27 Haziran 2020 Cumartesi

Artık bankaya gitmeden hesap açılabilecek

Artık bankaya gitmeden dijital kanallardan hesap açılabilecek, kart sahibi olunabilecek. Ayrıca sermaye piyasalarında da yatırımcılar işlemlerini dijitalde başlayıp bitirebilecek.
Korona virüs salgını bankacılık ve sermaye piyasalarında dijitalleşmenin önemini bir kez daha ortaya koydu. Teknolojinin de yardımıyla bankalar müşterilerine dijital kanallardan işlem yapmalarını sağladı ve limitler artırıldı. Online işlem hacimlerinde de büyük artış yaşandı. Salgınla ortaya çıkan iş modellerindeki değişim yasal düzenlemelere de yansıdı. Bankacılık sisteminin yanı sıra sermaye piyasalarındaki 1.5 milyonu aşan yatırımcı sayısının artışını destekleyecek bu kolaylaştırıcı uygulama dijital bankacılık kullanıcısını da artıracak. Ayrıca yüzde 70 oranında olan banka hesap sahipliğini de yukarı taşıyacak. Torba Yasa ile Bankacılık Kanunu'nda yapılan değişiklikle sözleşmeler yazılı veya uzaktan iletişim araçlarıyla mesafeli olarak ya da mesafeli olsun olmasın, kurulun yazılı şeklin yerine geçebileceğini belirlediği ve bir bilişim veya elektronik haberleşme cihazı üzerinden gerçekleştirilecek, müşteri kimliğinin doğrulanmasına imkan verecek diğer yöntemler yoluyla kurulabilmesi öngörülecek. Finansal kiralama, faktoring ve finansman şirketleri ile müşterileri arasındaki sözleşmeler için de bu düzenleme geçerli olacak.

Bu düzenleme ayrıca Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu'ndaki "sözleşme şartları" hükmüne de eklenecek. Böylelikle bankalar ile müşteriler arasında ilk defa sözleşme ilişkisi kurulmasında, bankaların potansiyel müşterilerle yüz yüze gelmeden, fiziki belge ve ıslak imza kullanılmadan, günün teknolojisine uygun diğer yöntemlerin de kullanılabilmesinin önü açıldı.

Dijital ortamda başlayıp bitecek

Sermaye Piyasası Kanunu'nda yapılan değişiklikle de yatırım kuruluşları ve portföy yönetim şirketleri ile müşterileri arasındaki ilişkiler de aynı şekilde düzenlendi.

Böylelikle, MASAK mevzuatından kaynaklanan yükümlülükler saklı kalmak kaydıyla müşterilerle ilk defa sözleşme ilişkisi kurulması esnasında potansiyel müşterilerle yüz yüze gelme ihtiyacı ortadan kaldırılacak ve sürecin dijital ortamda başlayıp dijital ortamda sonlanması sağlanacak.

Öte yandan BDDK’nın önümüzdeki aylarda yürürlüğe girecek olan bankaların bilgi sistemleri ve elektronik bankacılık hizmetlerine yönelik tebliği de online işlemlerin önünü açacak. Kimlik paylaşım sistemi üzerinden yapılacak doğrulama ile müşteriler ile finansal kurumların zorunlu olarak yüz yüze yaptığı işlemler elektronik ortama taşınacak.

(Dünya)

23 Haziran 2020 Salı

Taksi şoförleri isyan etti

İstanbul’a 5 bin yeni taksinin alınması tartışmasını değerlendiren taksiciler, plaka kiralayan galerilerin rantına son verilmesi gerektiğini belirterek yeni taksilerin gerçek emekçilere verilmesini istiyor

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun 5 bin yeni taksinin alınacağını duyurmasının ardından başlayan tartışmalar sürüyor. Oto Galeri ve Taksiciler Esnaf Odası, mevcut taksilerin yeterli olduğunu söylese de işin asıl emeğini veren taksicilerin çoğu yeni taksilerin trafiğe çıkarılmasına destek veriyor. Emeklerinin karşılığını alamadıklarını, bunun da tek sebebinin Bağcılar Oto Center’daki plaka kiracıları olduğunu belirten taksiciler, “Yeni taksilere rantları elinden gidecek diye karşı çıkıyorlar” diyor. İstanbullular ise yeni taksilerin, kısa mesafe almayan, müşteri seçen ve kavga çıkaran mevcut taksicilerin kendilerine çekidüzen vermesini sağlayacağını belirtiyor.

‘Belediyeyle çalışırım’

Milliyet'ten Cihat Arslan'ın haberine göre, Bağcılar’da taksicilik yapan Bekir isimli taksici de, “Maaşlı olacak dediler. İstiyoruz, neden istemeyelim. Farz edelim ki, bana belediye ayda 3 bin TL maaş verse, 12 saat neden hamallık yapayım. Burada sadece mal sahibi ve oto galeri para kazanıyor. Ben zaten aylık 3 bin TL kazanıyorum. Belediyenin çıkaracağı taksilerde çalışırım. Yeni taksiler çıkarsa mevcut taksiciler zarar görür, ama birilerinin kendine çekidüzen vermesi için çıkarılmalı” diye konuştu.

‘Önce korsan bitirilmeli’

Kasımpaşa’da taksicilik yapan Eyüp Yıldırım, ise yeni taksilerin çıkarılmasından şu an itibarıyle memnun olmadığını söyledi:

“5 bin daha araç çıktığı zaman iş bölünecek. Zaten iş yok. Virüs olmadan önce normal piyasada çalışırken, böyle bir uygulama olsaydı piyasa kaldırırdı. Şu anda hepimiz oturuyoruz. Salgından sonra en eskiye dönersek o zaman belki 2-3 bin plaka verilebilir. İşe gidiş ve geliş saatlerinde ihtiyaç duyuluyordu. Ama normal şartlarda gün içinde şu anki sistem yeterli. 5 bin tane taksi çıkarılacağına önce korsan bitirilsin. Adım başı korsan. Korsan bir kaldırılsın, ulaşım yoluna konulsun. İşin yüzde 60’ını korsanlar yapıyor. 18 bin taksi var, 30 bine yakın korsan var.”

‘Ekmeğimizden oluruz’

Samatya’da denk geldiğimiz herhangi bir durağa bağlı olmayan taksici Abdullah Yıldız ise yeni taksilere karşı: “Çoğu arkadaşım oto galericiler yüzünden yeni taksilere destek veriyor. Plakaları kiralayan oto galericilere ders verilecek diye biz ekmeğimizden oluyoruz. İstanbul’da taksi sıkıntısı yok. Sayı zaten yeterli. Zaten kazanamıyoruz. Yeni çıkacak taksilerle daha çok işler azalacak.”

Vatandaş destekliyor

İstanbul trafiğinde taksicilerle yaşadıkları sorunlardan bunalan vatandaşlar ise belediyenin çıkaracağı yeni taksileri kullanacaklarını belirtiyor. Konuştuğumuz vatandaşlar, “Özellikle sabah ve akşam saatleri ile yağmurlu havalarda taksi bulamıyorsunuz. Bazen kısa mesafe diye almıyorlar. Ama belediye yeni taksi çıkarırsa mecburen düzelirler. Böylece vazgeçilmez olmadıklarını öğrenir. Taksici-vatandaş arasındaki kavgalar azalır” diyor.

‘Yeter’ denmesi lazım

Sirkeci’de 30 yıldır taksicilik yapan İsmet Kınay, rantçıların elinden kurtarılması için 5 bin yeni taksiye karşı olmadığını belirterek şunları söyledi:

“Kiralık plaka ile çalışanlar olarak rahat ederiz. 5 bin yeni taksiye kesinlikle karşı değilim. Acilen çıkarılması lazım, kulak arkası edilmemeli. Taksiciler Oto Center’daki rantçıları, tefecilerin hepsini tanıyor. O Oto Center’daki 10 kişi bu şoförlerin kanını emiyor. Yeni taksilere rantları elllerinden gidecek diye karşı çıkıyorlar. 30 senedir tek başına plaka sahipleri yiyor. Artık birilerinin ‘Yeter’ demesi lazım. Mart ayında 17 gün hasta olduğum için çalışamadım, 2 bin TL ödedim. Nisan ayında hiç çalışmadım, 2 bin 500 TL aldılar. Mayıs’ta yine öyle. Normalleşmeyle birlikte haziranda ise plaka kirasını direkt iki katına çıkardılar. Yeter artık. Şu Oto Center rantından artık kurtulmak istiyoruz. Bir de durakların başındaki kişiler sömürüyor. Bazı duraklarda 1500-2 bin TL’ye kadar para alıyorlar. O yüzden serbest olarak bir durağa bağlı değilim.”

‘Oto Center rantı bitsin’

Aynı bölgede çalışan 65 yaşındaki Mehmet Özgen ise “Bu iş bir meslek, ama şu an bir rant aracı olarak görüyorlar. 20-30 senedir plaka sahibi adamlar, bu işin sorunlarını bilmiyorlar. Plaka sahipleri bir gün bile arabalarında çalışmıyorlar. Kendi meslek grubunda daha başka kimse yok. İşveren plaka sahibi ama sigorta parasını biz kendimiz ödüyoruz. Bu iş, böyle rezil bir iş. Belediyenin bu işe el atması, çok güzel oldu. Bu işi meslek seçmiş, bu işi gerçekten yapan insanlara plakalar verilsin. Belediye kazansın, artık Oto Center rantı bitsin. Kulladığım araba 110 bin TL. Oto Center’da 160 bin TL’ye satıyorlar. Bunun dışında başka bir arabayla çalıştırmıyorlar. Elinde 2-3 bin plakaya hükmeden galeriler var. Belediye eğer gerçekten doğruysa, bu taksileri kiraya verir. Onların da burnu sürter, piyasa normale döner” diyor.

‘5 bin yeni taksi emekçilere verilsin’

Yenikapı’da çalışan taksici Hüseyin Özçakırlar da, “Yeni taksiler verilecekse, emekçilere verilmesi lazım. O zaman yeni taksi çıkarılmasından yanayız. Seçici olunması lazım. Şu anda plakaları mal sahipleri kiraya veriyorlar. Her önüne gelene veriliyor. Bu kez de huzursuzluklar çıkıyor. En az 10 yıl İstanbul’da ikamet etmesi, İstanbul’u bilmesi lazım. İhtiyaç sahiplerine verilsin. Yılda 110 bin TL havadan para kazanıyorlar. Bağcılar Oto Center’daki galericiler karşı çıkıyormuş. Tabii ki karşı çıkacaklar. Plakalardan aldıkları komisyon, arabalardan aldıkları hava parası kesilecek” dedi.


21 Haziran 2020 Pazar

Borsaya yeni başlayacaklar için tavsiyeler

Hisse senetleri piyasalarına yatırım yapmaya başlayacak amatör yatırımcıların aklında birçok soru var. Gündelik yatırımcıların sıklıkla yaptıkları hataların tekrarlanmaması içinse borsalarla ilgili bazı anahtar stratejileri öğrenmek gerekiyor
Wall Street’in Yalnız Kurdu olarak da bilinen Bernard Baruch, 1910 yılında, henüz 30 yaşındayken New York Menkul Kıymetler Borsası’nda (NYSE) 30 yaşında bir koltuk sahibi ve ABD’nin en önemli finans adamlarından biri oldu. Baruch işinin ehli biri olmasına rağmen borsa yatırımlarını kesinlikle hafife alan biri değildi.

Kendisinin şöyle bir sözü vardı: “Menkul kıymetler borsasının ana amacı olabildiğince çok insanı aptal durumuna düşürmektir.” Yatırım ve kişisel finans konularında 15 tane kitap yazmış olan yazar Ken Little‘a göre de “Eğer bireysel bir yatırımcıysanız bilmeniz gereken ilk şey sistemin kartları her zaman kendi lehine göre karacağıdır.”

Fakat aynı zamanda gerçekten yüz binlerce insan Borsa İstabul’da, NYSE’de ya da NASDAQ’da veya başka bir menkul kıymetler borsasında hisse senedi ticareti yapmakta ve başarılı olmaktadır. Bu işten para kazanmak ve kârlı bir sonuç çıkarmak şans işi değildir. Aksine, milyonlarca yatırımcının deneyimlediği sayısız hisse senedi döngüsünden öğrenilmiş birkaç basit prensibi uygulamaya bağlıdır.

Her ne kadar zekâ her işte bir avantaj sağlasa da yüksek IQ sahibi olmak başarılı bir yatırımcı olmanın koşulsuz ön şartı değildir.

Magellan Fonunda 1977 – 1990 arası çalışmış meşhur portföy yöneticisi, hisse senedi yatırımcısı ve Borsa’da Tek Başına; Borsayı Yenmek adlı borsa kitaplarının da yazarı olan Peter Lynch‘e göre ilkokul beşinci sınıf matematiğini yapabilecek zekaya sahip olan herkes borsayı takip edebilir.

Borsa yatırımına yeni başlayanlara tavsiyeler

Herkes zengin olmanın en kolay ve çabuk yolunu arıyor. Bizi piyangoyu tutturmaya götürecek olan gizli bir anahtar veya ezoterik bir bilgi parçasını sürekli arıyor oluşumuz galiba insanlık olarak doğamızda var.

Bazen bazı insanlar piyangoyu tuttursa veya bir yılda elindeki hisse senetlerine yatırdıkları paranın dört katını kazansalar da bu çok nadir olan bir şey zira borsada işi şansa bırakmak ya çok aptal ya da çok çaresiz insanların uygulayacağı bir strateji.

Başarıya ulaşma görevimizde genelde aradığımız ve kullanabileceğimiz en güçlü araçlar olan iki şey var; zaman ve bileşik faizin büyüsü. Düzenli yatırım yapmak, gereksiz yere finansal risk almaktan kaçınmak ve paranızın önünüzdeki yıllar boyunca sizin için para kazanmasına izin vermek, söz gelimi paradan para kazanmak ciddi gelirler elde etmenin kesin bir yoludur.

İşte size borsada yatırıma başlarken prensip edinmeniz gereken bazı ipuçları:

Uzun vadeli hedefler koyarak başlayın

Borsada ne için yatırım yapmayı düşünüyorsunuz? Paranızı nakit olarak ne zaman almanız gerek; altı ay sonra mı, bir yıl sonra mı, beş yıl sonra mı veya daha uzun bir süre sonra mı? Emeklilik için mi yatırım yapıyorsunuz yoksa üniversite ücretinizi karşılamak, ev almak, gayrimenkul işine girmek veya ailenize miras bırakmak için mi?

