29 Haziran 2019 Cumartesi

Bosch Türkiye’nin cirosu 19 milyar TL’yi aştı

Dünyanın önde gelen teknoloji ve servis tedarikçisi Bosch, Türkiye’deki cirosunu 2018 yılında yüzde 25’lik artışla 19,2 milyar TL’ye yükseltti. Şirket, konsolide satışlarda 2018 mali yılını yaklaşık 6,5 milyar TL ile kapattı ve böylece bir önceki yılın satışlarına göre yüzde 13'lük sağlıklı bir büyüme kaydetti.
Bosch’un geçen yılki ihracat rakamı 12,13 milyar TL’ye ulaşırken, şirket, Türkiye genel ihracat hacmine yaptığı yüzde 1,5’lik katkıyla lider ihracatçılar arasındaki yerini korudu. Türkiye'de yaklaşık 17.000 çalışanı bulunan Bosch, geçtiğimiz yıl 1 milyar TL’nin üzerinde yatırım yaptı. Yatırımlar, şirketin üretim faaliyetlerinin geliştirilmesine odaklandı. Bosch Türkiye ve Orta Doğu Başkanı Steven Young, “İlk çeyrekteki gelişmemize dayanarak, zorlu ekonomik ortama rağmen 2018 yılındaki satışları geçmeyi hedefliyoruz” dedi.

Tasarım Merkezi faaliyete geçirildi

Bosch’un İstanbul’daki genel merkezinde, geçtiğimiz yılın sonunda bir Tasarım Merkezi kuruldu. Merkez, yakıt enjeksiyonu, fonksiyonel emniyet gibi araç alt sistemlerinin kalibrasyonu ve uygulanması konusunda dünya genelinde önde gelen otomobil markalarına destek sağlıyor. Türkiye’deki ekip, binek otomobillerden ağır ticari araçlara kadar farklı araç sınıfları için global ölçekte başarılı bir çalışma yürütüyor. Merkez 14 mühendis ile kuruldu ve 2020 yılına kadar bu sayının 40’a çıkması hedefleniyor. Steven Young, “Tasarım Merkezimiz, Bosch Türkiye’nin genç yetenekler için bir cazibe merkezine olmasına da katkıda bulunuyor” derken, merkezin hızlı büyümesine dikkat çekti.

Türk sanayisi için Endüstri 4.0 projeleri sağlıyor

Endüstri 4.0 çözümleri, üretimi ve lojistiği çok daha basit, verimli ve esnek hale getiriyor. Dünya genelinde kendisine ait 270 fabrikada Endüstri 4.0 ile ilgili öncü projeler yürüten Bosch Grubu, bu alandaki uzmanlığını Türkiye’deki diğer şirketlerle de paylaşıyor. Steven Young, “Bosch, Endüstri 4.0’a geçiş sürecinde hem önde gelen bir kullanıcı hem de önde gelen bir sağlayıcı olarak, Türkiye’de bu konuda itici güç olmaya hazır. Endüstri 4.0 ekibimiz, bu dönüşüm sürecinin bir parçası olmak isteyen diğer şirketler için son derece saygın bir destekçidir” dedi. Bosch, 2016 yılından beri hem danışmanlık hem de uygulama hizmetleri sunarak otomotiv, tekstil, beyaz eşya ve çelik sanayisi gibi çeşitli sektörlerden şirketlerin dijital projelerini destekliyor.

Bosch’un Türkiye’de sahip olduğu üretim tesisleri de Endüstri 4.0 dönüşümüne giden yolda yatırımlarını artırıyor. Bosch’un Bursa’daki Güç Aktarma Çözümleri Fabrikası, Türkiye’deki üretim tesisleri arasında öncü fabrikalardan biri konumunda bulunuyor. Hem fabrikada ve hem de merkezde verilerin hızlı işlenmesi için altyapı genişletiliyor, bu amaçla Bursa’daki f3 fabrikanın fiberoptik ağlarının bant genişliği artırılıyor. Fabrikadaki her noktanın kesintisiz şekilde kablosuz ağa bağlanması ile ilgili adımlar planlandı. Sanayi 4.0 için standard Bosch çözümlerine öncelik veriliyor. Bazı hassas makinalarda otonom olarak veriler anlık değerlendirilerek erken uyarı alınıyor. Öte yandan uluslararası üretim ağındaki fabrikaların montaj hatlarının performans verileri, aynı platform üzerinden karşılaştırmalı olarak takip edilebiliyor.

