 31.5 milyar dolardı. 23.2 milyar dolarlık tahsilat yaptık. 600-700 milyon dolar daha bekliyoruz.


Söz konusu 26 bankadan tahsilat kapsamında İstanbul Ataşehir’de 1113 konutluk proje yaptıklarını anlattı:


- Balkaner Grubu’ndan (Yurtbank) geçen arazide bu proje gerçekleşiyor. 2 milyar liralık hasılat beklentimiz var. Bu proje ile Balkaner dosyasını kapatacağız.


Kangren olmuş birçok dosyayı çözdüklerini bildirdi:


- Çukurova’yı da protokole bağladık. Kapattık gözüyle bakıyoruz.


Dünyanın en güçlü mevduat sigortası sistemleri arasında olmak, vatandaşın bankadaki parası için önemli güvence değil mi?


200 milyon liraya 6 okul İstanbul'a 1 okul Kayseri'ye


TASARRUF Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) Başkanı Muhiddin Gülal, 7 okul yaptırıp Milli Eğitim Bakanlığı’na bağışlamak için 200 milyon liralık kaynak ayırdıklarını belirtti:


- Okulların 6'sı İstanbul'da 1'i Kayseri'de olacak. Okulları 2021-2022 öğrenim dönemine yetiştirmeyi hedefliyoruz.


Okulların adreslerini paylaştı:


- Üsküdar'da 19 derslikli ilkokul ve 16 derslikli ortaokul, Çekmeköy ve Sultanbeyli'de 24 derslikli ilkokul, Fatih'te 25 derslikli ortaokul, Eyüpsultan'da 18 derslikli ilkokul olacak. Kayseri Talas'taki ilkokul da 24 derslikli yapılacak.


Okulların yapımını Koza Altın’ın bütçesinden finanse edeceklerini bildirdi:


- Okullara 15 Temmuz şehitlerinin adı verilecek.


804 şirketin aktif büyüklüğü 66.5 milyar liraya çıktı


TMSF Başkanı Muhiddin Gülal, 15 Temmuz hain darbe girişiminin ardından FETÖ’ye karşı yürütülen operasyonlar çerçevesinde 804 şirkette kayyımların yetkilerinin fona devredildiğini anımsattı:


- Türkiye'nin 38 ilindeki şirketler 40 farklı sektörde faaliyet gösteriyor.


TMSF’nin yönettiği şirketlerde sağlanan büyümeyi şu verilerle ortaya koydu:


►Özkaynakları 18.2 milyar liradan 27.6 milyar liraya çıktı.


►Aktif büyüklükleri toplamı 42.7 milyar liradan 66.5 milyar liraya yükseldi.


►Toplam ciroları 24.6 milyar lirayı buldu.


► Şirketlerde toplam istihdam 40 bin 589 kişiye ulaştı.


Şirketleri yönetenlerle ilgili şu bilginin altını çizdi:


- Halen 323 kişi bu şirketlerin yönetiminde görev yapıyor. Bu kişiler kaç şirkette görevli olursa olsun, sadece bir şirketten 5-15 bin lira aralığında ücret alıyor.


Koza Altın'da 6 milyar lira nakit, 200'ü aşkın ruhsat var


TMSF Başkanı Muhiddin Gülal, Koza Altın’ın yüzde 100’e yakın büyüdüğünü belirtti:


- Koza Altın'da 6 milyar liralık fon oluştu. Eskiden terör örgütüne hizmet eden bu şirket artık halkımızın hizmetinde.


Koza Altın’ın elindeki ruhsatlara değindi:


- Elimizde 200'ü aşkın ruhsat var. Ciddi sondaj çalışmasına başladık. Altında yeni müjdeler verebiliriz.


Ağrı’ya uzandı:


- Ağrı'da güzel bir rezerv bulduk. Mart-Nisan 2021'de tesis temeli atılacak. 400500 kişi istihdam edilecek.


Geçen yıl 11 ton altın ürettiklerini bildirdi:


-Birkaç yıl içinde yıllık 15 ton üretimi yakalamayı hedefliyoruz.


Koza Altın’ın 30 Haziran 2020 itibariyle verilerini paylaştı:


-Koza-İpek Grubu'nun aktif büyüklüğü 10.5 milyar liraya, özkaynakları 9.6 milyar liraya, cirosu 2.9 milyar liraya yükseldi. Kârı 1.2 milyar lirayı buldu.


Erciyes Anadolu enerjiye 318 milyon dolar yatırım yaptı


TMSF Başkanı Muhiddin Gülal, Erciyes Anadolu Holding’in (Boydak Grubu) verilerini paylaştı:


- Erciyes Anadolu Holding'in aktif büyüklüğü 15.4 milyar liraya, özkaynak toplamı 10.5 milyar liraya, cirosu da 11.2 milyar liraya, kârı 1.2 milyar liraya yükseldi. Grupta 12 bin 259 kişi çalışıyor.


TMSF’ye devir tarihinde grubun 383 milyon dolar kredi borcu olduğunu belirtti:


- Borç 83 milyon dolara indi. Nakit tutarı 159 milyon dolardan 350 milyon dolara çıktı.


Erciyes Holding’in ciddi enerji yatırımcısı haline geldiğini vurguladı:


- Şu an elimizde 504 megavatlık yenilenebilir enerji yapısı oluştu. GES, HES ve RES var. Enerjiye toplam 318 milyon dolar yatırım yapıldı.


Kayseri’de bir de sandalye fabrikası kurulduğunu kaydetti:


-Ay sonunda açmayı planlıyoruz. 600 kişi istihdam edilecek.


İki uçak satılacak, 46 milyon dolarlık yeni uçak gelecek


TMSF Başkanı Muhiddin Gülal'a Koza-İpek Grubu ile Boydak’lardan kalan iki uçağın durumunu sordum, Başkan Yardımcısı İsmail Güler'i işaret etti:


- Erciyes Anadolu Holding'te 1, Koza'da 1 uçak var. İkisini de satma kararı aldık. Satış sürecini İsmail Bey yönetiyor.


Ardından Koza’nın yeni uçağını anlattı:


- Akın İpek'in sipariş ettiği Gulfstream G500 model bir uçak var. Biz grubu devraldığımızda bu uçak için 7.5 milyon dolar ödeme yapılmıştı. Siparişi iptal etsek, ödenen bölümün yanması söz konusuydu.


“Paramız varken uçağı yaptıralım" kararı aldıklarını belirtti:


- Bu uçağın bize maliyeti 46 milyon dolar olacak. Haziran 2021'de teslim alacağız. Uçak gelince bir şekilde değerlendireceğiz. Satışı da gündeme gelebilir.


Vahap MUNYAR

https://www.dunya.com/kose-yazisi/rezervimiz-612-milyar-lira-dunyada-en-gucluler-arasindayiz/486705


Tek yerde tüm sigortaları gösterecek sigorta cüzdanı geliyor

 Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi Genel Müdürü Murat Hakseven, hayata geçirecekleri sigorta cüzdanı ile sigortalıların hayat ve hayat dışı tüm ürünlerini bu cüzdanlarda saklayabileceğini söyledi

Sigorta Bilgi ve Gözetim (SBM) Merkezi Genel Müdürü Murat Hakseven, dijital yaşam kasası olarak nitelendirdiği sigorta cüzdanı projesini hayata geçireceklerini söyledi. Bloomberg HT televizyonuna konuk olan Hakseven, 38 Hayat Dışı ve 22 Hayat Sigorta şirketi başta olmak üzere, DASK, Sigorta Tahkim Komisyonu,Güvence Hesabı,Türkiye Motorlu Taşıt Bürosu, Türk Sigorta Enstitüsü Vakfı, Devlet Destekli Alacak Sigortası sisteminin yürütücüsü olan Olağandışı Riskler Yönetim Merkezi’nin verilerine ev sahipliği yaptıklarını belirterek, "Sigorta sektörüne sağlayacağımız yenilikçi digital ürünler ve hizmetler ile sigortacılık teknolojisine katkıda bulunuyoruz" diye konuştu.


SBM olarak yeni bir proje hayata geçireceklerini söyleyen Hakseven, sigorta cüzdanı projesi ile sigorta müşterilerinin, farklı sigorta sağlayıcılarından olan poliçelerini mobil uygulamalar aracılığı ile yönetebilmesine olanak sağlanacağını ifade etti. Sigortalıların hayat ve hayat dışı tüm ürünlerini bu cüzdanlarda saklayabileceğini belirten Hakseven, ayrıca ileride bu cüzdanların bir kişinin, tüm dijital varlıklarını ve sosyal medya hesaplarını tek bir yerde sakladıkları bir “dijital yaşam kasası” çözümüne dönüşebileceğini söyledi.


'YAPAY ZEKA VE DERİN ÖĞRENME İLE MÜŞTERİ SKORU HESAPLANACAK'

Hakseven, 'sigortalı risk skoru' projeleri ile de yapay zeka ve derin öğrenme algoritmaları kullanarak müşteri skorunu hesaplayarak sektör ile paylaşmayı hedeflediklerini kaydetti. Hakseven şöyle devam etti: "Lokasyon bazlı hizmetler projemize ile de poliçeye konu olacak risk noktasını harita üzerinden görüntüleyip, belirlenen yarıçap içerisindeki fay hatları, yüksek gerilim hatları, heyelan bölgeleri, sel taşkın riski olan bölgeleri size gösteren konum hakkında analiz yapılmasını sağlayan uygulamaları da sektörümüz ile yakın zamanda paylaşmış olacağız" dedi. Hakseven, IoT/Telematik ile Kaza Önleme/Tespit projesi ile de telematik cihazlarından alınacak verinin SBM verileri ile harmanlanması sonucunda önceden yapılan kaza desenleri öğrenilerek gelecekteki kazaların önüne geçilmesinin hedeflendiğini sözlerine ekledi.


'SEKTÖR PAYDAŞLARINA BULUT ÇÖZÜMÜ'

2019 yılında tamamlanan MPLS projesi ile tüm sigorta şirketleri ile güvenli hat üzerinden veri transferi dönemini başlattıklarını kaydeden Hakseven, aynı şekilde kamu kurumları ile kamu.net ağına dahil olarak tüm kamu kurumlarıyla entegrasyonlarını bu ağ üzerinden yapmaya başladıklarını, bu sayede farklı kurumlarla yapılan veri alışverişlerinin de kapalı devre sistem ile çok daha güvenli hale getirildiğini söyledi. S-Cloud adını verdikleri bulut ortamını da kurduklarını vurgulayan Hakseven, bu paylaşım platformunda insurtech odaklı çözümlerin desteklendiğini ve sektöre yenilikçi dijital çözümler getirilmesinin hedeflendiğini kaydetti. Hakseven, tüm sektör paydaşlarının, ‘as a service‘ mantığı ile bu dijital çözümlerden bulut altyapısı aracılığıyla güvenle ve yüksek performansla faydalanabileceğinin altını çizdi.


Gelecekte yapılması planlanan bu projelere ilişkin SBM’de ciddi bir teknoloji altyapısı oluşturulduğunu belirten Hakseven, önümüzdeki dönemde 5G’nin hayatlarımıza girmesi ile birlikte internete bağlanabilen akıllı cihazların sayısının artarak devam edeceğini kaydetti. Bu cihazların kullanıcı alışkanlıklarını makine öğrenmesi ya da Derin Öğrenme (Deep Learning) teknolojileri vasıtasıyla kendileri öğrenerek, kullanıcılar cihazlar ile ilgili bir işlem yapmadan kendi kendilerine ilgili kararları alabilecek ve aksiyona geçebileceklerini kaydeden Hakseven, "Ayrıca bu cihazlardan alınacak veriler, Nesnelerin İnterneti (IoT, Internet of Things) teknolojisi sayesinde Big Data ortamlarında bir araya getirilebilecektir" dedi. SBM’de bu büyük verinin tutulması ve işlenerek farklı hizmetlere dönüşmesini sağlayacak yapay zekâ teknolojilerine ilişkin çalışmalar başlatıldığını belirten Hakseven, "Büyük veri ve yapay zekâ uygulamaları ile sigortalılar daha iyi tanınabilecek; tahminleme ve optimizasyon teknolojileri ile de sigortalıların ihtiyaçları ve kullanım alışkanlıkları analiz edilerek, daha doğru ürünler, servisler sunulabilmesi sağlanacak" diye konuştu.


BES 17 yılda İşsizlik Fonu'nu geçti

 Bireysel Emeklilik Sistemi 17’nci yılında. 200 bin kişi ve 43 milyon liralık fonla başlayan BES’te, bugün 12.5 milyon kişi bulunuyor. Emeklilik fonlarının toplamı 164 milyar liraya ulaştı. Bu da İşsizlik Fonu’ndan daha büyük bir yapı anlamına geliyor

Bugün, Bireysel Emeklilik Sistemi’nin (BES), 17’inci yılı. Yani, bundan 17 yıl önce, ülke tasarruflarına katkı sağlamak, bireyleri tasarrufa teşvik etmek için sistem başladı ve 17 yıl önce tam da bugün ilk BES sözleşmesi yapıldı.