Yatırım yapmaya başlamadan önce amaçlarınızı ve borsa içerisinde tuttuğunuz parayı ne zaman geri çekeceğinizi belirlemelisiniz. 

Eğer yaptığınız yatırımı birkaç yıl içerisinde geri çekecekseniz, kısa vadeli yatırımlar gibi başka bir yatırım alternatifi düşünün; borsa her an bir yerden patlamaya müsait bir yapıya sahip olduğu için paranızın ona ihtiyacınız olduğu anda elinize tam olarak döneceğinin bir garantisi yoktur.

Yatırıma başlamak için ne kadar paraya ihtiyacınız olduğunu (10 liraya bile hisse senedi ya da hisse senedi ağırlıklı borsa yatırım fonları alabilirsiniz. Bundan kastım ortaya koyduğunuz para ve kazanç beklentisidir) ve bu paraya ne zaman ihtiyacınız olduğunu bilerek hareket ettiğinizde ne kadar yatırım yapmanız gerektiğini ve yaptığınız yatırımların istenilen sonucu elde etmesi için ne kadar kâr elde etmeniz gerektiğini hesaplayabilirsiniz.

Unutmayın ki, portföyünüzün büyümesi birbiri ile ilişkili üç temel faktöre bağlıdır;

Yatırdığınız para

Paranızdan yıllık kazandığınız net kâr

Yatırımınızın ne kadar zamana yayıldığı (yıllık veya başka bir zaman periyodu şeklinde)

Bu işin ideali mümkün olduğunca erken vakitte hisse toplamaya başlamak, mümkün olan en fazla hisseyi toplamak ve risk tercihinize göre olabilecek en kârlı fiyata, en doğru zamanda satmaktır.

Risk toleransınızın farkında olun

Ris toleransı ya da risk tercihi genetik tabanlı psikolojik bir özelliktir fakat bu özelliği eğitim, gelir düzeyli ve mal varlığı gibi etmenler olumlu yönde (bunlar arttıkça risk toleransının az miktarda da olsa artar), yaş ise olumsuz yönde (Jim Cramer’ın da söylediği gibi bir insan yaşlandıkça risk toleransı azalır) etkiler.

Risk toleransınız, sizin risk altındayken ne derecede endişeli olduğunuzdur. Risk toleransı psikoloji alanında ise şöyle tanımlanır; “Bir insanın daha iyi bir sonuç elde edebilmek adına daha kötü bir sonucu deneyimleme riskini almaya olan yatkınlık seviyesidir.”

Diğer bir deyişle 1000 lira kazanmak için 100 lirayı mı feda etmeye razı olursunuz yoksa 1000 lirayı mı? Her insanın risk tolerans seviyesi farklı olduğundan bu kavram için “ideal” bir denge yoktur.

Risk toleransı denilen şey bir insanın risk tanımına da bağlıdır. Örneğin yirminci yüzyılın başında arabaya veya uçağa binmek büyük bir risk sayılıyorken bugün bu eylemler o kadar da riskli değiller. Hatta tam tersine bugünün insanı ata binmeye alışık olmadığından günümüzde ata bindiğinizde attan düşmeniz veya atın sizi üstünden atması riski daha yüksektir.

Bakış açısı, özellikle yatırım konusunda çok önemlidir. Yatırımlar hakkında bilgi dağarcığınızı genişlettikçe, örneğin; hisse senedi nasıl alınır satılır, güncel dalgalanma (fiyat değişimi) ne durumda, yatırımı paraya çevirmek ne kadar zor veya ne kadar kolay gibi hisse senedi yatırımcılığı da ilk işleminizi yapmadan önce sizin için düşündüğünüzden daha az riskli hale gelecektir. Sonuç olarak yatırım yaparken risk toleransınız değişmese bile bir şeyleri öğrendikten sonra riske bakış açınız değiştiğinden ilk yatırımınıza göre sonraki yatırımlarınızda daha az endişe duyacaksınız.

Risk toleransınızın farkında olarak sizde endişe uyandıracak yatırımlardan kaçınabilirsiniz.

Genel olarak konuşmak gerekirse sizi gece uyumaktan alıkoyacak hiçbir şeye yatırım yapmamalısınız zira endişe, korkuyu besler ve duygusal tepkileri tetikleyerek stres altındaki kişinin mantıklı kararlar almasını önler. Finansal belirsizlik dönemlerinde sakin kalmayı başarıp analitik bir karar süreci izleyebilen yatırımcılar o belirsizlikten hep galip çıkmışlardır.

Duygularınızı kontrol altına alın ve ilk önce çıkış stratejisi belirleyin

Borasada kâr elde ederek para kazanmanın önündeki en büyük engel duyguları kontrol edip mantıklı kararlar verememektir. Kısa vadede şirketlerin fiyatları tüm yatırımcıların duygularının toplamıdır. Yatırımcıların büyük çoğu bir şirket için endişe duyarsa o şirketin hisse fiyatları düşer ve aynı şekilde yatırımcıların çoğunun bir şirkete beslediği pozitif duygular hisse senedi fiyatlarını yükseltir.

Piyasa hakkında negatif düşünenlere ‘ayı’, pozitif düşünenlere ise ‘boğa’ denmektedir. Piyasanın aktif olduğu saatlerde boğalar ve ayıların sürekli devam eden savaşı hisse senetlerinin fiyatlarına iniş veya çıkış olarak yansır.

Bu kısa dönem hareketler şirketin mal varlığı ile ilgili yapılan sistematik analizlere ve mantığa bağlı olarak değil, dedikodular, spekülasyonlar ve umutlar yani duygular nedeniyle olur.

Bizim beklentilerimizden farklı oynayan hisse senedi fiyatları bizde güvensizlik ve gerginlik yaratır. Elimdeki hisseleri çıkarıp zarar etmekten kaçınmam mı gerekiyor? Elimdeki hisseler belki yeniden yükselir diye tutmam mı lazım? Elimdeki hisseden daha fazla mı satın almam lazım? Bu soruların muallakta kalan cevapları profesyonel hisse senedi yatırımcılarının dahi yaptığı hatalar arasında yer almaktadır.

Hisse fiyatları beklenilen davranışları gerçekleştirdiğinde bile akla şu gibi soru gelebilir; fiyatlar düşmeden elimdekini çıkarıp bir an önce kâr mı etsem yoksa fiyatlar daha da yükselir diye pozisyonumu mu korusam? Bu tür düşünceler özellikle piyasadaki değişimleri her an takip eden biriyseniz beyninize hücum eder ve bir karar vermenizi sağlar. Burada yapacağınız hareketi belirleyen ana etmen duygularınız olacağı için büyük ihtimalle yanlış kararı vermeniz de kaçınılmaz olacaktır.

Hisse senedi satın alırken bu hisseyi almak için iyi bir nedeniniz ve hisseyi elden çıkarmak için bu geçerli sebebe dayanan bir fiyat çıtanız olmalı. Aynı zamanda, özellikle yatırım yapma nedeniniz geçersiz hale gelirse veya beklentileriniz karşılandıktan sonra elinizdeki hisse ön gördüğünüz gibi hareket etmekten çıkarsa diye elinizdekileri nakde çevirecek bir kâr kotası da belirlemeniz mantıklı olur. Diğer bir deyişle hisse alıp işin içine duygularınızı katmadan uygulayacağınız bir strateji belirlemeden önce mutlaka bir çıkış stratejisi planlayın.

Önce temellerden başlayın

İlk yatırımınızı yapmadan önce borsa piyasasının ve piyasayı oluşturan menkul değerlerin temellerini öğrenmeye zaman ayırın. Bu konuyla ilgili eski bir deyiş vardır; burası menkul kıymetler borsası değil, bir hisse pazarı. Eğer borsa yatırım fonu (ETF) almayacaksanız pazarın bütününden çok birbirinden ayrı menkul değerlere odaklanacaksınız demektir. Tüm hisselerin tek bir noktaya doğru hareket ettiği çok nadir görülen bir şeydir. Piyasanın ortalaması 100 puan veya daha fazla bile düşse fiyatları yükselen hisseler illaki olacaktır.

Borsada ilk yatırımınızı yapmadan önce şunlar hakkında bilgi sahibi olmalısınız:

Finansal ölçüler ve tanımlar

Fiyat-kazanç oranı, hisse başına kazanç, öz sermaye karlılık oranı, yıllık büyüme oranı gibi kavramların ne demek olduklarını öğrenin. Bunların nasıl hesaplandığını bilip farklı şirketleri bu ölçütleri kullanarak karşılaştırmak hayati önem taşımaktadır.

Popüler hisse seçimi ve zamanlama metotları

Temel analiz ve teknik analizlerin nasıl yapıldığını, farklarını ve hangisinin hangi yatırım stratejisi için en iyi seçenek olacağını bilmelisiniz.

Borsadaki emir çeşitleri

Borsa emri, limitli emir, zaman koşullu emir ve yatırımcılar tarafından kullanılan diğer borsa emirlerini bilmeniz önemlidir.

Bilgi ve risk toleransı birbirleriyle yakından ilişkilidir. Ünlü hisse senedi yatırımcısı Warren Buffett’ın da dediği gibi “Risk, ne yaptığınızı bilmiyor olmanızdan kaynaklanan bir şeydir.”

Yatırımlarınızı çeşitlendirin

Warren Buffett gibi tecrübeli yatırımcılar risklerini tanımlayıp ölçmek adına mümkün olan tüm araştırmaları yapmanın özgüveniyle yatırımlarını çeşitlendirmeye gerek duymazlar. Tecrübeli yatırımcılar ayrıca pozisyonlarını tehlikeye atma olasılığı olan potansiyel risklerin hepsini tespit edebilir ve büyük bir kayıp yaşamadan tüm birikimlerini nakde çevirebilirler. ABD’li iş adamı ve sanayici Andrew Carnegie’nin meşhur bir sözü vardır “En güvenli yatırım stratejisi tüm yumurtalarınızı bir sepete koyup o sepeti çok iyi korumaktır.” Fakat unutmayın ki siz Buffett veya Carnegie değilsiniz, özellikle de ilk yıllarınızda.

Risk yönetiminin en çok kullanılan yöntemlerinden birisi yatırımlarınızı, yani portföyünüzü çeşitlendirmektir. Profesyonel yatırımcılar olabilecek muhtemel kötü bir durumda yatırımlarının hepsini etkilemesin veya etkileyecekse de farklı derecelerde etkilesin diye farklı sektörlerdeki, bazen de farklı ülkelerdeki farklı şirketlerin hisse senetlerini satın alırlar.

Diyelim ki yatırım yaptığınızda kârınızın düzenli olarak büyüyeceğini öngördüğünüz beş farklı şirkete yatırım yaptınız. Fakat ne yazık ki durumlar değişecektir. Yılın sonunda yatırım yaptığınız şirketlerden ikisi (A ve B diyelim) iyi performans gösterip %25’er kâr getirmiş olsun. Farklı endüstrilerdeki iki şirketin hisse değeri (C ve D diyelim) %10 artmış ve beşinci şirketin (E) tüm varlığı büyük bir sebepten nakde çevrilmiş olsun.

Bu durumda yaptığınız çeşitlilik yatırımınıza biraz değer kaybettirip, biraz da kazanç olarak dönse de sadece E’ye yatırım yapmış olsaydınız sonuç çok daha kötü olacaktı. Bu sebeple yatırımlarınızda çeşitlendirme son derece önemlidir.



Borsada en sık yapılan hatalar!

Borsalarda amatör yatırımcılar yaptıkları bazı hatalar nedeniyle borsada para kazanma şansını kaybediyor. Hisse senetleri piyasalarında bu hataları yapmayanlar ise para kazanma şansını arttırıyorlar
Borsalara yeni giriş yapan yatırımcılar sıklıkla benzeri hataları tekrarlar. Gündelik yatırımcıların bu hataları ise genellikle ciddi para kayıplarına ya da borsadan vazgeçmeye sebep olabiliyor. Sürekli yapılan hataları tekrarlamayan ve doğru strateji belirleyen yatırımcılar ise borsalardan para kazanabilir. İşte amatör yatırımcıların yaptıkları hataların bazıları:

Borç para ile borsaya girmek

Borsada kullandığınız para size kısa vadede gerekmeyecek bir para olmalıdır. Borsada para kazanmak için zamana ihtiyacınız olacaktır. Bu sürede ani nakit ihtiyaçlarınız için borsadan para çekerseniz planlarınız bozulabilir. Hele zarardaysanız bir daha kar etme fırsatı yakalamak zor olabilir. Bu nedenle borsada bir müddet dokunmayacağınız paranızı kullanmanızda fayda var. Borsada en sık yapılan hatalardan biri ödünç para ile borsada yatırım yapmaktır.

Kısa sürede zengin olmayı beklemek

Borsa orta vadeli bir yatırım aracıdır. Kısa zamanda borsadan zengin olmak pek mümkün değildir. İnternette çok kısa zamanda milyonlar kazanmış görünen borsacılara aldırmayın. Borsada kısa zamanda zengin olmak hayali sizi yıpratabilir ve kararlarınızı olumsuz etkileyebilir. Borsada en sık yapılan hata kısa zamanda zengin olma hayali kurmaktır. Kısa zamanda zangin olmak kulağa hoş gelebilir ama borsadan zengin olanlara bakarsanız çoğunun iyi bir plan ve sabırla zengin olduğunu görebilirsiniz.

Araştırmadan hisse almak

Borsada sıklıkla yapılan hatalardan biri de araştırmadan duyumla hisse almaktır. Hisse almak için mutlaka analiz yapmak ve bilgi sahibi olmak gerekir. Yanlış bir hisse almak yanlış evlilik gibidir. Çok kolay Hisse alınır ama sonuçları bir felaket olabilir. Hisse seçimi ve analizi konusunda ilave bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

Günlük alım-satım yapmak

Borsada sıklıkla yapılan bir diğer hata ise günlük alım satım yapmaktır. Borsa bir yatırım aracıdır. İnsanlar her gün yatırım yapmaz. Arsa almak da bir yatırımdır ama kimse her gün arsa alıp satmaz. Günlük alım satım yapmak borsada çok büyük kazanç getirecek bir yöntem değildir. Kısa zamanlı borsa alım satımları hızlı kazandırabilir ama sonra hızlı kaybettirir. Sonuçta zararlarınız karlarınızı eritir ve başa dönersiniz. Bu konuda ilave bilgi için borsadan kazanmak başlığını okuyabilirsiniz.