Manisa Termoteknik Fabrikası, lojistik süreçlerinin otomasyonu, dijital fabrika ve büyük veri uygulamaları alanlarında Endüstri 4.0 dönüşümünü gerçekleştiriyor. Mal kabul alanında kullanıma sokulan RFID (Radyo Frekansı İle Tanımlama) uygulamasına sahip barkod tarama süreci, paletli malzemelerin girişi için kullanılan süreci tamamen ortadan kaldırdı ve böylece önemli bir zaman tasarrufu sağladı. Bu uygulama ile Manisa, RFID uygulamasını kullanan ilk Bosch Termoteknik fabrikası oldu.


20 Haziran 2019 Perşembe

Moody's 11 Türk şirketinin notunu düşürdü

Kredi derecelendirme kuruluşu Moody's, geçen hafta Cuma günü Türkiye'nin kredi notunu düşürmesinin ardından, 11 Türk şirketinin kredi notunu bir kademe indirdi.
Moody's'in dün geceki açıklamasına göre, kredi notları B1'e düşürülen şirketler; Anadolu Efes, Coca-Cola İçecek , Doğan Holding, Koç Holding ,OYAK, Türk Hava Yolları, Tüpraş olarak sıralanırken; yine not indirimine gidilen Erdemir, Rönesans Gayrimenkul Yatırım, Turkcell ve Şişecam yeni bir not indirimi için izlemeye alındı.

Petkim ise not indirimi için izlemeye alındı.
Moody's Cuma günü Türkiye'nin kredi notunu olası bir ödemeler dengesi krizinin gerçekleşme ihtimalini artmaya devam etmesini gerekçe gösterek bir kademe düşürdü, kredi notu görünümünü ise negatifte tuttu.

Hürmüz Boğazı neden dünyanın en önemli petrol koridoru?




Savunma sanayisinin hızı ABD'yi korkuttu

Geçen yıl savunma sanayii ihracatını 2 milyar dolara çıkaran Türkiye’nin kararlı adımları uzun süredir gündemi meşgul eden F-35 sorununun altındaki en büyük sebep olarak gösteriliyor.
ABD’nin son dönemde Türkiye’ye yönelik saldırgan tutumun arka planında, savunma sanayimiz ve şirketlerimizin uluslararası pazarlarda gösterdiği başarı olduğu ifade ediliyor. Yaptırım tehditlerinin sebebi Türkiye’nin savunma sanayi ihracatını 2014-2018’de 2009-2013 dönemine göre yüzde 170 arttırması olarak da gösteriliyor. Küresel silah ticaretindeki payını yüzde 0,4'ten yüzde 1'e yükselten Türkiye, şimdilik ciddi bir rakip olmasa da kısa sürede gösterilen başarı sonrasında ABD’nin pazarlarından pay alabilir. Bu nedenle, S-400 krizini bahane eden Trump yönetimi, Türk savunma sanayiini baltayabileceğini düşünüyor.

ÇELİKTEKİ SENARYONUN BENZERİ GÜNDEMDE

Türkiye bunun benzeri bir örneği, çelik ithalatında yaşadı ve Trump yönetiminin getirdiği yüzde 25 gümrük vergisine karşı, alternatif pazarlara yönelerek buradaki açığı kapatmayı başardı. Bu gelişmeler sonrasında geri adım atmak zorunda kalan ise Washington yönetimi oldu. Donald Trump, 1 yıl dolmadan kararından vazgeçmek zorunda kaldı. Önceki yıla kıyasla Türkiye'den ithal edilen çelik ürünlerinde yüzde 48 azalma görüldüğünü aktaran Trump, geçtiğimiz aylarda, söz konusu vergiyi kaldırdığını açıkladı. Türkiye’nin 2014-2018 döneminde savunma sanayindeki ithalatının yüzde 60’ı ABD’den gerçekleştirildi.