Hürriyet'ten Noyan Doğan'ın yazısı:

Çok iyi hatırlıyorum, o dönem, başta sendikalar olmak üzere birçok kesim sisteme hem şüpheyle bakıyor hem de ciddi eleştiriyordu. Eleştirilin de birkaç nedeni vardı. Birincisi, geçmiş yıllarda hayat sigortalarında yaşanan kötü tecrübeler ve vaat edilen sözlerin yerine getirilmemesi. İkinci neden, 2000’li yıllardan önce konut edindirme yardımı gibi fonlardan dolayı yine vatandaşların yaşadığı kötü deneyimler. Kimi kesimler de yine o dönemde, tasarrufa ihtiyaç olduğunu kabul etse de BES’e ilgi olmayacağını savunuyordu. Anlayacağız, BES, başladığında hemen hemen tüm kesimler sisteme kuşkuyla bakıyordu. Bu nedenle de toplum nezdinde çok da itibar görmedi.

 

BES’TE KIRILMA NOKTASI

İtibar görsün diye de 2003’te uygulama vergi teşviki ile başlatıldı ve sisteme giren kişilere aylık yatırdıkları katkı paylarını vergiden düşebilme imkanı tanındı. Ancak bu imkandan da sadece çalışan kesim yararlandığı için teşvik de pek ilgi görmedi. Uygulama başladıktan bir yıl sonra, 2004’ün sonunda, 300 bin kişi sisteme giriş yaptı. Sistemin ilk yılında, 2003 sonunda fon büyüklüğü 43 milyon lira, 2004 sonunda ise 300 milyon lira oldu.


2013 yılına kadar da sistem yavaş da olsa gelişimini sürdürdü ve 2012 sonunda 3 milyon kişi BES’lenirken; fon büyüklüğü de 20 milyar liranın biraz üzerine çıktı. Bu 10 yıllık süreçte yıllık 300 bin kişi sisteme girerken, sistemdekilerin büyük bir kısmı da aradığını bulamayıp, ayrıldı. On yıl bu böyle sürdü.


Ta ki, 2013 yılına kadar. 2013’de sistemde köklü değişikliğe gidilerek, yüzde 25 devlet katkısı uygulamasına geçildi. Böylece çalışan çalışmayan, emekli, ev hanımı BES’e giren herkese devlet yüzde 25 katkı yapmaya başladı. İşte, bu durum BES’te kırılma noktasıydı. Bundan sonra sisteme girenlerin sayısı bir anda yüzde 40’lar seviyesinde arttı; sonrasında da her yıl sisteme yıllık bir milyondan fazla kişi giriş yaptı.


BES’le ilgili kinci kırılma ise 2017’in başında oldu. Yeni bir reforma gidilerek, 45 yaş altı tüm çalışanların, işverenleri tarafından BES’e alınmasını sağlayan otomatik katılım uygulaması başladı. Böylece BES çatısı altında iki ayrı sistem oluştu; biri 2003’ten beri süren ‘gönüllü BES’, diğeri 2017’den başlayan ‘otomatik BES’.


ÇALIŞANLARIN YÜZDE 22’Sİ SİSTEMDE

17 yıl sonra geldiğimiz noktada ise artık BES, çalışanı çalışmayanı ile neredeyse tek tasarruf aracı. Emeklilik Gözetim Merkezi (EGM), verilerine göre bugün, 12 milyon 564 binden fazla kişi BES aracılığı ile tasarruf ediyor. Emeklilik fonlarının büyüklüğü ise 164 milyar liraya dayandı. Kişilerin 6.8 milyon gönüllü BES’te, 5.6 milyonu ise otomatik BES’te. Fon büyüklüğünün 152.6 milyar lirası gönüllü BES’ten, 11 milyar lirası da otomatik BES’ten geliyor. Daha açık bir anlatımla nüfusun yüzde 15’i, tüm çalışanların da yüzde 22’si bireysel emeklilik sisteminde ve tasarruf ediyor.


Peki, bu, 164 milyar liralık fon büyüklüğü neyi ifade ediyor? Büyüklüğün anlaşılması için sadece iki kriter paylaşacağım. İşsizlik Sigortası Fonu’nun, 2019 sonu itibariyle toplam varlığı 131 milyar liranın biraz üzerinde. Yani, BES’teki fon büyüklüğü, İşsizlik Fonu’ndan daha büyük. İkincisi ise, bugün mevduattan sonra en çok birimin bulunduğu yer BES ve daha da önemlisi emeklilik fonlarının büyüklüğü bugün GSYH’nin yüzde 3’ü seviyesinde.


Hani derler ya, nereden nereye. 2003 yılında 15 bin kişiden, bugün 12.5 milyon kişiye; 43 milyon lira fondan, bugün 160 milyar liralık fon büyüklüğüne.


Konu BES olunca, en çok merak edilen de getiriler. Sistemin uygulanmaya başladığı ilk yıllardan itibaren BES’e yönelik eleştirilerin başında getirilerin azlığı geliyordu. Hatta aradan geçen zaman için sistemden ayrılanların büyük çoğunluğu ayrılma nedeni olarak getirileri ortaya koydu. Kimileri eleştiriyi biraz daha ileri götürüp, ‘yatırdığımızı bile alamadık’ diyerek, sistemden ayrıldı. Türkiye Sigorta Birliği, Emeklilik Gözetim Merkezi verilerine göre BES’in getirilerini paylaştı. Ben de sizlerle paylaşayım. 2003 yılından bu yana emeklilik yatırım fonlarının ortalama reel getirisi, yani enflasyondan arındırılmış getirisi, yüzde 65.3 olmuş.


Sistemin başında itibaren de TL cinsinden borçlanma araçları fonu yüzde 57.16, yabancı para cinsinden borçlanma araçları fonu yüzde 83.33, likit fonlar yüzde 45.63, değişken fonlar yüzde 63.67, karma fonlar yüzde 174.13, hisse senedi fonları yüzde 145.23 getiri sağlamış. Aynı dönemde, yani 17 yılda, döviz sepeti yatırımcısına yüzde 9.38 kaybettirirken, BİST-100 ise yüzde 82.59 kazandırmış.


BES sistemi içinde faizsiz fonların payı da artıyor. 2019 yılında otomatik katılım sisteminde sunulan emeklilik yatırım fonlarının ortalama getirisi yüzde 22.8, bireysel emeklilik sisteminde sunulan katılım fonlarının ortalama getirisi yüzde 30 seviyesine ulaştı. Katılım ve altın fonlarının tüm fonlar içindeki ağırlığı ise bu yılın eylül sonu itibarıyla yüzde 31’e ulaşırken, bu fonların toplam değeri yaklaşık 49 milyar TL’yi buldu.


TMSF Başkanı: Koza Altın'ı Varlık Fonu'na devredebiliriz

 Koza Altın'ı Türkiye Varlık Fonu'na devredebileceklerini belirten Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) Başkanı Muhiddin Gülal, Erciyes Anadolu Holding ve Aydınlı Grup için de halka arz çalışması olabileceğini söyledi.

TMSF'nin Milli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB) çocuklara tablet dağıtımı projesine destek vermesi dolayısıyla bulunduğu Giresun'da, basın mensuplarının sorularını yanıtlayan TMSF Başkanı Muhiddin Gülal, "Koza Altın'ı belki Türkiye Varlık Fonu’na devredebiliriz.” dedi.


Toplantıda şirketlerin satışlarıyla alakalı gelecek dönem planlarından bahseden Gülal, firmanın ekonomik devamlılığıyla ilgili tehlike söz konusu ise satılmasında bir sakınca olmadığını söyledi.


Naksan'ın böyle bir grup olduğunu belirten Gülal, şöyle konuştu: Geçtiğimiz günlerde Naksan ve Royal Halı'yı ihaleye çıkarmıştık. Satış olmadı ama bir talipli grup var, ciddi olarak ilgilendiğini belirtti. Dolayısıyla 18 Aralık'ta her ikisinin de ihalesini yenileyeceğiz. Diğer taraftan Erciyes Anadolu Holding, Koza Altın gibi büyüyen, kar eden şirketlerin mevcut hukuki süreç tamamlanmadan satışının şu aşamada mümkünatı yok. Burada 4,5 yıl oldu ama üzülerek söylüyorum ki büyük gruplar içerisinde hukuki olarak halihazırda kesinleşmiş bir dosya yok. Ümit ediyorum ki en hızlı şekilde bu kararlar kesinleşir. Koza Altın ve Erciyes Anadolu Holding gibi birçoğunda müsadere kararı çıktı. Eğer karar kesinleşirse bu şirketler artık Hazine'nin malı olacak. Hazine'ye geçmesinin ardından bir kısmına farklı şeyler düşünüyoruz. Mesela Koza Altın çok stratejik bir firma, altın üretiyoruz. Bunu diyoruz belki Türkiye Varlık Fonu'na devredilebiliriz. Erciyes Anadolu Holding ve Aydınlı Grup için belki halka arz çalışması yapabiliriz. Belki kısmi de olsa bir satış gündeme gelebilir. Kısa vadede bunların hepsi hukuki sürecin kesinleşmesine bağlı."


26 Ekim 2020 Pazartesi

TMSF altın sondaj çalışmaları kapsamında müjde vermeye hazırlanıyor

 Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) Başkanı Muhiddin Gülal, Koza Altın'la ilgili ellerinde 200'ün üzerinde ruhsat olduğunu, ciddi bir sondaj çalışmasına başladıklarını belirterek, "Rahatlıkla söyleyebilirim ki çalışmalarımız olumlu. Türkiye'nin muhtelif yerlerinde rezervimiz var. Madende işler biraz ağır gidiyor. Geçen yıl itibarıyla 11 ton ürettik, bunu birkaç yıl içinde 15 tona çıkarmanın hesaplarını yapıyoruz. 37 farklı noktada sondaj çalışması yapıyoruz. Kuyularımız açıldı. Bu ara ülkemize müjdeler geliyor, biz de altında müjdeler verebiliriz." dedi.


Muhiddin Gülal, TMSF'nin Milli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB) çocuklara tablet dağıtımı projesine destek vermesi dolayısıyla bulunduğu Giresun'da, basın mensuplarıyla Akın Çorap fabrikasında bir araya geldi.


Tablet projesine 20 milyon lira katkı sağladıklarını ifade eden Gülal, birçok sosyal projeye destek verdiklerini, ayrıca İstanbul'da 6, Kayseri'de de 1 okul yapacaklarını anlattı.


Gülal, söz konusu okulların her birinin maliyetinin ortalama 25-30 milyon lira olacağını, bu manada toplam 200 milyon liralık yatırım yapacaklarını aktararak, "Sultanbeyli ve Çekmeköy'de yapacağımız okulun yer teslimleri yapıldı. Kasım ayı içerisinde temelini atacağız. Diğerlerinin de yıl çıkmadan temelini atıp, 2021-2022 dönemine yetiştirmeyi hedefliyoruz." diye konuştu.


TMSF'nin 15 Temmuz sonrası çok farklı bir alanda faaliyet gösteren mevduat sigortacılığı kurumu haline geldiğine işaret eden Gülal, şunları söyledi:


"An itibarıyla 804 şirketimiz var. Bunların 30 Eylül 2020 itibarıyla öz kaynak büyüklüğü 27,6 milyar lira, aktif büyüklüğü de 66,5 milyar lira. Çalışan sayımız 40 bin 589 kişi. Yaklaşık 4,5 yıldır yönettiğimiz bu şirketlerde, ortalama olarak öz kaynakları yüzde 52, aktifleri yüzde 56 büyüttük. Sadece büyük gruplar nezdinde bakarsak aktiflerin büyümesi yüzde 90'a ulaştı. Devraldığımızdan bu yana Koza Altın hemen hemen yüzde 100 büyüdü ve kasasında ciddi bir nakit oluştu.


Sadece günlük neması 1,5 milyon liraya ulaşan bir rakama geldik. Dolayısıyla burada 6 milyar liralık bir fon oluştu. Erciyes Anadolu Holding'in devraldığımızdan bu yana aktif büyümesi yüzde 86 seviyesinde. Kasasında 350 milyon dolar nakdi var. Bu biriken fonları da hep şöyle söylüyoruz; bu şirketler eskiden terör örgütüne hizmet ediyordu, ama artık halkımızın hizmetinde. Elimizdeki bütçe imkanları ölçüsünde eğitime, spora, kültürel aktivitelere katkı sağlamaktan imtina etmiyoruz. Okullarımızı Koza Altın'dan finanse edeceğiz ve bu okullara 15 Temmuz şehitlerimizin adını vereceğiz. Buradaki ironiyi de yakalamak lazım."


"Sigortalı mevduat toplamı 848 milyar liraya ulaştı"


Gülal, geçen yıl sigorta limitini 100 bin liradan 150 bin liraya çıkarttıklarını anımsatarak, bu yolla 570 milyar lira olan sigortalı mevduat toplamının 848 milyar liraya ulaştığını bildirdi.