Satış hedefi belirlememek

Borsada yapılan hatalardan biri de satış için bir hedefin olmamasıdır. Alım yaptıktan sonra kar etmişken bir hedefiniz yoksa belli süre sonra hisse geri çekildiğinde zarara uğrayabilirsiniz. Dolayısıyla mutlaka satış için bir hedefinizin olması gerekir. Genelde alım için iyi analiz yapılır ama satış planı her zaman unutulur. Oysa iyi bir satış planı ile karınızı yükseltebilir veya zararınızı azaltabilirsiniz.

Tek seferde büyük alım-satımlar yapmak

Borsada genelde tek seferde alım/satım yapılır ama genelde bu teknik yanlıştır. Çünkü her zaman düşükten düşük ve yüksekten yüksek vardır. Bu nedenle alım/satım yaparken kademeli teknik kullanmak ve ortalama maliyet oluşturmak daha iyi bir tekniktir. Böylece daha iyi maliyetlerle alım/satım yapabilirsiniz. Ayrıca hissedeki uç hareketlerden korunmuş olursunuz. Bu konuda ilave bilgi için hisse alım teknikleri başlığını incelemenizde büyük fayda var.

Hisselere bağlanmak

Bazı yatırımcılar aldığı hisselere bağlanır kalırlar. Zararda veya karda satamazlar. Çünkü hisseyi elde tutmak bir tutku halini almıştır. Borsada yapılan en sık yapılan hatalardan biri de budur. Hisseler sadece para kazanmak için araçtır. Kazandıran hisse iyi, kaybettiren hisse kötü gibi bir düşünce iyi bir borsacının uzak durması gereken düşüncedir. Çünkü her Hisse iyi bir zamanlama ile kazandırır. Kazandıran hisselere bağlanmak veya kaybettiren hisselerden intikam almaya çalışmak size sadece vakit kaybettirir.

Duygusal kontrolü kaybetmek

Borsada en sık yapılan hata duygusal kontrolü kaybetmektir. Zararda iken her saat ekran başında hisseti kontrol etmek, geceleri bir satmaya karar verip sonra vazgeçmek, bir an umutlu sonra karamsar olmak gibi. Bu durumdaysanız mutlaka bir müddet borsadan uzak durun çünkü duygusal kontrolü kaybeden yatırımcılar zarar ederler.

Borsalarda en sık yapılan hataların bazılarını derlemeye çalıştık. Bu hataları tekrarlamayan yatırımcılarsa borsalarda kazanç şansını yükseltiyor.


19 Haziran 2020 Cuma

Borsada 730 bin dolar kaybettiğini sanan genç intihar etti

Salgın döneminde dünyada birçok tecrübesiz ve genç isim borsaya giriş yaparken, trajik bir olay yaşandı. ABD'de 20 yaşındaki üniversite öğrencisi Alexander Kearns, bir uygulama üzerinden borsada hisse alıp satmaya başladı.
Korona virüsü salgını nedeniyle dünyanın dört bir yanında karantina uygulandı. Eve kapanan insanlar bu süreçte uğraşacakları yeni alanlara yöneldi. Bunlardan biri de borsa ve kaldıraçlı işlemler piyasası. ABD'li 20 yaşındaki üniversite öğrencisi Alexander Kearns de böyle yaptı.

‘NE YAPTIĞIM HAKKINDA HİÇBİR FİKRİM YOK’

Forbes'ta yer alan habere göre Kearns, özellikle genç nesil yatırımcıların kullandığı komisyonsuz hisse alım satım uygulaması olan Robinhood'da hesap açarak işlem yapmaya başladı. Şirket komisyonsuz işlem, hisse senedi hediyesi gibi kampanyaları sayesinde yılın ilk üç ayında tam 3 milyon yeni üyeye sahip oldu.

Kearns, 12 Haziran'da kendini trenin önüne atarak intihar etti. Ailesi, bilgisayarında bulduğu notta, “20 yaşında hiçbir geliri olmayan birine nasıl yaklaşık 1 milyon dolarlık kaldıraç verilir?” ifadelerinin yazılı olduğunu gördü. Notun sonunda, hisse alım satın uygulaması şirketine kızgınlığını ifade eden Kearns, “Ne yaptığım hakkında hiçbir fikrim yok” diye yazdı. Ayrıca hiçbir zaman kredili hisse alım işlemine izin vermediğini, küçük hesabında bu kadar büyük zarara yol açması nedeniyle şoke olduğunu dile getirdi.

ASLINDA 16 BİN DOLARI VARDI

Yapılan incelemelerde, 20 yaşındaki gencin telefonunda, Robinhood hesabından bir ekran görüntüsü bulundu. Burada -730 bin 136 dolarlık bakiye olduğu görüldü. Bu rakam fazlasıyla endişe verici olsa da aslında Alexander Kearns'in borçlu olduğu anlamına gelmiyordu.

Eksi bakiye, kaldıraçlı işlemlerde hisselerin alım-satımı gerçekleştirilmeden öncesine aitti. Yani hesap ekside gözükse de aslında hisselerin değeri buna dahil değildi. Aslında 16 bin doları vardı. Genç yatırımcı, negatif bakiyesinin geçici olduğunun farkına varamadı.

‘UYGULAMADAKİ ARAYÜZ SORUNU YÜZÜNDEN’

Alexander Kearns'in Sullimar Group'ta araştırma analisti olan kuzeni Bill Brewster yaptığı açıklamada, “730 bin dolarlık eksi bakiyeyi gördüğünde, geleceğini mahvettiğini düşünmüş olmalı. Burada, küçüklüğünden beri tasarruf bilinci olan birinden bahsediyoruz. Ben negatif bakiyesinin geçici olduğunu bilmeyecek kadar büyük bir hata yaptığını düşünmüyorum. Bence bu Robinhood uygulamasındaki bir arayüz sorunundan kaynaklanıyor” ifadelerini kullandı.

Robinhood'dan yapılan açıklamada, Alexander Kearns'in hesabıyla ilgili ayrıntıları güvenlik nedeniyle paylaşılamayacağı kaydedilerek, “Platformumuzu sürekli olarak geliştirmeye kararlıyız. Herhangi bir değişikliğin gerekli olup olmadığını gözden geçiriyoruz” denildi.

TCMB: Çin Yuanı ile ilk swap yapıldı

Merkez Bankası, Çin Merkez Bankası 2019 yılında yenilenen swap (para takası) anlaşması çerçevesinde Çin Yuanı (CNY) fonlamasının ilk kullandırımlarının 18 Haziran'da yapıldığını bildirdi.
Açıklamada şöyle denildi:

"Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) ile Çin Halk Cumhuriyeti Merkez Bankası arasında 2019 yılında yenilenen swap (para takası) anlaşması çerçevesinde Çin Yuanı (CNY) fonlamasının ilk kullandırımları 18 Haziran 2020 tarihinde yapılmıştır. Bu sayede ilgili bankalar aracılığı ile çeşitli sektörlerdeki Türk şirketleri, Çin’den ithalatlarını CNY cinsinden ödeme yaparak gerçekleştirmiştir.

Swap anlaşması kaynaklarının kullanılmış olması, uluslararası ticaret ödemelerinde yerel para kullanımı ve Türk firmalarının uluslararası likiditeye erişimi açısından önem arz etmekte olup aynı zamanda her iki ülke arasındaki mali işbirliğini de güçlendirecek bir adım olarak değerlendirilmektedir.

Öte yandan ticari bankalar da uluslararası faaliyetlere ilişkin ürün yelpazelerini, söz konusu swap anlaşmasını dayanak alan bir strateji ile genişletebileceklerdir.

TCMB, uluslararası ticaret ödemelerinin yerel para birimleri ile yapılmasının yanı sıra swap anlaşmalarını ve bu kaynaklarının kullanımını desteklemeye devam edecektir."

İşte 26 yıllık tarihinde Turkcell'de yaşanan ortaklık savaşı...

Telia’nın tüm hisselerini Türkiye Varlık Fonu’na sattığı Turkcell’de 26 yıllık bir dönem kapandı. Kurucu ortaklardan İskandinavlar 26 yıl aranın ardından Turkcell’den tamamen çıkacak. Bir diğer kurucu ortak Çukurova’nın dolaylı payı kalmayacak. Ruslar hisselerini ikiye katlayacak. Yönetim kurulunda kontrol TVF’ye geçecek. Peki Turkcell’in 26 yıllık tarihinde Türkiye, Rusya, İsveç üçgeninde neler yaşandı? İşte Turkcell’in 1994’ten bu yana değişen ortaklık yapısı... 

Türkiye Varlık Fonu’nun (TVF),Telia’nın Turkcell’deki hisselerini satın almasıyla Turkcell’in en büyük hissedarı oluyor. Taraflar arasında varılan anlaşmayla 26 yıl önce kurulan Turkcell’in yüzde 26’sı TVF’ye geçecek. Böylece 1994 yılında Çukuruova Grubu ve MV Holding ile birlikte Turkcell’in kurucu ortakları arasında yer alan İskandinav telekomünikasyon şirketi Telia’nın (eski adıyla Sonera Holding) Turkcell’de hissesi kalmayacak.

Telia, Turkcell’deki yüzde 24.02’lik dolaylı hisselerinin tamamını 530 milyon dolar karşılığında satarak Turkcell’den çıkış yapacak. Bugün tarafların yaptığı resmi açıklamalara göre Telia’nın yanısıra Çukurova Holding de dolaylı hisselerini satarak Turkcell'den çıkmış olacak.

RUSYA, İSVEÇ VE TÜRKİYE ÜÇGENİNDE YAŞANANLAR

Turkcell’in bir diğer hissedarı olan Rus Alfa’nın Turkcell’deki payı ise yaklaşık ikiye katlanarak yüzde 24.8'e ulaşacak. Bu arada TVF, imtiyazlı hisseleriyle Turkcell Yönetim Kurulu’ndaki 9 üyeden 5’ini belirleme hakkıyla şirketin yönetim kontrolüne sahip en büyük hissedarı olacak.

Türkiye, Rusya, İsveç üçgeninde uzun yıllardır yaşanan ve iyice yılan hikayesine dönen Turkcell’deki ortaklık savaşı nasıl ortaya çıktı? Yapılamayan genel kurullar ve alınamayan kararlar nedeniyle dağıtılamayan karlar gibi durumların yaşandığı süreçte, nereden nereye gelindi?

İşte Habertürk’ten Necdet Çalışkan’ın haberine göre şirketin çeyrek asırlık tarihinde en çok konuşulan konuların başında olan Turkcell’in ortaklık yapısı ve hissedarlar arasında son 26 yılda yaşananlar…

1994 YILINDA ÜÇ KURUCU ORTAK İLE BAŞLADI

1994 yılının Şubat ayında Murat Vargı ve Mehmet Emin Karamehmet’in sahibi olduğu Çukurova Holding öncülüğünde kuruldu. Turkcell'in kurucu ortakları, daha önceden Telecom Finland Ltd. olarak bilinen ve şu anda TeliaSonera'nın Telia Company’nin sahip olduğu Sonera Holding, Çukurova Grubu ve MV Holding idi.

1998 yılında 25 yıllık GSM işletme lisansını alan Turkcell’in hisseleri 11 Temmuz 2000 tarihinde Borsa İstanbul ve New York Borsası'nda işlem görmeye başladı. Turkcell'de 2000 yılında şirketin ortaklık yapısı şöyleydi: Turkcell Holding A.Ş. ( yüzde 51),Çukurova Grup Şirketleri (yüzde 15.5),Sonera Holding (yüzde 13.3),halka açık (yüzde 10.5) ve diğer hissedarlar (yüzde 9.7).

Turkcell'in tarihinde önemli bir dönüm noktası olan lisans devri ve Çukurova Grubu’nun Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na (TMSF) olan borçlarını kapatmak için aldığı kredilerin ardından, Turkcell'in daha önce ortakları arasında yer alan İskandinav Sonera’ya, Rus Alfa Grubu da eklendi.

TMSF BORÇLARI İÇİN RUS MİLYARDERDEN FİNANSMAN PAKETİ...

Çukurova'nın Mart 2005'te TMSF'ye olan borçlarını kapatmak için Rus milyarder Mikhail Fridman'ın yatırım aracı Alfa'dan aldığı finansman paketiyle birlikte Turkcell'in üç ortağı arasında şirketi kontrol mücadelesi başladı.

Turkcell’in ortaklık yapısı uzun yıllar şu şekildeydi: Turkcell Holding A.Ş. (yüzde 51),Çukurova Holding A.Ş. (yüzde 0.05) ve halka açık (yüzde 48.95). Ancak 2010-2013 yılları arasında yapılamayan genel kurul toplantıları ve dağıtılamayan temettüler ile gündemden düşmeyen Turkcell’in ortaklık yapısında asıl tartışmaların yaşandığı alan Turkcell Holding A.Ş.’nin yapısından kaynaklanıyor. Çünkü Turkcell Holding A.Ş.’deki pay oranları, Turkcell’deki dolaylı ortaklık yapısını da belirliyor.

HOLDİNG TARİH OLUYOR, DOLAYLI HİSSEDARLIK BİTİYOR

Turkcell Holding A.Ş.’nin yüzde 47’si İskandinav GSM grubu Sonera Holding’e aitti. Kalan yüzde 53’lük payı elinde bulunduran Cukurova Telecom Holdings’in ise yüzde 51’i Çukurova Holding’e, yüzde 49’u da Rus LetterOne’ın (Alfa Telekom Turkey’in çatı şirketi) kontrolünde.

Sonuç itibariyle Kamuyu Aydınlatma Platformu’nda (KAP) yer alan bilgilere göre borsada işlem gören yüzde 49’luk hisse oranı dışında Turkcell’deki dolaylı ortaklık yapısı şu şekildeydi: Sonera Holding B.V. (yüzde 24.02),Çukurova Grup Şirketleri (yüzde 13.76) ve Alfa Telekom Turkey Limited (yüzde 13.22).

ARTIK SÖZ VARLIK FONU'NDA

Diğer bir ifadeyle daha önce Turkcell'in yarısı borsada işlem görürken, diğer yarısı Turkcell Holding'e aitti. Turkcell Holding'in yarısı İskandinavların kontrolündeyken, kalan yarısı ise Çukurova ike Ruslar arasında paylaşılıyordu. Bugün duyurulan anlaşma ile Turkcell Holding ortak girişimi sona erdirilerek, Turkcell'deki dolaylı hissedarlık yapısı da son bulmuş oldu.

