9 Ağustos 2014 Cumartesi

Türkler hisse senetlerini neden sevmiyor?

Türkler hisse senetlerini sevmiyor. Bunu biz değil, rakamlar söylüyor: Merkez Kayıt Kuruluşu (MKK) verilerine göre hisse senetlerine 2014 Temmuz ayı itibariyle yatırım yapan yerli yatırımcı sayısı 1 milyon 67 bin seviyesinde bulunuyor.

Uzun yıllardır bu rakam değişmiyor. Yine MKK verilerine göre 12 yıl önce yani 2002'de toplam yerli yatırımcı sayısı 1 milyon 139 bin seviyesindeydi. Geçmiş 12 yılda bu rakam büyük değişiklik göstermedi.

Detaylara bakılınca daha kötü bir tablo ortaya çıkıyor; borsada hesabı bulunanlardan 131 bin kişinin hesabı 1 liranın altında. Yani ölü hesap. 2 lira ila 100 lira arasında hesabı olup borsada işlem yapanların sayısı ise 393 bin. Kısacası; 1 milyon hesabı bulunan kişinin yarısı çok ufak bir miktarla borsada bulunuyor.

Sadece bu da değil. Türkiye'deki yatırımcıların 2014 itibariyle 1 trilyon liralık finansal varlığı bulunuyor. Bunun yüzde 81'i mevduat hesaplarında değerlendiriliyor. Hisse senetlerine ayrılan tasarruf miktarı ise yüzde 7 düzeyinde.

Peki niye böyle? Neden borsada işlem yaban yatırımcı sayısı ve tasarruf miktarı artmıyor?

Yüksek faiz döneminin etkisi: İlk ve belki de en önemli neden uzun yıllar hisse senetlerinin sabit getirili kıymetlerin altında getiri sağlamasıydı. "Borsa uzun vadede kazandırır" sözünü muhtemelen çok sık duyuyorsunuzdur. Ancak veriler "Her zaman değil" diyor. Aracı Kuruluşlar Birliği'nin yaptığı bir araştırmaya göre 1996-2011 yılları arasında reel bazda gecelik repo yıllık yüzde 13, kısa vadeli bono yüzde 15,5, 1 aylık mevduat yüzde 12,4 getiri sağladı.

Aynı dönemde reel olarak İMKB 100 endeksinin getirisi yüzde 3,7 oldu. Daha düşük riske sahip olmasına rağmen, tahvil, mevduat ve repo hisse senetlerinden uzun vadede daha fazla getiri sağlamış. Uzun yıllar boyunca oluşan bu trend yatırımcıları hisse senedi riskini almaktan uzaklaştırmış olarak yorumlanabilir.

Kriz yılları: Türkiye'nin yakın geçmişi ekonomik krizlerle dolu. 90'larda hem küresel hem de yerel bazda yaşanan büyük krizler ve finansal çalkantılar borsada büyük düşüşlerin yaşanmasına neden olurken birçok yatırımcı zarara uğradı. 1994 krizi, 1997 Asya krizi, 1998 Rusya krizi, 2000 bankacılık krizi ve nihayet 2001 krizi. Bu şu anlama geliyor; daha henüz kurumsallaşmış sermaye piyasaları ile karşılaşan Türk yatırımcıları 1990-2001 yılları arasında ortalama her 2 yılda bir finansal çalkantı ile karşı karşıya kaldı. 2000 ve 2001 krizinde ise banka ve şirket batıkları nedeniyle birçok hisse yatırımcısı mağdur oldu.

Bilgi eksikliği: Yukarıda saydığımız nedenler elbette yatırımcıların hafızalarında "kötü" borsa ya da hisse senedi imajı bıraktı. Buna karşın Türk yatırımcısının emlak, döviz ve altın gibi geleneksel yatırım araçları dışındaki alternatif yatırım araçları konusunda bilgi eksikliği de çalışmalarla ortaya konuyor.

Aracı Kuruluşlar Birliği'nin 2010 yılında yaptığı bir araştırmanın bulguları bu anlamda ilginç. Yüz yüze yapılan anketlerde katılımcılara, "Finansal yatırım denince aklınıza ne geliyor?" sorusu yöneltildi. Sorulara katılımcıların yüzde 36'sı altın, yüzde 22'si gayrimenkul, yüzde 21'i mevduat ve yüzde 12'si döviz cevabını verdi. Soruya hisse senedi diyenlerin oranı yalnızca yüzde 4'de kaldı. Aynı ankette katılımcıların yüzde 90'nında fazlası altın, döviz, gayrimenkul ya da mevduat yatırımlarını bildiğini ifade etti. Hisse senedi bildiklerini ifade edenlerin oranı yüzde 81'de kaldı.

Güven eksikliği: Belki de hisse senetlerine yatırım yapılmamasının önündeki en yapısal sorun "güven". Yüksek finansal oynaklığın yaşandığı yıllarda aynı zamanda hisse senedi yatırımcıları regülasyonlar ve siyasi çekişmeler nedeniyle mağdur edildi.

HİSSEYE YATIRIM

Bu kötü hatıralar henüz belleklerden silinmiş değil. ÇEAŞ, Kepez, Medya Holding, Sabah, Demirbank ve birçok bankaya el konulması ya da el değiştirmesi nedeniyle hissedarların haklarını kaybetmesi bu güvenin kaybolmasında ana etken olarak gösteriliyor. Yine Aracı Kuruluşlar Birliği'nin yaptığı bir araştırma bu durumu net bir şekilde ortaya koyuyor. Araştırmada hisse senedi yatırımı asla yapmam diyenlere nedenleri soruluyor. İşte cevapları: Güvenilir bulmuyorum yüzde 37, riskli buluyorum yüzde 31, bilgim yetersiz yüzde 9.

Uzun yıllardır aracı kurumlarda görev alan Ünlü Co Yönetim Kurulu Üyesi Atilla Köksal, durumu şöyle özetliyor: "Uzun yıllar boyunca yatırımcı değil, al-satcı bir kültür oluşturduk. Bunun üzerine de birçok yatırımcıyı şirket el koymaları ve halka arz seferberliği ile mağdur etti. Ortaya büyük güvensizlik çıktı ve bunu kısa sürede iyileştirmek çok zor."

KAYNAK: Wall Street Journal

Alıntı:
http://ajanshaber.com/turkler-hisse-senetlerini-neden-sevmiyor-haberi/104510