TÜRKİYE’NİN KOZU ALTERNATİF PAZAR

Türkiye'nin savunma havacılık ihracatı 2018'de 2 milyar 30 milyon dolar olarak gerçekleşirken, ABD’ye yapılan ihracat ise 726 milyon dolar ile toplam ihracatın yaklaşık yüzde 30’unu kapsadı. Örneğin 2018 yılında ülkemizden ABD sivil uçak sanayine 300 milyon dolarlık motor parçaları satışı yapıldı. Askeri araçlar ve savaş uçaklarının parçalarındaki satış ise toplam satış 250 milyon Dolar oldu. Ayrıca, Türk savunma sanayi şirketleri F-35 uçaklarının yaklaşık 937 adet parçasını üretiyor. Bu parçalarda Türk tarafının atacağı adımlarla ABD üretimini zorlayabileceği ifade ediliyor. Birçok uzmana göre, Türkiye’nin de bu konuda alternatifleri bulunuyor. Öncelikle mütekabiliyet ilkesi gereğinde, Türkiye’nin ithalatını durdurması veya savunma sanayiindeki stratejik ham maddelere kısıtlama getirmesi Türkiye kadar ABD’nin kaybı anlamına gelecek. Ülke gelirin yanında stratejik ara ve ham maddelerden de olacak.


NOTLAR S-400’DEN DOLAYI DÜŞÜRÜLDÜ
Avrasya Üniversitesi Ekonomi ve Finans Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ersan Bocutoğlu, Moody’s’in Türkiye’nin notunu düşürmesini, “Bu durum, Türkiye’nin tavrı ve S-400 sistemi ile yakından ilişkilidir” şeklinde yorumluyor. Standard&Poor’s, Moddy’s ve FitchRating’in derecelendirme piyasasının yüzde 95’ini kontrol ettiğini söyleyen Bocutoğlu, “Bu kuruluşlar, Finansal Elitin ülkeleri kontrol etme araçlarıdır” diyor.

MÜCADELE YERLİ ÜRETİMDEN GEÇİYOR
Kredi derecelendirme kuruluşlarının 2007 küresel krizinin sorumlusu olduklarına dikkat çeken Prof. Dr. Ersan Bocutoğlu, bu durumla mücadele edilmesi için neler yapılması gerektiğini anlattı. Bocutoğlu, yerli üretimi arttırarak, ihracatın ithalata bağımlılığının düşürülmesi gerektiğine de vurgu yaptı.

ABD’DEN BİR YAPTIRIM TEHDİDİ DAHA

ABD Savunma Bakanlığı’nın satın almadan sorumlu yetkilisi Ellen Lord, Türkiye’nin S-400 istemi satın alma planları nedeniyle Washington’un F-35 parçaları üreten Türk şirketlere ek olarak, diğer şirketlere finansal yaptırımlar getirme seçeneğini değerlendirdiğini belirtti. Lord “S-400 ve F-35 etkisiyle, sanayimize yönelik etkiyi iki bölüme ayırdık. Türkiye ile birlikte çalışmayı sürdürmenin bir yolunu bulmak istiyoruz” ifadesini kullandı.

Kamu bankaları ortak ATM uygulamasına geçti

Kamu bankaları 2018 yılında yaptıkları anlaşma ile birlikte ortak ATM uygulamasına geçti. Yapılan anlaşmaya göre ATM'lerden yapılan işlemler için herhangi bir ücret alınmıyor.

Devlet bankalarının ATM üzerinden yapılan işlemlerde herhangi bir işlem ücreti alınmamasını sağlayan protokol, 2018 yılının Temmuz ayında imzalanmış ve devreye alınmıştı. Ancak gelinen noktada kamu bankası müşterilerinin bir çoğunun bu uygulamadan habersiz olduğu anlaşıldı.

Kamu bankalarının 2018 yılı Temmuz ayında imzaladıkları protokol ile, ATM üzerinden yapılan işlemlerde herhangi bir işlem ücreti alınmaması sağlanmıştı. Bir kamu bankası müşterisi diğer bir kamu bankasının ATM’sinde işlem ücreti ödemeden işlem yapabilmeye başlamıştı.

O dönem operasyon masraflarını azaltması amacıyla yapılan bu protokol ile katılımcı bankalar, söz konusu işlemlerin oluşturduğu maliyeti kendi aralarında karşılanmasına karar vermişti. Gelinen noktada bir çok kamu bankası müşterisinin yapılan bu protokolden haberinin olmadığı anlaşıldı.