Bugün TVF ve Turkcell’in hissedarları tarafından duyurulan anlaşmaya göre şirketteki güncel ortaklık yapısı şu şekilde gerçekleşecek: TVF (yüzde 26.2),IMTIS Holding / LetterOne (yüzde 24.8),Halka Açık (yüzde 48.95),Çukurova Holding (yüzde 0.05).

TURKCELL’İN GELECEĞİ BU SİTEDE!

Turkcell’deki Telia hisselerinin TVF’ye satışı sürecinin adım adım nasıl gerçekleştirileceği ve yeni ortaklık yapısının nasıl olacağını gösteren yol haritası için özel bir internet sitesi de açıldı.

“Gelecek için Turkcell” (http://turkcellforthefuture.com/) adını taşıyan sitede konuyla ilgili basın bülteni, sunum ve güncellemeleri takip etmek için kayıt formuna yer veriliyor.

Sitenin iletişimi ise TVF’nin Turkcell’deki Telia hisselerini alma işleminde stratejik danışmanlık hizmeti veren ABD merkezli brokerlık, birleşme ve devralma acentası Georgeson şirketi tarafından gerçekleştiriliyor.

Necdet Çalışkan
Habertürk


En karmaşık ihtilaflı ortaklık nasıl çözüldü?

Türkiye Varlık Fonu (TVF) ülkedeki en karmaşık ihtilaflı ortaklık hikayelerinden birinde düğümü çözerek Turkcell'in kontrol payını aldı ve şirketin en büyük hissedarı haline geldi. Artık Turkcell'de TVF ve Letterone iki büyük ortak
Turkcell'in dört katlı ortaklık yapısı Türkiye Varlık Fonu'nun (TVF) diğer hissedarların paylarını almasıyla sadeleşmiş olacak. 

-TVF Çukurova'nın $1.6 mlyr borcunu devralacak, refinanse edebilir
-Letterone Turkcell hisselerini 1 yıl satamayacak 
-Turkcell'de ortaklık yapısı kaynaklı hukuki ihtilaf kalmayacak

TVF yaptığı bir dizi anlaşma ile Turkcell'in dört kademeli ortaklık yapısını sadeleştirdi. İhtilaflı ortaklardan ikisi şirketten çıkarken Rus milyarder Mikhail Fridman'ın yatırım aracı Letterone Turkcell'deki diğer büyük hissedar haline geldi. 

TVF Genel Müdürü Zafer Sönmez, 14 ay süren müzakerelerden sonra anlaşmaya varıldığını ifade ederek, "Ortaklar arasında 15 yıllık hukuki mücadele son bulmuş olacak. Bu işlemle artık bütün ortaklar aynı çıkarları güdüyor olacak" dedi.

Anlaşma ile 1994 yılında kurulan Turkcell'in kurucu ortaklardan Telia paylarının tamamını 530 milyon
dolara TVF'ye sattı. Telia bölge pazarlarından çıkma stratejisi kapsamında bundan önce de Turkcell'deki payını azaltmıştı.

Diğer kurucu ortak Çukurova ortaklıktan çıkarken, TVF Çukurova'nın Ziraat Bankası'ndan 2014 yılında Turkcell hisseleriyle ilgili anlaşmazlığı gidermek için aldığı 1.6 milyar dolar krediyi üstlenecek.

Bu yılın sonuna kadar tamamlanması beklenen işlemler sonucu TVF'nin Turkcell'de payı %26.2 olacak, Letterone'in payı %13.2'den %24.8'e yükselecek. Turkcell'in geri kalan %49'u borsada işlem görmeye devam edecek. Çukurova borsada işlem gören paylar içinde %0.05'e sahip olacak ancak yönetimde olmayacak.

Sönmez'in verdiği bilgiye göre Letterone 1 yıl boyunca elindeki Turkcell paylarını satamayacak.

Turkcell'in Türk, İsveçli ve Rus ortaklarının her biri var olan anlaşmaları diğerlerinin ihlal ettiğini iddia ederek son 15 yıldır dünyanın çeşitli ülkelerinde hukuki mücadele yürütüyordu. 

Taraflar anlaşmanın tamamlanmasıyla birlikte bu uyuşmazlıklardan vazgeçmiş olacaklar.

YAPI DEĞİŞECEK

Turkcell hali hazırda temel olarak tek büyük hissedara sahip, o da Turkcell Holding. Ancak Turkcell Holding çok katlı bir yapıyla Telia , Letterone ve Çukurova Holding tarafından paylaşılıyordu.

Reuters'tan Can Sezer ve Ebru Tuncay haberine göre, yeni ortaklıkta TVF'nin payı %26.2 olacak. Bu hisseler içinden Turkcell sermayesinin %15'ine karşılık gelen kısmına ana sözleşmede değişiklik yapılarak imtiyaz tanınacak. Bu imtiyazla TVF Turkcell yönetim kurulunda 9 üyenin 5'ini atayacak ve yönetim kontrolüne sahip olacak.    

Bu karmaşık yapının çözülmesi için birkaç anlaşmanın aynı anda yapılması gerekiyordu.

TVF, Telia'nın Turkcell Holding'deki %47.09 payı üzerinden Turkcell'de sahip olduğu %24.02 dolayı hisseyi 530 milyon dolara satın alacak. Telia Turkcell ortaklığından çıkacak.

Turkcell Holding'in diğer ortağı olan Cukurova Telecom Holding'in ortakları Çukurova Holding ve Letterone ise şöyle bir yol izleyecek:

TVF Cukurova Finance International üzerinden Turkcell'in dolaylı %13.76'sına sahip olan Çukurova Holding paylarını Çukurova Holding'in Ziraat Bankası'na 1.6 milyar dolar borcunu üstlenerek alacak.

Letterone Turkcell'de Cukurova Telecom Holdings üzerinden sahip olduğu dolaylı %13.22 payı %24.8'e yükseltecek ve artık eski çok katlı yapı yerine sadece IMTIS Holdings Sarl üzerinden Turkcell'e ortak olacak.

ANLAŞMA TAKVİMİ

17 Haziran: Anlaşmanın imzalanması

Takip eden 1-2 hafta: Uluslararası hukuki engellerin kaldırılması, Türkiye, Ukrayna, Belarus, Kuzey Kıbrıs rekabet kurumu başvuruları, Turkcell ana sözleşme değişiklikleri için başvurular

Takip eden 6-10 hafta: Düzenleyici kurumlardan onay alınması ve Turkcell genel kurulunun çağrılması

Takip eden 3 hafta: Turkcel genel kurulunda ana sözleşme değişikliklerinin onaylanması

Takip eden 1 hafta içinde (Eylül veya Ekim): Anlaşmanın tamamlanması

TVF ÇUKUROVA'NIN BORCUNU ÜSTLENECEK, REFİNANSE EDEBİLİR

TVF işlem kapsamında Çukurova'nın Ziraat Bankası'ndan aldığı 1.6 milyar dolar krediyi de üstlenecek. Ziraat Bankası TVF'ye ait olduğu için ek bir borç altına girilmemiş olacak.

Çukurova bu krediyi Letterone'a rehin verdiği Turkcell hisselerini geri alabilmek için 2014'te almış ve Turkcell hisselerini teminat olarak göstermişti.

Sönmez, Çukurova'nın bu krediyi sadece Ziraat Bankası değil, daha küçük payları olmakla birlikte Birleşik Fon Bankası ve Halkbank'ın içinde bulunduğu bir konsorsiyumdan temin ettiğini ve kredinin tamamını üstlendiklerini belirtti.

Sönmez bu krediyi başka bir yerden kredi temin ederek refinanse edebileceklerini söyledi ancak bu konuda nihai bir karar verilmediğini belirtti.

Bütün işlem sonucunda TVF kendi kaynaklarından Telia'ya 530 milyon dolar ödemiş olacak. Bu işlemin 150 milyon dolarlık kısmı için Letterone'dan borçlanılacak, ancak bu borç payların bir
kısmının Letterone'a satışı sonrası silinecek.

TURKCELL'DE KONTROL TVF'DE, TEMETTÜYE DEVAM

İşlem sonrasında Turkcell'in ana sözleşmesinde yapılacak değişiklikle yönetim kurulu üye sayısı 7'den 9'a çıkacak ve TVF'nin hisselerinden bir bölümüne imtiyaz verilerek 5 üyeyi belirleyebilir olması sağlanacak. Böylece TVF yönetim kontrolünü alacak.

Sönmez Turkcell'e finansal gelir sağlamak için değil uzun dönemli stratejik bir yatırım olarak baktıklarını belirterek, "Şu anki Turkcell'in piyasa değeri olan 5 milyar dolar gerçek değeri yansıtmıyor.

Şirketin halka arzında bile değeri 17 milyar dolardı. Bu ülkenin rekabet gücü, telekom altyapısı, ödeme
sistemlerinin gelişmesi için ortaklık yapısındaki bu sorunun çözülmesi gerekiyordu" dedi.

Sönmez Turkcell'in 2015 yılında başlattığı telekom altyapısı üzerinden iletişim dışındaki alanlarda gelir yaratma stratejisini sürdüreceğine işaret ederek, "Şu anda Turkcell'in telekom altyapısı üzerine kurulu pek çok ek ve yan iş kolları var. Bu kolların potansiyeline ulaşmasını sağlayacağız. Finansal sonuçlar daha sonra gelir. Çok uzun vadeli ufkumuz var" dedi.

TVF Turkcell'in mevcut kâr payı dağıtma politikasına devam edeceğini ifade etti.  Turkcell ortaklar arasındaki ihtilaftan dolayı beş yıl kâr payı dağıtamamış, ancak 2015 yılından sonra düzenli kâr payı dağıtır hale gelmişti.

Turkcell'in ortakları arasındaki hukuki ihtilaf 2005 yılında Çukurova'nın TMSF'ye borçlarını kapatmak için Fridman'ın yatırım aracı Alfa'dan 3 milyar dolardan fazla borç almasıyla başladı.

Turkcell'de Çukurova'nın ortağı olan Telia bunun aralarındaki hissedarlık anlaşmasına uymadığını iddia ederek dava açtı. 

İlerleyen yıllarda hissedarlar arasındaki anlaşmazlık farklı ülkelerde açılan davalarla büyüdü.


Beşiktaş'ta borç 3 milyar mı?

Beşiktaş Kulübü Başkanı Ahmet Nur Çebi, siyah-beyazlı takımı takip eden basın mensuplarıyla yaptığı kahvaltıda "3 milyar borcu veririm, diyen varsa hemen gelsin." diye konuştu

Beşiktaş Kulübü Başkanı Ahmet Nur Çebi, geçtiğimiz günlerde açılışı yapılan Akatlar Mehmet Üstünkaya No: 1903 Tesisi'nde basın mensuplarıyla buluştu. Çebi, siyah-beyazlı kulübün mali durumu ile ilgili açıklamalar yaptı. 

Hiçbir yöneticinin ekonomik durumunun borcu karşılayacak durumda olmadığını kaydeden Çebi, "Mevcut durumda eğer 3 milyar borcu veririm, diyen varsa hemen gelsin. Hiçbir yöneticinin serveti bu borcu taşıyacak durumda değil. Geldiğimizde personel maaşını almamıştı. 'Paran yoktu niye geldin' diyorlar. Beşiktaş onun bunun parasıyla mı idare edilecek? Bunları okuyunca üzülüyorum. Biz ne yaptık, şubat sonu, mart başına kadar bütün personelin maaşını ödedik. Ancak ödenmediği zaman haber oluyor, ödendiği zaman kimse konuşmuyor. Eski yöneticiler, medyadaki bazı isimlerle farklı ilişkiler içinde. Ben de Beşiktaş'a hizmet ederken acaba ne iftira atılacak diye korkuyorum, ayaklarım titriyor." ifadelerini kullandı. 

"Biz gidince gelen yönetim inceleme yapacak. Bunun teamül haline gelmesini istiyorum"

Sürekli geçmişi konuştuğu için eleştirildiğini ancak konuşmaya devam edeceğini belirten Çebi şunları aktardı:

"Geçmişi konuşuyorum diye 'Enkaz edebiyatı yapıyor' diyorlar. Ben aslında bugünü konuşuyorum ama bugünün sebebi geçmiş. Bunu camianın bilmesi gerekiyor. Bir yalan başka yalan doğuruyor ve koca camiaya yalan söyleyen insanlar oluyorsunuz. Ben kimseye yalan söylemeyeceğim, geçmişi de unutturmayacağım. Herkes pembe tablo istiyor. Pembe güzel ama hayallerle kalıyor. Enkaz edebiyatı yapma diyenlere kızıyorum. Kamuoyuna doğru bilgi vermeyenlere kızıyorum. Sen de ordaydın diyorlar. Evet ordaydım ama haberim yoktu. Bugün basketbol şubesinden sorumlu Umut Şenol, Emre Kocadağ'ın attığı imzayı bilir mi? Ama ben bilirim, çünkü ben başkanım. Ben yöneticiyken, stat inşaatında 3 tane ihale yaptık. 'Keşif yapılmadın ihale yapılamaz' dedim, ihale komisyonu başkanlığından alındım, Ümraniye'ye yollandım. Satın alma komisyonunda ben yoktum. İhalede hile hurda var mı bilmiyorum. Ben son 2-3 senede transferlerde de yoktum. Bunun hesabını da bana soruyorlar. Ama başkansanız her şeyin hesabını vereceksiniz. Tek başınıza imza atıyorsunuz. Ben bu durumu ortadan kaldırdım. Şimdi tek başına imza atmıyorum. Eski bir yöneticimizin bir gün önce beyanatı var, ben bunu sorunca bu kez 'haberim yoktu' diyor. Demek ki kendi işinin dışında bir şeyi bilemeyebiliyorsun. Geçmişle ilgili hesap kitap yapılıyor, geri adım atmayacağız. Sürekli olarak 'hesap sorsana, paralar nerede' deniliyor. Artık bitsin bu söylemler. Beşiktaş'ta yeni bir vizyon istiyorum. Biz gidince gelen yönetim inceleme yapacak. Bunun teamül haline gelmesini istiyorum. Yapılacak incelemede eğer bir şey varsa herkes hesap verecek. Geçmişi kapat diyorlar ama bu geçmişim içinde ben de varım. Siz nasıl bunu istersiniz. Kendimle ilgili bir şey varsa, bunun da ortaya çıkması için inceleme yapılmasını istiyorum."