Şu aşamada sigorta limitini artırmayı düşünmediklerini vurgulayan Gülal, "Bu limitle biraz daha devam ederiz diye düşünüyoruz." dedi.


Gülal, sigorta limitlerindeki artışın etkisiyle prim gelirlerinin de yükseldiğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:


"Biz artık her 3'er aylık dönemde 1,4 milyar lira olmak üzere yıllık toplam 5,6 milyar lira prim tahsil eden bir kurum olduk. Rezervimizin sigortalı mevduatı karşılama oranı şu anda 7,2. Bu Avrupa'da ve ABD'de 1,5 seviyesinde. Kabul gören oran da burada yüzde 3. Buradan hareketle biz diyoruz ki; dünyanın en kuvvetli mevduat sigortacılığı kurumlarından biriyiz. Rezervimizi büyütebildiğimiz kadar büyüteceğiz. Bugün itibarıyla baktığımızda 61,2 milyar liralık rezervimiz var. Bu paranın yüzde 90'ı DİBS'lerde, hazine bonolarında. Kalan kısmı da mevduat olarak kamu bankalarında. Bu rezervimizi zaman zaman bazı kamu bankalarına garanti kapsamında kaynak olarak kullandırdığımız oldu, ancak şu an herhangi bir bankada kağıdımız yok. Hazinemizde değerlendiriyoruz, ortalama vadesi de hemen hemen 10 yılın üzerinde kağıtlarımızın."


Son 10 yıl içinde sadece Bank Asya için 967 milyon liralık ödeme yaptıklarına değinen Gülal, bu rakamı daha sonra Bank Asya'dan tahsil ettiklerini dile getirdi.


"Çukurova'yı protokole bağladık, dosyayı kapattık gözüyle bakıyoruz"


Muhiddin Gülal, 2001'de fona devrolan 26 bankanın hakim ortak grubundan alacakların tahsili ile alakalı bir süreç olduğunu hatırlatarak, "20 yıl geçti, artık son aşamalara gelmek üzereyiz. Burada şu ana kadar toplam 23,2 milyar dolar tahsilat yaptık, 600- 700 milyon dolarlık daha tahsilat beklentimiz var." dedi.


Ataşehir’de 1.113 konutluk inşaat projesi yaptıklarını belirten Gülal, bunun ticari bir proje olduğunu, buradan gelecek hasılatla önemli bir kamu alacağını tahsil edeceklerini kaydetti.


Gülal, söz konusu konutların 15- 20 gün içinde lansmanını yapıp, satışa başlayacaklarını aktararak, "Asgari 2 milyar liralık bir hasılat beklentimiz var. Masrafları çıktıktan sonra burada en az 1 milyar liralık beklentimiz var. Dolayısıyla buradan gelecek hasılat, inşallah bize Balkaner Grubu'nun dosyasını kapattıracak. Biz Çukurova'yı da protokole bağladık, dosyayı kapattık gözüyle bakıyoruz. Kangren olmuş birçok TMSF dosyasını da bu süreçte çözdük." şeklinde konuştu.


Şirketlerin satışlarıyla alakalı gelecek dönem planlarından da bahseden Gülal, şöyle devam etti:


"Eğer firmanın ekonomik devamlılığıyla ilgili tehlike söz konusu ise satılmasında bir sakınca yok. Naksan böyle bir grup. Geçtiğimiz günlerde Naksan ve Royal Halı'yı ihaleye çıkarmıştık. Satış olmadı ama bir talipli grup var, ciddi olarak ilgilendiğini belirtti. Dolayısıyla 18 Aralık'ta her ikisinin de ihalesini yenileyeceğiz. Diğer taraftan Erciyes Anadolu Holding, Koza Altın gibi büyüyen, kar eden şirketlerin mevcut hukuki süreç tamamlanmadan satışının şu aşamada mümkünatı yok. Burada 4,5 yıl oldu ama üzülerek söylüyorum ki büyük gruplar içerisinde hukuki olarak halihazırda kesinleşmiş bir dosya yok. Ümit ediyorum ki en hızlı şekilde bu kararlar kesinleşir.


Koza Altın ve Erciyes Anadolu Holding gibi birçoğunda müsadere kararı çıktı. Eğer karar kesinleşirse bu şirketler artık Hazine'nin malı olacak. Hazine'ye geçmesinin ardından bir kısmına farklı şeyler düşünüyoruz. Mesela Koza Altın çok stratejik bir firma, altın üretiyoruz. Bunu diyoruz belki Türkiye Varlık Fonu'na devredilebiliriz. Erciyes Anadolu Holding ve Aydınlı Grup için belki halka arz çalışması yapabiliriz. Belki kısmi de olsa bir satış gündeme gelebilir. Kısa vadede bunların hepsi hukuki sürecin kesinleşmesine bağlı."


"Sürat Kargo ilk defa kar elde eden bir şirket haline geldi"


TMSF Başkanı Gülal, şirketlerin birçoğunun pandemi sürecinden etkilendiğini, ancak kendisinin bile beklemediği şekilde hızlı bir iyileşme sürecinin yaşandığını söyledi.


Birçok şirkette talebi karşılamada zorlandıklarını, "V" tipi toparlanma gördüklerini vurgulayan Gülal, bu süreçte gıda ve kargo şirketlerinin pozitif ayrıştığını, Sürat Kargo'nun ilk defa kar elde eden bir şirket haline geldiğini anlattı.


Sürat Kargo'nun aktif büyüklüğünün devir tarihi olan Kasım 2016'da bulunduğu 91,2 milyon seviyesinden 30 Eylül 2020 itibarıyla yüzde 95 artarak 177,6 milyon liraya ulaştığını aktaran Gülal, "Bu süreçte şirket 12,7 milyon liralık zararını, 20,1 milyon lira kara çevirdi. Yılı da 30-35 milyon lira gibi bir karla kapatırız diye düşünüyoruz. Şirketin devrolduğu tarihteki 275,4 milyon liralık cirosu, eylül sonu itibarıyla yüzde 89,6'lık bir artışla 522,3 milyon liraya yükseldi. Hizmet alımı yapılan personeller de dahil olmak üzere toplam 7 bin 280 kişiye de istihdam sağlanıyor." değerlendirmelerini yaptı.


Gülal, pandemi sürecinden en fazla etkilenen firmanın Aydınlı olduğu bilgisini vererek, "3 ay AVM'ler kapalı kaldı. Dolayısıyla biz bu markalarımızda mağazalarımızda ciro elde edemedik. Hemen hemen ayda 70 milyon lira seviyesinde bir giderimiz vardı. Dün itibarıyla rakamlara baktım. İnşallah orayı da yıl sonu itibarıyla kar görerek kapatacağız." dedi.


"Enerjide toplam yatırımımız 318 milyon dolar"


Muhiddin Gülal, Erciyes Anadolu Holding ile ciddi bir enerji yatırımı yaptıklarına değinerek, "Bu Holding'i Türkiye'nin önemli enerji aktörleri arasına soktuk. Şu an elimizde 504 megavatlık yenilenebilir enerji yapısı oluştu. Tek parselde kurulu Türkiye'nin ikinci en büyük güneş enerjisi yatırımı, Van'daki 55 megavatlık güneş enerjisi yatırımı ile bizde. Toplamda da yarısı faal olan 248 megavatlık yatırımla birlikte toplam enerji yatırımımız 318 milyon dolar oldu." diye konuştu.


Bir de sandalye fabrikası yaptıklarını anlatan Gülal, burada da 600 kişi istihdam edeceklerini, ay sonunda açılışını yapmayı planladıklarını bildirdi.


Gülal, Koza Altın'la ilgili ellerinde 200'ün üzerinde ruhsat olduğunu vurgulayarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:


"Bu dönemde ciddi bir sondaj çalışmasına başladık. Rahatlıkla söyleyebilirim ki çalışmalarımız olumlu. Türkiye'nin muhtelif yerlerinde rezervimiz var. Madende işler biraz ağır gidiyor. Geçen yıl itibarıyla 11 ton ürettik, bunu birkaç yıl içinde 15 tona çıkarmanın hesaplarını yapıyoruz. 37 farklı noktada sondaj çalışması yapıyoruz. Kuyularımız açıldı. Bu ara ülkemize müjdeler geliyor, biz de altında müjdeler verebiliriz. Ağrı'da çok güzel bir rezerv bulduk. Bununla alakalı son çalışmalarımız bitti. Önümüzdeki mart-nisan ayı gibi tesisimizin temelini atacağız. İnşallah orada 400- 500 kişiyi de istihdam edeceğiz."


TMSF Başkanı Gülal, şirketlerin sahip olduğu uçaklara ilişkin de değerlendirmelerde bulunarak, "Uçakları satmakla alakalı bir irade ortaya koyduk, ilana çıktık. Erciyes Anadolu Holding'te 1, Koza'da da 1 uçağımız var. Bir de Koza'nın ABD'de yapılan bir uçağı var. O da bize 2021 Haziran'da teslim edilecek. Akın İpek'in siparişini verdiği ve ciddi bir ödeme yaptığı bir uçak. İptal etseydik ödemenin yanması söz konusuydu. 'Paramız varken uçağı yaptıralım, bir şekilde değerlendiririz.' dedik. Bu uçağın bize maliyeti hemen hemen 46 milyon dolar olacak. Gulfstream G500 model bir uçak. Devraldığımızda bu uçak için 7,5 milyon dolar ödeme yapılmıştı. 'Uçak yapıldıktan sonra satarız.' diye planlama yapmıştık." şeklinde konuşmasını tamamladı.


'e-Noter' uygulaması başladı

 Adalet Bakanı Gül, "Vatandaşlarımız, 'e-Noter' uygulamasıyla Türkiye Noterler Birliğinin internet sayfasından 7 gün 24 saat randevu alma imkanına sahip olacak. Vatandaşlarımız cep telefonu, bilgisayar üzerinden üyelik şartı aranmadan istediği noterlikten randevu alabilecek." dedi.

Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, vatandaşların noterlik işlemleri için internet üzerinden randevu alabilmelerini, bazı işlemlerin noterliklere gidilmeden yapılmasını sağlayan "e-Noter" uygulamasının bugün başladığını bildirdi.

Gül, Ankara Hakimevi'nde düzenlenen "Noterliklerde Dijital Dönüşüm e-Noter Uygulamaları Tanıtım Toplantısı"nda, noterlerin adalet sisteminin önemli paydaşları arasında bulunduğunu belirtti.

Noterlerin, birçok ihtilafın yargıya gelmeden çözüme kavuşturulması, yargıya intikal edenlerin de gecikmeden sonuçlandırılması misyonunu üstlendiğinin altını çizen Gül, bağımsız, tarafsız, mesleki yetkinliği güçlü noterlik sisteminin hukuki hizmetlerin kaliteli şekilde sunulmasına katkı sunacağını dile getirdi.

Gül, 2019-2020 arasında toplam 319 yeni noterlik kurulduğunu, 2002 yılında 1231 olan noter sayısının yüzde 83 artışla 2 bin 250'ye ulaştığını aktardı.

Geçen yılın nisan ayından itibaren hafta sonu nöbetçi noterlik uygulamasının hayata geçtiğini hatırlatan Gül, nöbetçi noterliklerde 810 bin 448 işlemin yapıldığını anlattı.

Abdulhamit Gül, 6 Nisan 2019'da yurt dışındaki noterlik işlemlerinin Türkiye'de yetkilendirilen kişiler aracılığıyla alınmasının da sağlandığını, bu kapsamda 30 bin 361 işlem gerçekleştirildiğini söyledi.

Noter ücretlerinin kredi kartı ya da banka kartıyla ödenmesine de 3 Şubat 2020'den itibaren başlandığını vurgulayan Gül, 1 milyon 650 bin işlemin de bu yolla yapıldığına işaret etti.

Bakan Gül, noterliklerdeki güvenli ödeme sistemi uygulamasının da sahteciliği, dolandırıcılığı önlediğini vurguladı.

Dijital kimlik doğrulama kapsamındaki çalışmalara da değinen Gül, kimlik kartı çiplerinde bulunan verilerin noterliklerdeki cihazlara aktarılmasına devam edildiğini, sıfır riskle işlemlerin güvenli şekilde yapılmasının sağlanacağını belirtti.

"Vatandaşların zaman kaybetmesinin önüne geçilecek"

Adalet Bakanı Gül, şöyle devam etti:

"Bugün 'e-Noter' uygulamasıyla vatandaşlarımıza ve noterliklerimize yeni kolaylıklar getiriyoruz. Vatandaşlarımız, 'e-Noter' uygulamasıyla Türkiye Noterler Birliğinin internet sayfasından 7 gün 24 saat randevu alma imkanına sahip olacak. Vatandaşlarımız cep telefonu, bilgisayar üzerinden üyelik şartı aranmadan istediği noterlikten randevu alabilecektir. Böylece, vatandaşların zaman kaybetmesinin önüne geçilecektir. e-Noter uygulaması kapsamında noterliklere gitmeden ihbarname, ihtarname, çeviri gibi işlemler 'e-İmza' ile gerçekleştirilebilecek. Ayrıca noterliğe gidilmeden önce hangi işlem tesis edilecekse onlarla ilgili talepler, bilgiler iletecek vatandaşlar noterliğe gittiğinde hazır işlemle karşılaşacak, imzasını atarak işlemini gerçekleştirecek."

