27 Ekim 2021 Çarşamba

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'dan dolar açıklaması

 Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, "Dolar endeksi mayıs ayından itibaren bir yükseliş trendi içindedir. Pek çok ülke gibi biz de etkilendik" dedi.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda 2022 Merkezi Yönetim Bütçe ve 2020 Kesin Hesap Kanun Teklifi üzerine milletvekillerinin sorularını cevapladı. Oktay şöyle konuştu:


Bu ülkenin esnafını, KOBİ'sini, girişimcisini, Start-up sahiplerini, e-tüccarını, çiftçisini, besicisini, zanaatkârını, tasarımcısını pek çok teşvik programıyla destekleyen; bizleriz. Öğrencimizin yurdunu da en iyi şartlarda biz yaptık ve yapıyoruz; öğrencilerimizin kredisini, bursunu da olabilecek en yüksek seviyede biz veriyoruz.


Çalışanımızın yanındayız; engelli vatandaşımızın ve korunmaya muhtaç çocuklarımızın yanında da biz varız. Doğal afetlerde en hızlı şekilde vatandaşımızın imdadına koşan da biziz, afet sonrası yaraları en hızlı şekilde sararak şehirlerimizi yeniden ihya eden de biziz.


AK Parti hükümetlerinin bugüne kadar ne badireler atlattığını, hangi zorluklara göğüs gerdiğini; her şeye rağmen büyük ve güçlü Türkiye hedefinden şaşmadığını aslında hepiniz biliyorsunuz.


Para ve maliye politikalarına değinen Oktay, şu ifadeleri kullandı:


Para ve maliye politikalarımız birbiriyle koordineli olarak üst politika dokümanlarında belirlenmekte ve yayımlanmaktadır.


Orta Vadeli Program (OVP) salgının etkisiyle yükselen kamu açıklarının tedrici olarak azaltılması ve mali disiplinin sürdürülmesi program döneminde izlenecek maliye politikasının temel amacı olacağı dile getirilmiştir.


Ayrıca, stratejik ölçütler çerçevesinde yürütülen borçlanma politikası kapsamında borçlanma ağırlıklı olarak TL cinsinden yapılacağı dile getirilmiş, yurt içi döviz ve altın cinsi borçlanmaların ise piyasa koşulları çerçevesinde kademeli olarak azaltılması borçlanma politikasının temel stratejik hedeflerinden birisi olacağı vurgulanmıştır.


Kazanımlarımızın dayanağı; maliye politikamızı güçlü bir biçimde kullanıyor olmamız ve bütçe disiplinimizdir.


“SON İKİ YILDA TÜM DÜNYADA BÜTÇE AÇIKLARI ARTTI”


Oktay, bütçe disiplini konusundaki muhalefet milletvekillerinin eleştirileriyle ilgili şunları belirtti:


Son iki yılda tüm dünyada bütçe açıkları artmıştır. Bütçe açığının milli gelire oranı; ABD'de yüzde 5,7'den yüzde 10,8'e, Avro Bölgesi'nde yüzde 0,6'dan yüzde 7,7'ye, Almanya'da yüzde 1,5 fazladan yüzde 7,7 açığa, Fransa'da yüzde 3,1'den yüzde 8,9'a, Çin'de yüzde 6,3'ten yüzde 7,5'e, Hindistan'da yüzde 7,4'ten yüzde 12,8'e yükselmiştir.


Ülkemizde ise salgının ağır şartlarına ve hükümetimizin açıkladığı pek çok desteğe rağmen bütçe açığını 2020 yılında yüzde 3,5 seviyesinde gerçekleştirdik.


2021 yılı bütçe açığı ise Meclisimizden yüzde 4,3 olarak geçmişken, bir taraftan salgından etkilenen kesimler başta olmak üzere sosyal ve iktisadi destek ihtiyacı olan tüm kesimlerin gereksinimlerini tamamen karşılayacak şekilde harcama politikalarımızı sürdürürken, diğer taraftan sene başında aldığımız tasarruf tedbirleriyle yüzde 3,5'lik bir açık seviyesini hedefleyerek bütçemizi etkin bir biçimde yönettik. Sene sonuna yaklaştığımız şu günlerde bu hedefi tutturuyoruz.


FAİZ İNDİRİMİ KARARI


Merkez Bankası'nın politika faiz indirimine ilişkin olarak Oktay, şu açıklamalarda bulundu:


Para politikası kararları, Para Politikası Kurulu üyeleri tarafından alınmaktadır. Bu sebeple tartışmaların Merkez Bankasının bağımsızlığını zedeleyecek bir zemine çekilmemesi gerektiğini düşünüyorum.