Kamu bankalarının fiziki şekilde kurulacak ortak ATM’ler ile tek bir işlem mekanizması sağlaması planlar arasında.(DHA)

9 Haziran 2019 Pazar

Site ve apartman yöneticiliği artık meslek oldu

Site ve apartman yöneticiliği kolay iş olmaktan çıktı... Son yıllarda profesyonel bir meslek haline geldi ve pek çok ünlü firma da şirket kurarak bu işe girdi.

https://www.finansgundem.com/foto-galeri/o-artik-meslek-oldu-galeri/1412727

5 Haziran 2019 Çarşamba

İhracat artışında lider savunma

Savunma ve havacılık sektörü, ocak-mayıs döneminde ihracatını yüzde 37 artırarak, bu alanda lider konumda yer aldı.
Türkiye İhracatçılar Meclisinin (TİM) sektörel bazda ihracat verilerine göre, yılın ilk 5 ayında dış satımını geçen yılın aynı dönemine göre en fazla artıran sektör savunma ve havacılık oldu.

Genel Ticaret Sistemi kapsamında Türkiye'nin ihracatı bu dönemde yüzde 5,4 artış gösterdi. Savunma ve havacılık yüzde 37'lik ihracat artışıyla bu alanda ilk sıraya yerleşti.

Geçen yılın ocak-mayıs döneminde 784 milyon 65 bin dolar olan sektör ihracatı, 1 milyar 74 milyon 424 bin dolara ulaştı.

Savunma ve havacılık sektörünün takipçileri yüzde 24,6 ile kimyevi maddeler ve mamulleri, yüzde 23 ile gemi ve yat, yüzde 20,4 ile çimento, cam, seramik ve toprak ürünleri oldu.

Sektör bu dönemin tüm aylarında geçen yılki ihracat performansının üzerine çıktı.

İhracatın rotası

Savunma ve havacılık ihracatının yüzde 20,8 arttığı ABD, 352 milyon 624 bin dolarla sektör dış satımında ilk sırada yer aldı.

ABD'yi, 123 milyon 56 bin dolarla Katar izledi. Katar'a ihracat yüzde bin 327,7 arttı.

Almanya, yüzde 6,6 ihracat artışı ve 107 milyon 464 bin dolarla üçüncü sıraya yerleşti.

Umman, yüzde 40 artışla sektörün ihracatında 100 milyon 671 bin dolarlık yer tuttu.

Birleşik Arap Emirlikleri'ne yüzde bin 803,5 artışla 63 milyon 254 bin dolarlık ihracat gerçekleştirildi.

Geçen yılki ihracata paralel bir performans gösterilen Hollanda'ya 33 milyon 665 bin dolarlık ürün satıldı.

Hindistan'a 30 milyon 327 bin dolarlık, İngiltere'ye 27 milyon 603 bin dolarlık, Suudi Arabistan'a 21 milyon 399 bin dolarlık ve Azerbaycan'a 19 milyon 187 bin dolarlık savunma ve havacılık ihracatı yapıldı.

Söz konusu dönemde, Güney Afrika, Bahreyn, Fransa, Rusya, Çad, Ukrayna, İspanya, Güney Kore, Meksika, Malezya, Filipinler, Kolombiya, Tayland, Avusturalya, Guatemala, Brezilya, Arjantin ve Mali'nin de aralarında bulunduğu pek çok ülkeye ihracat gerçekleştirildi.

E-ihale ile 165 milyon liralık gelir

Ticaret Bakanlığı'nın, eşya ve araçların satışlarını açık artırma yöntemiyle gerçekleştirmeye başladığı elektronik ihale (e-ihale) modeliyle gümrük satışlarından 165 milyon liralık gelir elde edildi.
Gümrüklerde 2014 yılından bu güne kadar e-ihale sistemiyle satışı gerçekleştirilen tasfiyelik 25 bin 306 araç ve 12 bin 734 eşyadan 800 milyon liradan fazla hasılat sağlandı.

Tasfiyelik eşya ve araçların elektronik ortamda satışları daha önce kapalı teklif yöntemiyle gerçekleştirilirken, sistemde yapılan güncellemelerle Ekim 2018'de ihalelerde açık teklif yöntemine geçildi.

Kaçakçılıkla mücadelede yakalanan eşya ile Türkiye'ye yasal yollarla getirilen ancak gümrük mevzuatına uygun olmadığı için tasfiyelik eşya kapsamına alınan araç ve eşyaların satışı için gerçekleştirilen ihaleler kapsamında 7 ayda yaklaşık 5 bin 400 araç ve eşyanın satışı yapıldı. Yeni yöntemle yapılan satışlardan 165 milyon liralık gelir elde edildi.