"Faizler düştü ancak bu henüz bize yansıtılmadı"

Stat inşaatı ve transfere harcanan paraların mevcut borç için temel oluşturduğunu söyleyen Çebi şunları kaydetti:

"2013'ün sonlarına doğru iyi gidiyorduk. Statla birlikte büyük bir heyecan geldi. Ancak 100 milyon dolarlık inşaat 168 milyon dolara bitti. Transferlerde hoyratça harcanan paralar nedeniyle stadın borcu bir türlü kapatılamadı. Son 3 yılda malum transferler oldu. Havalimanında uçağa binip giderken, başkanın haberi bile olmayan transferler var. Geçtiğimiz temmuz ayında 16,5 milyon avro bonservis verilen transferler var. Bunları alt alta koyunca borcun nereden kaynaklandığı ortaya çıkıyor. Stat pahalıya yapılmasaydı, borç üçte bir olurdu. Amatörlerde, gelir ve giderin denk bütçelerden uzak şekilde hareket edilmesi de yanlıştı. Düşünün bir aile babasısınız, eşinize ve çocuklarınıza her istediklerini alıp borç içinde olduğunuzu söylemiyorsunuz. Daha sonra da evi satmak gibi bir durumun içinde kalıyorsunuz. 3 milyar borcun 450 milyon faizi var. Cumhurbaşkanının katkısıyla faizler düştü ancak bu henüz bize yansıtılmadı.

"Borçları düzene sokmak için 2 yıla ihtiyacımız var"

Önümüzdeki 2 yılda giderlerin düşürüleceğini açıklayan Çebi, "Borcun artmasında suistimal aramamalıyız ama bunu da göz ardı etmemeliyiz. Hata olabilir. Suistimal yoksa popülizm vardır. Bu borçlar ödenir. 2+12 yıl içinde bu borçlar kapanıyor. Pandemi sonrasında dünya futbolunda yeni bir yapılanma olacak. 25-30 milyon avroluk futbol bütçesiyle bu borçlar ödenir. Giderlerin düşürüleceği 2 yıl yaşayacağız. Kontratlar var. Bu yükün düşmesi lazım. Bu süreci taraftarın desteğiyle atlatmak istiyoruz. Ancak öyle Beşiktaşlılar var ki, evinin kirasını getirmek istiyor. Ben o parayı istemiyorum. Kimsenin evindeki huzurunu bozmasını istemiyoruz. Borçları düzene sokmak için 2 yıla ihtiyacımız var. Bu 2 yıllık süreç sonunda borcu düzene sokacağız, giderlerimizi düşüreceğiz. Buraya kadar yükü camiayla paylaşacağız. Sonrasında denk bütçeli Beşiktaş kuracağız." ifadelerini kullandı.

"Çalmayacağız, çaldırmayacağız"

Beşiktaş'ta popülist politikaların artık olmayacağını sözlerine ekleyen Çebi, "Çalmayacağız, çaldırmayacağız, yastığa başınızı koyduğunuzda bunu bilmek bir güvencedir. Geldiğimizden bu yana yaptığımız çok iş var, çok hatayı düzelttik, şu anda bunların duyulmasını istemiyoruz. Bunları genel kurulda konuşacağım. Sergen gibi bir hoca getirdik, öze dönüş istiyoruz. Altyapının başına önemli bir hoca gelecek. Doğru mesajlar vereceğiz, 3-5 milyon avro ödenen futbolcuyla uçakta poz vermeyeceğiz. Popülist politikalar artık yok. Ben kimseye şampiyon olacağız demiyorum, en düşük bütçeyle her zaman şampiyonluğa oynayan bir takım oluşturacağımızın sözünü veriyorum. Bunun da bütçesi, şu andaki bütçenin yarısı kadar." şeklinde konuştu.

Bırakmam Seni Kampanyası'na katılanların isimlerini stada yazacaklarını da kaydeden Ahmet Nur Çebi, "Beşiktaş zor durumda. Giderler düşürülüp, gelirler artırılacak. Camianın desteğine ihtiyacımız var. Denk bütçeli bir yapı olacak. Bu kampanyaya bağış veren herkesin ismini stattaki duvara yazacağız. Bundan sonra bankalara, UEFA'ya yalvaran, borçsuzluk kağıdı için futbolcunun kapısına giden bir sistem olmayacak. Gelen paralar tamamen ödemelere kullanılacak. Bu ödemeleri Beşiktaş'ın geleceğini kurmak için yapacağız. Bu kulüpte bir futbolcunun, yüzde 20 menajerlik ücretiyle oynadığını öğrendik. Şu anda 60 milyon avro bütçesi olan takımı 30 milyon avroya çekeceğiz." değerlendirmesinde bulundu.

"Bağış kampanyasından gelecek olan para geleceğe ait"

Siyah-beyazlı kulübün gayrimenkullerini satma gibi bir düşünceleri olmadığını ve kampanyadan gelecek paranın kulübün geleceği için kullanılacağını belirten Çebi şunları aktardı:

"Bizim yönetim olarak mal mülk satma yetkimiz yok. Tercihimiz ve planımız da, iş o noktaya gelmeden yeni bir yapılandırmayla borcu 12 yılda ödemek. Zamana ve desteğe ihtiyacımız var. Mal mülk satmayı düşünmüyoruz, inşallah da satmayız. Ancak şartlar ne getirir bakmak lazım. Şimdi 200 milyon dolar eden bir yere sahipken, 300 milyon dolar faiz ödemek de mantıksız. Genel kurulda bize bunun hesabını sorup 'Neden böyle bir imkan varken satmadınız' derlerse, bunun da cevabını veremeyiz. 1 milyar 600 milyon liralık borç var. Yeniden yapılandırma yaptığımızda bunun yüzde 10’u kadar bile kredi almayacağız. Geçmişi bu parayla çözmek istiyoruz. Bağış kampanyasından gelecek olan para geleceğe ait."

Altyapıya ağırlık vereceklerinden de bahseden Çebi, "Altyapıya önem veriyoruz, kalan 7 maçı da bu doğrultuda oynayacağız. Kafamızda bazı oyuncularımız var. Ersin ve Rıdvan maçta oynadı. Kalan haftalarda gençlere ağırlık vereceğiz, hoca da zaten bunu istiyoruz." dedi.

Formaları üreten Adidas'la sıkıntılar yaşadıklarını kaydeden Çebi, "Adidas'la problemlerimiz var. Onlar bizi biz de onları üzüyoruz. Ticarette böyle şeyler olur. Önümüzdeki sezon onlarla devam edip etmeyeceğimiz ileride belli olacak. Bazı futbolcular da önümüzdeki sezon gidebilir, indirim yapabilir. Tabii ki 'Hayır indirim yapmıyorum' diyen de olacaktır, 'Beni gönderin, başka takımda devam etmek istiyorum' diyen de olacaktır. Bunların hepsini yaşayacağız." şeklinde konuştu.

Ümraniye'de altyapı için kullanılması düşünülen arazinin davasının kazanılmadığını da söyleyen Çebi, "Altyapı tesisiyle ilgili Ümraniye'de zor bir durum var. Davayı kazandık demişlerdi ancak göreve gelince Danıştay'da davayı kaybettiğimizi öğrendik. Bu konuyu çözmek için gerekli her şeyi yapacağız. Sorunu çözdükten sonra da altyapı tesisini kuracağız. Bu da planlarımız arasında." ifadelerini kullandı.

Sportif direktör konusuna da açıklık getiren siyah-beyazlı kulübün başkanı, "Sportif direktör düşünülebilir ancak burada önemli olan Sergen hocanın isteyip istememesi. Eğer isterse, birini göreve getiririz. Ancak istememesi durumunda da kendisini huzursuz etmemek için sportif direktör almayız. Sorumluluk tamamen Sergen hocada." yorumunu yaptı.

Siyah-beyazlı takımın eski teknik direktörü Abdullah Avcı'dan yardımcı olmasını isteyeceğini söyleyen Çebi, "Abdullah Avcı'yla önümüzdeki günlerde bir görüşme yapabiliriz. Henüz kampanyanın başındayız. Ama ilerleyen günlerde kendisinden yardımcı olmasını isteyeceğim ve umarım yardımcı olur." şeklinde konuştu.

18 Haziran 2020 Perşembe

Yeni nesil yatırımcıları bekleyen büyük risk

Borsalar son dönemlerde yeni nesil yatırımcıların akımına uğruyor. Fakat dünyaca ünlü ekonomistler bu yeni yatırımcıların borsadaki riskleri göremediği konusunda uyarıyor

Tüm dünyada milyonlarca okuyucuya ulaşan “Borsada Rastgele Seyir” (A Random Walk Down Wall Street) kitabının yazarı Princeton Üniversitesi Ekonomisti Burton G. Malkiel borsalardaki panik havasının günlük yatırımcılar nedeniyle oluştuğunu belirtiyor.

Malkiel, “Günlük yatırımcıları ciddi yatırımcılarla karıştırmayın. Ciddi yatırım geniş çeşitlendirme, yeniden dengeleme, aktif vergi yönetimi, piyasa zamanlamasından kaçınma, belirli bir rotayı takip etme ve borsa yatırım fonlarını çok düşük ücretlerle takip etme gibi yetenekleri içerir. Günlük ticaretten elde edilen kolay kazançlarla ilgili yanlış bir yönlendirmeye kapılmayın” dedi.

Ünlü ekonomist günlük yatırımcıların borsalarda yeni bir risk unsuru oluşturduğunu belirtti. Malkiel konuyla ilgili yazısında “Korona virüs ulusumuzun sağlığına ve ekonomimizin canlılığına yıkıcı zararlar vermiştir. Finansal piyasalara olan saygımız bir yana bu kriz aynı zamanda tamamen bir cinnet halinin gelişmesine neden oldu. İnsanlar evlerine kapandı ve oldukça değişken saatlerde uzaktan çalışmaya başladı. Herhangi bir sosyal aktivite, izlenecek ve bahis oynanacak maç yayını olmayan insanlar hisse senetleri piyasalarında gün geçtikçe daha fazla işlem yapmaya başladılar” ifadelerine yer verdi.

Malkiel Y ve Z kuşağının Robinhood gibi düşük maliyetli finansal teknoloji firmaları tarafından çekildiğini ve yüksekliği olağanüstü seviyelerde olan hisselere yöneldiğini belirtiyor.

Goldman Sachs tarafından hazırlanan bir araştırma raporuna göre piyasaya yeni giren yatırımcılar Milyarder Leon Cooperman ve yatırım fonları gibi profesyonellerden daha iyi performans gösterdiler. Bunun daha ne kadar süreceği ise şüpheli.

Malkiel yaptığı uzun vadeli araştırmalarda bu yeni yatırımcıların hisse senetleri piyasalarında zayıf hareket etmeye yatkın olduğunu belirtiyor. California Üniversitesi’nin yaptığı başka bir araştırma bir diğer ticaret platformu olan Charles Schwab’ta yatırımcıların altı yıllık süreçte büyük ölçüde piyasanın altında performans gösterdiğini belirtiyor.

Brezilya’da yapılan başka bir araştırmada bu yatırımcıların sadece %3’ünün gerçekten kâr elde edebildiğini ve bunların sadece %1’inin elde ettiği kârın Brezilya’daki asgari ücretin üzerinde olduğunu belirtiyor.

Malkiel yazısında, “Kumar oynamak isteyenlere karşı söyleyecek bir şeyim yok. Fakat yeni nesil yatırımcılar hisselere riskleri umursamadan para harcıyorlar. Buffet’ın özdeyişinden kesinlikle habersizler: ‘Ancak gel-git ortaya çıktığında kimin çıplak yüzdüğü öğrenilir’ ” dedi.

--

robinhood

2013 nisan ayında california'da kurulmuş hisse, etf vb. alış-satışı yapmanızı sağlayan yatırım şirketi.

en büyük olayı alış-satışta herhangi bir komisyon almıyor olmaları. pattern day trading olayıyla buna belirli bir limit koyuyorlar evet ama zaten düzenli al-sat yapıyorsanız aylık 5$ verip gold üyeliğe geçersiniz. eğer uzun vadeli yatırım yapıyorsanız buna ihtiyacınız olacağını sanmıyorum.

pandemi doneminde inanilmaz bir kullanici patlamasi yasamistir. kucuk yatirimcilarin komisyonsuz hisse alim-satimi yapabildigi bir uygulamadir, banka hesaplarinizi uygulamaya baglamak oldukca kolaydir. mottosu da herkes icin ulasilabilir bir finans ekosistemi olusturmaktir.



--





ABD petrol üretimi ve tüketiminde yine lider

ABD, 6 yıl üst üste dünyanın en fazla petrol üreten ülkesi oldu. Petrol üretiminde Suudi Arabistan ikinci, Rusya ise üçüncü oldu
ABD, dünya genelinde petrol üretimi ve tüketiminde geçen yıl ilk sıradaki yerini korudu.

"BP 2020 Dünya Enerji İstatistik Görünümü Raporu"ndaki bilgilere göre, küresel petrol üretimi geçen yıl bir önceki yıla göre yüzde 0,1 azalarak günlük ortalama 95 milyon 192 bin varil oldu.

Geçen yıl dünya genelindeki petrolün yüzde 17,9'u ABD'de üretildi. Böylece ABD, 6 yıl üst üste dünyanın en fazla petrol üreten ülkesi oldu.

ABD'nin petrol üretimi 2019'da bir önceki yıla göre yüzde 11 artışla günlük 17 milyon 45 bin varile ulaştı. Ülkede petrol üretimi 2018'de günlük 15 milyon 360 bin varil seviyesindeydi.

Günlük ortalama petrol üretimi yüzde 3,5 düşüşle 11 milyon 832 bin varile gerileyen Suudi Arabistan ise petrol üretiminde ikinci sırada yer aldı.

Söz konusu dönemde, Rusya'nın günlük ortalama petrol üretimi ise yüzde 0,9 artışla 11 milyon 540 bin varile çıktı. Böylece Rusya, dünyanın en fazla petrol üreten üçüncü ülkesi oldu.

Ayrıca, geçen yıl küresel petrol üretiminde Suudi Arabistan'ın payı yüzde 12,4 olurken, Rusya'nın ise yüzde 12,1 seviyesinde gerçekleşti.

Dünyadaki petrolün yüzde 20'sini ABD tüketti
Rapora göre, küresel petrol tüketimi geçen yıl bir önceki yıla göre yüzde 0,9 artarak 98 milyon 272 bin varile çıktı.

ABD'de ise geçen yıl petrol tüketimi günlük ortalama 19 milyon 400 bin varil oldu. Böylece, ABD geçen yıl dünya genelindeki petrolün yüzde 19,7'sini tek başına tüketti ve bu alanda yine zirvede yer aldı.

