30 Ağustos 2019 Cuma

Asgari ücretle hangi ülkede kaç kilogram et alınabilir?

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü ve Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü verilerine göre AB ve Türkiye'de asgari ücret ile et fiyatı karşılaştırması.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ve Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) verilerine göre Türkiye'de 2018'de kişi başı yıllık 10.5 kg büyükbaş hayvan eti tüketildi. 1998’de 4.2 kilogram olan bu miktarın son 20 yılda kademeli olarak arttığı görülüyor.

Ancak Türkiye, alım gücüne göre Avrupa'da etin en pahalı olduğu ülkeler arasında bulunuyor. Sürekli artan nüfusa rağmen hayvan sayısının giderek azalmasından dolayı Türkiye, et tedarikinde dışa bağımlı hale geldi. Avrupa Birliği verilerine göre Türkiye, 2018 yılının ilk altı ayında Avrupa Birliği'nden en fazla et alan ülke oldu.

Dana bifteğin euro üzerinden ortalama kg fiyatı dikkate alındığında Türkiye'de asgari ücretle yaklaşık 44 kg et alınabiliyorken, bu rakam Fransa'da 96 kilograma kadar çıkıyor. Türkiye bu rakamla AB ülkeleri arasında sadece Bulgaristan'ın önünde yer alıyor.



Çetinkaya: Türk lirası referans faiz oranı olan TLREF'i oluşturduk

Borsa İstanbul Genel Müdürü Murat Çetinkaya "Uluslararası standartlarla uyumlu bir Türk lirası referans faiz oranı olan TLREF'i oluşturduk" dedi.
Ziraat Bankası, dün Kamuyu Aydınlatma Platformu'nda (KAP) yayımladığı açıklama ile TLREF'e endeksli, 3 ayda bir değişken faizli kupon ödemeli borçlanma aracı ihraç edilmesi için çalışmalara başladığını duyurdu.

TLREF'e dayalı olarak gerçekleştirilen bu ilk ihracın büyüklüğü 750 milyon lira olurken, tamamını 81 kurumsal yatırımcı aldı.

AA muhabirinin konuya ilişkin sorularını yanıtlayan Murat Çetinkaya, Ziraat Bankası'nın ardından diğer bankaların da seri bir şekilde benzeri ihraçlar yapmalarını ve değişken faizli krediler vermelerini beklediklerini söyledi.

TLREF'in Türk Lirası varlıklar için önemini anlatan Çetinkaya, dünyanın en önemli gösterge değişken faizi olarak anılan LIBOR'un 2021'den sonra ilan edilmeyeceğini anımsattı.

Çetinkaya, G-20 ligindeki ülkelerin artık gerçek işlemlere ve manipule edilemeyecek işlem derinliğine sahip piyasalarda oluşan gecelik faizlere dayalı bir altyapı kurmaya çalıştığını belirterek, "Biz finansal sistemin yeni bir pusula aradığı bu konjonktürde Türk Lirası için büyük bir fırsat gördük. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) da desteğiyle BİST Repo Piyasası'nda zorunlu karşılık uygulaması kaldırılınca, BİST olarak iki repo piyasamızı birleştirerek likiditeyi konsolide ettik ve uluslararası standartlarla uyumlu bir Türk Lirası referans faiz oranı olan TLREF'i oluşturduk" diye konuştu.