"e-Noter" uygulamasından avukatların da yararlanabileceğini söyleyen Gül, avukatların bürolarından anında noter işlemlerini yerine getirebileceğinin altını çizdi.

Yargı Reformu Strateji Belgesi kapsamında Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı'nın getirildiğini hatırlatan Gül, noter olmak isteyenlerin de hukuk fakültesinden mezun olanların bu sınavda başarılı olduktan sonra noterlik için yapılacak sınava gireceğine, bunun da niteliği artıracağına dikkati çekti.

Abdulhamit Gül, noterlik hizmetlerinin yetkisinin genişletilmesine yönelik de çalışmalar yaptıklarını ifade ederek, şunları söyledi:

"Yargının iş yükünü azaltacak, vatandaşların hizmetleri daha kaliteli almasını sağlayacak şekilde noterlerimizin yetkisinin genişletilmesinin doğru olduğuna inanıyoruz. Bazı çekişmesiz yargı işlerinin, henüz davanın açılmamış olduğu dönemle sınırlı olmak üzere delil tespitinin noterlikler tarafından yapılabilmesi, tapu işlemleri gibi bazı işlemlerin de güven duyulan noterlik hizmetleri tarafından yapılabilmesinin doğru ve faydalı olacağına inanıyoruz."

Noterlik mesleğinin çıtasının yükselmesine katkı sunacaklarına işaret eden Gül, noterliğin bir güven ve istikrar kurumu olduğunu kaydetti.

"Dijital dönüşüm sürecek"

Türkiye Noterler Birliği Başkanı Dursun Cin ise noterlik hizmetlerinde bugüne kadar yapılanları anlattı.

"e-Noter" uygulaması kapsamında vatandaşların Türkiye Noterler Birliğinin internet sitesi üzerinden "e-Randevu" bölümünden noterlik işlemleri için randevu alabileceğini belirten Cin, ihbarname, ihtarname, çeviri gibi işlemlerin Türkiye Noterler Birliği Bilişim Sistemi'ne üye olma ve e-imza şartıyla internet üzerinden yapılabileceğini bildirdi.

Başkan Cin, noterliklerde dijital dönüşümün süreceğini sözlerine ekledi.

Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürü Hakan Öztatar ise "e-Noter" uygulamasının işlemlerin hızlı ve güvenli gerçekleştirilmesini sağlayacağını söyledi.

Programa, Adalet Bakan Yardımcıları, Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) Başkanvekili Mehmet Yılmaz ve yargı mensupları katıldı.

12 şirketin abonelik fesih işlemleri e-Devlet'e taşındı

 Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi Başkanı Ali Taha Koç, e-Devlet Kapısı'nda hayatı kolaylaştıracak bir hizmetin daha vatandaşların kullanımına sunulduğunu belirterek, "Vatandaşlar artık sabit veya mobil telefon, internet ve kablo TV aboneliklerinin fesih işlemlerini e-Devlet Kapısı üzerinden gerçekleştirebilecek." ifadesini kullandı.


Koç, yazılı açıklamasında, yeni tip koronavirüs (COVID-19) salgını sürecinde olabildiğince evde kalmanın önemine işaret ederek, bu doğrultuda Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi olarak pek çok hizmeti e-Devlet Kapısı'na taşımaya çalıştıklarını bildirdi.


Bu kapsamda, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı ile Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun yoğun çalışmaları neticesinde güzel bir hizmeti daha vatandaşların hizmetine sunmanın gururunu yaşadıklarına dikkati çeken Koç, "Artık vatandaşlarımız bayiye gitmeden sabit veya mobil telefon, internet ve kablo TV aboneliklerinin fesih işlemlerini e-Devlet Kapısı üzerinden gerçekleştirebilecek." değerlendirmesinde bulundu.


Koç, abone sayısı 200 binin üzerinde olan elektronik haberleşme işletmecilerinin hizmetlerine ait varsa son 6 aya ait aboneliklerin fesih işlemlerinin artık e-Devlet Kapısı üzerinden gerçekleşebileceğine ifade ederek, "Vatandaşlar abonelik fesih işlemlerini çevrim içi olarak 'turkiye.gov.tr' adresi üzerinden bayilere gitmeden yapabilecek. E-Devlet Kapısı üzerinden yapılan fesih başvurularında 24 saat içinde hizmete ilişkin ücretlendirme, hizmet sağlayıcı tarafından durdurulacak." bilgisini paylaştı.


12 operatörün fesih işlemi gerçekleştirilebilecek


Vatandaşlar "mobil imza", "e-İmza", "TC kimlik kartı" ya da "internet bankacılığı" giriş yollarından biri ile e-Devlet Kapısı'na giriş yaparak "https://www.turkiye.gov.tr/btk-abonelik-fesih-basvurusu" bağlantısı üzerinden söz konusu hizmete erişim sağlayabilecek.


E-Devlet Kapısı üzerinden fesih işlemlerinin yapılabildiği kurumlar şöyle:


"Turksat, TT Mobil, Türk Telekom, Turkcell, Superonline, Digiturk, TTNet, Turknet, Millenicom, D-Smart, Vodafone ve Vodafone Net." 


TSB Başkanı Benli: Tasarruf, sürdürülebilir refah için olmazsa olmaz bir alışkanlık

 Dünya Tasarruf Günü vesilesiyle bir açıklama yapan Türkiye Sigorta Birliği (TSB) Başkanı Atilla Benli, “Tasarruf, refahı sürdürülebilir kılmak için olmazsa olmaz bir alışkanlık ve bu alışkanlığın küçük yaşlardan itibaren kazanılması büyük önem taşıyor." dedi.

Türkiye Sigorta Birliği (TSB), 31 Ekim Dünya Tasarruf Günü vesilesiyle bir açıklama yaparak tasarrufun bir ülkenin hem ekonomik hayatının sürdürülebilirliği hem de bireysel refahın sürekliliği açısından olmazsa olmaz olduğunu vurguladı. Pandemi döneminde de tasarrufun öneminin öne çıktığının belirtildiği açıklamada, her yaşta tasarruf yapmanın en kolay ve kazançlı yollarından birinin özel emeklilik olduğu belirtildi.

Açıklamada görüşlerine yer verilen Türkiye Sigorta Birliği Başkanı Atilla Benli, “Tasarruf, refahı sürdürülebilir kılmak için olmazsa olmaz bir alışkanlık ve bu alışkanlığın küçük yaşlardan itibaren kazanılması büyük önem taşıyor. Birikim sahibi olduğumuzda kendimizi daha güvende hissediyor, yarınlara daha güvenle bakıyoruz. Vatandaşlarımızın özellikle emeklilikte gelir kaybı yaşamama ve bugün sahip olduğu standartları emeklilik döneminde de koruma gibi önemli ihtiyaçlarını da düşündüğümüzde birikim yapmak için en öne çıkan yöntem özel emeklilik oluyor. Sistem, sunduğu avantajlarla uzun vadede önemli kazançlar sağlıyor. Ben de Dünya Tasarruf Günü vesilesiyle tüm vatandaşlarımıza Bireysel Emeklilik Sistemi’ne (BES) dahil olarak az çok demeden tasarruf yapmaları çağrısında bulunuyorum.” dedi.

BES'te 163 milyar TL fon büyüklüğüne ulaşıldı

Dünya Tasarruf Günü’nün aynı zamanda BES’in 17’inci yıldönümü ile aynı haftaya denk geldiğini söyleyen Atilla Benli, şunları kaydetti: “Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) 17 yılda ciddi bir başarı hikayesi yazdı; birikim ve tasarruf denilince insanların en çok aklına gelen yöntemlerden biri haline geldi. Bugün artık emeklilik dönemimizin vazgeçilmez birikim/tasarruf yöntemlerinden biri haline gelen BES, ilk emeklisini verdiği 2013 yılından bu yana 132 binin üzerinde emekliye ulaşmanın mutluluğunu yaşıyor. 16 Ekim 2020 tarihi itibarıyla sistemdeki toplam katılımcı sayısı 12,5 milyon kişiyi aşarken, toplam fon büyüklüğü de OKS dahil 163 milyar TL’yi aştı. Yüzde 25 Devlet Katkısı uygulamasının vatandaşlarımızın sistemi benimsemesinde ve bugünlere gelinmesinde önemli katkıları olmuştur. Sistemdeki büyümenin dövizli BES, 18 yaş altına BES gibi yeniliklerle önümüzdeki dönemde daha da hızlanarak devam edeceğini düşünüyoruz."

Arçelik teknolojisini "halka açıyor"

 Ar-Ge çalışmalarının rekabette fark yarattığını, fakat içinde bulunduğumuz dönemin “hep birlikte yapalım” dönemi olduğunu söyleyen Arçelik Sürdürülebilirlik, Kalite ve Resmi İlişkiler Direktörü Fatih Özkadı, “Arçelik tarafından çamaşır makinesi için geliştirilen ve mikroplastik liflerin suya karışmasını engelleyen teknolojiyi halka açık hale getireceğiz" diyor.


Birleşmiş Milletler 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri ile uyumlu olarak, herkesin erişebileceği, daha az kaynak kullanan iklim dostu ürünler geliştirmeyi hedef edinen Arçelik, karbon nötr şirket olma hedefine ulaşıyor.


Enerji Verimli Buzdolapları Karbon Finansmanı Projesi kapsamında 20132018 yılları arasında 305 bin 407 ton CO2 emisyon azaltım hakkı elde eden şirket, yüksek enerji verimli buzdolaplarını pazara sunarak elde ettiği bu karbon kredisi ile 2019 ve 2020 yıllarında küresel üretim tesislerini karbon nötr hale getirecek.


Döngüsel ekonomi, enerji verimliliği, plastik kirliliği gibi alanlarda yaptığı çalışmalar ve Ar-Ge yatırımları ile Türkiye’nin iklim değişikliği politikalarına katkı sağlamayı amaçlayan Arçelik, Dow Jones Sürdürülebilirlik Endeksi'nin Gelişmekte olan Piyasalar kategorisinde Türkiye'den yer alan tek sanayi şirketi konumunda.


“Tehditlerle yaşayan değil, fırsatlarla yaşayan bir ülkenin oyuncusu olmayı hedefliyoruz” diyen Arçelik Sürdürülebilirlik, Kalite ve Resmi İlişkiler Direktörü Fatih Özkadı ile enerji etiketi uygulamalarında yeni dönemi, AB Yeşil Mutabakatı’nın Türkiye’ye etkilerini ve döngüsel ekonomiyi konuştuk..


Alman ve ABD’li iki firmadan talep var


Fatih Özkadı, Ar-Ge çalışmalarının rekabette fark yarattığını, fakat içinde bulunduğumuz dönemde rekabet kadar iş birliğinin de değer kazandığını ifade ediyor. Arçelik’in 2019 yılında duyurduğu mikrofiber filtreli çamaşır makinesi bu kapsamda önemli bir örnek. Dünyanın ilk yerleşik mikrofiber filtreleme sistemine sahip olan bu çamaşır makinesi, deterjan bölmesinin arkasında yer alan çok katmanlı filtreler sayesinde mikroplastik liflerin yüzde 90’ının suya karışmasını engelliyor. Fatih Özkadı, “Bu teknoloji için fikri mülkiyet korumasını sürdürmeyeceğiz ve halka açık bir hale getireceğiz” derken, şu bilgileri veriyor: “Biri Alman ve biri ABD’li iki firma, bu teknolojiyi bizden talep ediyor. Bu bizim için mutluluk verici. Biz içinde yaşadığımız dönemi, ‘hep birlikte yapalım dönemi’ olarak adlandırıyoruz; çünkü denizlerdeki balıkları hepimiz yiyoruz, çocuklarımız yiyor. Dolayısıyla, geliştirdiğimiz bu teknoloji ile ilgili bilgileri yakın bir süre sonra internette paylaşacağız.”


OSB’lerde döngüsel ekonomi projeleri desteklenmeli


Arçelik’in sürdürülebilirliği iş modeli olarak benimsediğini, Ar-Ge gücünü enerji verimliliği üzerine konumlandırdığını ifade eden Özkadı, “Ülke olarak döngüsel ekonomiyi sanayide iş yapma modeline entegre etmemiz gerekiyor. Bir fabrikanın atığının bir başka fabrikanın girdisi haline gelmesi; kritik sanayilerin yakınlaşması çok önem taşıyor. Bu kapsamda teşvik mekanizmalarının geliştirilmesi ve özellikle Organize Sanayi Bölgeleri içinde projeler geliştirilmesi gerekiyor” diyor. Sürdürülebilirliğin, AB’nin hayata geçireceği Yeşil Mütabakat sürecinde ayrıştırıcı bir rol üstleneceğine de değinen Özkadı, “AB pazarını kaybetmek Türkiye için çok kötü olur, dolayısıyla Türkiye’nin düşük karbon ekonomisini teşvik eden bir yol haritası belirlemesi çok önemli. Biz bu konuda tedarikçilerimizi, yardımcı sanayileri bilgilendirmeye devam ediyoruz. Yenilenebilir enerjileri üretim süreçlerimize dahil ediyoruz” bilgilerini veriyor.