Geçen yıl petrol tüketiminde Çin, günlük ortalama 14 milyon 56 bin varille dünya genelinde ikinci olurken, onu 5 milyon 271 bin varil tüketimle Hindistan izledi.

Çin'in günlük ortalama petrol tüketimi 2019'da bir önceki yıla göre yüzde 5,1, Hindistan'ın petrol tüketimi ise yüzde 3,1 artış gösterdi.

Öte yandan, geçen yıl küresel petrol tüketiminde Çin'in payı yüzde 14,3 olurken, Hindistan'ın ise yüzde 5,4 seviyesinde gerçekleşti.

TVF GM Sönmez: Turkcell işlemi global yatırımcılar ligine alınan bir bilet

Türkiye Varlık Fonu Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Üyesi Zafer Sönmez, Turkcell'in hisse alımının 'global yatırımcılar ligine alınan bir bilet' olduğunu söyledi.

Türkiye Varlık Fonu (TVF), Turkcell İletişim Hizmetleri AŞ'nin yüzde 26,2 oranında hissedarı oluyor. Varlık Fonu'ndan yapılan açıklamaya göre Turkcell'in hissedarı Telia'nın hisseleri 530 milyon dolar karşılığında alındı. Telia Company, LetterOne, Çukurova Holding, Ziraat Bankası ve ilgili taraflarla imzalanan sözleşmelerle TVF, Turkcell'in en büyük ortağı durumuna gelecek.

TVF Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Üyesi Zafer Sönmez, Turkcell satışının detaylarını anlatığı Bloomberg HT'de Türkiye Varlık Fonu'nun stratejik ve büyük ölçekli şirketle yatırım yapma misyonu olduğunu, artık olgunluk dönemine gelmek için adımlar attıklarını, Turkcell işleminin de 'global yatırımcılar ligine alınan bir bilet' olduğunu söyledi.

Dünyada varlık fonlarındaki işlemlerin yüzde 30'dan fazlasının teknoloji ve telekomünikasyon sektöründe olduğunu belirten Sönmez kendilerinin de buna paralel bir işlem yaptığını ifade etti. Sönmez "Telia, Çukurova, Letterone, Varlık Fonu, Ziraat Bankası aynı masada oturarak bu işlemi bu noktaya getirdik. Bundan sonra genel kurul süreci var, kapanış işlemleri var. Önümüzdeki 4-5 ay işlemin kapanma süresini yaşayacağız" şeklinde konuştu.

Sönmez, varlık fonu açısından makul bir fiyattan alım yapıldığını, Telia açısından da mantıklı bir satış fiyatı olduğunu belirtti.

"BUGÜNKÜ PİYASA DEĞERİ TURKCELL'İN DEĞERİNİ YANSITMIYOR"

Bugünkü piyasa değerinin Turkcell'in değerini yansıtmadığını kaydeden Sönmez "Turkcell'de bir dijital şirket var. Ödeme sistemleri var, telekomünikasyon altyapı şirketi var. Bunların hepsinden birer Turkcell çıkar. Biz buna inanıyoruz. Buna inanan Rus yatırımcıyla beraber şirketin içinde 2 büyük hissedar kabaca yüzde 51'in toplamı olarak değer yaratımı yol haritasına adım atıyoruz." ifadesini kullandı.

Bu atılan adımla 15 yıldan bu yana devam eden hukuki sorunların çözüleceğini ifade eden Sönmez "Turkcell'in ayağında pranga olan bütün konular çözülecek. Turkcell'in önündeki engelleri kaldırıyoruz" yorumunu yaptı.

Yatırımcılara da seslenen Sönmez "Turkcell'e uzun vadeli baksınlar, Turkcell'in bugünkü değeri olması gereken değeri kesinlikle yansıtmıyor, biz nasıl 25 milyar dolara gideriz bunun hesabını yapıyoruz, onun için Turkcell'de yatırımcı uzun vadeli temettüsünü alacak, sermaye getirisini alacak. Tüm bakış açımız bu" diye konuştu.

Telia'dan da beklenen açıklama geldi: Anlaştık

Telia Company'den yapılan açıklamada 530 milyon dolar karşılığında Turkcell'deki tüm hisselerini sattıkları bildirildi

Günlerdir konuşulan telekom sektöründeki büyük satış için Türkiye Varlık Fonu'ndan sonra Telia Company'den de açıklama geldi. 

Telia Company, Turkcell İletişim Hizmetleri'nin yüzde 51,0 hissesini kontrol eden Turkcell Holding'de var olan yüzde 47,1 oranındaki hissesini Türiye Varlık Fonu'na 530 milyon ABD Doları karşılığında satmak için anlaşmaya vardığını duyurdu.

Telia yaptığı açıklamada, varılan anlaşma ile Turkcell Holding'den çıktıklarını belirtti. Son birkaç yıldır odak noktalarının İskandinavya ve Baltık piyasaları olduğunu ifade eden Telia CEO'su Allison Kirkby,
Turkcell Holding hisselerinin satılması ile birlikte uzun süreden bu yana devam eden hukuki bir anlaşmazlığın sona erdiğini, riskleri azalttıklarını, kaldıracağı iyileştirdiklerini ve likiditelerini
artırdıklarını vurguladı. Kirkby, bu satışın ardından çekirdek piyasalarında hissedarları için daha iyi getiriler üretebileceklerini ifade etti.

Turkcell Holding'deki hisselerinin satışından 530 milyon dolar alacak olan Telia, Turkcell yatırımından 2002 yılından bu yana 15 milyar SEK, yaklaşık 1,6 milyar dolar elde etti.


TVF Turkcell'in en büyük ortağı oluyor

TVF, %26,2 içerisindeki %15'lik imtiyazlı hisseleriyle Turkcell Yönetim Kurulu'ndaki 9 üyeden 5'ini belirleyebilecek ve yönetim kontrolüne sahip en büyük hissedar olacak. Telia 530 milyon dolar karşılığı Turkcell'den tamamen çıkacak

Türkiye Varlık Fonu (TVF), Turkcell İletişim Hizmetleri AŞ'nin yüzde 26,2 oranında hissedarı oluyor.

TVF'den yapılan açıklamaya göre, Telia Company, LetterOne, Çukurova Holding, Ziraat Bankası ve ilgili taraflar ile imzalanan sözleşmeler ile TVF, Turkcell'in en büyük ortağı durumuna gelecek.

TVF'nin hem özel sektörde faaliyet gösteren hem de yurt dışı borsalarda işlem gören bir şirkete yaptığı ilk yatırım olan bu satın alma, fonun, Türkiye'nin rekabetçi şirketlerini destekleme stratejisinin bir parçası olarak nitelendiriliyor.

TVF, kuruluş vizyonu doğrultusunda, küresel dijital dönüşümde öncü bir şirketin en büyük destekçisi olurken, LetterOne da, hisselerini neredeyse ikiye katlayarak Turkcell'in geleceğine duyduğu güveni ortaya koydu.

Hissedarlar arasında uzun zamandır süregelen ve firmanın piyasa değeri ile performansına olumsuz yönde etki eden anlaşmazlıkların çözülmesini sağlayan satın almayla birlikte Turkcell'in ortaklık ve yönetim kurulu yapısı sadeleşerek daha istikrarlı ve şeffaf hale gelecek.

Açıklamada, satın almanın ardından yeni dönemdeki ortaklık yapısına ilişkin şunlar kaydedildi:

"TVF, toplam yüzde 26,2 içerisindeki yüzde 15'lik imtiyazlı hisseleriyle Turkcell Yönetim Kurulu'ndaki 9 üyeden 5'ini belirleyebilecek ve şirketin yönetim kontrolüne sahip en büyük hissedarı olacak. Telia, Turkcell'deki yüzde 24,02'lik dolaylı hisselerinin tamamını 530 milyon dolar karşılığında satarak Turkcell'den çıkış yapacak. LetterOne, şirketteki payını toplamda yüzde 24,8'e çıkararak en büyük azınlık hissedar haline gelecek.

Turkcell Holding ortak girişimi sona erecek, Çukurova Holding ise dolaylı hisselerini satarak Turkcell'den çıkış yapacak. Yönetim kurulundaki 4 üye TVF imtiyazı olmaksızın seçebilecek ve bu sayede azınlık hissedarlar daha fazla güç kazanacak. Turkcell’in mevcut temettü politikası sürdürülecek. Turkcell, hem Borsa İstanbul hem de New York borsasında işlem gören tek Türk şirketi olmaya devam edecek."

Turkcell Ana Sözleşmesi'nde yapılacak değişikliklerin Genel Kurul'da onaylanması ve ilgili düzenleyici kuruluşlardan gerekli izinlerin alınmasının ardından sürecin 2020 yılı içerisinde tamamlanması hedefleniyor.

"Birincil görevimiz, Türkiye'nin stratejik şirketlerine yatırım yapmak"

Açıklamada görüşlerine yer verine TVF Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Üyesi Zafer Sönmez, günümüzde giderek artan bağlanabilirlik ve teknoloji talepleriyle birlikte Turkcell'in pandemi sonrası dönemde daha da büyümesinin beklendiğini bildirdi.

Sönmez, TVF'nin birincil görevinin, Türkiye'nin stratejik şirketlerine yatırım yapmak olduğunu belirterek, "Türkiye’nin lider dijital operatörü Turkcell'in bu potansiyelini en etkin şekilde ortaya koyması için bu yatırımı yapıyoruz. Yeni dönemde Turkcell’in performans odaklı yapısının ve kurumsal yönetişiminin daha da güçlü hale gelmesi için TVF olarak tüm desteğimizi sunacağız. Ülkemizin geleceği adına hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum." değerlendirmesinde bulundu.

17 Haziran 2020 Çarşamba

Borsa İstanbul'dan "Devre Kesici Nedir?" videosu

Borsa İstanbul'un "Devre Kesici Nedir?" videosunda, "Devre kesici, yatırımcıların belirlenen eşikleri aşan fiyat değişimlerinden olumsuz etkilenmemesi için piyasaya soluklanma imkanı sağlayan bir sigorta sistemidir" denildi.

Borsa İstanbul, hisse senetlerinde belirlenen eşikleri aşan fiyat değişimleri dolayısıyla devreye giren ve yatırımcıyı korumayı amaçlayan "Devre Kesici" sistemi hakkında bilgilendirme videosu hazırlayarak sosyal medya hesaplarından paylaştı.

Borsa İstanbul, katma değeri yüksek içeriklerle hazırladığı videolarla yatırımcıları doğru yatırımın esasları hakkında bilgilendirip onlara farkındalık kazandırmaya devam ediyor.

Borsa İstanbul tarafından bugün paylaşılan videoda, "Devre kesici, yatırımcıların belirlenen eşikleri aşan fiyat değişimlerinden olumsuz etkilenmemesi için piyasaya soluklanma imkanı sağlayan bir sigorta sistemidir." ifadelerine yer verildi. 

Hisse senetlerindeki alış ve satış işlemlerinin otobana benzetildiği videoda, "Devre Kesici" sistemi, trafiğin sıkıştığı durumlarda sıkışıklığını gidermek için trafik görevlilerinin müdahale ederek koordinasyon sağlamasına benzetilerek, böylece hisse senedindeki spekülatif atakların önlendiği kaydedildi.

Videoda Devre Kesici ile ilgili şunlar kaydedildi:

"Bu sistem, işlemleri geçici olarak durdurarak yatırımcılara piyasayı anlama fırsatı verir ve bilgiye erişebilmeleri için zaman tanır. Bu sayede panik satışların, spekülatif atakların ve anormal dalgalanmaların durulması için imkan sağlanır."

Piyasanın bazen normal seyirdeyken, yeni bir haber, gelişme ya da spekülatif bir atakla bozulabileceği belirtilen videoda, "Bu şekilde, bir payın fiyatında yüzde 10 yükseliş veya yüzde 5 düşüş olduğunda sistem devreye girer." denildi.  

Videoda, Devre Kesici'nin çalıştığı bir hisse senedinde sürekli işleme ara verildiği kaydedilerek, şu ifadelere yer verildi:

"Devre kesiciyi tetikleyen, yani belirlenen fiyat eşiklerini aşan emir iptal edilir. Devre Kesici çalıştığında, ilgili payda tek fiyat yöntemi ile fiyat oluşturmak için belirli bir süre emir toplanır, süre sonunda emirler eşleştirilir ve fiyat oluşturulur. Oluşan fiyatın ilan edilmesinin ardından işlemlere sürekli işlem yöntemiyle devam edilir. Devre kesici uygulamaları hem yatırımcıyı, hem de piyasaları korur."



15 Haziran 2020 Pazartesi

Ekonomiye yılda 2.8 milyar TL

Fikir olarak 1950’de ortaya atılan, 1982 yılında planlanan, 2008’de inşaatına başlanılan Ilısu Barajı’nda elektrik üretimi başladı. 4 ay içinde tam kapasiteye ulaşacak olan tesis, Türkiye ekonomisine yılda 2.8 milyar liralık katma değer sağlayacak

Mardin, Diyarbakır, Siirt, Batman, Şırnak illerini kapsayan Ilısu, yeni adıyla Veysel Eroğlu Barajı, 19 Mayıs tarihinde faaliyete geçti. Cengiz İnşaat A.Ş. Su Yapıları Direktörü İbrahim Yavrucu, “Baraj, önyüzü beton kaplı kaya dolgu barajı bakımında 244.391 metrekarelik beton yüzey alanı ile kendi kategorisinde dünyanın en büyüğü. Ayrıca dolgu barajın kret uzunluğu 1775 metre ve kret genişliği 8 metre ile başka bir dünya rekoruna da sahip. Gövde hacmi bakımından da Atatürk Barajı’ndan sonra Türkiye’nin en büyüğü. Altı tribünden ilki 19 Mayıs’ta enerji üretmeye başladı. Yaklaşık ekim ayı gibi 6 tribün de devreye girmiş olacak ve günlük 7 milyon liranın üzerinde Türk ekonomisine katkı sağlayacak. Bir başka ifadeyle yıllık 2.8 milyar TL gibi bir üretim değeri olacak” diye konuştu.

Maliyeti 18 milyar TL
Enerji üretimi açısından Türkiye’nin en büyük dördüncü barajını inşa ettiklerini söyleyen Yavrucu, “Proje kamulaştırmalarla birlikte 18 milyar liraya mal oldu. Barajın inşası için 1.2 milyar euro harcandı” dedi.