TLREF kural setinin uluslararası akreditasyonunu güçlendirmek için kurulan Daimi Komite'nin, Hazine ve Maliye Bakanlığı, TCMB, Türkiye Bankalar Birliği (TBB), Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği (TSPB) ve Borsa İstanbul temsilcilerinden oluştuğunu aktaran Çetinkaya, şunları söyledi:

"Avrupa Kalkınma ve Yatırım Bankası (EBRD) da sürecin paydaşı olacaktır. TLREF, repo piyasamızda çok yüksek hacmin geçtiği gecelik işlemlerden türetilen, finansal sistem tarafından kolaylıkla erişilebilir bir referans faiz oranıdır. LIBOR'a karşı en önemli üstünlüğü, organize piyasada herkesin gözü önünde gerçekleşen işlemlerden türetilmesiyle kazandığı şeffaflıktır. Bir sonraki adımda TLREF bazlı daha uzun vadeli işlemler için Overnight Indexed Swap (OIS) eğrisi oluşturmaya odaklandık. Buradaki amacımız her iki bacağı da Türk Lirası olan faiz takası anlaşmalarının altyapısını oluşturarak bankalarımızın orta ve uzun vadeli TL faiz risklerini döviz likiditelerini kullanmadan yönetmelerine olanak sağlamak."

Çetinkaya, TLREF ile Türk Lirası üzerinde dolara ihtiyaç duymadan faiz swap altyapısı oluşturulmasının neler sağlayacağına ilişkin de değerlendirmelerde bulunarak, "Bankalarımız uzun vadeli TL finansman sağlamak, daha da ziyade sabit faizli uzun vadeli TL kredilerinin faiz riskini yönetmek için yurt dışında milyarlarca dolar tutmak durumunda kalıyor. Kredilerin hızlandığı dönemlerde, bu rakamın 25 milyar doların üzerinde seyrettiği zamanlar oldu. TLREF'e dayalı swap işlemleri yaygınlaştıkça faiz riskini yönetmek için bankacılık sisteminin dolar kullanmasına, bu kaynağı yurt dışına göndermesine gerek kalmayacak. Değişken döviz faizine değil de TLREF'e dayalı bir swap mekanizması finansal sistemin kaynakları daha etkin kullanmasını sağlayarak kredi maliyetlerini düşürmeye yardımcı olacak" ifadelerini kullandı.

TLREF'in Türk Lirası'nda uzun vadeli faiz riskini yönetme imkanını nasıl sağladığını bir örnekle açıklayan Çetinkaya, şunları söyledi:

"10 yıl vadeli konut kredisi aldığınızı düşünün. Aylık ödemeleriniz belli ve sabit. Banka size bu krediyi mevduat müşterilerinden topladığı kısa vadeli, faiz dalgalanmalarına açık değişken maliyetli kaynakla kullandırmak zorunda. Bankanın sizden her ay ne alacağı 10 yıl boyunca sabit, fakat mevduat müşterilerine ne ödeyeceği aynı zaman zarfında oldukça değişken. Buna faiz riski diyoruz. Bankalarımızın bu riski bertaraf etmek için en sık kullandıkları yöntem yabancı bankalarla takas ettikleri dövizi teminat gibi kullanarak bunun karşılığında uzun vadeli sabit faizli TL fonlama yaratmak. Mevduat TL, krediyle alınan konutun fiyatı TL, işlem her açıdan yerli ama ortaya çıkan faiz riskini yönetmek için döviz likiditesine ihtiyaç duyuyoruz. Bu yapı finansal sistemdeki dolarizasyonu perçinliyor. Yerli yabancı her kurumun üzerinde mutabık olduğu bir değişken faizimiz, TLREF'imiz olursa döviz ile TL anaparayı takas etmemize gerek kalmadan sadece sabit ve değişken TL faiz takas anlaşması yaparak faiz riskimizi yönetme imkanına kavuşuruz."

Çetinkaya, TLREF yerleştikçe, şirketlere yabancı para yerine uzun vadeli TL kredi kullandırılmasının mümkün olacağını, böylece reel kesimin toplam kur riskinin azalabileceğini dile getirdi.

Şirketlerin faiz takas işlemleri yaparak bilanço yapılarına göre sabit ve değişken faiz arasında tercih ve geçiş yapabileceğinden bahseden Çetinkaya, böylece tüketim ve yatırım talebinin kur ve faiz dalgalanmalarından çok daha az etkileneceğini, ekonomik aktivitedeki oynaklığın azalacağını vurguladı.