Ayrıca politika faizi ve enflasyon denklemine sadece dar tek bir çerçeveden bakamayız. Salgının etkileriyle enflasyonun tüm dünyada bir yükseliş trendinde olduğunu görüyoruz. Ancak enflasyonun artıyor olması Merkez Bankalarının illa ki enflasyon üzerinde bir politika faizi uygulaması anlamına gelmiyor.


Örneğin gelişmiş çoğunda, hemen hemen hepsinde politika faizleri enflasyonun oldukça altındadır. ABD'de yüzde 5,4 enflasyon varken politika faizinin yüzde 0,25 olduğunu görüyoruz. Bu örneğe Kanada, Almanya, Fransa, İtalya, İngiltere ve Japonya gibi birçok ülkeyi dahil edebiliriz.


Gelişmekte olan ülkeler açısından da benzer bir durum söz konusu. Örneğin Brezilya'da yüzde 10,25 enflasyona karşılık faizin yüzde 6,25, Meksika'da ise enflasyon yüzde 6 iken faizin yüzde 4,75 olduğunu görüyoruz.


“DOLAR ENDEKSİ MAYIS AYINDAN BUGÜNE BİR YÜKSELİŞ TRENDİ İÇİNDE”


Oktay şunları kaydetti:


Kur hareketleri konusuna değinecek olursak; Doların ABD'nin tahvil alımlarını yakın zamanda azaltmaya başlayacağının netleşmesiyle ve faiz artırım kararı ile birlikte diğer ülke para birimleri karşısında değerlendiği bir dönemde bulunmaktayız.


Dolar endeksi Mayıs ayından bugüne bir yükseliş trendi içindedir. Avro/Dolar paritesi de 1,16 seviyelerindedir. Bu durumdan pek çok ülke gibi bizim de etkilendiğimiz bir gerçektir. Türkiye ılımlı bir borçluluk seviyesi, düşük bir bütçe açığı ve geniş gamda üretim kapasitesiyle güçlü bir ekonomiye sahiptir. Bankalarımızın sermaye yeterlilik rasyoları da oldukça kuvvetlidir.


İhracatımız Ocak-Eylül döneminde geçen seneye kıyasla yüzde 36 artış sergilemiştir. Buna bağlı olarak cari açığımızda önemli iyileşmeler görülmektedir. Türkiye yıllar sonra görece düşük cari açıkla büyüyebilme kapasitesine erişmeye yakındır.


Cari açığımızdaki iyileşmeyle birlikte kur saldırılarına karşı ekonomimizi daha dirençli hale getirmekte ve bu saldırıları püskürtme kabiliyet ve kapasitemizi artırma kararlılığındayız.


Oktay, Türkiye'nin büyümesine ilişkin olarak, “Büyümenin kalitesine işaret eden önemli göstergeler makine-teçhizat yatırımları ve ihracat bazlı büyümelerin olup olmadığıdır. Makine-teçhizat yatırımları 2019 yılı son çeyreğinden bu yana 7 çeyrektir büyüme kaydetmektedir. 2021 yılının ilk yarısında da makine-teçhizat yatırımları yıllık bazda yüzde 32,9 büyümüş, GSYH büyümesine 3,4 puan katkı vermiştir. Güçlü iç talebin yanı sıra bu dönemde net dış talebin büyümeye katkısı da 3,9 puan olarak gerçekleşmiştir” ifadelerini kullandı.


9 Ekim 2021 Cumartesi

136 ülkeden küresel kurumlar vergisi anlaşmasına onay

 Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), çok uluslu şirketlerin faaliyette bulundukları ülkelerde 2023'ten itibaren en az yüzde 15 oranında vergilendirilmesine yönelik anlaşmanın 136 ülke tarafından kabul edildiğini bildirdi.

OECD, aralarında ABD, Çin, Almanya, Fransa, İngiltere, Japonya ve Türkiye'nin de yer aldığı, küresel Gayrisafi Yurt içi Hasıla'nın (GSYH) yüzde 90'ınından fazlasını temsil eden 136 ülkenin uluslararası vergi reformuna yönelik anlaşmayı kabul ettiğini açıkladı.


Açıklamada, söz konusu reformun çok uluslu şirketlerin 2023'ten itibaren en az yüzde 15 vergi oranına tabi tutulmasını sağlayacağı kaydedildi.


Böylece dünyanın en büyük ve en karlı 100'e yakın çok uluslu şirketinden elde edilen 125 milyar dolardan fazla karın dünya çapında ülkelere yeniden tahsis edileceği belirtilen açıklamada, söz konusu şirketlerin faaliyet gösterdikleri yerlerde adil bir vergi payı ödemelerinin ve kar elde etmelerinin sağlanacağı aktarıldı.