11 Haziran 2020 Perşembe

Ticaret sicil belgesi başvurusu elektronik ortamda yapılacak

Ticaret Bakanlığı, iç ticarette dijital dönüşüm için yeni adımlar attı. Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, “MERSİS üzerinden başlattığımız elektronik belge uygulaması ile şirket yetkilileri ihtiyaç duydukları ticaret sicili belgelerine ilişkin başvurularını elektronik ortamda yapabilecek ve harç bedellerini ödeyebilecek” dedi.

Pekcan, bugün itibarıyla Ankara, İstanbul ve İzmir Ticaret Sicili Müdürlüklerinde hayata geçirilen ve kısa sürede tüm müdürlüklerde devreye alınacak e-belge uygulaması ile işlemlerin hızlı bir şekilde tamamlanacağını ve Ticaret Sicili Müdürlüklerindeki yoğunluğun asgari düzeye indirileceğini belirtti.

Anonim şirketlerin genel kurul toplantıları için bakanlık temsilcisi görevlendirme işlemlerinin de MERSİS üzerinden elektronik ortamda gerçekleştirilebileceğini ifade eden Pekcan, “İç ticaretin dijitalleşmesine, vatandaşlarımızın talep ettikleri hizmete daha kolay, şeffaf, hızlı, güvenli şekilde ulaşmasına katkı sağlayacak bu çalışmalarımızın ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum” dedi.

TİCARET SİCİLİ BELGELE BAŞVURULARI ELEKTRONİK ORTAMDA

Bakanlıktan yapılan bilgilendirmeye göre, dijital dönüşüm projeleri kapsamında Ticaret Sicili Müdürlükleri ve Ticaret İl Müdürlüklerinde yürütülen işlemlerin elektronik ortama taşınması çalışmalarına hız verildi.

Bu çerçevede, en önemli dijital dönüşüm projelerinden biri olan Merkezi Sicil Kayıt Sistemi (MERSİS) üzerinden elektronik ortamda yürütülen ticari işlemlerin kapsamı genişletilerek, özellikle korona virüs salgın sürecinde sosyal temasın en aza indirilmesini amaçlayan ve vatandaşların hayatını kolaylaştıran çalışmalara ağırlık verildi. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile işbirliği halinde MERSİS üzerinden başlatılan elektronik belge uygulaması ile Ticaret Sicili Müdürlüklerine fiziki olarak başvuru yapılmak suretiyle alınabilen ticaret sicili belgelerinin artık elektronik ortamda temin edilmesi sağlandı. Şirket yetkilileri ihtiyaç duydukları ticaret sicili belgelerine ilişkin başvuruları MERSİS üzerinden elektronik ortamda yapabilecek ve harç bedelleri elektronik ortamda ödenerek söz konusu belgeler MERSİS üzerinden temin edebilecek.

BAKANLIK TEMSİLCİLERİ MERSİS ÜZERİNDEN GÖREVLENDİRİLECEK

18 Mayıs’ta Ankara Ticaret Sicili Müdürlüğü’nde pilot olarak devreye alınan elektronik belge uygulaması, İstanbul ve İzmir Ticaret Sicili Müdürlükleri de dahil olması ile bugün itibariyle üç büyük ilde hayata geçti. Kısa bir süre içinde tüm Ticaret Sicili Müdürlüklerinde devreye alınması planlanan e-belge uygulamasının, Ticaret Sicili Müdürlüklerindeki yoğunluğu ve teması asgari seviyeye çekerek işlemlerin hızlı bir şekilde yürütülmesine katkı sağlaması bekleniyor.

Anonim şirketlerin genel kurul toplantıları için Bakanlık temsilcisi görevlendirme işlemleri MERSİS üzerinden elektronik ortamda gerçekleştirilecek. Bakanlık temsilcisi bulundurma zorunluluğu bulunan anonim şirket genel kurul toplantılarına temsilci görevlendirilmesine yönelik işlemler Ticaret İl Müdürlüklerine başvurularak fiziki ortamda yürütülüyordu. MERSİS üzerinden geliştirilen ve tüm İl Müdürlüklerinin ve vatandaşların kullanımına açılan Genel Kurul Modülü ile anonim şirket genel kurul toplantılarına Bakanlık temsilcisi taleplerinin İl Müdürlüklerine gidilmeden elektronik ortamda alınması, görevlendirme işlemlerinin elektronik ortamda yapılması ve genel kurul toplantılarına ilişkin belgelerin elektronik ortamda saklanması mümkün hale getirildi.

Türkiye Varlık Fonu, ‘maden holding' için çalışmalara başladı

Türkiye Varlık Fonu'nun (TVF) yaklaşık 20 değerli maden sahasını bünyesine kattığını belirten TVF Yönetimi AŞ Genel Müdürü Zafer Sönmez, büyük bir maden holding oluşturmak için çalışmalara başladıklarını söyledi.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu, AK Parti Mersin Milletvekili Lütfi Elvan başkanlığında toplanarak, Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketi ile Türkiye Varlık Fonunun 2018 Yılı Mali Tabloları ve Faaliyetleri ile ilgili Denetim Raporlarının Sunulduğuna Dair Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi görüşüldü. Komisyonda sunum yapan Genel Müdür Sönmez, dünyadaki varlık fonlarının değerinin 8 trilyon dolar civarında, 2018 konsolide denetimine göre TVF'nin sermaye toplamının ise yaklaşık 33 milyar dolar olduğunu bildirdi.

Afşin-Elbistan C segmentini aktive etmek için çalışıyor

Maden projelerini devreye soktuklarını, 20'ye yakın önemli, kıymetli madeni TVF altına aldıklarını vurgulayan Zafer Sönmez, "Türkiye'nin büyük bir maden holdingini oluşturmak için çalışmalara başladık. Türkiye'nin demir, altın, kömür, bakır, alüminyum, çinko gibi madenlerde büyük bir ithalatı bulunuyor. Cari açığa yönelik başka bir projenin yerli kömürden elektrik üretimi olduğuna değinen Sönmez, TVF'nin büyük bir linyit yatağı olan Afşin-Elbistan C segmentini aktive etmek için fiili olarak çalıştığını kaydetti.

Zafer Sönmez, TVF’nin yol haritasının; şirketlerin değerini arttırmak, Türkiye’nin stratejik yatırımlarına sermaye sağlamak, yurt dışı stratejisine destek için şirketleri destekleyen yatırımlar yapmak, finansal piyasalardaki iyileşme ve derinleşmeyi desteklemek olduğunun altını çizdi. TVF’nin bilançosuyla ilgili de bilgi veren Sönmez “Toplam aktifleri 1.2 trilyon lira. Öz kaynakları 207 milyar lira. Bunun yüzde 14’ü azınlık payı. Toplam satışları 139-140 milyar lira. Net karı da 17.1 milyar liradır” dedi.

10 Haziran 2020 Çarşamba

‘fiyat/kazanç’ oranı ve ‘piyasa değeri/defter değeri’ oranı

‘fiyat/kazanç’ oranı: Hisse senetlerinde piyasa değerinin yıllık kâra oranını gösteren ortalama

‘piyasa değeri/defter değeri’ oranı: Piyasa değerinin özsermayeye oranını gösteren oran


8 Haziran 2020 Pazartesi

Devletlerin eski uzayından, özel ve ticari yeni uzaya

NASA ile özel şirket Space X ortaklığında tasarlanan roketin başarıyla Uluslararası Uzay İstasyonu’na gönderilmesi, bürokratik, devletçi “Eski Uzay” dan, devlet dışı aktörlerden özel şirketlerin de yer aldığı “Yeni Uzay” ortamına geçişin başlangıcı.


30 Mayıs 2020 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri Kennedy Uzay Merkezi’nden, ülke tarihinde ilk kez ABD Havacılık ve Uzay Ajansı (NASA) ile girişimci Elon Musk’a ait özel bir ticari şirket Space X ortaklığında tasarlanan, ilk Falcon-9 uzay roketinin iki astronotla Uluslararası Uzay İstasyonu’na gönderilmesi başarıyla gerçekleşti.

Bu yolculuk, özel şirket tasarımı bir uzay roketiyle ilk deneme seyahatinin yapılması ve 2011’den sonra ilk defa ABD hükümetinin kendi topraklarından, mürettebatlı alçak yörünge uçuşunun gerçekleştirilmesi açısından tarihi bir öneme sahip. Uzayın yeni geleceğini şekillendirmesi, bir başka ifadeyle özel şirketlere dış uzay çalışmalarına katılma imkânı vermesinin yanı sıra ABD’nin önderliğinde ilk insanlı ticari uzay uçuşu girişimi olmasından dolayı da büyük önem taşıyor. Bu uçuş, bürokratik, devletçi “Eski Uzay” dan, dinamik, devlet dışı aktörlerden özel şirketlerin de yer aldığı “Yeni Uzay” ortamına geçişin başlangıcı oldu.

NASA ile özel şirket Space X ortaklığında tasarlanan roketin başarıyla Uluslararası Uzay İstasyonu’na gönderilmesi, bürokratik, devletçi “Eski Uzay” dan, dinamik, devlet dışı aktörlerden özel şirketlerin de yer aldığı “Yeni Uzay” ortamına geçişin başlangıcı
Ticari uzay kavramının ortaya çıkışı

Literatürde ticari uzay kavramı, dünya alçak yörüngesine ve dış uzaya ekipman kullanılarak ticari değeri olan mal ve hizmetlerin sağlanması şeklinde ortaya çıktı. Bu kavram, uzay endüstrisinin devlet kurumları dışında özel firmalar tarafından imalat kısmında roket, ekipman, kapsül gibi uzay uçuşlarının ihtiyaçlarını karşılama, ulaşım/taşımacılık/kargo gönderimi ve turizm, uydu geliştirme, uzayda inşaat faaliyetleri kapsamında üs kurma ve otel yapma, uzay madenciliği, üniversiteler ve araştırma enstitüleri tarafından uzay ve uzay teknolojileri geliştirme araştırmaları yapmak, İsveç/İsrail ortaklı Space Pharma gibi ilaç endüstrisi için yerçekimsiz ortamdan faydalanarak yörüngede uydu merkezli bir laboratuvarda yeni hücre çalışmaları yapmak, protein kristalleştirme faaliyetleri gibi geniş alandaki iş alanlarını da kapsıyor. Uydulardan elde edilen bilgiler, “Büyük Veri (Big data)” kavramının önem kazandığı günümüzde hayati önem taşıyor. Bu uydular, uzaya dayalı bilgi toplamanın ve internet sağlamanın vazgeçilmezi haline gelmiş durumda. Yakın zamanda dünyanın etrafındaki uzay çöplerini temizlemek, hurdaları imha etmek ve yeniden kullanabilir hale getirmek için atık uzay temizleme faaliyetleri de hayata geçirilebilir. Uzay sanayii diğer iş alanlarından ayrı olarak kendine has birtakım özelliklere sahip. Maliyetleri diğer iş kollarına nazaran daha yüksek ve son teknoloji içeren, dünya genelinde devlet kontrolünde, bilim dünyasıyla işbirliği gerektiren, sürekli teste dayalı, yüksek riskleri olan bir sektör.

Ticari uzay alanında, özel şirketlerin yatırımları 1962 yılında, telefon iletişimi için uzaya gönderilen Telstar1 uydusuyla başladı. Uydu geliştirmeden sonra özel sektör birçok insanlı ve insansız uzay görevlerinde ülkeler tarafından görevlendirilmiştir. Asteroit madenciliği iki Amerikan şirketi Planetary Resources ve Deep Space Industries tarafından yürütülüyor. Kargo gönderme işlevini de üstlenen özel şirket yatırımları, son dönemde mekik üretim tasarımlarına ağırlık verdiler. Yeniden kullanılabilen uzay mekiği tasarımlarında iki tip düşünülmüştür. Bunlar uzay mekiği gibi yere inen roket uçaklar ve yere dikey iniş yaparak geri dönen yeniden kullanılabilir (Space X) tarzı roketlerdir. Kolay, hızlı ve güvenli bir şekilde uzaya insan ve malzeme ulaşımını sağlamak, sivil ticari şirketlerin uzay mekiği projelerinde birincil hedef olarak belirlenmiştir. Space X bunu başararak, özel şirketler için ticari uzay faaliyetlerini başlattı. Ticari uzay alanında şirketler için piyasa, “düşük yörünge” alanı öncelik olarak belirlenmiş durumda.


Sivil girişimci ve şirketlerin uzay çalışmalarına dâhil edilmesi, devletler açısından, düşük maliyet -kısa zaman- bilimsel gelişmenin artırılması yönüyle bir kazanım olarak görülüyor.
Mekikler insan ve malzeme transferi yaparak, Ay’da inşa edilecek, 2024’te bitmesi planlanan yapıları gerçekleştirecekler. NASA’nın Artemis projesi kapsamında Ay’a insan inişini sağlayacak üç Amerikan firması, Blue Origin of Kent, Dynetics ve SpaceX görevlendirildi. Space X, Ay’a gidecek insanlı roketi tasarladıktan sonra Mars için de yeni bir roket tasarımını yapacak. İnsanlar getirildikten sonra, Ay’da 3D yazıcı sistemiyle yapılar inşa edilmesi planlanıyor. Böylece turizm ve madencilik gibi diğer ticari uzay faaliyetlerinin gerçekleşmesinin de önü açılacak. Ay’da bir üs kurulduktan sonra, 2030’da Mars projesi hayata geçirilecek. Bir zincir gibi her halka tamamlandıkça diğer halkalar inşa edilecek ve insanlığın uzayın derinliğine ve diğer gezegenlerine dağılma, kolonileşme projeleri gerçekleşecek.

Mekik tasarlamak oldukça detaylı ve bilgi yoğun teknoloji gerektiriyor. Uzayın yapısının radyasyon içermesi, kalkış ve dünyaya dönüş aşamasında uzay kapsülünün ısıya dayanıklı olması, roket sistemlerinin mekiği uzaya gönderebilme ve yörüngeye yerleşmesini sağlayabilme, dönüşte dünyada kara ve denize geri dönebilme özelliğinde imal edilmiş olması, güneş panelleriyle enerji sağlamak gibi dikkatli ve detaylı bir tasarım gerektiriyor. Genelde tasarlanan mekiklerin yörüngeye oturamaması, kalkış esnasında yakıt tankının patlaması, roketlerin çalışmaması gibi riskler tüm faaliyetleri sonuçsuz bırakıyor. Süreçlerin birinde gerçekleşebilecek bir hata tüm çalışmayı sonlandırabilmekte; para ve zaman kaybına neden olabilmektedir. İlaveten uzay teknolojisi bir bütün olarak düşünülse bile, çok disiplinli bir alan olarak, yapay zekâ, bileşim teknolojisi, iletişim teknolojisi, nano teknoloji, roket teknolojisi gibi çok çeşitli bilimsel çalışmaları bünyesinde birleştiriyor. ABD örneğinde olduğu gibi hükümetin uzay alanında geçmiş çalışmaları ve deneyiminin olması, sivil özel girişimcilere bu alanda rehberlik yapmasında ve onları yönlendirmesinde rol oynuyor. Nitekim ABD ordusunun yeni oluşturduğu Uzay Komutanlığı’nın görev tanımı içerisinde, uzay ticari faaliyetlerinin güvenli şekilde gerçekleştirilmesi de yer alıyor.