Üye sayısı 450 bini aştı

İhalelerin daha şeffaf ve hızlı yapılmasına ortam hazırlayan yeni sistemde kullanıcı sayısının ise 450 bini aştığı görüldü.

Türkiye'de yerleşik gerçek ve tüzel kişilerin ücretsiz üye olabildiği sistem, katılımcıların ihale için verilmiş en yüksek iki teklifi anlık olarak görebilmelerine imkan sağlıyor. Eşya ve araçlar ilanda bulunduğu süre içerisinde yerinde görülüp incelenebiliyor.

Katılımcıların e-ihalelere teklif verebilmesi için sistemde ihaleye esas bedelin yüzde 10'u kadar teminatlarının olması gerekiyor. En yüksek teklifi veren katılımcı, eşya bedelini ödeyerek 10 gün içerisinde eşya veya aracı bulunduğu yerden teslim alabiliyor. Bu kişinin ödeme yapmaması halinde ise ikinci en yüksek teklif sahibi aynı koşullarda ihaleyi kazanmış kabul ediliyor.

Sisteme "www.eihale.gov.tr" adresinden, mobil uygulamadan ve e-devlet üzerinden erişim sağlanabiliyor. Android ve IOS işletim sistemi tabanlı akıllı telefon ve tabletlerden e-ihale mobil uygulaması aracılığıyla eşyalar incelenerek teklif verilebiliyor.

Kişilerin ihaleye girmesindeki mekansal kısıtlılıkların ortadan kaldıran sistem üzerinden başta araçlar olmak üzere, elektronik eşya, mutfak eşyası, mobilya, tekstil ürünleri, ayakkabı, çanta ve aksesuarları satışa çıkarılıyor.

Türkiye'deki altın mevduatları ilk çeyrekte ikiye katladı

Türkiye'deki altın mevduatları, ilk çeyrekte geçen yılın Ocak - Mart dönemine göre iki katına çıkarak 50 milyar liraya dayandı
Yurt içinde özellikle döviz kurundaki artışın etkisiyle gram altın fiyatında ilk çeyrekte geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 37'lik yükseliş yaşanırken, altın mevduatları da ikiye katlanarak 50 milyar liraya dayandı.

Yurt dışında küresel büyüme endişeleri, jeopolitik riskler, Brexit, merkez bankaları para politikaları ve yurt dışında döviz kurundaki artış gibi gelişmelerin yön verdiği ilk çeyrekte yatırımcılar güvenli liman arayışına girerken, bu durum altına talebin artmasını beraberinde getirdi.

Artan talebin etkisiyle 2018'in ilk çeyreğini 168,5 liradan tamamlayan altının gram fiyatı, bu yılın aynı döneminde 230,9 liraya yükseldi. Böylece altının gram fiyatı, geçen bir yıllık süreçte yüzde 37 artış kaydetti.

Aynı dönemde Dolar/TL  3,9544 seviyesinden 5,5591'e çıktı ve yüzde 40,6 yükseldi.

Altın talebinin ve döviz kurundaki artışın etkisiyle, Türkiye'deki altın mevduatlarının TL karşılığında da önemli yükseliş yaşandı.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre, Türkiye'deki altın mevduatları ilk çeyrekte 2017'nin aynı dönemine kıyasla yüzde 109,2 artarak 49 milyar 912 milyon 798 bin liraya ulaştı. Altın mevduatları, geçen yılın ilk çeyreğinde 23 milyar 862 milyon 503 bin lira düzeyinde bulunuyordu.

İstanbul'da 15,5 milyar liralık altın mevduatı var

Türkiye'de, 2019'un ilk çeyreği itibarıyla en fazla altın mevduatına sahip kent 15 milyar 536 milyon 36 bin lirayla İstanbul oldu. İstanbul'u 4 milyar 974 milyon 275 bin lirayla Ankara, 2 milyar 697 milyon 394 bin lirayla İzmir ve 1 milyar 800 milyon 3 bin lirayla da Bursa takip etti.

Söz konusu 4 ilin toplam altın mevduatı 25 milyar 7 milyon 708 bin liraya ulaşırken, bu rakamın Türkiye'deki altın mevduatlarının yüzde 50,1 ile yarısını oluşturması dikkati çekti.

Bu dönemde Konya 1 milyar 403,9 milyon liralık, Kocaeli 1 milyar 278,1 milyon liralık, Antalya 1 milyar 259,6 milyon liralık, Adana ise 785,3 milyon liralık toplam altın mevduatıyla öne çıkan iller arasında yer aldı.