Estonya, Macaristan ve İrlanda da katıldı

Açıklamada, Estonya, Macaristan ve İrlanda'nın da katılmasıyla anlaşmanın artık tüm OECD ve G20 ülkeleri tarafından desteklendiği belirtilerek, Kenya, Nijerya, Pakistan ve Sri Lanka'nın ise henüz anlaşmaya katılmadığı kaydedildi.


İki ayaklı çözümün 13 Ekim'de Washington'da yapılacak G20 Maliye Bakanları toplantısının ardından ay sonunda Roma'da yapılacak G20 Liderler Zirvesi'nde sunulacağına işaret edilen açıklamada, anlaşmanın vergi rekabetini ortadan kaldırmayı amaçlamadığı ancak buna sınırlamalar getireceği aktarıldı.


Açıklamada, ilk ayakta en büyük ve en karlı çok uluslu şirketlere göre ülkeler arasında karın ve vergi haklarının daha adil bir şekilde dağıtılmasının sağlanacağı ifade edildi.


2022'de imzalanması 2023'te uygulanması hedefleniyor

OECD'nin açıklamasında, küresel satışları 20 milyar euronun ve karlılığı yüzde 10'un üzerinde olan çok uluslu şirketlerin yeni kurallar kapsamında olacağı kaydedildi.


Açıklamada, ikinci ayakta ise yüzde 15 olarak belirlenmiş bir küresel asgari kurumlar vergisi oranının getirildiği, yeni asgari vergi oranının geliri 750 milyon euronun üzerinde olan şirketler için geçerli olacağı ve yıllık yaklaşık 150 milyar dolar ek küresel vergi gelirinin elde edileceğinin tahmin edildiği ifade edildi.


Çok taraflı anlaşmanın 2022'de imzalanmasının hedeflendiğine dikkat çekilen açıklamada, 2023'te ise etkin bir şekilde uygulanmasının planlandığı bildirildi.


OECD 2012'den bu yana üzerinde çalışıyordu

Dünya genelinde kurumlar vergisi oranları 1980'den bu yana düşüş eğilimine girerken, küresel ekonomide kurumlar vergisinde asgari bir oran belirlenmesine yönelik çağrılar seslendirilmeye başlanmıştı.


OECD'nin 2012'de bu yana üzerinde çalıştığı ve 140 ülke arasındaki müzakereleri koordine ettiği küresel kurumlar vergisi düzenlemesi, ABD'de Biden yönetiminden gelen destekle küresel ekonominin gündemindeki yerini yeniden almıştı.


Son olarak OECD, temmuz ayı başında, çok uluslu şirketlerin faaliyette bulundukları ülkelerde en az yüzde 15 vergilendirilmesi konusunda 130 ülkenin anlaşmaya vardığını bildirmişti.


Şirketlere cazip vergi oranları sunan İrlanda ve Macaristan gibi ülkeler, küresel vergi anlaşmasına katılmayı reddediyordu.


Dijital vergi dairesi hazırlığı

 TBMM Genel Kurulunda bu hafta görüşülecek Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile yeni düzenlemeler hayata geçecek. Bu düzenlemelerden birisi dijital vergi dairesi olacak.

Vergi düzenlemesi kapsamında tüm mükelleflere hizmet verecek ve işlemlerin elektronik ortamda yapılmasına imkan sağlayacak Türkiye Dijital Vergi Dairesi kurulacak.


TBMM Genel Kurulunda bu hafta görüşülecek Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile yeni düzenlemeler hayata geçecek.


Bu kapsamda ekonomik reformlar içinde yer alan Türkiye Dijital Vergi Dairesi'nin hayata geçirilmesi başta olmak üzere vergi daireleri tarafından verilen hizmetlerin elektronik ortamda verilebilmesi ve işlem süreçlerinin etkinleştirilmesi amaçlanıyor.

Hazine ve Maliye Bakanlığına; fiziki ortamdan bağımsız olarak elektronik ortamda vergi dairesinin kurulması, vergi dairelerinin diğer vergi dairelerinin şubesi olarak belirlenmesi suretiyle mükelleflere hızlı ve etkin hizmet verilebilmesinin sağlanması, vergi dairesince yapılan işlemlerin elektronik ortamda kurulan vergi daireleri tarafından da yerine getirilmesini temin edecek düzenlemeler yapma konusunda yetki verilecek.