Güneş paneli olmayan çatı kalmasın


“2014 yılında Bolu ve Eskişehir’de kurduğumuz elektrikli ve elektronik eşya geri dönüşüm tesisleri ile geri dönüşümden sağladığımız enerji kazancı, 2,5 MW gücünde 24 adet rüzgâr türbininin yıllık enerji üretimine eşdeğer” diyen Özkadı, şöyle devam ediyor: “2030 yılına kadar kendi üretim tesislerimizde 15 MW’lik yenilenebilir enerji sistemi kurmayı hedefliyoruz. Romanya operasyonlarımızda solar çatı uygulamalarımızla yüzde 100 yeşil enerji kullanıyoruz. Eskişehir’de de benzer bir uygulamayı hayata geçireceğiz. ‘Güneş paneli olmayan bir çatı kalmasın’ diyoruz.


Enerji verimliliğinde yeni zirveye koşuyor


Fatih Özkadı, buzdolabı üretiminde Ar-Ge çalışmalarına büyük bir önem verdiklerini ifade ediyor. Bunun nedeni, beyaz eşyalar tarafından tüketilen elektrikte en büyük payın buzdolabına ait olması. Bu kapsamda önemli bir gelişme de, Avrupa Birliği’nin, 2021’de yeni bir enerji etiketi sistemine geçiyor olması. Yeni enerji etiketi sistemi buzdolabı, çamaşır makinesi ve bulaşık makinelerinde geçerli olacak. Uygulamanın 2030 yılına kadar Türkiye’de konutlardaki elektrik faturalarında 23 milyar TL tasarruf sağlaması bekleniyor. Fatih Özkadı, geçtiğimiz sene yaptığı söyleşide, “Ulaştığımız enerji verimliliğini ifade etmek için, enerji etiketindeki sınıfl ar yetmiyor. Bu nedenle A +++ enerji sınıfı limitinden yüzde 10 daha verimli veya A+++ enerji sınıfı limitinden yüzde 50 daha verimli gibi tarif etmek zorunda kaldığımız ürünler var” yorumlarını yapmıştı. Yeni sistemde ise “A+++” etiketinin yerini “C” ya da “D” etiketinin alacağını söylerken, “Biz de yeniden ‘D’den ‘A’ya çıkmak için koşacağız” diyor.


Alıntı:

https://www.dunya.com/kose-yazisi/arcelik-teknolojisini-halka-aciyor/486210


21 Ekim 2020 Çarşamba

Toryum, Türkiye’nin 100 yıllık enerji ihtiyacını karşılayacak

 Prof. Dr. Sultansoy, Isparta'nın Aksu bölgesinde tespit edilen toryum rezervi ile ilgili "Sadece Isparta Aksu bölgesinde tespit edilen 20 bin ton üzerindeki toryum rezervi, Türkiye'nin 100 yıl boyunca enerji ihtiyacını karşılar" dedi.

Fizik profesörleri Prof. Dr. Metin Arık, Prof. Dr. Saleh Sultansoy, Prof. Dr. M. Atıf Çetiner, Doç. Dr. Abdüllatif Çalışkan, Dr. Ümit Kaya, Isparta'da 2007 yılındaki uçak kazasında hayatını kaybeden Prof. Dr. Engin Arık'ın, Türkiye'de ilk kez gündeme getirdiği toryum, Türk Hızlandırıcı Kompleksi (TAC), Türk Bilim Kenti gibi projelerinden oluşan 'Yeşil Nükleer Enerji' üzerine ortak bir çalışma gerçekleştirdi.


'Dünyanın enerji sorununu çözebilir'


Türkiye'nin çeşitli üniversitelerinde görev yapan bilim insanları tarafından hazırlanan çalışmada, proton hızlandırıcıya dayalı toryum yakıtlı enerji sistemi ele alındı. Bilim insanları, Türkiye'nin zengin toryum rezervlerine hızlandırıcı teknolojisi eklenebilirse ülkemizin ve hatta dünyanın enerji problemini çözebileceğini, böylece Prof. Dr. Engin Arık'ın rüyasının gerçeğe dönüşeceğini vurguladı.


'TAC projesi gerçekleşseydi Türkiye bölgesel ve küresel cazibe merkezlerinden biri olacaktı'


Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi'nde (CERN) evrenin sırlarını keşfetmek için tasarlanmış ATLAS deneyi, LHeC büyük hadron elektron çarpıştırıcısı ve FCC gelecek dairesel çarpıştırıcı projelerinde görevli Prof. Dr. Saleh Sultansoy, çalışmanın içeriği hakkında bilgi verdi. TOBB ETÜ Malzeme Bilimi ve Nanoteknoloji Mühendisliği Bölümü'nden Prof. Dr. Sultansoy, “Engellenerek yarım kalan TAC projesi sayesinde 'maddenin kudret'i zerriyesi' Türkiye ve genel olarak bu coğrafyada da irdelenecekti. Proje gerçekleşseydi, Türkiye bu alanda bölgesel cazibe merkezi ve küresel cazibe merkezlerinden biri olacaktı" dedi.


21'inci yüzyılın stratejik teknolojileri arasında önemli yere sahip parçacık hızlandırıcılarının bilim, teknoloji, tıp ve sanayinin birçok alanında kullanıldığına işaret eden Prof. Dr. Sultansoy, “Ülkemiz açısından belki de en önemli kullanım alanı ise Nobel Ödülü sahibi Carlo Rubbia'nın önderliğinde 1990'larda CERN tarafından önerilen, Enerji Yükselteci (Energy Amplifier-EA) veya Hızlandırıcı Sürümlü Sistem (Accelerator Driven System-ADS) teknolojisidir" dedi.


Toryumdan nükleer yakıt üreten teknoloji, geleneksel nükleer reaktörlere bir alternatif


Dünyanın artan enerji ihtiyacını karşılamak için geleneksel nükleer reaktörlere alternatif olarak geliştirilen bu teknolojinin özellikle son yıllarda büyük aşama kaydettiğini belirten Prof. Dr. Sultansoy, “Toryumu nükleer yakıt olarak kullanmaya imkân sağlayacak bu teknoloji Türk kamuoyunun gündemine, 2007'de elim bir uçak kazasında kaybettiğimiz Prof. Dr. Engin Arık'ın 2002'de basına verdiği söyleşiyle taşınmıştı" dedi.


Son yıllarda başta Belçika, Çin ve Hindistan olmak üzere birçok ülkede bu konuda ulusal programlar başlatıldığını kaydeden Prof. Dr. Sultansoy, uluslararası işbirlikleri oluşturulduğunu da ekledi. Prof. Dr. Sultansoy, "Ülkemizin de en kısa zamanda ulusal bir program başlatması ve uluslararası işbirliklerine dahil olması şart" dedi.


Çernobil faciasının tekrarlanması mümkün değil


Sistemle ilgili bilgi veren Prof. Dr. Sultansoy, “Bu sistemin geleneksel reaktörlerden en önemli farkı, nükleer süreci tetikleyen nötronların reaktörün dışında proton hızlandırıcı kullanılarak üretilmesi. Bu nedenle de prensip olarak Çernobil'de yaşanan türden kazaların olması mümkün değil. Diğer bir önemli avantaj da uzun ömürlü nükleer atıkların çok az olmasıdır" diye konuştu.


Dünyadaki toryum rezervleri


OECD Nükleer Enerji Ajansı (NEA) ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın (IAEA) verilerine göre dünya toryum rezervlerinde ilk sırayı 846 bin tonla Hindistan'ın aldığını belirten Prof. Sultansoy, “744 bin tonla Türkiye ikinci, 606 bin tonla Brezilya üçüncü. Avustralya 521 bin, ABD 424 bin, Mısır'da 380 bin ton olarak sıralanıyor. Türkiye'de yapılan araştırmalara göre ise IAEA'nın verilerinin çok daha üzerinde toryum rezervi olduğu tahmin ediliyor" diye konuştu.


Dünyadaki rezervlerin yüzde 20'si Türkiye'de


Türkiye'de Eskişehir- Sivrihisar bölgesinde 380 bin ton toryum rezervi tespit edildiğini kaydeden Prof. Dr. Sultansoy, “Ayrıca Malatya-Kuluncak bölgesinde havadan ön arama yapılmış, fakat rezerv tespitine yönelik çalışma yapılmamıştır. Profesör Carlo Rubbia'nın; 1990'lardan itibaren yaptığı sunumlarda Türkiye'nin toplam toryum rezervinin 880 bin ton (dünya toryum rezervinin yüzde 20'si) civarında olduğu belirtilmektedir. Son bulgular Rubbia'nın görüşünü desteklemektedir. Sadece Isparta Aksu bölgesinde tespit edilen 20 bin ton üzerindeki toryum rezervi, Türkiye'nin 100 yıl boyunca enerji ihtiyacını karşılar. Bu bölgedeki toryum, Sivrihisar rezervlerinden farklı olarak, çok daha kolay işlenebilir niteliktedir" dedi.


Bilim insanlarının ortak çalışmasında, hızlandırıcı sürümlü toryum yakıtlı sistemlerin, gelecekte en önemli enerji kaynaklarından biri olacağı vurgulandı. Fosil yakıt rezervleri tükendikçe petrol ve diğer konvansiyonel enerji türlerinin fiyatının artmaya devam etmesi nedeniyle ADS teknolojisinin en ucuz ve en güvenli enerji üretim mekanizmalarından biri olmasının kaçınılmaz olduğu kaydedildi. Gelecekte bir ülkenin hem toryum rezervlerine hem de onu güvenle kullanacak, kendi ürettiği ADS teknolojisine sahip olmasının, kalıcı bir ekonomik ve stratejik değer oluşturacağına dikkat çekildi.


Projede, yapılması gereken uygulamalara da tüm teknik ayrıntılarıyla yer veriliyor. Dünyadaki tahmin edilen toryum rezervinin yaklaşık beşte birinin Türkiye'de bulunduğu göz önüne alınırsa, ADS teknolojisi ile ilgili AR-GE çalışmalarının acilen başlatılması gerekliliği vurgulandı. Çalışmada, öncelikli olarak Türkiye'nin toryum rezervleriyle ilgili spekülasyonları giderecek çalışmalar başlatılması ve gerçek durumun en kısa zamanda ortaya konulması istendi.


Ülkenin enerj ihtiyacını yüzyıllar boyunca karşılayacak miktarda mevcut 


AR-GE çalışmalarının nükleer reaktör ve proton hızlandırıcı teknolojilerini içermesi gerektiği belirtilen çalışmada, “GeV enerjili yüksek akımlı proton hızlandırıcının kurulmasını öngören ulusal bir programın gerçekleştirilmesi, ülkemizin enerji gereksinimini karşılamasının yanı sıra, bilim ve teknolojinin birçok alanında kullanılan nötron spallasyon kaynağına da sahip olmamızı sağlayacaktır. Türkiye'deki toryum rezervinin ülkemizin enerji ihtiyacını yüzyıllar boyunca karşılayacak miktarda olduğu unutulmamalıdır" denildi.


Enerji casusu yakalandı

 Türkiye'nin enerji ithalatına ilişkin kozmik bilgileri yabancı bir enerji devine sızdıran 6 kişilik hücre çökertildi.

Türkiye'nin Karadeniz'de Sakarya havzasında toplam 405 milyar metreküp doğalgaz kaynağı bulduğu ve Doğu Akdeniz'de de sondaj çalışmaları yürüttüğü kritik bir süreçte ülkemiz aleyhine enerji casusluğu faaliyeti yürüten bir hücre çökertildi.


Sabah'ta yer alan habere göre, Türkiye'nin ithalat yaptığı enerji devi yabancı bir şirkete gizli bilgileri sızdıran Emel Öztürk adlı enerji şirketi yöneticisi, siyasal ve askeri casusluk suçlamasıyla tutuklandı. Emel Öztürk, bir uluslararası özel şirkette genel müdür yardımcılığı yapıyordu, yani şirketin iki numaralı ismi pozisyonundaydı. İstanbul Cumhuriyet Savcısı Gökalp Kökçü'nün yürüttüğü soruşturma kapsamında Milli İstihbarat Teşkilatı'nın (MİT) ve İstanbul Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'nün aylardır yürüttüğü araştırmalar sonucunda Öztürk'le birlikte çalışan beş hücre üyesine ulaşıldı.