Şirketlerin açısından ise ulusal ve uluslararası alanda prestij kazanma, tarihe, insanlığa ve bilimsel gelişmelere yön veren girişimcilik öyküleri, devlet ihalesinden alınan parasal destek, uzay turizmi ve madencilik alanındaki faaliyetler başlıca kazançlar sayılabilir.
ABD’de ticari uzay çalışmaları

ABD hükümeti 2011 yılında, iş dünyasını dış uzay çalışmalarına dahil etme kararı alarak, NASA "Ticari Mürettebat Geliştirme Programını" hayata geçirdi. Bu program dış uzayda dünya alçak yörüngesine uçulmasını ve Uluslararası Uzay İstasyonu’na, özel şirketlerin ürettiği mekikler aracılığıyla astronot ve malzeme taşımayı amaçlıyor. NASA bu programla mekik uçuşlarını sona erdirerek, uzay uçuşlarını özel şirketlere devretti.

Program kapsamında, hangi şirketin nasıl başarılı olabileceğini görebilme açısından bir ihale açıldı. Seçilen altı şirketten, ürün tasarımları geliştirmeleri istendi; içlerinden üçünün projeleri kabul gördü ve bunlarla anlaşma yapıldı. NASA tarafından desteklenmesi kabul edilen bu şirketler, Elon Musk tarafından 2002 yılında kurulan uzay taşımacılığı firması Space X, yılların deneyimli havacılık şirketi Boeing ve Türk girişimciler Fatih Özmen ve eşi Eren Özmen’e ait olan Sierra Nevada Corporation’dır. 2017 yılında Sierra Nevada Corporation şirketi, Dream Chaser uzay uçağıyla ilk atmosferik serbest uçuş denemesini başarıyla gerçekleştirdi. Boeing ve Space X de geliştirdikleri roketleri öncelikle insansız uzaya göndererek deneme yaptılar. 2019'da Space X firmasının “Dragon Crew” mekiği başarılı şekilde uluslararası uzay istasyonuna bağlanıp dünyaya dönerken, Boeing “CST-100 Starliner” uzaya çıksa da yörüngeye bağlanamadığından dünyaya geri döndü. Öte yandan çalışmalara başlayan üç firma içerisinde, Elon Musk daha hızlı hareket eden ve başaran girişimci oldu. Yenilikçi bir yaklaşımla, fırlatıldıktan sonra denizdeki platforma başarıyla dönen yeniden kullanılabilir roketler ve 3D yazıcı sistemi kullanılarak hızlı şekilde basılmış dragon mekiğinin parçaları üretildi. Dokunmatik ekranla kolay şekilde yönetilebilen mekik, eski tasarım mekiklere göre daha pratik. Yörüngeye hızla çıkabilen ve yapısında bulunan dokuz roketten dolayı Falcon-9 adını alan Space X uzay roketi tasarımı, bu şirkete yenilikçi bilimsel teknoloji kullanması dolayısıyla en gelişmiş uzay şirketi ünvanını kazandırdı. Boeing firmasının da yakın zamanda insanlı uzay mekiği denemesi yapması bekleniyor.

Uzay çalışmalarında öne çıkanlar arasında Türk kökenli firma sahiplerinin de olması ülkemiz açısından büyük bir başarı olarak görülürken, yüksek kârlı uzay ticaretinin dünyada yeni bir ekonomik rekabet alanı olarak yerleşeceğini gösteriyor.
Space X ve Boeing firmalarının astronotlu sivil uzay uçuşu projeleri, ABD devletinin uzay politikalarına hizmet amaçlı kabul edildi. 2011’den itibaren Rus yapımı Soyuz uzay aracı ile Uluslararası Uzay İstasyonu’na götürülen astronotlar ve malzemeler nedeniyle ABD hükümeti Rus hükümetine belirli miktar bir para ödemekteydi. Uluslararası politik alanda farklı bölgelerde Rusya ile karşı karşıya gelebildiklerinden, ABD hem bu bağımlılığı ortadan kaldırmak hem de Çin’in uzay atılımlarına karşılık uzayda çalışmalarının sürdürülebilirliğini sağlamak için gelecek Ay ve Mars projeleri kapsamında daha fazla sivil girişimcinin desteklenmesini bir devlet politikası olarak belirledi. Uzayda kendi kendine yeterli olmak, küresel bir aktör için birincil öncelikli stratejidir. Devlet yapılarının niteliğinden dolayı daha hızlı uzay faaliyetleri geliştirebilen Rusya ile Çin’e karşılık, liberal sistemdeki ABD’de NASA çoğu zaman bütçesinin daraltılmasıyla karşılaşarak faaliyetlerini yavaşlatmak durumunda kaldı. Bu nedenle sivil girişimci ve şirketlerin uzay çalışmalarına dâhil edilmesi, düşük maliyet -kısa zaman- bilimsel gelişmenin artırılması açısından bir kazanım olarak görülüyor. Şirketlerin açısından ise her şeyden önce ulusal ve uluslararası alanda prestij kazanma, tarihe, insanlığa ve bilimsel gelişmelere yön veren girişimcilik öyküleri, devlet ihalesinden alınan parasal destek, uzay turizmi ve madencilik alanındaki faaliyetler yüksek kazanç sayılabilir.

NASA 3 Ekim 2019’da düşük yörüngede inşa edilecek ticari bir uzay istasyonu projesini de başlattı. ABD’yi Rusların da denetiminde olan Uluslararası Uzay İstasyonu’ndan ayıracak yeni istasyon, özel firmaların da uzayda rahatlıkla ticari faaliyetlerini sürdüreceği bir alan ve Ay ile Mars yolculuklarını yapılabileceği bir kalkış platformu olarak da planlanmakta. Dünyada üretip uzaya götürmek yerine, “Made in Space” üretimi 3-D yazıcı ile mümkün hale geldi. Bu çerçevede uzayda dünyadan bağımsız kendi kendine yaşam sürdürebilecek bir ekosistem oluşturulması ve bunun inşasında yeni istasyon ve teknolojilerin kullanılması düşünülüyor. Bu istasyonlarda istihdam konusunda insan odaklı bir personel yaklaşımından çok, yarı otonom yapay zekâ sistemine bağlı robotların yer alması da planlanıyor. Şirketler bazında Bigelow Aerospace yörüngede bir uzay istasyonu kurmak isterken, Axiom Space firması yerçekimsiz ortamda bilimsel araştırma yapma imkanı sağlayacak yeni bir tesis inşa etmeyi planlıyor.

Boeing ve Space X firmalarını takiben, Amazon şirketinin kurucusu Jeff Bezos yönetimindeki Blue Origin firmasının ürettiği “New Shepard 3” roketi ve İngiliz iş adamı Richard Branson’ın Virgin Galactic şirketinin tasarladığı “Uzay Gemisi 2” roket uçak uzaya gönderilmeyi beklemekte. Jeff Bezos Ay’da bir köy kurmayı planlarken, Richard Branson alçak yörüngeye insan seyahati yapabilecek uzay turizmini hedefliyor. Elon Musk’ın Mars projesi de hızla geliştirilmeye devam ediyor. Devletler arasındaki uzay yarışı, bu şekilde dünya zenginleri arasında uzay rekabetine dönüşen sürece girerken bu durum “milyonerlerin uzay yarışı” olarak da adlandırılıyor.

Yeni uzay ekonomisi, dijital ekonomi gibi yeni fırsat alanları oluştururken aynı zamanda uzayın insanlık için bilinmezliğini minimuma indirecek yeni bir dönemin de başlangıcını oluşturacak.
Uzay mekiği projelerinde Türkler

Türkiye Uzay Ajansı’nın faaliyete geçmesiyle, bu alandaki çalışmalara ağırlık veren ülkemizin uzay yolculuğunda hızlı bir başlangıç yapmasını sağlayacak kişilerin yurt dışındaki Türkler olacağı görülüyor. İlk başarı öyküsü, ABD’de NASA tarafından, Ticari Mürettebat Geliştirme Programı kapsamında anlaşma yapılan ve desteklenen üçüncü firma Eren-Fatih Özmen’e ait Sierra Nivada Corporation’dır. İlk atmosfer denemesini 2017’de başarıyla gerçekleştiren, NASA destekli alçak yörünge uçuşu yapan Dream Cheaser, uzay istasyonundaki ekibe malzeme ve 7 astronot taşıyacak bir uçak şeklinde tasarlandı. En önemli özelliği diğer uzay mekiklerinden farklı olarak, her ticari havalimanına inebilecek pist iniş kabiliyetine sahip tek uzay aracı olmasıdır. Şirket aynı zamanda NASA’nın birçok Ay ve Mars projelerine dahil oldu. 2021’de şirketin uzay aracı, kargo modülüyle Kennedy Uzay merkezinden test edilecek.

Diğer bir proje Almanya’da Bülent Altan tarafından kurulan Isar Aerospace şirketinin, 2021’de uzaya göndermeyi planladığı “Spectrum” roketidir. Space X’in eski çekirdek kadrosu içerisinde yer alan Bülent Altan, Elon Musk’ın uzaya füze gönderme ve geri döndürme başarısının arkasındaki kişi olarak biliniyor. 2021 yılında başarıyla sonuçlanması beklenen roket deneyinde, Türkiye’den yeni girişimcilerin de bu alana yatırımı teşvik edeceği düşünülüyor.


İlk başarılı girişimci olarak ticari uzay mekik uçuşlarını başlatan Elon Musk’ın ardından birçok firma ve şirket bunun devamını getirecektir. İçlerinde Türk kökenli firma sahiplerinin de olması ülkemiz açısından büyük bir başarı olarak görülürken, yüksek kârlı uzay ticaretinin dünyada yeni bir ekonomik rekabet alanı olarak yerleşeceğini gösteriyor. Yeni uzay ekonomisi, dijital ekonomi gibi yeni fırsat alanları oluştururken aynı zamanda uzayın insanlık için bilinmezliğini minimuma indirecek yeni bir dönemin de başlangıcını oluşturacak. 

(AA için makaleyi hazırlayan: Doç. Dr. A. İnci Sökmen Alaca - İstanbul Arel Üniversitesi Uluslararası İlişkiler İngilizce bölümü öğretim görevlisi)


Yenilenebilir enerjinin kurulu güçteki payı yüzde 45,2’ye yükseldi

EPDK'nin "2019 Yılı Elektrik Piyasası Gelişim Raporu"na göre, yenilenebilir enerji kaynaklarının toplam lisanslı elektrik üretimindeki payı, 2018'de yüzde 30,7 iken 2019'da yüzde 42,1'e çıktı
Yenilenebilir enerji kaynaklarının 2018'de yüzde 44,7 olan toplam kurulu güçteki payı, 2019'da yüzde 45,2’ye yükseldi.

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun (EPDK) "2019 Yılı Elektrik Piyasası Gelişim Raporu"na göre, geçen yıl lisanslı kurulu güç bir önceki yıla oranla yüzde 2,1 artarak 84 bin 957 megavat oldu.

Geçen yıl lisanslı kurulu güçte aslan payı yüzde 30,5 ile doğal gazın olurken, bunu yüzde 24,3 ile barajlı hidroelektrik, yüzde 11,9 ile linyit ve yüzde 10,6 ile de ithal kömür santralleri izledi. 

Yenilenebilir enerji kaynaklarının 2018'de yüzde 44,7 olan toplam kurulu güç içerisindeki payı da 2019'da yüzde 45,2’ye yükseldi. Toplam termik kurulu gücün oranı ise 2018'de yüzde 55,3 iken 2019'da yüzde 54,8’e geriledi.

Lisanslı üretimde lider hidroelektrik santralleri

Geçen yıl lisanslı elektrik üretim miktarı, bir önceki yıla göre yüzde 0,6 azalarak 294 bin 251 gigavatsaat oldu. Bu üretimde en yüksek payı yüzde 30,2 ile hidroelektrik santralleri aldı. Bunu yüzde 20,5 ile ithal kömür, yüzde 19,2 ile doğal gaz ve 15,9 ile de linyit santralleri takip etti.

Yenilenebilir enerji kaynaklarının toplam lisanslı elektrik üretimi içerisindeki payı da 2018'de yüzde 30,7 iken 2019'da yüzde 42,1'e çıktı. Toplam termik kurulu gücün oranı ise 2018'de yüzde 69,3 iken, geçen yıl yüzde 57,9'a geriledi.

Lisanssızda yüzde 92'lik pay güneşin

Lisanssız kurulu güç ise geçen yıl bir önceki yıla kıyasla yüzde 18,8 artışla 6 bin 309 megavata yükseldi. Bu miktarın yüzde 92,3’ünü güneş enerjisine dayalı santraller oluşturdu. Bunu, yüzde 5,2 ile doğal gaz ve yüzde 1,2 ile de biyokütle santralleri izledi. 

Geçen yıl lisanssız üretim miktarı da 2018'e göre yüzde 19,7 artarak 9 bin 829 gigavatsaate ulaştı. Bu miktarın yüzde 95,9’u güneş enerjisinden elde edildi.

İthalat ve ihracat azaldı

Öte yandan, geçen yıl elektrik ithalatı bir önceki yıla göre yüzde 10,3 azalarak 2,2 teravatsaat olarak gerçekleşti. Bu ithalatın yüzde 88,7’si Bulgaristan’dan, yüzde 11,2’si Gürcistan’dan ve yüzde 0,2’si de Yunanistan’dan yapıldı. Aylık bazda en yüksek elektrik ithalatı kasımda, en düşük elektrik ithalatı ise nisanda gerçekleşti.

Elektrik ihracatı ise geçen yıla göre yüzde 9,3 azalarak 2,8 teravatsaat oldu. Bunun yüzde 95,7’lik kısmı Yunanistan'a, kalan yüzde 4,3’lük kısmı da Bulgaristan ve Gürcistan’a gerçekleştirildi. Aylık bazda en yüksek elektrik ihracatı mayısta, en düşük elektrik ihracatı ise haziranda yapıldı.