Altın mevduatının en düşük olduğu il ise 29 milyon 643 bin lirayla Ardahan oldu. Ardahan'ı 33 milyon 475 bin lirayla Bayburt, 37 milyon 517 bin lirayla Tunceli, 37 milyon 845 bin lirayla da Iğdır izledi.

Altın mevduatı en fazla Tunceli'de arttı

Toplam altın mevduatının 2019'un ilk çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine göre en fazla arttığı kent, yüzde 258,9 ile Tunceli oldu. Tunceli'nin 2018'in mart sonunda 10 milyon 454 bin lira düzeyinde bulunan altın mevduatı, bu yılın ilk çeyreğinde 37 milyon 517 bin liraya ulaştı ve 27 milyon 63 bin lira artmış oldu.

Altın mevduatı artışında Tunceli'yi yüzde 246'yla Hakkari, yüzde 214,9'la Siirt, yüzde 204,1'le Muş, yüzde 203,3'le Şırnak, yüzde 196,5'le de Şanlıurfa takip etti. Iğdır yüzde 190'lık, Ardahan yüzde 186,2'lik, Mardin yüzde 186'lık, Ağrı yüzde 184,3'lük, Bingöl yüzde 175,3'lük, Batman yüzde 169,8'lik ve Elazığ yüzde 169,6'lık altın mevduatı artışı ile öne çıkan iller oldu.

Böylece altın mevduatı artışında zirvede yer alan illerin Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde yer aldığı görüldü.

Söz konusu dönemde altın mevduatının Kırklareli, İzmir, İstanbul ve Rize haricinde 81 kentin 78'inde yüzde 100'ün üzerinde artış kaydettiği görüldü.

3 Haziran 2019 Pazartesi

Aktaş: Şirketler kur riskini hedge etmeye çalışıyor

Milliyet Ekonomi Yazarı Zeynep Aktaş: İSO 500’de yer alan ihracatçı şirketler artan döviz kuruna bağlı olarak satışlarını yükseltirken borçlulukları da arttı, özkaynak yapısı zayıfladı. Şirketler kur riskini hedge etmeye çalışıyor
Türkiye’nin en büyük 500 şirketinin listesi İSO tarafından açıklandı. İSO 500’de 2017 yılında yüzde 62,9’a kadar yükselen borçların payı, 2018 yılında 4,1 puan daha artarak yüzde 67’ye yükseldi. Özkaynakların payı ise yüzde 37,1’den yüzde 33’ye geriledi. Bu oranlar tarihsel olarak en olumsuz kaynak yapısına işaret ediyor. İSO 500’de borçların payının artmasının önemli bir nedeni döviz kurlarındaki artışlar. Sanayi kuruluşlarının döviz cinsi borçlarının TL karşılıklarının döviz kurlarındaki artışlar nedeniyle şişmesi de borçların payını artırdı.

2018 yılı itibari ile enflasyon yüzde 20,30 olarak gerçekleşirken, Türkiye’nin kredi risk primi 361, Gayrisafi Yurtiçi hasılası ise 784 milyar dolar oldu. Gösterge faizin 19,73, işsizlik oranının yüzde 13,5 olduğu bir ortamda dolar kuru geçtiğimiz yıl yüzde 39,6 artış gösterdi. Türkiye ekonomisi 2018 yılında yüzde 2,6, sanayi ise yüzde 1,1 büyüdü. Bu ekonomik verilere rağmen, 500 Büyük Sanayi Kuruluşu 2017 yılında 652,7 milyar lira olan üretimden net satışlarını, 2018 yılında yüzde 34,5 gibi yüksek bir büyüme performansıyla 878 milyar liraya çıkardı. Bu hızlı büyümede, fiyat artışlarının yanı sıra döviz kurlarındaki yükselmenin ihracat gelirlerinde yarattığı artış da belirleyici rol oynadı. Ancak kârdaki artış enflasyonun altında kaldı.



İlk çeyreğe baktığımızda ise ekonomi yıllık bazda yüzde 2,6 oranında küçüldü. Dolar kuru ise ilk beş ayda yüzde 10 arttı. Sanayide borçlanma ve maliyet sorunu devam etmesine rağmen, ihracat yapan şirketler satışlarını artırmaya devam ediyor. Ancak iç pazardaki daralma, yüksek enflasyon ve artan maliyetler şirketlerin karlılıkları üzerinde baskı yaratmaya devam ediyor.