YABANCI ŞİRKETE BİLGİ SIZDIRDI

Edinilen bilgilere göre enerji casusluğu skandalına ilişkin ilk ipuçları 6 Nisan 2020'de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na yapılan bir ihbarın araştırılması üzerine ortaya çıktı. Konu, espiyonaj (casusluk) kapsamına girdiği için İstanbul Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'nün yanı sıra MİT İstanbul Bölge Başkanlığı da soruşturma sürecinde savcılığa bilgi, belge temin etti. Soruşturma derinleştirilince şüpheli Emel Öztürk'ün yabancı şirketten B. V. Y., L. S. S. ve L. D. O. adlı şahıslarla irtibatlı olduğu tespit edildi. Öztürk'ün B. V. Y.'ye ülke ekonomimizi etkileyen ve milyarlarca dolar ekonomik kayba yol açan/açabilecek kozmik bilgileri e-posta yoluyla ilettiği belirlendi. Şüpheli Öztürk'ün bir elektronik posta yazışmasında "Yabancı dostlarımız bu ayki bilgileri bekliyor" şeklinde beyanda bulunduğu da saptandı.


BİR CASUSLA İRTİBATLI


Emel Öztürk'ün ayrıca bir ülkenin başkonsolosluğunda görevli istihbaratçı G. S. isimli şahısla gönül ilişkisi yaşadığı ve elde ettiği gizli bilgileri bu şahısla da paylaştığı anlaşıldı. Öztürk'ün, ilişki yaşadığı istihbaratçı G. S. hakkında "Benimki de ajan" dediği de tespit edildi. Emel Öztürk'ün, soruşturmaya konu olan gizli bilgileri kimden ve ne şekilde temin ettiği ile ilgili çalışmalar derinleştirilince de enerji sektöründe çalışan hücrenin diğer üyeleri Serkan Özbilgin, Mustafa F., Murat K., Arzu G. ve Gürcan Ö.'ye ulaşıldı. Yürütülen soruşturma kapsamında teknik ve fiziki takip süreçleri tamamlandı ve operasyon için düğmeye basıldı. Geçtiğimiz ay gözaltına alınan sanıklar hakkında jet iddianame düzenlendi. İddianameye göre, soruşturma kapsamında şahısların mail içerikleri ve telefonlarındaki şüphe çeken dokümanlar Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Hukuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü'ne soruldu. Genel Müdürlük, bilgi ve belgelerin ticari sır kapsamında gizli verilerden oluştuğunu bildirdi. Emel Öztürk'ün irtibatlı olduğu yabancı şahıslar Öztürk'ten Türkiye Cumhuriyeti devletinin günlük doğalgaz tüketim verileri ve doğalgaz ithalat fiyatları gibi gizli bilgileri temin etmesini maille istediler. Öztürk de talep edilen gizli bilgileri temin etmeleri için enerji sektöründe çalışan Serkan Özbilgin ve Mustafa F.'ye talimat verdi. Özbilgin, yine enerji sektöründe çalışan Gürcan Ö. ile aylık 1.500 TL rüşvet ödemesi yapmak üzere anlaştı. Mustafa F. de yine Emel Öztürk'ün talimatıyla şüpheli Murat K.'yla rüşvet anlaşması yaptı. Ve Türkiye'nin doğalgaz boru hatlarının kapasitesi hakkındaki bilgileri elektronik bültende yayınlanmadan önce Murat K.'dan aldı. Emel Öztürk de gizli kalması gereken bilgileri yabancı şirketin yöneticilerine, aylık olarak tablo ve grafikler halinde gönderdi. İddianamede 'Devletin Gizli Kalması Gereken Bilgilerini Siyasal veya Askeri Casusluk Amacıyla Temin Etmek'le suçlanan şüphelilerin TCK'nın ilgili maddeleri gereğince yargılanmaları istendi. Şüpheliler hakkında müebbet hapis ile 21 yıla kadar hapis arasında farklı cezalar talep edildi.


BABASI ŞEHİT KENDİSİ CASUS


Casus hücresinin iki numaralı ismi olan Serkan Özbilgin'le ilgili çok önemli ayrıntı şu: Serkan Özbilgin, suikasta kurban giden şehit Danıştay 2. Daire Başkanı Mustafa Yücel Özbilgin'in oğlu. Mustafa Yücel Özbilgin, 17 Mayıs 2006 tarihinde Danıştay 2. Dairesi'nde tetikçi avukat Alparslan Arslan tarafından öldürülmüştü. Casusluk hücresinin başı olan Emel Öztürk'ün şirketteki genel müdürü pozisyonunda olan Mert Göksu ise yurtdışına firar etti. Göksu'nun evinde arama yapıldı ve dijital materyallere el konuldu. Gürcan Ö., İstanbul Cumhuriyet Savcısı Gökalp Kökçü'nün hazırladığı 7 Ekim 2020 tarihli iddianameye göre etkin pişmanlıktan yararlanmak istediği için suçlarını itiraf etti.


Alıntı:

https://www.borsagundem.com/haber/enerji-casusu-yakalandi/1526373



20 Ekim 2020 Salı

İstikrarlı getiri mi hızlı kazanç mı?

 Borsaya yönelenlerin sayısı giderek artıyor. Borsada ‘iyi hisse’ bir ayda yüzde 700 kazandıran mı, yoksa istikrarlı getiri sağlayan mı? Bireysel yatırımcılar riskleri göz ardı etmemeli.


Borsaya yönelenlerin bugünlerde en fazla cevabını aradığı soru iyi ya da mükemmel hissenin ne olduğu... Bir ayda yüzde 700 kazandıran mıdır iyi hisse, yoksa istikrarlı şekilde getiri sağlayan mıdır?


Pay piyasasındaki kazançlar yatırımcı iştahını kabartıyor. Kimi hisse senetlerinde bir ayda yüzde 700’e varan getiriler oluşurken BIST 100 endeksindeki çıkış yüzde 5.14 ile sınırlı kaldı.

Yüksek prim...


Borsaya ilk defa ilgi duyanlar için bir ayda yaşanan bu çıkışlar göz kamaştırıcı olurken hisse alımı için de teşvik edici... Neticede bu süredeki kazançlar ne konutta ne dolarda ne altında var. Adeta uçan getiriler söz konusu. Peki bu getiriler ne kadar gerçekçi?


Her borsaya gelen endeksinin üzerinde getiri amaçlar. Eğer yatırımda bulunulan şirket uzun vadede büyüyen bir niteliğe sahipse getirinin artma olanağı gündeme gelecektir. Böylesi bir yaklaşımda asıl olan ise borsanın geneline değil de gelişen sektörlere, trendlere ve şirketlere yatırım yapılması yönündedir.


Çıkış kovalamak


Ancak şimdilerde yüksek primlerin gözlendiği hisselerin BIST 100 dışında kalan hisseler olduğu gözlenmekte. Öte yandan sektör olarak da pandemiyle bağlantılı gıda, sağlık, teknoloji, perakende ticaret sektörü öne çıkarken kimya ve kağıt sektörü hisseleri de değer kazanıyor.


Kısa sürede trendlere bağlı olarak spekülatif çıkışların yaşanması her zaman mümkün. Kimilerinin de bu tür çıkışları kovalaması bir tercih olarak öne çıkabilmekte. Ancak kısa vadede bu tür hisseleri yakalayabilmenin ve yüksekten satabilmenin oldukça zor olduğunu ve profesyonelliği gerektirdiği göz ardı etmemeli.

HANGİ ŞİRKETLER GELECEK VADEDER?


Bireysel yatırımcıların uzun vadede düşük riskle hareket etmesi daha doğru bir yaklaşım olacaktır. Bu nedenledir ki bireysel yatırımcıların yatırımda bulunurken BIST 100, BIST 50 hatta BIST 30 şirketleri arasında gelir ve kârlılık noktasında düzenli büyüyen firmaların tercih edilmesi daha doğru bir yaklaşım olacaktır. 

Mevcut durumda da bu şirketler defter değerinin altında işlem görüyor. Yabancı satışı borsa genelinde hala devam ediyor. Hisse bazında alımları ise sürmekte.


Yabancı satışı durduğu anda bu hisselere yerli talebi de artacaktır. Bir şirket düzenli büyüyor, yatırım yapıyor, yeni teknolojiler kullanıyor, pazar payını artırmayı başarıyorsa bu şirket her zaman yatırımcı açısından gelecek vadeder.


YÜZDE 10 FORMÜLÜ


Bireysel yatırımcılar her şeye rağmen küçük hisselerin getirilerinden yararlanmak istiyorsa bu hisselere yatıracakları paranın mevcut borsaya ayırdıkları kısmın yüzde 10’unu aşmaması onları olabilecek risklerden de koruyacaktır. Zira bu hisseler yüksek getiriler sağlayabildiği gibi satılmak istendiğinde elden çıkartılma noktasında düşük hacimden dolayı zorluğa sebep olmakta. Tavandan tabana dönüldüğünde en yüksek kârı yapanın çok az kişi olduğu unutulmamalı. Bu tür hisselerde aşırı değerlenmesinden ötürü tepeden ortak satışları da gözlenmekte.


Unutulmaması gerekiyor ki işlem yapan biri hisse senedinden oluşan portföyüne ve bundan dolayı sağlayabileceği getiriye ne kadar bağımlıysa, hayatının bu bölümünde beklenmeyen olaylara ve endişe duyduğu olasılıklara karşı o kadar hazırlıklı olmak zorundadır. Muhafazakâr yatırımcı saldırgan yatırımcıya döndüğünde riskleri kaldıramayabilir ve hatalı işlem yapma olasılığı artar.


Savunmacı ve muhafazakâr yatırımcılar eğer ortalamanın üzerinde getiri hedefliyorsa kendileri hisse portföyü oluşturmak yerine profesyoneller tarafından yönetilen yatırım fonlarına da yönelebilir.


Alıntı:

https://www.milliyet.com.tr/yazarlar/zeynep-aktas/istikrarli-getiri-mi-hizli-kazanc-mi-6324558



18 Ekim 2020 Pazar

Bütçede en büyük pay eğitime ayrıldı

 Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçiş sonrasında hazırlanan 3'üncü bütçe olan 2021 yılı bütçesinde en büyük pay eğitime ayırıldı.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın imzasını taşıyan 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi, TBMM Başkanlığı'na sunuldu. AK Parti hükümetlerinin 19’uncu, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne  geçiş sonrası ise hazırlanan 3’üncü bütçe olan 2021 yılı bütçesi, bu yıl ilk kez  Program Bütçe esaslarına göre hazırlandı. Merkezi Yönetim Bütçesindeki ödenekler,  68 program arasında dağıtıldı.


Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın imzasını taşıyan teklifle, 2021 yılı Merkezi  Yönetim Bütçesi bu yıl program bütçe sistemine göre uygulamaya konulacak. Program  bütçe ile kamu idarelerinin bütçelerinin yasama süreçlerinde ve kamuoyu nezdinde  amaç ve sonuçlarının anlaşılırlığının güçlendirilmesi ve dolayısıyla  şeffaflığının ve hesap verebilirliğinin daha da artırılması hedefleniyor.


Teklifte 2021 yılında bütçe giderleri 1 trilyon 346,1 milyar lira,  faiz hariç giderler 1 trilyon 166,6 milyar lira, bütçe gelirleri 1 trilyon 101,1  milyar lira, vergi gelirleri 922,7 milyar lira, bütçe açığı 245 milyar lira  olarak öngörüldü.


2021 yılında vergi gelirlerinin alt kalemleri ise şu şekilde tahmin  edildi: “Gelir vergisi 195,3 milyar lira, kurumlar vergisi 105,2 milyar lira,  özel tüketim vergisi 213,7 milyar lira, dahilde alınan KDV 70,6 milyar lira,  ithalatta alınan KDV 194,9 milyar lira, motorlu taşıtlar vergisi 18,5 milyar  lira, BSMV 28,5 milyar lira, damga vergisi 23,8 milyar lira, harçlar 34,4 milyar  lira, diğer vergiler 37,9 milyar lira.”


Vergi dışı gelirlerin ise 178,4 milyar lira olması öngörüldü


Teklifle, genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerine 1 trilyon 223,5  milyar lira, özel bütçeli idarelere 119,9 milyar lira, düzenleyici ve denetleyici  kurumlara da 2,7 milyar lira ödenek veriliyor.


2021 bütçesinde personel giderlerine 326,6 milyar lira, sosyal  güvenlik prim ödemelerine 54,5 milyar lira, kamu kurum ve kuruluşlarının mal ve  hizmet alım giderlerine 89,1 milyar lira, cari transferlere 536 milyar lira,  sermaye giderlerine 103,7 milyar lira, sermaye transferlerine 8,8 milyar lira,  borç verme giderlerine 38 milyar lira, yedek ödeneklere 9,9 milyar lira, faiz  giderlerine de 179,5 milyar lira ayrılıyor.


Bütçeden yerel yönetimlere ayrılan kaynak, 114 milyar lira seviyesine  ulaştı. Mahalli idarelere genel bütçe vergi gelirlerinden ayrılan pay kapsamında  106,9 milyar lira, sokak aydınlatma desteği kapsamında 2,7 milyar lira, köylerin  altyapısının desteklenmesi için oluşturulan KÖYDES projesi kapsamında 1,6 milyar  lira, belediyelerin su ve kanalizasyon altyapılarını güçlendirmek için  oluşturulan SUKAP projesi kapsamında 897 milyon lira ayrıldı.