"PAZAR YAPISI KRİTERLERİMİZİ ÇOK YAKINDA REVİZE EDECEĞİZ"

Çetinkaya, TLREF'in piyasa işleyişi üzerindeki etkisine dair öngörülerini paylaşarak, TLREF kullanıldıkça uluslararası tanınırlığının artacağını, yurt içindeki bankalar ile yabancı bankalar arasında yapılacak faiz sözleşmelerinde de kullanımının başlayacağını söyledi.

Bu işlemlerin artmasının birbirini besleyerek Borçlanma Araçları Piyasası'nın likiditesine katkıda bulunacağına işaret eden Çetinkaya, "Buna ek olarak BİST vadeli işlemler ve opsiyon piyasamızda TLREF'e dayalı vadeli işlem sözleşmelerini de işleme açtık. Böylece kısa vadeli faiz riskinin etkin yönetimi de mümkün hale geliyor. Bu sözleşmeler işlerlik kazandığı zaman piyasanın kısa vadeli faiz beklentilerini anlık olarak gözlemleme şansı bulacağız" değerlendirmelerini yaptı.

Çetinkaya, Borsa İstanbul'un başka hangi alanlarda yeni adımlar atacağına dair de bilgi vererek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Pay piyasamızdaki pazar yapısı kriterlerimizi çok yakında revize edeceğiz. Oldukça uzun bir paydaş istişare süreci oldu, zira yıllardır dokunulmamış bir konu. Pay piyasasında benzer büyüklük, derinlik ve likiditeye sahip hisseleri gruplayarak hem yatırımcılara rehberlik yapmak hem de en uygun işlem şartlarını sağlamayı hedefliyoruz. Bu konudaki hazırlıklarımız tamam ve çok yakın zamanda bir düzenlememiz uygulamaya geçecek. Endeks ve pazar düzenlemelerimiz kurumsal yatırımcının bu pazar ve araçlara işlem yapma iştahını arttıracak. Yine bu yıl tamamlanmadan, küresel çapta en çok işlem gören gelişmekte olan ülke para birimlerinden olan TL'nin dövize karşı fiyatlamalarında BİST’in bir referans merkez olmasını amaçlayan adımlar atacağız. Özetle finansal mimarimizi çok daha sağlam, esnek ve etkin kılacağına inandığımız hedefler doğrultusunda ve Yeni Ekonomik Program'da genel çizgisi belirlenen misyonumuz çerçevesinde çalışmalarımıza devam edeceğiz."


Pekcan: İhracatta 17 hedef ülke, 5 hedef sektör belirledik

Pekcan, İhracat Ana Planı'nda 17 hedef ülke, 5 hedef sektör belirlediklerini söyledi. Bakan, belirlenen sektörlerin ise, makine, otomotiv, elektrik-elektronik, kimya ve gıda endüstrisi olduğunu ifade etti
Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, İstanbul'da "İhracat Ana Planı"nı açıkladı.

2019-2023 yıllarını kapsayan 11. Kalkınma Planı'nın istikrarlı büyümenin ihracata dayalı olduğu bir anlayışla hayata geçtiğini anımsatan Pekcan, İhracat Ana Planı'nı hazırlarken Kalkınma Planı hedeflerini dikkate alarak, 226,6 milyar dolarlık ihracat hedeflediklerini söyledi.

Asıl hedefin, dünyadaki ticaret savaşları ve teknolojik dönüşümlerini de yakinen takip ederek bu hedefin de üzerine çıkabilmek olduğuna işaret eden Pekcan, şunları kaydetti:

"Oluşturduğumuz bu plan kapsamında, sürdürülebilir bir ihracat anlayışını hedefliyoruz. Bakanlığımızca ilgili paydaşların katılımıyla yapılan titiz çalışmalar sonucunda 17 hedef ülke seçtik. Bu ülkeleri seçerken, ülkelerin Dünya Gayri Safi Yurtiçi Hasılası'ndan yüzde 60 pay almasını, dünya ithalatının yüzde 43,7'sini gerçekleştirdiklerini ve ülkemiz ihracatından da yüzde 25,2 pay aldıklarını dikkate aldık.