Son 20 yılın zirvesindekiler

Son 20 yılda Türkiye’nin en büyük 10 sanayi kuruluşu kamunun elinden özel sektöre geçerken listedeki beş şirket yerini korudu. Tüpraş, Arçelik, Ereğli Demir Çelik, Oyak Renault, Tofaş 20 yılda ilk 10 arasında yer almayı başardı.

Son 20 yılda İSO 500 listesinde beş şirket zirvedeki yerini korurken otomotiv ve demir çelik şirketleri ilk 10 içerisinde ağırlıkta yer aldı. Sanayi şirketlerinin üretimden satışlarının yüzde 50’si ise ilk 50 şirkete ait. Toplam 878 milyar TL’lik üretimden satışların yüzde 27’sini ilk 10 şirket gerçekleştirdi. Geriye kalan yüzde 23’ünü ise 40 sanayi kuruluşu gerçekleştirdi.

Net kambiyo kârı % 424 arttı

İSO 500’ün karlılıklarına baktığımızda 2018 yılında 500 büyük şirketin 107,8 milyar TL’lik faaliyet karı elde ettiği görülüyor. Aynı yılda diğer faaliyetlerden olağan gelir ve karlar 270 milyar TL iken, diğer faaliyetlerden olağan gider ve zararlar 214,2 milyar TL olarak gerçekleşti. Alt kalemler olarak kambiyo karları 231,5 milyar TL, kambiyo zararları ise 200 milyar TL oldu.

İlk 50 şirket 500’ün yarısı

İSO 500’de yer alan ilk 50 şirket, toplam üretimden satışlar içerisinde yüzde 50’lik pay alıyor.

İSO 500’ü oluşturan şirketler 50’lik gruplar halinde değerlendirildiğinde, ilk 50’de yer alan kuruluşların toplam üretimden satışlar içinden aldığı payın 2017 yılında yüzde 50,2 iken 2018 yılında yüzde 50,6’ya yükseldiği görülüyor.

Bu artış ilk 50 kuruluşun üretimden satışlarının diğer 450 kuruluşun üretimden satışlarından bir ölçüde hızlı büyüdüğünü göstermekte. Üretimden satışlar itibarıyla ikinci ellilik grubun payı da yüzde 12,9’dan yüzde 13,1’e yükseldi. Diğer grupların üretimden satışlar içinden aldıkları paylar sınırlı kalmaya devam ediyor.

Kur riskini hedge edenler kazandı

Son açıklanan veriler gösteriyor ki sanayi şirketlerinin kur ataklarında döviz risklerini hedge etme kabiliyetleri de artmış. Özellikle ilk 500’de yer alan büyük şirketlerin yüksek oynaklık dönemlerine karşı kur riskini yönetebilme becerilerini geliştirmeleri kârlılıklarının da artmasını sağladı. Kur hareketlerine ve etkilerine baktığımızda döviz kuru oynaklığının kurdaki artıştan daha fazla şirketleri olumsuz yönde etkilediğini görüyoruz. Kur oynaklığı arttıkça şirketler koşmak yerine durmayı tercih ediyor. Karar alma noktasında zorlanıyor. Fiyat hareketlerindeki oynaklık (volatilite); belli bir piyasanın ya da bir menkul kıymetin belli bir zaman kısıtı altında fiyatının değişimini göstermektedir. Bu değişimlerdeki dalgalanmalar yükseldikçe finansal kararlar zorlaşmaktadır.



Sanayinin nabzı İstanbul’da atıyor

Sanayi firmalarının nabzı İstanbul’da atıyor. İlk 10 içerisinde yer alan beş kuruluşun bağlı olduğu oda İstanbul Sanayi Odası.  Kocaeli’ne bağlı iki şirket, Sakarya, İskenderun ve Çanakkale’ye bağlı bir şirket listede yer alıyor. Yirmi yıl önce ilk beş arasında yer alan iki tütün firması ise tütünle mücadelenin de etkisiyle gelinen süreçte listenin dışına çıktığı görülüyor. Gelinen aşamada ise otomotiv sektörünün sanayinin dinamosu haline geldiğini gösteriyor. Yabancı ortaklı bir sektör niteliğinde olan otomotiv sektörünün yanına farklı sektörleri de koyabilmek önemli.



(Zeynep Aktaş / Milliyet)