Bütçede en büyük pay eğitime


Bütçedeki program yapısı incelendiğinde, Milli Eğitim Bakanlığı ile  eğitim hizmeti veren diğer kurum ve kuruluşlara 2021 yılında 19,1 milyar lirası  yatırım olmak üzere toplamda 211,4 milyar lira kaynak ayrıldı.


Bu kapsamda; Yükseköğretim Programına 52,2 milyar lira, Ortaöğretim  Programına 43 milyar lira, Temel Eğitim Programına 82,2 milyar lira, Engellilerin  Toplumsal Hayata Katılımı ve Özel Eğitim Programı içinde yer alan Engelli  Eğitimine 4,8 milyar lira, Hayat Boyu Öğrenme Programına 3 milyar lira,  Uluslararası Eğitim İşbirlikleri ve Yurtdışı Eğitim Programına 1,9 milyar lira  ayrıldı.


Eğitime ayrılan kaynakta Milli Eğitim Bakanlığının yatırım  ödeneğindeki artış dikkati çekti. 2020 yılı bütçesinde söz konusu Bakanlığın  yatırım ödeneği 5,8 milyar lira iken, bu rakam yüzde 94 artışla 11,3 milyar  liraya çıkarıldı.


Böylece, 2021 yılı bütçesinde en büyük pay eğitim hizmetlerine ve bu  hizmetleri yürüten kuruluşlara ayrılmış oldu.


Sağlık yatırımlarına hız verildi


2020 yılı bütçesinde, sağlık sektörü yatırımlarına 11,6 milyar lira  kaynak ayrılmışken, bu rakamın 2021 yılı bütçesinde 20,1 milyar liraya yükseldiği  görüldü. Söz konusu rakamın 18,5 milyar lirasının Sağlık Bakanlığı, 1,6 milyar  lirasının ise üniversiteler için ayrılması öngörülüyor.


Tarımda sulama ve içme suyu yatırımları için ayrılan kaynak 2 kattan  fazla arttı


Bütçeden tarıma ayrılan kaynakta, 2020 yılı bütçesine göre 9 milyar  lira seviyesinde artış olduğu gözlendi. Böylece, teklifle önümüzdeki yılın  bütçesinde tarıma 42,4 milyar lira ayrılması öngörüldü.


Bu kapsamda, tarımsal destek programları için 22 milyar lira, tarım  sektörü yatırımları için 12,1 milyar lira, tarımsal kredi sübvansiyonu, müdahale  alımları, tarımsal KİT’lerin finansmanı ve ihracat destekleri için 8,3 milyar  lira kaynak ayrıldı.


Tarım alanında en büyük yatırımcı kuruluş olan Devlet Su İşleri Genel  Müdürlüğü tarafından yürütülen sulama yatırımlarındaki artış da dikkati çekti.  DSİ’ye 2020 yılında yatırımlar için ayrılan toplam kaynak 6,3 milyar lira  düzeyindeyken, 2021 yılında bu rakam 15,1 milyar liraya ulaştı.


Yatırım bütçesinde büyük artış


2021 yılı bütçe teklifinde, 2020 yılına göre en fazla ödenek artışı  yatırım projeleri için sağlandı. Bu çerçevede, 2020 yılında 56,6 milyar lira olan  sermaye gideri ödenekleri, yüzde 83 oranında artarak (47,1 milyar lira artışla)  103,7 milyar liraya ulaştı.    Söz konusu rakam 2020 yılı bütçesi ile karşılaştırıldığında, oransal  olarak tarımdaki artış yüzde 147, eğitimdeki artış yüzde 83, ulaştırmadaki artış  yüzde 82, sağlıktaki artış yüzde 72 oldu.


Büyük yatırımcı kuruluşlar açısından bakıldığında ise yatırım ödeneği  bir önceki yıla göre oransal olarak en fazla artış gösteren kurum yüzde 139 ile  DSİ, yüzde 94 ile Milli Eğitim Bakanlığı ve yüzde 84 ile Karayolları Genel  Müdürlüğü oldu.


OSB ve KSS’lerin altyapısı için ayrılan kaynak 5,5 kat artı


Teklifte, Organize Sanayi Bölgeleri (OSB) ve Küçük Sanayi Siteleri’ne  (KSS) ayrılan yatırım ödeneğindeki artış da dikkati çekti. 2020 yılında OSB ve  KSS yatırımlarına 204 milyon lira kaynak ayrılmışken, 2021 yılında bu rakamın 1  milyar 124 milyon liraya ulaştığı görüldü.


Reel sektör desteklerinde önemli artış


Özel sektörün üretken yatırımlarının ve istihdamın desteklenmesi  stratejisi kapsamında sosyal güvenlik işveren prim destekleri için 27,7 milyar  lira, tarımsal kredi faiz destekleri için 5,5 milyar lira, hazine destekli  kefaletler için 5,5 milyar lira, ihracat destekleri için 4,1 milyar lira,  esnafların finansmana erişimi için 3,8 milyar lira ayrıldı.


TÜBİTAK’ın Ar-Ge destek bütçesi 2 katına çıktı


TÜBİTAK tarafından yürütülen Ar-Ge destek programı TARAL için 2020  yılında 1 milyar 63 milyon lira ödenek ayrılmışken, 2021 yılı bütçe teklifinde bu  rakamın 2 milyar 163 milyon liraya ulaştığı görüldü.


Ayrıca, program bütçe sınıflandırmasına göre bakıldığında da  araştırma, geliştirme ve yenilik için ayrılan toplam kaynak 6 milyar 842 milyon  lira oldu.


14 Ekim 2020 Çarşamba

Borsada 'zarara' yatırım yarışı!

 Borsada zarar eden şirketler marttan bu yana ortalama yüzde 218 yükseldi.

Yeni gelen yaklaşık 700 bin taze yatırımcının akını sonucu Borsa İstanbul'da işlem gören şirketlerin finansal sonuçları ile hisse değerleri arasında inanılmaz fark oluştu. Yılın ilk yarısında 16 milyar lira zarar eden 129 şirketin hisse değerleri pandeminin başladığı mart ayından bu yana ortalama yüzde 218 yükseldi. Zarar edenlerden sadece THY, Denizli Cam, Pegasus, Tüpraş, Mavi Giyim ve TAV'ın hisseleri olması gerektiği gibi düştü. Buna karşın en çok kar eden 20 şirketin hissesi ancak yüzde 4.7 artabildi.


Habertürk'ten Rahim Ak'ın haberine göre, korona virüs salgınının Türkiye'de etkili olmaya başladığı Mart 2020'den bu yana Borsa İstanbul'daki yatırımcı sayısı 1,1 milyon kişiden dün itibariyle 1 milyon 863 bine çıktı. Yeni gelen ve borsa yatırımından habersiz küçük yatırımcının kulaktan dolma bilgilerle derinliği az veya halka açıklık oranı düşük olan kolay yönlendirilebilir şirket hisselerine yönelmesiyle bu şirketlerin hisse senetleri uçuşa geçti. Twitter başta olmak üzere sosyal medyadan yönlendirilen 763 bin yeni yatırımcının devam eden akımı ile yüzde bin, 2 bin hatta 9 bin artan hisseleri gördük. Bu hisselere yatırım yapan küçük yatırımcıların hissenin sürekli yükselmesini arzu etmesi nedeniyle hisseler hakkında risklere dikkat çeken haber ve yorum yapılması tepki çekse de aynı şirketlerin bilançoları ile hisse senetlerinin hareketi arasındaki anormallik dile getirilmeyecek gibi değil.


ZARAR EDENLER YÜZDE 218 YÜKSELDİ


Çünkü Borsa İstanbul'da şirketlerin bilançoları ve hisse senetlerinin hareketleri neredeyse birbirine zıt hareket eder hale geldi. Yani zarar eden şirketin hissesi yükselirken kar eden şirketin hissesi ya düşüyor veya yükselemiyor. Rakamlar borsada oluşan tersliği öyle güzel ortaya koyuyor ki başka bir uyarı yapmaya, söz söylemeye gerek de kalmıyor. Borsa şirketlerinin açıkladığı yılın ilk yarısındaki bilonçolara bakıldığında toplam 16 milyar lira zarar eden 129 borsa şirketinin hisse değerlerinin pandeminin başladığı mart ayından bu yana ortalama yüzde 218 yükseldiği görülüyor. Zarar eden bu şirketlerden, 7 ayda yüzde 6.500 değer kazanan Taze Kuru, yüzde 2 binin üstünde yükselen Eminiş Ambalaj ve Uzertaş, yüzde bini aşan Artı Yatırım ve yüzde bine yaklaşan Bomonti Elektrik hisselerinin bu finansal sonuçlara rağmen nasıl yükseldiği şaşkınlık yaratıyor. Hem zarar eden hem de Hisse senedi değer kazanan hisselerin içinde bulunan Çimentaş ve Ak Enerji gibi borsanın dişli ve köklü şirketlerinin ise halka açıklık oranını az olduğu yani bu nedenle hisselerinin kolay hareket ettirilebileceği dikkat çekiyor. Zarar eden şirketlerden sadece THY, Denizli Cam, Pegasus, Tüpraş, Mavi Giyim ve TAV'ın hisse değerinin olması gerektiği gibi düştüğünü aktaralım.



 KAR EDENLER YÜZDE 4.7'DE KALDI


Borsanın geri kalan 253 şirketi yılın ilk 6 ayında 56 milyar lira kar etti. Aslında bu karın büyük bölümü ilk 20 şirketten geldi. Türkiye'nin devi banka ve büyük reel sektör şirketlerinden oluşan bu 20 şirket 40 milyar liralık kara karşın hisse senetleri 7 ayda ancak ortalama yüzde 4.7 yükselebildi. En çok kar eden 50 şirketin karı ise 51 milyar lira ve hisse senetlerinin ortalama değer kazancı ise yüzde 37 olarak hesaplandı. Pandemi nedeniyle küçük şirketlerin Hisse senetlerine olan ilgi devam ederken ve bu hisseler de yükselişi sürdürürken uzmanlar küçük yatırımcıları pandemi kaynaklı yatırımcı akınının durması halinde bu hisselerin aynı hızla geri gelebileceği konusunda uyarıyor. Borsa aracı kurumları aracılığı ile bir yatırım danışmanlığı hizmeti alınarak karlı veya geleceği olan şirketlere yatırım yapılmasının tesadüfen borsaya gelmiş bu kitleye kazandıracağını ifade eden uzmanlar Borsa İstanbul'da yatırım yapılabilir çok sayıda geleceği parlak hisse senedi bulunduğuna işaret ediyor.


13 Ekim 2020 Salı

Borsada 904 bin kişinin hesabı 10 bin liranın altında

 Yatırımcı sayısı bu yıl yaklaşık 660 binle rekor artış kaydeden Borsa İstanbul'da 22 bin kişi hisselerin yüzde 89'la büyük çoğunluğunu elinde bulunduruyor. 78 bin kişi sıfır çekerken, 904 bin kişinin toplam hissesi sadece 1,7 milyar TL seviyesinde

Borsa İstanbul’da bu yıl yatırımcı sayısında tarihi bir patlama yaşandı ancak rakamların ayrıntılarına bakıldığında ortaya çarpıcı bir tablo çıkıyor. Milyonlarca kişi ekonominin gidişatına ilişkin bir gösterge olarak ve yüz binlerce kişi de yatırımı olduğu için borsayı yakından takip ederken, hisselerin büyük kısmı çok küçük bir azınlığın elinde bulunuyor.


Merkezi Kayıt Kuruluşu (MKK) verilerine göre, yılbaşından bu yana Borsa İstanbul’da yatırımcı sayısı 659 bin 614 artışla 1 milyon 863 bin 52’ye yükseldi.


608 MİLYAR TL’NİN 528 MİLYAR TL’Sİ 22 BİN KİŞİDE

Eylül sonu itibarıyla işlem gören hisselerin toplam portföy değeri 608 milyar 139 milyon TL olurken, bu rakamın 528 milyar 154 milyon TL’si, 22 bin 333 kişinin elinde bulunuyor. Söz konusu kişiler, elindeki hisselerin değeri 1 milyon TL üzerinde olanlar.


Yani, toplam değerin yüzde 86,9’u, toplam yatırımcı sayısının yüzde 1,3’ünün elinde.


Geçen senenin aynı döneminde, toplam portföy değerinin yüzde 91,8’i, toplam yatırımcı sayısının yüzde 0,9’unun elindeydi.


Yatırımcı sayısına, yerli ve yabancı tüzel ve gerçek kişiler dahil ediliyor.


78 BİN KİŞİ SIFIRDA

Borsa İstanbul’da yatırımcı olmak için kayıt yaptıran ancak henüz elinde hisse bulunmayan 78 bin yatırımcı bulunuyor. Yıl başında bu rakam 95 bindi.