Bu ülkeleri sırasıyla, ABD, Brezilya, Çin, Etiyopya, Fas, Güney Afrika, Güney Kore, Hindistan, Irak, İngiltere, Japonya, Kenya, Malezya, Meksika, Özbekistan, Rusya ve Şili olarak belirledik. Buna ilaveten makine, otomotiv, elektrik-elektronik, kimya ve gıda endüstrisi olmak üzere 5 hedef sektör seçtik. İhtisas Serbest Bölgeleri ile hedefimiz Türkiye ihracatındaki payı yüzde 3,5 olan yüksek teknolojili ürün ihracatımızı yüzde 5'lere çıkarmak."

"KOBİ'lerin yüzde 75'inin desteklenmesini hedefliyoruz"

Pekcan, "Eximbank'ın yeni ürünleriyle KOBİ’lerin yüzde 75’inin desteklenmesini, ihracatı destekleme oranının yüzde 29'a çıkartılmasını hedefliyoruz." diye konuştu.

Yüksek teknolojili yatırımcılara davet

Pekcan, "Yüksek teknolojili yatırımcıları Türkiye’de üretime davet ediyoruz. İhracat Ana Planımızla yeni bir rota belirliyoruz. Bu rota ihracatını verimlilik, inovasyon ve dijitalleşme ile artıran bir Türkiye." dedi.

10 Ağustos 2019 Cumartesi

Cari işlemler Haziran'da 548 milyon dolar açık verdi

Haziranda 376 milyon dolar açık vermesi beklenen cari işlemler hesabı, 548 milyon dolar açık verdi. Ödemeler dengesi 12 aylık dönemde ise 538 milyon dolar fazla verdi.
Türkiye'nin cari işlemler açığı haziranda 548 milyon dolar düzeyinde gerçekleşirken, 12 aylık cari işlemler hesabı 538 milyon dolar fazla verdi.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından Haziran 2019 dönemine ilişkin ödemeler dengesi verileri açıklandı.

Buna göre, 2018'in haziran ayında 2 milyar 471 milyon dolar düzeyinde gerçekleşen cari işlemler açığı, bu yılın aynı döneminde 548 milyon dolara indi. Bunun sonucunda, 12 aylık cari işlemler hesabı 538 milyon dolar fazla verdi.

Söz konusu gelişmede, haziranda geçen yılın aynı ayına göre ödemeler dengesi tablosundaki dış ticaret açığının 1 milyar 823 milyon dolar azalarak 2 milyar 601 milyon dolara gerilemesi ve hizmetler dengesi kaynaklı girişlerin 754 milyon dolar artarak 3 milyar 166 milyon dolara yükselmesi etkili oldu.

Altın ve enerji hariç cari işlemler fazlası, haziranda geçen yılın aynı ayına göre 1 milyar 693 milyon dolar artarak 2 milyar 284 milyon dolar oldu.

Bu dönemde, hizmetler dengesi altında seyahat kaleminden kaynaklanan net gelirler, 646 milyon dolar artarak 2 milyar 527 milyon dolara ulaştı. Birincil gelir dengesi kalemi altında yatırım geliri kaleminden kaynaklanan net çıkışlar, 102 milyon dolar artarak 1 milyar 64 milyon Dolar oldu. İkincil Gelir Dengesi kalemi kaynaklı girişler ise 33 milyon dolar artarak 78 milyon dolara çıktı.

Öte yandan, mayıs ayı cari fazla verisi 151 milyon dolardan 317 milyon dolara revize edildi. AA Finans'ın gerçekleştirdiği ankete katılan ekonomistler ise haziranda cari işlemler dengesinin 376 milyon dolar açık vermesini bekliyordu.