Şu anda Gelir İdaresi Başkanlığına bağlı 465 vergi dairesi, 575 bağlı vergi dairesi (malmüdürlüğü) ve 2 vergi dairesi yetkisine haiz vergi dairesi başkanlığı olmak üzere 1042 vergi dairesi bulunuyor.​​​​​​​


4 Ekim 2021 Pazartesi

Yüksek enerji fiyatlarının geniş çaplı etkileri: Maliyet baskısı sürecek

Birçok fiyatın yükselişi maliyetleri etkiler. Çok fazla malın fiyatı aynı anda artıyorsa yani fiyatlar genel düzeyi artırıyorsa enflasyon olur.


Kimi zaman ise bazı malların fiyatları çok artar. Bunlar genellikle arz yönlü şoklardan kaynaklanır. Mal bulunamayınca ya da tedariği sağlanamayınca fiyatı fırlar. Diğer mallarda yükseliş yoksa belli sektörler hariç, bu artışların acısı dindirilebilir.


Ancak enerji pek az mala benzer.


Enerji girer, hizmete ve ürüne dönüşür.


Enerji içeri girmezse üretim olmaz.


Bu yüzden enerji tedariği ve bir girdi olarak fiyatı belirleyici olabilir.


İşte hemen hemen son bir aydır bu kanalda sorunlar var. Önce Avrupa’da başladı. Şimdi ABD ve Asya’ya yayılıyor. Kimse ondan azade değil.


*


Doğal gaz fiyatları rekor seviyede. Birkaç hafta önceye kadar, yeşil dönüşüm vs deyip yüzüne bakılmayan kömür şimdi altın değerinde. Çin’de vadeli işlem kontratları tavan ve rekordan kapandı. Uranyum hakeza. Bu gidişle nükleere geçilir diye speküle edenler var. Karbon kontratları rekor...

Enerjinin etkilerini daha iyi anlayalım.


Tüm bu girdiler fırlayınca elektrik cephesinde stres artıyor. Bildiğiniz gibi elektrik üretmenin önemli kaynakları arasında gaz ve kömür. Kaynak maliyeti fırlayınca elektrik fiyatı ne olacak?


Aksi gibi gaz ve kömürün arzında da sorun var. Yani fiyatı ödeseniz de istenilen kadar kaynak yok.


Daha önceki yazılarda ve konuşmalarda uzun uzadıya nedenlerini aktardığım için tekrara düşmeyeceğim. Ancak yüksek talep ve çeşitli arz sorunları diyelim.


Hal böyle olunca eldeki elektriğin kullanımı rasyonalize edilmek zorunda.


Türkçesi, birileri istediği kadar üretemeyecek. Ya da istediği saatlerde kullanamayacak.


Çin’de zaten demir & çelik üretimine ket vurma çalışmaları çeşitli sebeplerle sürüyordu. Şimdi üretim aksadığı için gemi siparişlerinin de yavaş olacağı düşünülüyor.


Bu ne demek?


Navlun fiyatlarını düşürmesini dilediğimiz yeni filolar gecikiyor demek.


Haberleri yorumlayan piyasa hemen navlun vadelilerini hızlıca satın almaya başladı. Yük endekslerinden Capesize Endeksi vadeli işlemlerde 75 bin dolara kadar çıktı.


Yani navlun fiyatları düşmek şöyle dursun, yükselecek.

*


Enerji krizinin etkileri çoktan hissedilmeye başlandı bile.


İngiltere’de birçok elektrik dağıtım ve ticaret şirketi beyaz bayrak çekmeye başladılar. Çünkü piyasada tavan fiyat belli. Bunları yüksek fiyattan alıp abonelere ucuza satmak zorunda kaldılar. Hazin son.


İtalya’da elektriğe yüzde 30’a yakın zam geldi.


Çin’de pek çok eyalette saatlerce elektrik kesintileri yaşanıyor. Hem de periyodik olarak.


Gemilerin akıbetini aktardım.


Temize çekelim.


Tüm dünyada enflasyonun geçici olduğu yönünde bir kanaat var. Ben de bu kamptayım.


Ancak adını koymak gerekiyor.


Bu geçiciliğin zamanlaması konusunda anlaşalım.


Düşünülenden uzun süre ve düşünülenden yüksek puanlarda enflasyon göreceğiz.


Reel sektör en az 6 ay daha aşırı maliyet baskılarına hazır olsun. İşin Türkiye bacağını yazmadım bugün. Tamamen dış etkileri aktarmaya çalıştım.


Enflasyon hissedilir bir süre, hissedilir ölçüde yüksek kalacak. Ne yazık ki bu böyle.


Kaynak:

https://www.haberturk.com/yazarlar/gokhan-sen/3206197-yuksek-enerji-fiyatlarinin-genis-capli-etkileri-maliyet-baskisi-surecek