2 TL ile 100 TL arasında yatırımı bulunan kişi sayısı ise 387 bin kişi, 101 TL ile 1000 TL arasında 163 bin kişi, 1001 TL ile 5 bin TL arasında 206 bin kişi, 5 bin 1 TL ile 10 bin TL arasında 139 bin kişi bulunuyor.


904 BİN KİŞİ 10 BİN TL VE ALTINDA HİSSEYE SAHİP

10 bin TL ve altında yatırımı olan toplam 904 bin kişinin elindeki hisselerin toplam değeri 1 milyar 658 milyon TL. Yani toplam yatırımcı sayısının yüzde 51,3’lük kesimi, toplam hisselerin sadece yüzde 0,27’sine sahip.


Yıl başında, 10 bin TL ve altı yatırımı olan yatırımcı sayısı 801 bindi. Bu kümede yıl başından bu yana artış 103 bin oldu.


10 BİN İLE 100 BİN TL ARALIĞINDA 260 BİN KİŞİLİK ARTIŞ

10 bin TL ile 100 bin TL arasında yatırımı olan ise 549 bin kişi bulunuyor. Bu kişilerin elindeki hisselerin toplam değeri ise 21 milyar 132 milyon TL. Yılbaşında bu kümedeki yatırımcı sayısı 289 bindi. Bu kümede yıl başından bu yana artış 260 bin oldu.


100 bin TL ile 1 milyon TL arasında yatırımı olan kişi sayısı ise 214 bin. Yıl başında bu rakam 100 bindi. Böylece 100 bin ile 1 milyon TL arasında yatırımı olan kişi sayısı ocak-eylül döneminde 114 bin arttı.


1 milyon TL üzerinde yatırımı olan kişi sayısı ise ocak-eylül döneminde 12 binden 22 bine yükselirken, bu kişilerin elindeki hisselerin portföy değeri, 437,9 milyar TL’den 528,1 milyar TL’ye sıçradı.

(Emre Deveci /Sözcü)


12 Ekim 2020 Pazartesi

Borsa İstanbul yerli yatırımcı sayısı rekorlarla yoluna devam ediyor

 Yerli gerçek yatırımcı sayısı, eylülde 67 bin 554 artarak 1 milyon 743 bin 750 ile rekor tazelerken, yılbaşından bu yana Borsa İstanbul'daki yerli yatırımcı sayısı 555 bin 692 yükseldi.

Yerli yatırımcının Borsa İstanbul'a ilgisi hız kesmeden devam ederken, yılbaşından bu yana yerli yatırımcı sayısı 555 bin 692 artış gösterdi.


Türkiye'de sermaye piyasalarına ilgi her geçen gün artıyor. Borsa İstanbul'daki Hisse Senedi Piyasası'nda işlem yapan yerli yatırımcılar ve bu yatırımcıların portföy değerleri aydan aya artmaya devam ediyor.


Özellikle son dönemdeki halka arzlar yeni yatırımcıları Borsa İstanbul'a çeken önemli unsurlardan biri olarak öne çıkarken, eylülde halka arz edilen Esenboğa Elektrik'e 6,5 kat talep geldi. Ağustosta halka arzı yapılan Fade Gıda'ya 12, Dinamik Isı Makine Yalıtım'a da 27 kat talep gelmişti. Kontrolmatik Teknoloji de 12-13 Ekim'de halka arz edilecek.


Analistler, son dönemdeki getiri arayışı, gelişen teknolojiyle birlikte aracı kurum ve bankaların mobil uygulamalarından kolayca işlem yapılmasının da yatırımcıları pay piyasasına çeken önemli faktörlerden olduğunu söyledi. 


Yerli yatırımcı sayısı rekor kırmaya devam ediyor 


AA muhabirinin Merkezi Kayıt Kuruluşu'nun (MKK) eylül verilerinden derlediği bilgilere göre, eylülde 67 bin 554 artan yerli gerçek yatırımcı sayısı, 1 milyon 743 bin 750'ye ulaşarak rekor tazelerken, yılbaşından bu yana Borsa İstanbul'daki yerli yatırımcı sayısı 555 bin 692'ye yükseldi. Bu da yaklaşık yüzde 47'lik artışa işaret etti.


Eylüldeki artışla birlikte Borsa İstanbul'daki yerli yatırımcı sayısı üst üste 14 aydır artarak Temmuz 2017-Ağustos 2018 dönemindeki rekorunu geride bıraktı. Bu dönemde aylık bazda ortalama 42 bin 400 yatırımcı Borsa İstanbul ile tanıştı. Bir önceki rekor döneminde yerli yatırımcı sayısındaki ortalama artış 10 bin 600 düzeyinde gerçekleşmişti.


Eylülde yerli yatırımcının portföy değerinde yaşanan 20,4 milyar liralık artış, Borsa İstanbul tarihindeki en yüksek ikinci aylık değişime işaret ederken, 167,8 milyar liraya ulaşan yerli yatırımcı portföy değeri de son 6 aydır rekor tazelemiş oldu.


Borsa İstanbul'da yatırım yapan yabancı kurumsal yatırımcı sayısı ise son dönemde düşüş eğilimi gösterdi. Yabancı kurumsal yatırımcı sayısı, eylülde de yüzde 5 azalarak 1.272'ye geriledi. Yabancı kurumsal yatımcının portföy değeri ise yaklaşık 2,5 milyar liralık artışla 188,6 milyar liraya çıktı.


Bununla birlikte yabancı gerçek yatırımcı sayısı son 10 aydır artıyor. Söz konusu dönemde aylık ortalama 205 kişi, yatırımlarını değerlendirmek için Borsa İstanbul'u tercih etti. 


En çok büyük yatırımcının portföyü arttı


MKK verilerine göre, eylülde Borsa İstanbul'da yatırım yapanların toplam portföy değeri yüzde 8,8 artışla 608 milyar 139 milyon liraya yükselirken, aynı dönemde yatırımcı sayısı 67 bin 832 artarak 1 milyon 761 bin 546'ya ulaştı.


Yerli yatırımcıların portföy değeri eylülde yüzde 15,8 artışla 315 milyar 401 milyona çıktı. Bu dönemdeki yatırımcı sayısı da 1 milyon 750 bin 149 oldu. Yatırımcı sayısı, 194 artan yabancı yatırımcının portföy değeri ise yüzde 2,2 yükselişle 292 milyar 738 milyon liraya yükseldi.


MKK verileri portföy dilimi bazında incelendiğinde, yerli yatırımcılar arasında eylülde portföy değeri en çok artan grup yüzde 17,7 ile 1 milyon lira ve üstü portföye sahip bulunanlar oldu. Söz konusu grubun portföy değeri, eylülde 200,4 milyar liradan yaklaşık 236 milyar liraya çıktı.


1 milyon lira ve üzeri portföye sahip olanlar, yatırımcı sayısında da yüzde 17,4'lük artışla en iyi performansı sergilerken, onu yüzde 11,5 yükselişle 100 bin ila 1 milyon liralık portföye sahip olanlar izledi.


Yabancı yatırımcıların 292 milyar 738 milyon liralık portföyünün 292 milyar 204 milyon liralık kısmını 1 milyon lira ve üzeri portföy grubu oluşturdu. Bu gruptaki yatırımcı sayısı eylülde 12 artarak 2 bin 266'ya çıktı.


10 Ekim 2020 Cumartesi

Sultan Abdülaziz'in 'Dereyolu' hayali gerçekleşiyor

 Osmanlı Padişahı Sultan Abdülaziz döneminde ilk kez gündeme gelen, 2'nci Abdülhamid zamanında projesi çizilen, 145 yıllık Karadeniz- Akdeniz Otoyolu Projesi'nin yüzde 84'ü tamamlandı.

Osmanlı Padişahı Sultan Abdülaziz döneminde 'Dereyolu' olarak gündeme getirilen Karadeniz-Akdeniz Otoyolu projesi, 2'nci Abdülhamid tarafından Fransız mühendislere çizdirildi. Projenin temeli 1929'da dönemin Ordu Valisi Ali Kemal Aksüt tarafından atıldı. 1970'li yıllarda Sovyet işgalinde tankların Karadeniz'den İç Anadolu'ya kolayca ulaşmasını sağlayabileceği gerekçesiyle, çalışmalar durduruldu. 


Dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı, AK Parti Ordu Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Mehmet Hilmi Güler'in girişim ve çalışmalarıyla Mesudiye ilçesi Topçam'da Melet Irmağı üzerine baraj yapılması için çalışma başlatıldı. 2004 yılında 'Topçam Barajı ve Ulaşım Yolları' adıyla tekrar gündeme getirilen proje, Karadeniz- Akdeniz Otoyolu Projesi olarak devam etti.


1 MİLYAR 466 MİLYON TL'YE MAL OLACAK


Orta ve Doğu Karadeniz'i Akdeniz'e bağlayan Karadeniz-Akdeniz Yolu Projesi; Ordu, Sivas, Kayseri, Kahramanmaraş, Adana ve Hatay ili sınırları içinden geçiyor. Toplam uzunluğu 818 kilometre olan projesinin Ordu sınırları içinde kalan bölümü ise 100 kilometreden oluşuyor. İhalesi 2008 yılında yapılan, toplam proje bedeli 1 milyar 466 milyon TL olan Karadeniz- Akdeniz Yolu Projesi'ne şu ana kadar 1 milyar 187 milyon TL harcama yapıldı. Projede, yüzde 84 oranında fiziki gerçekleşme sağlanırken, etapların tamamlanmasıyla ulaşımda ciddi oranda kısalma yaşanacak.

KARADENİZ- AKDENİZ 6 SAATE İNECEK


Projenin en önemli etabı ise Ordu'nun Mesudiye ilçesi sınırları içinde yer alıyor. Altınordu-Mesudiye arasındaki mesafe, 3 kilometrelik Topçam Tüneli'nin 2018 yılında açılması ve diğer çalışmalarla 81 kilometreye inerken, yaklaşık 2,5 saat süren yol ise 1 saate indi. Kısa süre içinde tamamlanması planlanan yol ile Karadeniz'den Akdeniz'e ulaşım ise 6 saate inecek.


25 TÜNELİN 23'Ü TAMAMLANDI


Karayolları tarafından yapılan 88 kilometrelik Ordu etabında, toplam uzunluğu 15,1 kilometre tek tüplü 25 tünelin, 13,3 kilometrelik 23 tüneli tamamlanırken, 1,8 kilometrelik 2 tünelin de yapım çalışmaları sürüyor. Yine güzergah üzerinde; yapımı tamamlanan toplam 331 metre olan viyadük, toplam uzunluğu 280 metre olan 5 tek köprü ve 32 metre çift köprü de yer alıyor.


'HEM ZAMAN, HEM DE YAKIT TASARRUFU SAĞLANACAK'


Ordu Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Mehmet Hilmi Güler yapımı devam eden Karadeniz-Akdeniz Yolu ile ilgili açıklamalarda bulundu. Güler, yolun Ordu'dan Akdeniz illerine kadar ulaşımı kolaylaştırmasının yanı sıra, Rusya ve Gürcistan gibi Karadeniz'e kıyısı olan ülkelere de kent üzerinden ihracatta önemli rol üstleneceğini söyledi. Bu açıdan projeyi önemsediklerini ifade eden Başkan Güler, "Karadeniz-Akdeniz Yolu'nda çalışmalar hummalı bir şekilde sürüyor. Bu yol tamamlandığında 41 vilayetin ihracatı ve ithalatı Ordu ve Mersin'den yapılacak. Bununla ilgili olarak komşu illerde de bir hareketlenme var. Mesela Sivaslılar, Kayseriler ilimize yakın ilgi gösteriyorlar. Bu şu anlama geliyor; hem Sivas'ın hem Kayseri'nin hem de arada bulunan illerin aynı zamanda liman kenti olma durumunda olacak. Buradan da Rusya'ya, Romanya'ya, Gürcistan'a ve diğer ülkelere de gitme imkanı artacak. Başka türlü gemi ile aynı bağlantıyı üç günde yapacakken, 6 saatte bunu gerçekleştirmiş oluyoruz. Hem zaman, hem yakıt tasarrufu, hem de buradan ihraç edilen sebze veya meyvelerin bayatlamamasını için de büyük bir avantaj sağlanmış olacak" diye konuştu.


'TÜRKİYE’NİN ÜSTÜNLÜK KAZANACAĞI PROJE'


Karadeniz-Akdeniz Yolu ile Türkiye'nin üstünlük kazanacağını kaydeden Başkan Güler, "Biz zaten şehircilik anlamında da kendi kendine yeten bir kent olmaya çalışırken, iller arasında da önemli bir yere gelmiş oluyor. Bu hem Türkiye için önemli, hem de komşu ülkelerin de Türkiye ile temas ettiği noktalardan bir tanesi olacak. Bu bakımdan heyecan verici bir projedir. Sadece Ordu’nun değil, bölgenin ve ayrıca Türkiye’nin üstünlük kazanacağı bir proje olacak" dedi.