Bir ayda 10 ton altın satın aldılar! 'Savaşa' hazırlanıyorlar

ABD ile Çin arasında yaşanan ticaret savaşı gittikçe kızışıyor. Çin geçtiğimiz ay 10 ton altın alımı yaptı. ABD'nin ek vergi uygulamalarına karşın Çin, ABD'nin tarım ürünlerine gümrük vergisi seçeneğini öne sürdü.
Çin ile ABD arasında ticaret savaşı süredursun dün Çin merkez bankasından bir açıklama yapıldı. Açıklamaya göre Çin'in altınrezervlerinin sekiz ay boyunca artırıldığı belirtildi.

Çin Halk Bankası'nın verilerine göre, Çin şu anda elinde 62.26 milyon ons, yaklaşık 1.945 ton altın tutuyor. Tutar şu anki fiyatla yaklaşık 93.4 milyar dolar değerinde. Çin son sekiz ay içinde rezervlerine yaklaşık 94 ton altın ekledi. Çin merkez bankası Aralık 2018'den beri aylık bazda altın rezervlerini artırıyor.

Dün yayınlanan verilere göre, Çin'in döviz rezervleri Temmuz ayı sonunda 3,1 trilyon dolar seviyesinde gerçekleşti.

Bir başka deyişle Çin temmuz ayında yaklaşık 10 ton altın aldı ve alımlar art arda artarak sekizinci ayına ulaştı.

Öte yandan Çin'in bu denli büyük altın alımı, ABD ile arasında uzun süredir devam eden ticaret savaşının bir başka göstergesi.

KRİZLERE KARŞI GÜVENLİ LİMAN: ALTIN

Verim kazanmamasına rağmen, altın düşük faiz oranları altında iyi bir eğilim gösterir. Çünkü altın, faiz oranlarındaki dalgalanmalarla yükselen ve düşen fiat para birimleri karşısında değerini korur. Altın, merkez bankalarının ekonomilerine daha fazla para enjekte etmek için yaptıkları varlık alım programlarının getirdiği enflasyona karşı bir korunaktır.

Değerli metal, çarşamba günü saat 12: 00'den itibaren ons başına 1.500 dolardan işlem gördü. Altın, küresel ekonomilerin yavaşlaması ve merkez bankalarının faiz oranlarını düşürmesiyle son altı yılın en yüksek seviyesinde işlem görüyor.

ABD DOLARINA KARŞI ALTIN HAMLESİ

Sekiz aydan beri Çin'in periyodik olarak altın alımı yapması ticaret savaşındaki başarısızlıktan korunmak için izlenen bir yöntem olarak değerlendirildi. Öyle ki Çin, dolar karşısında kendi para birimi olan yuanın 2008'den beri ilk defa 7 seviyesinin üzerinde değer kaybetmesine izin vermesi ABD'ye karşı yapılan bir hamleydi. Nitekim Donald Trump, "para manipülasyonu" hamlesini kabul etti  ve ABD ekonomisini canlandırma çabasıyla Fed'i faiz oranlarını düşürmeye çağırdı. ABD Hazine Bakanlığı, Trump’ın tweet'inden kısa bir süre sonra Çin’i döviz manipülatörü ilan etti.

Çin ile ABD arasında Şangay’da yürütülen müzekaralerde tarafların anlaşmaması üzerine Trump,  Eylül ayı itibariyle geçerli olmak üzere 300 milyar dolarlık Çin ürününe yüzde 10 ek vergi koyduklarını açıkladı. Trump'ın bu ilave vergi açıklaması, zaten yüzde 25 gümrük vergisi konmuş 250 milyar dolarlık ürünü kapsamıyor.

ABD'nin bu hamlesine karşılık Çin, Çinli firmaların ABD'den tarım ürünleri alımının geçici olarak durdurulduğunu açıkladı.

(Star)